bugün
- içinde hiç'a harfi geçmeyen bir cümle yazınü18
- hangi sözlükçüyü dövmek istersiniz22
- uludağ sözlük aktrollerinin uçurulması8
- peygamberlerin yahudi olması9
- zalbert ramstein18
- güçlü kadınların ortak özellikleri20
- herkesle iyi geçinmek11
- bugün yaşadığınız en üzücü olay13
- bi derdim var10
- anın görüntüsü11
- dini eleştirmeyi dün düşmanlığı ile bir tutmak8
- elini cebine atınca en az 5000 lira olmalı14
- meral akşener14
- kadir mısıroğlu mezarı13
- albay kemal21
- karıncaları öldürmeden evden uzaklaştırma yöntemi15
- sokak ortasında ilişkiye giren muhafazakar çift22
- kablosuz sütyen20
- yazarların cinsel tercihi9
- icardi190537
- arkadaşlar sizce yakışıklı mıyım31
- müge anlı ile anadolu irfanı8
- seni allaha şikayet ediyorum erdoğan8
- meral akşener'in sarı saçları10
- gizli samyel24
- 6 haziran 2024 meb ile ilgili skandal iddia25
- kuresel ikinma'nın sözlüğe dönüşü10
- aşkım ben hiç osurmuyorum bizde genetik diyen kız11
- estetikle 30 yaşına dönen teyze8
- belediye otobüsüne kaçak binme yöntemleri10
- türklere peygamber gönderilmemiş olması19
- türk tarihinin en büyük komutanı rte dir18
- kadınlar konusunda bilmek istediğiniz ne var12
- okula gidiyorum sözlük9
- ronaldo'nun fenerbahçe'ye gelme ihtimali12
- kadir mısıroğlu üstadın hoplattığı oğlanlar18
- zalbert ramstein'in kürt olması15
- jose mourinho27
- sarılma ihtiyacı9
- havalar ısınınca orospu gibi giyinen kadınlar19
- kaç tane gerçek istanbullu tanıdınız17
- biz bu hayata çalışmaya mı geldik8
- sözlüğün bağımlılık yapması11
- 48 cm penisi olan adam12
- türk kadınlarındaki en büyük sorun19
- türk polisinin güzel kızlara karşı olan nezaketi21
- merve boluğur11
- nude isteyen kız12
- şanlıurfa da damattan istenilenler listesi13
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur10
bir öncesi için; (#13030934)
''üzülüp üzülmediğimi bilemiyorum'' diye saçma bir cümle kullanmak gerekli aslında hikayenin tam da buralarında. Garip bir ruh haline bürünmüştüm çünkü. Aklımda sadece imalı imalı söylediği o cümle kalmıştı ve o da, flaş haber geçen kanalların alt yazıyı tekrar tekrar yayınlaması gibi geçiyordu beynimin kıvrımlarından;
+ daha bile yakın oluruz bakarsın
Ne demekti lan bu!...
Hayat devam ediyordu ve bekle ve gör taktiği çoktan girmişti devreye. Ben hiçbirşey olmamış gibi davranmaya devam ettikçe o da aynısını yapıyor ve bu da suça ortak iki çocuğun gözgöze geldiğinde birbirlerine bakıp gülüşmesine benzer sahnelerin yaşanmasını sağlıyordu.
+ günaydın
- günaydınlar
+naber?
- iyidir senden naber?
+ *
''Bir gün bir broşürde, osmanlı zamanında kullanılan paraların sergileneceği bir müze haberi bütün hayatımı değiştirdi'' desem, tutup ''ulan hayat değişir tamam anladık da, müzeyle, eski paralarla hayat mı değişir amk! Ne kadar boktan bir aşk hikayesi bu'' dersiniz diye korkuyorum. O yüzden girizgahı öyle yapıp hikayeden sizleri soğutmak yerine başka yollardan sızacağım içeri;
Bir müze ismi söyledi ve ''burayı biliyor musun?'' dedi. Böyle zamanlarda adını dahi duymadığı, uzağından yakınından geçmediği bir şehri bile karış karış anlatabilir insan.
+ Tabi ki biliyorum, kaç kere gitmişimdir hem de
- bir gün beni de götürür müsün çok merak ediyorum da?
Hayır hayır bu bir mucize olmalıydı. O haftasonu için kararlaştırdık ve ben o bir hafta boyunca internetten o müze ile ilgili bütün bilgileri hatim ettim diyebilirim. Nasıl gidilir içeride ne vardır, krokiler, ücret, ordan çıktığımızda nereye gidebiliriz vs...
Hepsini kafama kazıdım ve haftasonu buluştuğumuzda ona müzenin kırk yıllık müdavimiymiş izlenimi verebilmek için çok da çaba sarf etmedim. Ezberim ilkokuldan beri iyiydi ve ilk defa tam anlamıyla işe yarıyordu diyebilirim. içten içe mutluydum.
Üç katlı müzeyi ciddi anlamda dolaştık ve bahsedilen paraları, o zamanlarda kullanılan yazışmaları tek tek büyük bir merakla inceledik. En üst katta büyük bir pencerenin yanında durduk ve yanağıma masum bir öpücük kondurup ''teşekkür ederim, buraya gelmeyi çok istiyordum'' dedi. Kısa süreliğine dil felci geçiren ilk insandım, konuşamadım.
Ne durumda olduğumu anladı sanırım ve lafı büyük bir ustalıkla değiştirdi;
+ tavla oynamayı bilir misin?
- Kız tavlası mı?
+ Tabi ki hayır, erkek tavlası
- Gerçekten biliyor musun?
+ Yenilen hesabı öder diyebilecek kadar
inanamıyordum. Galata köprüsün altındaki cafelerden birindeydik ve masada nescafeler, ellerimizde zarlar, iddialı bir tavla oyununun başında gibi gözüken iki insanın portresini yansıtıyorduk masmavi sulara. Ben sadece onu seyrediyordum.
''üzülüp üzülmediğimi bilemiyorum'' diye saçma bir cümle kullanmak gerekli aslında hikayenin tam da buralarında. Garip bir ruh haline bürünmüştüm çünkü. Aklımda sadece imalı imalı söylediği o cümle kalmıştı ve o da, flaş haber geçen kanalların alt yazıyı tekrar tekrar yayınlaması gibi geçiyordu beynimin kıvrımlarından;
+ daha bile yakın oluruz bakarsın
Ne demekti lan bu!...
Hayat devam ediyordu ve bekle ve gör taktiği çoktan girmişti devreye. Ben hiçbirşey olmamış gibi davranmaya devam ettikçe o da aynısını yapıyor ve bu da suça ortak iki çocuğun gözgöze geldiğinde birbirlerine bakıp gülüşmesine benzer sahnelerin yaşanmasını sağlıyordu.
+ günaydın
- günaydınlar
+naber?
- iyidir senden naber?
+ *
''Bir gün bir broşürde, osmanlı zamanında kullanılan paraların sergileneceği bir müze haberi bütün hayatımı değiştirdi'' desem, tutup ''ulan hayat değişir tamam anladık da, müzeyle, eski paralarla hayat mı değişir amk! Ne kadar boktan bir aşk hikayesi bu'' dersiniz diye korkuyorum. O yüzden girizgahı öyle yapıp hikayeden sizleri soğutmak yerine başka yollardan sızacağım içeri;
Bir müze ismi söyledi ve ''burayı biliyor musun?'' dedi. Böyle zamanlarda adını dahi duymadığı, uzağından yakınından geçmediği bir şehri bile karış karış anlatabilir insan.
+ Tabi ki biliyorum, kaç kere gitmişimdir hem de
- bir gün beni de götürür müsün çok merak ediyorum da?
Hayır hayır bu bir mucize olmalıydı. O haftasonu için kararlaştırdık ve ben o bir hafta boyunca internetten o müze ile ilgili bütün bilgileri hatim ettim diyebilirim. Nasıl gidilir içeride ne vardır, krokiler, ücret, ordan çıktığımızda nereye gidebiliriz vs...
Hepsini kafama kazıdım ve haftasonu buluştuğumuzda ona müzenin kırk yıllık müdavimiymiş izlenimi verebilmek için çok da çaba sarf etmedim. Ezberim ilkokuldan beri iyiydi ve ilk defa tam anlamıyla işe yarıyordu diyebilirim. içten içe mutluydum.
Üç katlı müzeyi ciddi anlamda dolaştık ve bahsedilen paraları, o zamanlarda kullanılan yazışmaları tek tek büyük bir merakla inceledik. En üst katta büyük bir pencerenin yanında durduk ve yanağıma masum bir öpücük kondurup ''teşekkür ederim, buraya gelmeyi çok istiyordum'' dedi. Kısa süreliğine dil felci geçiren ilk insandım, konuşamadım.
Ne durumda olduğumu anladı sanırım ve lafı büyük bir ustalıkla değiştirdi;
+ tavla oynamayı bilir misin?
- Kız tavlası mı?
+ Tabi ki hayır, erkek tavlası
- Gerçekten biliyor musun?
+ Yenilen hesabı öder diyebilecek kadar
inanamıyordum. Galata köprüsün altındaki cafelerden birindeydik ve masada nescafeler, ellerimizde zarlar, iddialı bir tavla oyununun başında gibi gözüken iki insanın portresini yansıtıyorduk masmavi sulara. Ben sadece onu seyrediyordum.
güncel Önemli Başlıklar