bugün

kendini kandırmak

hep yaptığımızdır, mutlu olma formülümüzdür. keşke kendimizi daha çok kandırabilseydik. bugün tüm bu çirkefin içinde en mutlu olanlar, kendini en çok kandırabilenler çünkü. hatta az bilenler... bilmemenin mutluluk olduğunu kim söylemişse çok doğru söylemiş. kendini kandırmak, kendini yalanlara inandırmak demektir. sevdiğimize, sevildiğimize, önemsendiğimize... yoksa dünyalar, hayatlar, insanlar ziyadesiyle bencil; "ama güvenmeden de yaşanmıyor ki" dediğinizi duyar gibiyim. aslında güvenmiyoruz birçoğumuz. güvenmiş gibi yapıyoruz, kandırıveriyoruz kendimizi, ne yaparsak yine kendimize yapıyoruz. kafalarımızda yaşıyoruz her şeyi. kafamızda aşık oluyoruz, aldatıyoruz, kavga ediyoruz, kıskanıyoruz. kafamızı da rahat bırakmıyor aslında materyaller, taktikler, çözüm önerileri. her yokuşun başı tutulmuş, "savruluyor muyuz, oynuyor muyuz, neyin ne kadar farkındayız?" bilmiyorum. daha güzel kandırabilsek kendimizi, hiç düşünmeyiz bu saçmaları. kasılmayız, ağlarız, güleriz, gerçekten yaşarız. ama şu beyinciklerimiz izin vermiyor işte!
saçmalayan, kararsız, şuursuz bir zırva oldu, tam bizim çağın zırvası. hayatı çözmüş ukalaca tavırlar, aslında başı sonu belirsiz cümlecikler. *