bugün

babanın kanser olduğunu öğrenmek

iyileşmeyen bir soğuk algınlığı bahane oldu bu laneti öğrenmeye. hastalık için üzülmek, erken teşhis için sevinmek. ne kadar arada bırakıyor insanı.
üstün körü muayeneler, ilaçlarla geçti 1 hafta. kimin aklına gelirdi ki böyle bir şey, nasıl kondurabilirsin. işe de gitmiyordu, basit bir soğuk algınlığı işte, geçer biter ama değilmiş işte. bir gün öksürürken ağzından kan gelince anladık durumun ciddiyetini ama yine de aklımızda o lanet kelime yok. ertesi gün daha kapsamlı bir hastanede daha kapsamlı bir muayene. yatışa aldılar hemen ama hala hastalığın adı yok. 1 hafta sonra yanında refakatçi kaldığım gün, ilk ben öğrendim. nasıl kötü bir durum. hani zaten söylenmiş olsa, herkes bilse tamam ama ilk bilen olmak, herkese söyleyecek olmak nasıl ağır gelmişti. doktoru çağırdı odasına, sen güçlüsün dedi, o yüzden ilk sana söylüyorum dedi. akciğer kanseri dedi. dondum kaldım. tepkisiz, kıpırtısız. sonra farkettim ağladığımı, daha doğrusu ağlamaya çalıştığımı. insan inanamadığı bir şeye nasıl ağlar ki. ağır bir yüktü doktorun verdiği.
ameliyat olması, kemoterapi gerekiyordu ama hastanın kanser olduğunu bilmemesi gerekiyordu. doktor öyle demişti. en azından şimdilik. ne diyecektik, kemoterapi der demez anlardı, anladı da. yalan söyledik. iltihap varmış, onu kurutmak için kemoterapi gerekiyormuş dedik. kanser mi dedi. hayır dedik, sadece genel adı kemoterapi. apseli dişi nasıl çekemezlerse iltihabı kurutmadan da tedavi olmazmış dedik, inandı ya da inanır gibi göründü.
3 hafta boyunca yattığı hastanede bizi istemedi. gelmeyin dedi, görmeyin beni böyle.
hastane çıkışı başka yere götürüldü. istanbul'un havasında duramazdı ve 1 yıllık ayrılık. bomboş ev. kemoterapi, ağrılar, kusmalar, geceleri uyuyamamalar, saç dökülmeleri. hiçbirinde yanında yoktuk ama hepsini biliyorduk. ara sıra yanına giderdik, her zamanki gibi soğuk kanlı davranırdı, sanki hiçbir şey yokmuş gibi. biz de öyle yaptık, hasta değilmiş gibi.
sigarayı anında bıraktı. canı bazen içki çekerdi. çok nadir gizli gizli bir tane içip sonra itiraf ederdi. kendine çok iyi baktı. herkesi herşeyi boşverdi ve kendine odaklandı. doktorlar sonraki muaneyenelerde tanıyamadı. şimdi çok şükür iyi ve hala kendine çok iyi bakıyor.