bugün
- fener olmasa galatasaraylılar kimle dalga geçecek9
- deniz gezmiş18
- anın görüntüsü11
- eloande12
- allah yerine hızır'dan yardım istemek11
- keki kabarmayan sözlük kızı23
- galatasaray16
- 6 mayıs 2024 konyaspor fenerbahçe maçı32
- 1 85 boyunda zeki esprili yakışıklı kültürlü erkek9
- ali koç'un jose mourinho ile anlaşması13
- bik bik'in 18 saat 30 dakikadır sözlüğe girmemesi12
- fenerbahçe neden şampiyon olamıyor14
- hayatınız boyunca sizi en derinden yaralayan olay16
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak17
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek32
- hayatta kalmak için cebinde köpek maması taşı9
- düşün ki o bunu okuyor17
- akp'nin galatasaray'ı destekleme nedeni17
- hayvancılık destekleneceğine neden ithalat11
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks13
- icardi'nin burnuna kafa atacak olmam13
- en yaşlı özelliğiniz10
- durduk yere tribe giren erkek18
- iğrenç bir his tarif et23
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak9
- beybi leydi13
- allah ile tanrının farkı var mı9
- 5 mayıs 2024 galatasaray sivasspor maçı19
- icardi190510
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj17
- nervio13
- bir türlü ısınmayan ayaklar11
- eksi ruyaları sözlük heyetinden istemek23
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi9
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz12
- sözlük kızlarının saç rengi18
- bülent uygun10
- hakim ziyech11
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum21
- 170 iq üstü sözlük yazarları veritabanı18
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren kadın10
- budweiser14
- kızların tipe bakmadığı gerçeği29
- bir kadın nasıl tavlanır19
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
entry'ler (152)
7 yılı bir miktar geçmiş son entrymi giriş tarihinden bu yana.
sanırım üniversitedeki ikinci yılımdı. bir arkadaşım nickimi öğrenmişti. bu da beni hayli rahatsız ettiği için bu hesapla yazmayı anında bırakıp başka bir hesap açmıştım. (bu dediğim ikinci hesabı açma olayı ban sebebi mi bilmiyorum. ban sebebiyse açmadım farzedin.* ) zaten diğer hesapla da pek bir şey yazmadan ekşi sözlük yazarlığım onaylanmıştı. süreç içerisinde de gerek benim yaşça büyümem, gerekse de sözlük yazarlarının yaş ortalamasının giderek düşmesi ve eşzamanlı olarak içerik kalitesinin de düşmesi bu platformdan iyice soğutmuştu beni.
geçenlerde bu hesabı bir kontrol edeyim dedim. bir de baktım ki nick değiştirme özelliği gelmiş. olm insan bi' haber verir lan. belki de bu özellik yıllar önce geldi de benim daha yeni haberim oluyor.
neyse, dedim ki şu hesabı bi' canlandırayım. sonuçta ilk göz ağrım. lisede yatılı okurken arkadaşımdan görmüştüm ilk defa. o o zamanlar kendisi yazardı veya yazar olmak üzereydi, tam hatırlamıyorum. yıl 2007. sanırım ben de 2008de yazar olmuştum.
10 sene geçmiş. bu 10 senede her insan ne kadar değişim geçiriyorsa ben de o kadar değişim geçirdim sanırım. liseyi bitirdim. üniversite sınavına girip 5 sene ve çokça kan, ter ve gözyaşı sonunda mühendis oldum. 2 farklı işte 4 sene çalıştım. 3 sene boyunca işimin yanında yüksek lisans da yapmaya çalışıp başaramadım. nihayetinde de işi gücü bırakıp yüksek lisansa sıfırdan yurtdışında başladım.
baktığında önemli değişikler değil mi? aslında ben eski entrylerimi okurken/temizlerken kendimdeki asıl değişikliği gördüm.
insanın ideolojisi zamanla şekilleniyor, değişiyor. yani ben bunun özellikle bizim yaş aralığımızda (15-35 gibi geniş bir aralık vereyim) çok normal olduğunu düşünüyorum. zaten bir insanın görüşü bu yaşlarda da değişmiyorsa benim gözümde iflah olmaz bir yobazdır. bu yobazlığı dindarlığın ileri seviyesi olan yobazlık şeklinde anlamayın. her kesimden yobaz var türkiye'de. ama yine bütün ideolojiler kendini pîr-ü pak görüp yobazlık konusunda birinciliği dindar kesime vermeyi uygun görüyor. ben ise bütün yobazları eşit seviyede görüyorum. benden uzak olsunlar da aynı ortamda bulunmak, bir fikiri medenice tartışmayı denemek zorunda kalmayayım.
konuyu çok dağıttım. tıpkı üniversite hayatım gibi. o zamanlarda da çok dağıtmıştım. zaten yapı olarak tembelliğe meyilli olan ben üniversitede işi iyice çığrından çıkarmıştım. neyse sonra görece toparladım ama yine de gördüğünüz gibi şu anda ders çalışmak yerine sözlükte vakit geçirmeyi yeğliyorum.
her neyse, ne diyorduk? eski entrylerimi okuyup gözden geçiriyordum ve bir yandan da 17-18 yaşlarında iken ne kadar aptal olduğumu düşünüp ah-u vah ediyordum. yani bu aptallık ciddi başlıkların altına inci sözlük yazarı gibi "anan zaaaa xd" şeklinde değildi. fakat o yaşta, hiçbir kaynak okumadan, sadece 14 yaşına kadar aldığım aile kültürü ile (sonrasında yatılı okula gitmiştim) savunduğum fikirlere olan körü körüne itimadım ve benim gibi düşünmeyen/okumayan/yaşamayan/konuşmayan insanların mutlak bir surette yanlış yaptığına inanmam 2018 yılındaki benim gözümde kendi aptallığımın doruk noktası ve gözardı edemeyeceğim bir utanç kaynağı olarak karşıma çıktı.
girdiğim kısa kısa entryler arasında; başka milletlere karşı olan aşağılayıcıvari söylemler, Türkiye içinde dahi kendi çevrem gibi düşünmeyen insanların mutlak bir surette türkiye'nin zararını istediğine inanmam, türkiye topraklarında doğmamış bir insanın kesinlikle bizim iyiliğimizi istemeyeceğine dair olan inancımı içeren cümlelerimi gördüm.
zamanında bunları nasıl yazmışım bilmiyorum. insan okudukça ve/veya gezip gördükçe ufku genişliyor. ben bu 10 senede bir miktar okudum ve sanırım yine türkiye ortalamasının çok üstünde sayılacak bir şekilde gezdim, gördüm. şimdi geriye dönüp baktığımda karşılaştığım her farklılığın bana bir şeyler kattığını görüyorum. bu da benim gelecekte karşılaşacağım farklılıklara karşı daha açık olmamı sağlıyor.
bu demek değildir ki dünyadaki her görüşü, her çeşit davranışı omurgasız bir insan misali sorgusuz sualsiz kabul edelim, hoş görelim. sonuçta yaratıcı hepimize zeka bahşetmiş. (bakın ateist kardeşlerimizi düşünüp özel not düşüyorum: ben yaratıcı diyorum kardeş. sen ister doğa de, ister evren de. ne bileyim mahmut de*) sonuçta ölçüp tartacak bir aklımız var. terazinin ayarını tutturmak bize kalıyor. zaten insan vicdanı da akılı işin içine katmadığınızda bile evrensel olarak neyin iyi neyin kötü olduğuna az çok karar verebiliyor.
şimdi baktım da entry gereğinden uzun olmuş. muhtemelen çoğu entrysi tek cümlelik bakınızlardan ibaret olan yeni, genç, heyecanlı yazar arkadaşlarımız "ne skme kafa şişiriyor bu?" moduna gireceklerdir. durumu olup okuyan yazarlara teşekkür ederim. entry daha bitmedi, sakin.
zaten bu entryi yazarkenki çıkış noktam; sözlükte birkaç gündür vakit geçirirken gözlemlediğim sözlüğün kalitesinin aradan geçen 10 yılda daha da düşmüş olmasıydı. (benim iğrenç entrylerimden çok daha iğrençleri ortalıkta cirit atıyor) sürekli kendinden olmayanı aşağılamak sanırım bir davranış biçimi haline gelmiş. gördüğüm kadarıyla ses eden de pek yok.
ne değişmiş peki? 2008 yılında günün en popüler saatinde bile anlık aktif yazar sayısı 100'ün altında iken şu anda türkiye saatiyle sabaha karşı 04:40ta 165 yazarımızın sözlükte olması yazar sayısının artışı hakkında bir ipucu veriyor. insan bu kadar farklı sesin bir arada olduğu bir platformda daha kaliteli yazılar okumak istiyor ama maalesef hayal kırıklığına uğruyor. aslında bu genel bir sorun. kendilerini yerlere göklere sığdıramayan ekşi yazarlarının da bir çoğu sadece çöp içerik üretiyor.
şimdi bu kadar kafa şişirdim. bu süreçte de akşam yemeğim pişmiş oldu. bir taşta iki kuş.* umarım bu yazıyı birkaç kişi de olsa tam anlamıyla okur. belki içlerinde körü körüne savundukları fikirlere karşı bir acaba?" düşüncesi filizlenir ve ufuklarını kendi elleriyle genişletmeye çalışırlar. bu bana yeter de artar bile.
sağlıcakla.
edit: ufak tefek imlâ.
sanırım üniversitedeki ikinci yılımdı. bir arkadaşım nickimi öğrenmişti. bu da beni hayli rahatsız ettiği için bu hesapla yazmayı anında bırakıp başka bir hesap açmıştım. (bu dediğim ikinci hesabı açma olayı ban sebebi mi bilmiyorum. ban sebebiyse açmadım farzedin.* ) zaten diğer hesapla da pek bir şey yazmadan ekşi sözlük yazarlığım onaylanmıştı. süreç içerisinde de gerek benim yaşça büyümem, gerekse de sözlük yazarlarının yaş ortalamasının giderek düşmesi ve eşzamanlı olarak içerik kalitesinin de düşmesi bu platformdan iyice soğutmuştu beni.
geçenlerde bu hesabı bir kontrol edeyim dedim. bir de baktım ki nick değiştirme özelliği gelmiş. olm insan bi' haber verir lan. belki de bu özellik yıllar önce geldi de benim daha yeni haberim oluyor.
neyse, dedim ki şu hesabı bi' canlandırayım. sonuçta ilk göz ağrım. lisede yatılı okurken arkadaşımdan görmüştüm ilk defa. o o zamanlar kendisi yazardı veya yazar olmak üzereydi, tam hatırlamıyorum. yıl 2007. sanırım ben de 2008de yazar olmuştum.
10 sene geçmiş. bu 10 senede her insan ne kadar değişim geçiriyorsa ben de o kadar değişim geçirdim sanırım. liseyi bitirdim. üniversite sınavına girip 5 sene ve çokça kan, ter ve gözyaşı sonunda mühendis oldum. 2 farklı işte 4 sene çalıştım. 3 sene boyunca işimin yanında yüksek lisans da yapmaya çalışıp başaramadım. nihayetinde de işi gücü bırakıp yüksek lisansa sıfırdan yurtdışında başladım.
baktığında önemli değişikler değil mi? aslında ben eski entrylerimi okurken/temizlerken kendimdeki asıl değişikliği gördüm.
insanın ideolojisi zamanla şekilleniyor, değişiyor. yani ben bunun özellikle bizim yaş aralığımızda (15-35 gibi geniş bir aralık vereyim) çok normal olduğunu düşünüyorum. zaten bir insanın görüşü bu yaşlarda da değişmiyorsa benim gözümde iflah olmaz bir yobazdır. bu yobazlığı dindarlığın ileri seviyesi olan yobazlık şeklinde anlamayın. her kesimden yobaz var türkiye'de. ama yine bütün ideolojiler kendini pîr-ü pak görüp yobazlık konusunda birinciliği dindar kesime vermeyi uygun görüyor. ben ise bütün yobazları eşit seviyede görüyorum. benden uzak olsunlar da aynı ortamda bulunmak, bir fikiri medenice tartışmayı denemek zorunda kalmayayım.
konuyu çok dağıttım. tıpkı üniversite hayatım gibi. o zamanlarda da çok dağıtmıştım. zaten yapı olarak tembelliğe meyilli olan ben üniversitede işi iyice çığrından çıkarmıştım. neyse sonra görece toparladım ama yine de gördüğünüz gibi şu anda ders çalışmak yerine sözlükte vakit geçirmeyi yeğliyorum.
her neyse, ne diyorduk? eski entrylerimi okuyup gözden geçiriyordum ve bir yandan da 17-18 yaşlarında iken ne kadar aptal olduğumu düşünüp ah-u vah ediyordum. yani bu aptallık ciddi başlıkların altına inci sözlük yazarı gibi "anan zaaaa xd" şeklinde değildi. fakat o yaşta, hiçbir kaynak okumadan, sadece 14 yaşına kadar aldığım aile kültürü ile (sonrasında yatılı okula gitmiştim) savunduğum fikirlere olan körü körüne itimadım ve benim gibi düşünmeyen/okumayan/yaşamayan/konuşmayan insanların mutlak bir surette yanlış yaptığına inanmam 2018 yılındaki benim gözümde kendi aptallığımın doruk noktası ve gözardı edemeyeceğim bir utanç kaynağı olarak karşıma çıktı.
girdiğim kısa kısa entryler arasında; başka milletlere karşı olan aşağılayıcıvari söylemler, Türkiye içinde dahi kendi çevrem gibi düşünmeyen insanların mutlak bir surette türkiye'nin zararını istediğine inanmam, türkiye topraklarında doğmamış bir insanın kesinlikle bizim iyiliğimizi istemeyeceğine dair olan inancımı içeren cümlelerimi gördüm.
zamanında bunları nasıl yazmışım bilmiyorum. insan okudukça ve/veya gezip gördükçe ufku genişliyor. ben bu 10 senede bir miktar okudum ve sanırım yine türkiye ortalamasının çok üstünde sayılacak bir şekilde gezdim, gördüm. şimdi geriye dönüp baktığımda karşılaştığım her farklılığın bana bir şeyler kattığını görüyorum. bu da benim gelecekte karşılaşacağım farklılıklara karşı daha açık olmamı sağlıyor.
bu demek değildir ki dünyadaki her görüşü, her çeşit davranışı omurgasız bir insan misali sorgusuz sualsiz kabul edelim, hoş görelim. sonuçta yaratıcı hepimize zeka bahşetmiş. (bakın ateist kardeşlerimizi düşünüp özel not düşüyorum: ben yaratıcı diyorum kardeş. sen ister doğa de, ister evren de. ne bileyim mahmut de*) sonuçta ölçüp tartacak bir aklımız var. terazinin ayarını tutturmak bize kalıyor. zaten insan vicdanı da akılı işin içine katmadığınızda bile evrensel olarak neyin iyi neyin kötü olduğuna az çok karar verebiliyor.
şimdi baktım da entry gereğinden uzun olmuş. muhtemelen çoğu entrysi tek cümlelik bakınızlardan ibaret olan yeni, genç, heyecanlı yazar arkadaşlarımız "ne skme kafa şişiriyor bu?" moduna gireceklerdir. durumu olup okuyan yazarlara teşekkür ederim. entry daha bitmedi, sakin.
zaten bu entryi yazarkenki çıkış noktam; sözlükte birkaç gündür vakit geçirirken gözlemlediğim sözlüğün kalitesinin aradan geçen 10 yılda daha da düşmüş olmasıydı. (benim iğrenç entrylerimden çok daha iğrençleri ortalıkta cirit atıyor) sürekli kendinden olmayanı aşağılamak sanırım bir davranış biçimi haline gelmiş. gördüğüm kadarıyla ses eden de pek yok.
ne değişmiş peki? 2008 yılında günün en popüler saatinde bile anlık aktif yazar sayısı 100'ün altında iken şu anda türkiye saatiyle sabaha karşı 04:40ta 165 yazarımızın sözlükte olması yazar sayısının artışı hakkında bir ipucu veriyor. insan bu kadar farklı sesin bir arada olduğu bir platformda daha kaliteli yazılar okumak istiyor ama maalesef hayal kırıklığına uğruyor. aslında bu genel bir sorun. kendilerini yerlere göklere sığdıramayan ekşi yazarlarının da bir çoğu sadece çöp içerik üretiyor.
şimdi bu kadar kafa şişirdim. bu süreçte de akşam yemeğim pişmiş oldu. bir taşta iki kuş.* umarım bu yazıyı birkaç kişi de olsa tam anlamıyla okur. belki içlerinde körü körüne savundukları fikirlere karşı bir acaba?" düşüncesi filizlenir ve ufuklarını kendi elleriyle genişletmeye çalışırlar. bu bana yeter de artar bile.
sağlıcakla.
edit: ufak tefek imlâ.
efendim itirafımdan önce kısa bir açıklamayı gerekli görüyorum. sebebi ise "salak lan bu" denmesinden korkmamdır. evet evet tek sebebi budur.
kendini haklı çıkarma mode on
şimdi ben pek televizyon izlemeyen biriyimdir. hatta ve hatta hiç izlemem lan. televizyon izlemediğim gibi tv nin zararlı bir şey olduğunu ve izlemenin de gereksiz olduğunu düşünürüm. izleyeceğim bir film varsa bulur bilgisayardan izlerim. hiç bir televizyon programını takip etmem. haberleri dahi izlemem. en son 2 sene önce maç seyretmiştim tv de. o derece yani.
hal böyle olunca herkesin tanıdığı insanları ben hiç tanımam. yani yok dizi oyuncusuymuş, yok haber spikeriymiş, yok amcamın halasıymış falan. tanımam ben bunları. ha ismini duyarım o ayrı mesele. isimleri de sözlükte görürüm. yani sözlüğe de girmesem mesela okan bayülgen diye bir insanın olduğunu hiç bilmeyeceğim. gerçi hoş isimleri duyuyorum ama onları hiç canlı yayında veya hiç yoktan fotoğrafta görmediğim için nasıl insanlar olduklarını bilmem. yolda görsem tanımam.
kendini haklı çıkarma mode off
şimdi itirafa geçebiliriz.
efenim uzun süredir sözlüğe girdiğimde "saba tümer" ismini filan görüyordum başlıklarda. yok "saba tümer in gülüşü", yok "saba tümer in sağ ayak orta parmağındaki küçük kırmızı noktanın hali" tipindeki başlıklardı bunlar.
e tabi ben tv kültürü olmayan bir insan olarak saba tümer kim bilmiyordum. bulunduğum çevrede de adı hiç geçmemişti. tabi böyle olunca ben de sözlükte gördüğüm kadarıyla kafamda bir "saba tümer" canlandırdım.
e bunun neresi itiraf diyecek olursanız:
benim canlandırdığım "saba tümer" erkekti lan!!!
geçenlerde öğrendim erkek olmadığını.
ühü ühü..
kendini haklı çıkarma mode on
şimdi ben pek televizyon izlemeyen biriyimdir. hatta ve hatta hiç izlemem lan. televizyon izlemediğim gibi tv nin zararlı bir şey olduğunu ve izlemenin de gereksiz olduğunu düşünürüm. izleyeceğim bir film varsa bulur bilgisayardan izlerim. hiç bir televizyon programını takip etmem. haberleri dahi izlemem. en son 2 sene önce maç seyretmiştim tv de. o derece yani.
hal böyle olunca herkesin tanıdığı insanları ben hiç tanımam. yani yok dizi oyuncusuymuş, yok haber spikeriymiş, yok amcamın halasıymış falan. tanımam ben bunları. ha ismini duyarım o ayrı mesele. isimleri de sözlükte görürüm. yani sözlüğe de girmesem mesela okan bayülgen diye bir insanın olduğunu hiç bilmeyeceğim. gerçi hoş isimleri duyuyorum ama onları hiç canlı yayında veya hiç yoktan fotoğrafta görmediğim için nasıl insanlar olduklarını bilmem. yolda görsem tanımam.
kendini haklı çıkarma mode off
şimdi itirafa geçebiliriz.
efenim uzun süredir sözlüğe girdiğimde "saba tümer" ismini filan görüyordum başlıklarda. yok "saba tümer in gülüşü", yok "saba tümer in sağ ayak orta parmağındaki küçük kırmızı noktanın hali" tipindeki başlıklardı bunlar.
e tabi ben tv kültürü olmayan bir insan olarak saba tümer kim bilmiyordum. bulunduğum çevrede de adı hiç geçmemişti. tabi böyle olunca ben de sözlükte gördüğüm kadarıyla kafamda bir "saba tümer" canlandırdım.
e bunun neresi itiraf diyecek olursanız:
benim canlandırdığım "saba tümer" erkekti lan!!!
geçenlerde öğrendim erkek olmadığını.
ühü ühü..
efenim, bu diyalog ankaradaki öğrencilerin uğrak mekanı olan, korsan ve ikinci el kitap satan olgunlar da geçmiştir.
teyze oğlu kendisine bir kitap aramaktadır ve aranan kitap bir elemanda bulunur.(korsan tabii ki). fiyat sorulur. 10 tl cevabı alındıktan sonra teyze oğlu ne olur ne olmaz, ayaküstü kazık yemeyelim diyerekten pazarlık yapmayı dener.
+: teyze oğlu.
-: kitapçı.
+: abi ne yapabilirsin şimdi? (kitabın fiyatını kasdederek)
-: (bir miktar düşünür ve) valla kardeş poşet verebilirim.
tabi bizde artık pazarlık yapacak mecal kalmamıştır adamın espriyi patlatmasından sonra ama yine de zar zor 9 tl ye alınır kitap.
teyze oğlu kendisine bir kitap aramaktadır ve aranan kitap bir elemanda bulunur.(korsan tabii ki). fiyat sorulur. 10 tl cevabı alındıktan sonra teyze oğlu ne olur ne olmaz, ayaküstü kazık yemeyelim diyerekten pazarlık yapmayı dener.
+: teyze oğlu.
-: kitapçı.
+: abi ne yapabilirsin şimdi? (kitabın fiyatını kasdederek)
-: (bir miktar düşünür ve) valla kardeş poşet verebilirim.
tabi bizde artık pazarlık yapacak mecal kalmamıştır adamın espriyi patlatmasından sonra ama yine de zar zor 9 tl ye alınır kitap.
bizim evin mutfağı. kendin pişir kendin ye usulü.*
başlangıçta futbolcuların maç esnasında saha içindeki konumlarına benzeyen dişleri, tedavi sonunda maç başlamadan önce futbolcuların milli marş düzenindeki haline benzeten adam/madam.
(bkz: aaa bu benim lan)
(bkz: number 46)
ha çok mu umrumda? değil tabii ki. işleri ayağımızla mı halledeceğiz?*
(bkz: number 46)
ha çok mu umrumda? değil tabii ki. işleri ayağımızla mı halledeceğiz?*
(bkz: öğrenci dedin patron çıktı bu)
edit: türkçe karakter düzeltmesi.
edit: türkçe karakter düzeltmesi.
elektrik - elektronik mühendisi: ampul ve floresanların değiştirilmesi, yenilerinin takılması, bozulan lambaların ve prizlerin tespiti.
üşengeçtir lan. bildiğin üşengeç. aslında ben olabilirim bu insan ama üstte çok küfretmişler. alınmıyorum üzerime.
adamlar öss (yeni adı ygs idi herhalde) den sonra "91 asal sayı olsun" diye grup kurmuşlar lan. linkini vermeye üşendim şimdi ama.
düzeltme: imla.
düzeltme: imla.
ya azizim o değil de, benim hala eti'nin böyle bir ürünü olduğundan haberim yoktu bu başlığı okuyuncaya kadar. hatta başlığı okuduğumda da etin (bildiğimiz kırmızı et) intense diye bir versiyonunun çıkmış olduğunu düşündüm. yemek çeşidi olarak tabi. bu kadar da banalım(!) , bu kadar da kıroyum(!). var mı itirazı olan?
domatesli domestos.
direkte patlayan 4 top 1 gol sayılsın ulan. o zaman belki biz türk takımları iş yaparız dışarıda.
kiki.
nereden mi geliyor?
şimdi azizim, ismim mustafa. bir zamanlar trabzonspor da kizito musampa diye bir oyuncu vardı. hatırlar mısınız bilmem. mustafa yı musampa ya benzeten yurt arkadaşlarım o futbolcunun lakabı olan "kiki"yi ise benim lakabım olarak kabul etmişlerdir. böyle dandik bir yerden geliyor yani bu lakap. ya hadi lakaba sözüm yok da, millet kikirdek olduğumu zannediyor ya; ona yanarım ben!
nereden mi geliyor?
şimdi azizim, ismim mustafa. bir zamanlar trabzonspor da kizito musampa diye bir oyuncu vardı. hatırlar mısınız bilmem. mustafa yı musampa ya benzeten yurt arkadaşlarım o futbolcunun lakabı olan "kiki"yi ise benim lakabım olarak kabul etmişlerdir. böyle dandik bir yerden geliyor yani bu lakap. ya hadi lakaba sözüm yok da, millet kikirdek olduğumu zannediyor ya; ona yanarım ben!