bugün

nükhet duru

--spoiler--

1994 kışı çetin geçiyor Trakya'da. Malkara'da oturduğumuz kooperatif evlerinin olduğu muhite araç giremiyor bir kaç gündür. Kardan yollar kapalı.Kaloriferlerimiz az yanıyor, battaniyelerin altında oturuyoruz evin içinde. Sofradayız. Beyaz görmekten yorulmuş gözlerimizi oyalıyor rengarenk ekranıyla televizyon. Nükhet Duru'nun yakında çıkacak albümü mevzubahis henüz daha sulanmamış magazin programlarından birinde. Nükhet'in Şehrazat'ın kapısına yatmasına sebep şarkıyı izleyeceğiz az sonra, izzet Öz'ün yıllar sonra nefis bir klibe imza attığını öğreniyoruz. "Sürgün"ün bir senfoniyi andıran ilk nağmeleriyle başlıyor Ses Tiyatrosu'nun tarihi sahnesinde "devleşen" Nükhetin, tam Nükhet'lik görüntüleri. Bu saç modeli, bu makyaj, senelerdir çok da hesaplamadan yaratılmış bu görüntü artık moda deyimiyle "imaj"ı olmuş Nükhet'in. Şarkı bittiğinde soluksuz kaldığımı farkediyorum. Boğazıma bir yumru oturuyor. O anda tüm hissettiklerimden, o kopkoyu hüzünden, coşkudan, keyiften, acıdan, sevinçten, hepsinden daha çok bir duygu kalıyor geriye... Kıskanıyorum... Deli gibi kıskanıyorum.

1996. "Sarışının Adı Esmerin Tadı" ATV'nin iddialı eğlence programı. Yirmi yıl önce "Kamera 1"le Raffaella Carra'lığa soyunan Nükhet, bu kez alaturka sazları, URT'nin kadrolu figuran seyircileri, ünlü, ünlü olmaktan cılkı çıkmış konukları eşliğinde bol göbek atmalı (Nükhet her daim oynamaya teşne, partneri eski dansöz, haliyle) bol kahkahalı, bol cilveli programıyla rating peşine düşüyor. Kimya tamam, fizikler mükemmel, Türker inanoğlu zaten ezeli Nükhet müdavimi, destek yabana atılır cinsten değil. Söylenen her şarkı Mahmure kıvamında, edilen her söz halkın istediği mihvalde. Gündemde kalmak adına mazur görülebilir, görülmelidir, heyhat Erol Evgin'le, Perran Kutman'la, daha önceleri Sezen Aksu'yla, Neco'yla da benzer ortaklıklar parlak sonuçlar vermiştir, seviyeleri bu televizyon şovuyla kıyaslanamasa da. Belli ki biraz daha bekleyeceğiz ben ve benim gibiler, Primadonnamızın Sulukule ayaklarını terketmek üzere Mehmet Teoman'ı tekrar bulmasına dek. Arada bir Soner Olgun'la barışma dönemleri geçecek, "Eyvah" diyeceğiz, "bu kadın yine türkü okuyacak !". Allahtan olmayacak o iş. Nükhet ve Sibel her tesadüf ettikleri yerde ısrarla tekrar edecekler gerçi bu sarışın-esmer mevzuunu amma, en azından periyodu haftada birden uzun olacak bundan kelli.

Dördüncü keresinde artık adamakıllı tanış olduğum, ahbap saydığım bir Nükhet Duru izlerken Rumeli'nin günlerdir yağan yağmurlardan sırılsıklam olmuş hisarında yine de kurtulmuş değildim o aşağılık duygudan. Rumelihisarı'nda konser verebilme mertebesine erişmiş her boyu emsallerinden bir santim daha uzun (ya da Mustafa Oğuz'a bir santim daha yakın) star gibi Nükhet'in de ilk üç sıraya yerleştirilmiş torpilli bankları dolduracak kadar "özel" dinleyicisi vardı. Sanatçının selam sabah edeceği, eğilip öpüşeceği, hasret gidereceği ve taş sıralarda oturanlara yabancılıklarını daha bir hissettireceği hatırlı dostlarına ayrılan sözkonusu banklara, taş sıralardan iltica etmeye çalışan iki hanıma, Most Production görevlilerin in gösterdiği nezaketli sepetleme seramonisi konser başlamadan önce eğlencelik olmuştu bize. Belki talep etsek Nükhet'ten, biz de oturabilirdik orada, bunu ucuz bulmuş, böyle bir şey istemeye utanmıştık. Rumelihisarı'nda o gece de tıpkı yıllar önce Kenter Tiyatrosu'nda yaptığım gibi yine tüm şarkılarını beraber söylerken Nükhet'in yine gözlerinin içine içine bakıyor, yine kendimi farkettirmeye çalışıyordum. Yine konser çıkışı, yine kardeşim ve bu sefer eşlerimizle birlikte Nükhet'i bekliyorduk. Bu kez sitem ediyor, bizi göremediğinden yakınıyor, yanındakilere bizi "dostlarım" diye tanıştırıyordu. "Yaz" diyordu bana, "izlenimlerini mutlaka yaz, bekliyorum."

Bu yazdıklarım o isteğin bir cevabıdır. Sonrasında daha yakın olduğum, evinde oturup sohbet ettiğim, hatta yazdığım şarkı sözlerini sahnede söylerken izlediğim Nükhet profili var hayatımda. Onlar ayrı bir yazının konusu olacak elbet. Benim kadar hayran herkesin bu yazıyı hayli onaylayarak, "Aaa bunu ben de hissettim" diyerek okuyacağını düşünüyorum. Zira ben de yıllardır Naim Dilmener'i, Hakan Eren'i ve benzer insanları aynı keyif ve özdeşleşmeyle okuyorum. Kıskançlık mı ?? E, haliyle.

--spoiler--

müzik eleştirmeni hakan tok'un kaleminden nükhet duru ...