bugün

bir zamanlar anadolu da

dün akşam saat 21 seansına en yakın arkadaşım ile capacity’de (büyük perde)gittim. her nuri bilge ceylan (kısaca nbc diyeceğim) veya bağımsız filmde olduğu gibi bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda izledim. üzüldüm dersem yalan olur. yayıla yayıla izledik. bomboş salon sıcacıktı. hoş tesadüf gazeteci nihal bengisu karaca’da vardı. o bayağı yayıldı ama. neyse magazin yapmayayım, konuya döneyim. genelde nbc filmlerine vizyon günü veya ertesi gün giderdim. fakat buna geç gittim. geç gitmem nedeniylede tartışmaları, eleştirileri okuyarak gitmiş oldum. iyi de oldu okuduklarım. kimisi göklere çıkarıyor kimisi yerin dibine batırıyor. hatta hıncal uluç yerin dibine sokmuş. bu derece yani. derin sinema takipçisi ve nbc’yi bilen biri olarak objektif olmaya çalışacağım. evet, başlıyorum arkadaşlar;
nbc’nün tüm filmlerini izledim. senaryo zayıf görüntü harikadır. işlediği konu belki de bir cümle ile sınırlı kalabilir. fakat düşünen beyni tam ortasından vurur. yüreğinize, ruhunuza dokunur. müziksiz doğanın sesleri ve görüntüleri ile derdini anlatır size. örneğin uzak filminde köylü-şehirli, arkadaş-akraba, şehir-taşra vb zıt kavramları karşılaştırır. bu filmde de bunu beklerken biraz ters köşeye yatırmış. diyalog çokluğu hatta espri bile yerli yerince. filme girmeden önceki; uzun sürecek tedirginliğini ilk yirmi dakikada üzerinizde atıyorsunuz, hatta ara bile sıkıcı gelebiliyor. bir an önce filmin başlamasını istiyorsunuz. her nbc filminde olan görüntü çekiciliği yine fotoğraf tadında ve doğanın sesleri sizi filmin içine çekip alıyor. ayrılamıyorsunuz orta anadolu’nun steplerinden. benim gibi ruhu küçük bir anadolu kasabasında şekillenenler bu filmde o taşra sıkıntısını, kasaba yaşantılarını görebilecekler. aynı ada insanı, ada köpeği gibi kasaba insanı da farklıdır şehir veya köy insanından. yaşadığı yer ne aşağısı nede yukarısıdır. arada sıkışmış kalmıştır. ne köy gibi çok dökük nede şehir gibi çok bakımlıdır. kısaca sıkıcıdır. işte bu filmde nbc allahına kadar evet bu kadar iddialı söylüyorum kasaba mimarisini, insanlarını neyi varsa onu sinema diliyle anlatmış. hatta köy yaşamına bile kenardan dokunmuş. eğer sinema sanat olmuşsa işte bu anlatım diliyle sanat olmuştur. tipler, oyuncular uçmuş. özellikle savcı karakterini canlandıran taner birsel ve doktor karakteri muhammet uzuner’e şapka çıkartıyorum. ikisi de dünya çapında oyuncu diyebilirim. önyargılı olduğum yılmaz erdoğan’a buradan özür borcumu da ödüyorum. kusura bakma yılmaz; sistemin muhalifi gibi görünüp hep sistemden beslendiğin için senin oyunculuk yapamadığını düşünürdüm. yanlış düşünmüşüm; oyuncusun. diğer yan karakterlerde harika. aksayan ya da kusurlu bir taraf göremedim. her zaman olduğu gibi ışık ve sesler çok cazip. özellikle köy evinde muhtarın kızı; gaz lambası ile çay dağıtması fotoğraf tadında. doktorun odasına yaşlı bir amcanın kafa uzatması, çorbacıda doktorun bir esnaf ve eczacı ile sohbeti, kasabanın çarşısı beni çocukluğuma götürdü. dikkat ederseniz pek konuya girmedim. kafamda o kadar anlatacağım ayrıntı var ki; film zevkini bozmamak için kendimi zor tutuyorum. gidin izleyin. sonunda filmin kurgusuna bayılacaksınız. insan manzarasından geçmişlerini, bugünlerini çözeceksiniz.
galiba dün akşam arkadaşımla birlikte nuri bilge ceylan’ın başyapıtını izledim.(bu fikrimde iddialıyım)
teşekkürler nuri bilge ceylan, savaş ay ağzı olmasın ama beynine, gözüne sağlık. muhammet uzuner, taner birsel, yılmaz Erdoğan, Ahmet Mümtaz Taylan ve adını bilmediğim, muhtar, kâtip, sağlıkçı, muhtarın kızı… hepinize teşekkürler. harika oyunculuk çıkarmışsınız. birde görüntü yönetmeni; kardeş çok sağ ol be. ne zamandır böyle filmin içine girmemiştik.
film uzun değil. iki buçuk saat. valla uzun değil. şiir gibi aktı gitti. nasıl bitti anlamadım. ya gülmeyin ama bir şey daha diyeyim; filmden çıktım ama hala filmi izliyormuş hissi devam etti. aman boş ver sabah olunca geçer dedim; yok geçmedi, daha da yoğunlaştı.
laf çok uzadı. de kalkın gidin.

not1: Nuri bilge filmi izlememişler, romantik komedi, aksiyon, bilim-kurgu anlayın işte bu filme gitmesin. otursun oturduğu yerde.
not2: izleyip bana koşanlar dikkat; abi uzundu, yuvarlanan elma sahnesi, boş bidon sahnesi. öhö. möhö. bak buraya yazıyorum vallahi döverim.