bugün

yozgat

yozgat bir kar kentidir,
sürmeli bir türküdür,
serttir soğuktur küçüktür.
iki dağın dudağına kısılmış
incecik bir sudur
içinde zamandan başka herşeyin aktığı...
güneşi bir nazlı konuktur yazlar içinde.
ömrü çiçeklerin rengi kadardır.
ağaçları çatılardan yüksek,
avluları evlerinden geniş
bir rüzgar kentidir yozgat.
çam kokuları ve bıçkın delikanlıları ile
yıllardır kesilmeden esen
yoksullukla düşlerin içiçe büyüdüğü
dar sokaklar eğri evler boyunca..
kadını bir eski zaman resmidir
işin ve konuşmanın tutkun aynasında
erkeği odalar dolusu ağırlık...
duruldukça kendini bulan sular gibi
çocukları büyüdükçe büyüklere benzediği
bir taşra kentidir yozgat
zor inanıp güç değişen...
durur zamanın alnında donuk
bir basma entarinin eteğinde
soluk,eski desenler gibi...
günler içinde birgün
dokundu parmakları hayatın
ufkumun bunalan perdesine...
fırınları sinemaları minareleriyle
hareket ülkesi bir kent simgesi olarak
yozgat,girdi ömrüme...

şeklinde mükemmel bir şükrü erbaş şiirine konu olan, hele hele ''erkeği odalar dolusu ağırlık...'' dizesiyle vücutta bir titremeye sebebiyet veren nazlım memleket/memleketim.evet küçüktür.evet asidir haddinden fazla.hatta uzaktan durulup bakıldığında yaşanılmayası görünür.ahh yozgat...bilmiyor...seni kimseler bilmiyor...