bugün

budala

Dostoyevsk'nin, Hans Holbein'in 1522'de yaptığı "Hz.isa'nın Cesedi" tablosundan etkilenerek ve tamamen iyiliklerle donattığı Prens Mişkin karakteri üzerinden iyilik-kötülük,sevmek-karşılık vurmak, toplumun genel olarak insana bakışı ve daha bunlar arasında detaylı bir çok şey anlattığı büyük romanlarından sadece biridir.

Her şeyde iyi niyetini esirgemeyen ve bunun riyakarca olmadığı bilinmesine rağmen,bu tarz bir adamın sadece "budala" olarak görüleceği ve aslında toplum tarafından kabul görmeyeceği gözler önüne serilmektedir.Zira her katmanda insanın,kendine göre olan sebepleri onu dürüst davranmaktan alı koymaktadır.Kimileri nasıl köşeyi dönerim,kimileri ise nasıl bir sınıf daha atlayabilirim,kimileri ise daha fazla nasıl caka satabilirimin peşinde olduğundan kimse dürüst değildir ve bu durum herkesçe bilinip,bu konuda üstü kapalı bir uzlaşı olduğundan, içten gelen bir "saflık,iyilikle" tüm bunlara meydan okuyan bir adam "budala" olarak görülür.Ne kadar sevilse de, o kadar ile kalınmalıdır.Yoksa topluma karışmamalı,uzak tutulmalıdır.Düzen bozulmamalıdır!

insanlık, her ne kadar nefsani şeyler taşıyıp, günahkar da olsa, masumiyeti,iyiliği,kötülüğü de gayet iyi bildiğinden, düzeni bozmaya aday gördüğü bir "budalayı" sevebilir ve hatta ona aşık dahi olabilir.Bundan sonrası ise bireyin duygularının,kendisinde de var olan toplumun kodlanmış refleksleriyle kavgasındadır."Çok iyisin ama..."

Tüm bunların dışında Dostoyevski'nin hayatını etkileyen çoğu şeyin romana yansıması;idam cezası,Avrupa'ya,Katolikliğe,Hristiyanlığa,Rusya'ya bakışı vs...