bugün

entry'ler (902)

orlando bloom

(bkz: bi bilezik verin de atalım bari)

ilhan arsel

Bir kısmını okuduğum, geri kalanını gülmekten okuyamadığım "Kuran eleştirisi" kitabında, kafasının "islam'da kader anlayışı" konusunda feci karıştığını gördüğüm, 2010 yılında vefat etmiş hukukçu.

Kuran'daki "Allah isteseydi iman ederlerdi. Allah dilediğini affeder, dilemediğine gazap eder. Allah isteseydi hepinizi tek bir ümmet yapardı" mealindeki ayetleriyle "Şüphesiz yaptıklarınızdan sorumlu tutulacaksınız" mealindeki ayetleri referans gösterip "işte görüyor musunuz? Allah hem dilediğini kafir, dilediğini müslüman yapacağını söylüyor, hem de irade vermediği insanı yaptıklarından sorumlu tutacağını söylüyor. Bu çelişkidir" diyerek muhteşem (!) bir tespitte bulunmuştur.

Öncelikle, ilk kısımda belirtilen ayetler ve benzerleri Kuran'da sıklıkla geçer. Bu ayetler genellikle de islam'ın ilk dönemlerinde inmiştir. Ayetlerden maksat Allah'ın birliğini ve yüceliğini vurgulamak ve Allah'ın iradesinin sonsuz olduğunun altını çizmektir. islam'da Allah iradesi külli, insanın iradesi ise cüzidir. Buradaki cüzilik mukayeseden kaynaklanır. Yoksa, Allah'ın yarattıklarına bahşettiği bu cüzi irade ve cüzi akıl, aynı zamanda insanoğlunu taş yontmaktan atomu parçalamaya, küçücük çiplere kütüphaneler dolusu bilgiyi sığdırabilme kudretine dek götüren sürece imza atan iradedir. Bu, bize muhteşem gelen ve bir kısım insanı da kibire sürükleyen "akıl ve irade" Allah'ın iradesinin yanında en fazla bir kum zerresi kadardır. Vurgulanmak istenen odur. Ama mefta bunu anlayamadı sanırım. Ya da anlamak istemedi.

hz adem ilk insan değildir

Ateist forumlarını bilmem ama, Eren Erdem'in son kitabı "Devrimci Peygamber"de öne sürdüğü tez. "Kur'an'da Hz Adem'in ilk insan olduğuna dair hiçbir atıf yoktur." diyor Eren Erdem. Yukarıda bahsi geçen ayetlerin Adem'in ilk peygamber ve ilk insan-ı kamil olduğuna işaret ettiğini savunuyor. Hz Adem'den önce yeryüzünde birtakım ilkel ve barbar insanımsılar olabilir belki de diyor...

Daha çok şeyler diyor Eren Erdem. Mesela yine Adem ile Havva'nın Cennetten kovulma kıssasına farklı bir bakış getiriyor. Yasak meyveyi yiyen Adem ve Havva'nın cennetten yeryüzüne kovulması(indirilmesi) olarak bilinen kıssadaki "indirilme"nin esasında Allah katında Adem ile Havva'nın mertebesinin düşürülmesi olduğunu savunuyor. Peki neden cennetten kovuluyor ya da Allah nezdinde mertebeleri düşüyor Adem ile Havva'nın. Yasak meyveyi yedikleri için... Yasak meyve neyi temsil ediyor: Mülkiyeti... Peki insanın mülk edinmesi (ihtiyacından fazlasını) günah mıdır? Eren Erdem günahın da birkaç adım ötesine gidiyor ve tarih boyunca helak olmuş (edilmiş) kavimlerin başına gelenlerin, o toplumların insan fıtratına aykırı bir şekilde eşitsizlik ilkesini yol tutmalarından kaynaklandığını savunuyor. Erdem'e göre Firavun Hz Musa'nın kavmine "Ben sizin rabbinizim. Bana itaat edin." dediğinde "yaratıcı" olma iddiasında değildi. Firavun da muhtemelen evreni yaratan bir ilaha inanıyordu. Ama o rabb(sahip) olduğunu iddia ediyordu. Tüm mülkün ve hatta insanların rabbi, yani sahibi... Ancak mülk ancak ve ancak Allah'ındı ve bu ilkeye karşı çıkan Firavun ve Firavun'a karşı çıkmayan çıkamayan kavmi helak olmuştu.

Velhasıl kelam, siz de benim gibi "Allah'ım, senin ve senin dininin temsilcileri bu kafa kesenler, adını anıp da yetim öksüz hakkı demeden kesesini dolduranlar olmamalı. Biz senin o kutsal mesajında birşeyleri çok eksik ya da çok yanlış anladık ama neyi?" diye dert edinenlerdenseniz, Eren Erdem'i bir okuyun derim. Önyargısız...

temel ile temel kotil arasındaki 7 fark

1) Temel hayal ürünüdür.
Temel Kotil gerçektir.

2) Temel fıkraların baş karakteridir.
Temel Kotil THY genel müdürüdür.

3) Temel'in Trabzonlu olduğu varsayılır.
Temel Kotil Rizelidir.

4) Temel'e "Ebola" desen " E bola isim mu olur?" der.
Kotil "Ebola bulaşınca öldürüyor" der.

5) Temel şakaysa çok komiktir.
Temel Kotil ciddidir ve hiç komik değildir.

Hayat enerjim tükendi lan diğer 2 maddeyi de siz bulun!!

benim adım gültepe

Ağır ajitasyon içerse de beğendiğim dizidir. Seyfi, Fevzi ve Gülali adlı üç genci merkeze alan, arka fonda izmir Gültepe'nin olduğu, şehrin kenara itilmişlerinin hikayesini anlatan dizidir aynı zamanda. izmir'de değil, istanbul'da çekilmektedir. Bu çarşamba ekrana gelmedi. Yayından kaldırırsan hata yaparsın Kanal d...

merve aydın

Yarışmalarda Sahra'nın tokat manyağı yaptığı Serenay'ı eleyerek doğru olanı yapmıştır. Arkandayız Merve...
Tanım: Milli atlettir. Survivor sonrası atletizme kendini vermesini ve esas işi olan bu sporda ülkemize madalyalar getirmesini bekliyoruz kendisinden.

30 mart 2014 türkiye yerel seçimleri

Akp'nin, 1. parti olsa bile, oylarında hatırı sayılır bir düşüş olmasını canı yürekten isteyen bendenizi şaşırtan sonuçlar olmuştur. Kibirin ve hoyratlığın kazandığını düşünüyorum ama birçoklarının aksine Akp seçmenine kızmıyorum, bidon kafalı, Aziz Nesin'in meşhur sözündeki kitle ile özdeşim kurup onları aşağılamıyorum, haddim değil. Bilakis, bu tip horlamaların ters teptiğini düşünüyorum.
Ben de dahil herkes şunu soruyor: Kardeşim kutu kutu paraları insanların gözüne soktular, kuran'ı bile bunkarın içinden bir densiz alaya aldı; onca tapeler kepazelikler.. vs Nasıl hala %45 ya nasıl nasıl?! Cevabı evirip çevirmeye gerek yok. inanmadılar. Bu kadar basit. inanmadılar çünkü Tayyip Erdoğan ile çok kuvvetli bir gönül bağları var. Siz bakmayın mitinglere para karşılığı götürülen, mitingin 10. dakikasında alanı terk edenlere. Şarkıda da dediği gibi Erdoğan'ın yıllardır beklenen lider olduğuna gönülden inanan yüzbinler var. Şimdi düşünün; çok sevdiğiniz bir arkadaşınızın sizin hakkınızda atıp tuttuğu, hakkınızda ağız dolusu küfürler ettiği bir ses kaydınu adamın biri getiriyor ve önünüze koyuyor. Dinliyorsunuz kasedi, ses de tıpkısının aynısı. Hemen inanır mısınız? Aklınıza bir kurt düşer belki ama "inanmamayı" tercih edecektir ilk başta aklınız ve gönlünüz. Sözün özü, çok fazla kendilerinden biri gibi görüyorlar Erdoğan'ı... Yürüyüşüyle, kızmasıyla bağırması çağırmasıyla, hatta hakaret edişiyle bile çok onlardan biri. Aralarındaki bu tanımlaması zor gönül bağı kopmadan da Erdoğan'ın sırtının yere gelmesi zor. Derdiniz Akp mi? Akp sorun değil, gün gelir üfleseniz yıkılacak noktaya gelir. Ama derdiniz Erdoğan'sa, işte o hiç de kolay lokma değil.

80 lerin sonu ile 90 larin basini ozlemek

Telefonlardan Küçük jeton ile şehiriçi, orta jetonla şehirler arası, büyük jetonla ülke dışının arandığı zamanları özlemektir.
Sabah gazetesinden kuponla meydan larousse, Hürriyet'ten Ana Britannica toplandığı günleri özlemektir. (30 kupona 2 cilt, 1 senede set tamam)
"Olum metalika var ya bööle civcivleri salıyomuş sahneye bööle üstlerine basarak öldürüyomuşlar" geyiğini mahalkeden arkadaşlarla yapmayı özlemektir.
4 arkadaş ninja kaplumbağalar karakterlerini paylaşıp, "Aytaç sen de Siplintır ol" dendiğinde Aytaç'ın "siktirin lan ben niye fare oluyorum?" isyanını özlemek demektir.
Deli gibi gazoz kapağı oynanan zamanlarda çöpleri karıştırıp da kızılay ya da 7up kapağı bulduğunda deli gibi sevindiğin günleri özlemek demektir.
Evsizler için yazılmış Another day in paradise'ı gezegenin en romantik parçası bellediğin günleri özlemek demektir.

asansörde yiyişen dayılar

Her türlü etnik, dini, zart zurt kimliğe saygılı olan ben, homolara aynı saygıyı göstermeyi bir türlü beceremedim yıllardır. Bu saygısızlığımdan dolayı kendimden utanıyorum...dersem çok feci yalan söylemiş olurum.

Homofobiğim ve bu fobiden hiç gocunmuyorum.

Sizin gibi dayıların da gelmişini geçmişini, hayattan soğutursunuz insanı pis ipneler!!!

bankaların sanki biraz orospu çocuğu olması

Hava güneşliyken size şemsiye verip, yağmur yağdığında geri isteyen orospu çocuğuna banka denir.

söylenmesi zevk veren ingilizce kelimeler

(bkz: congratulations) Tam doğru telaffuz edildiği anda verdiği hazzzın yanında, ingilizcede bir level atlamanıza sebep olur, o derece...

isminden yakışıklı olduğu anlaşılan erkek isimleri

Berke... Tek geçerim. Az biraz yavşaklıkları da vardır ama yakışıklı çocuklardır Berke'ler Allah için...

1 75 cm boya sahip erkek

Çok ideal boydaki erkektir efendim... 7 tane çeyrek metre ediyor boru değil!! Bir yetmişbeşşşş... Söylenişinde bile ayrı bir hava var. "Godum mu oturturum" abiliği mi desem, "Ayağını denk al 1.75 diyorum" kararlılığı mı desem, ne desem bilemedim. 1.82 öyle değil mesela... Bir sekseniki...cıkkkk!! Olmaz bundan...

Kendi boyum diye söylemiyorum, iyidir 1.75 iyidir. Yanına bir de 65-70 arası bir kilo koydun mu bundan iyisi bir buçuk iskender... Tabi tercih eden porsiyonu biraz daha büyütüp 1,75 iskender de söyleyebilir. 2 porsiyon fazla gelir, ziyan olur.

ateizm

"yaratıcı"ya ya da metafizik olarak nitelendireilebilecek hiçbir öğeye inanmama, tümden reddetme hali...

Öncelikle, inanç ya da inançsızlık tamamen basit bir tercih meselesidir. "Parayı hangi elimde tutuyorum bil bakalım?" sorusunu, iki elini de yumruk şeklinde sıkıp kapatarak bize soran birinin rasgele sağ ya da sol elini tercih etmekten çok da farklı değildir yani. Başlangıçta öylesine (ya da zorunlu) bir tercih olan bu durum, zamanla "içsel sorgulamalarla" yıpranır ya da daha da kuvvetlenir.

Eğer inançlı biriyseniz, yaptığınız sorgulamalar, kendinize sunduğunuz argümanlar sizi inancınızı pekiştirmeye sevk edebilir. Bu pekişme halini haladın gittikçe kalınlaşmasına benzetebiliriz. Belli bir raddeye geldikten sonra, halatınız kopmaz; bazen ufak tefek darbeler alsa da... Yaptığınız sorgulamalar ve kendinize sunduğunuz argümanlar sizi aksi yöne de sevk edebilir, eğer kendi içinizde çelişkiye düşer ya da tatmin olmazsanız... Bu durumdaki kişinin de yavaş yavaş inançsızlığa kayması kuvvetle muhtemeldir.

Bu süreç, ilk başta "inançsız" olmayı seçmiş birisi için de birebir aynı şekilde ilerleyecektir. Ya "inançsızlığınızı" git gide pekiştireceksinizdir, ya da tatmin olmayıp inanmayı seçeceksinizdir.

Kısaca, ister inançlı olsun, ister inançsız; herkes ama herkes en başta yaptığı tercihini mantıklı bir zemine oturtabilir kendince... Akıl ve bilim elbette ki çok çok değerlidir ama adı üstünde bu bir "inanç" meselesidir, tercih meselesidir. Tarafların bilim kılıcını kuşanıp da birbirine saldırması kör dövüşünden öteye geçmez.

Yazımı, benim inanç konusundaki tercihimde yol gösterici olan ve Hz. Ali'ye atfedilen bir rivayetle bitireyim. Belki size göre böyle bir olay hiç yaşanmamıştır, hatta belki Hz. Ali diye biri hiç var olmamıştır ve uydurmadır. istediğiniz gibi düşünebilirsiniz. Dedim ya, tercih meselesi:

Bir gün bir müşrik (kafir, ateist, putperest ya da adı herneyse) Hz. Ali'nin yanına sokulmuş ve sormuş. "Ya Ali, Muhammed size bir din getirdi. Allah diye birşeyden bahseder ki ne gördük ne de bildik. Siz Muhammed'in bu dediklerine iman ettiniz: Namaz kılıyorsunuz, oruç tutuyorsunuz...vs Hatta bundan gayrı kendinizi bazı dünya nimetlerinden de uzak tutuyorsunuz. Ne için: Hiç görmediğiniz, duymadığınız Allah böyle istiyor diye... Ve o Allah size Cenneti, bize de cehennemi vaad ediyor diye... Hiç düşündün mü ya Ali? Ya Allah yoksa? Ya cennet-cehennem yoksa? Söylenen onca mükafat, onca ceza hepsi birer uydurmaysa? Hiç düşündün mü, ya ben haklıysam?"

Hz. Ali cevap vermiş vakurluğunu hiç bozmadan. "Evet" demiş... "Sen haklıysan benim bunca geyretim nafile. Olmayan birşey için kendimi bir nebze kısıtlamış olurum. Ama hepsi bu, daha fazlası değil. Peki, sen hiç düşündün mü, ya ben haklıysam? Senin halin nice olur?"
..Ben Hz. Ali'nin haklı olduğuna inanmayı tercih ettim ömrüm boyunca. Böyle de devam etmek istiyorum tercihime eğer inandığım Allah da izin verirse... Siz de ister Hz. Ali'nin haklı olduğuna inanın, ister ona o soruları sorana... Ama tercihiniz ne olursa olsun, karşınızdakini hor görmeyin, küçümsemeyin. Herkesin dinlemeye değer bir hikayesi vardır.

aç karnına sigara içmek vs boğazlar ağrırken içmek

ikisi de pek keyif vermez. 12 yıllık sigara tiryakisi olmama rağmen sabah karnımı doyurmadan, hiç olmadı bir iki lokma birşey yemeden sigara yaktığımı hatırlamam. Çoğu sigara tiryakisi sabah kalkar kalkmaz ilk iş sigara yakar. Boğazınız ağrırken de ister istemez ya azaltırsınız ya da sigaranın yarısına gelmeden söndürürsünüz. Bir zamanlar "ne yardan geçerim ne serden" deyip her faranjit olduğumda Salem alırdım. Bilenler bilir, mentollü sigara * Hem sigara keyfinden mahrum kalmazdım, hem de mentollü olması sebebiyle boğazları pek tahriş etmezdi. Daha doğrusu "tahriş etmez" diye kendimi kandırırdım.

Sahi bir salem vardı, ne oldu ona?

avea intouch

Kullanmadım, bilmiyorum ama kötüleyenleri görünce her nedense "aklımı seveyim aklımı" reklamlarını aklıma getiren telefondur.

Sanki çok makul bir fiyata satılıyormuşcasına deli gibi iphone 5 peşinde koşturan orta gelirli liseli ve üniversiteli kardeşlerimizi düşününce ister istemez...

"Kıyasladığın şeye bak! O sonuçta epıl yanee, ayfon diyorum sonuçtaaaa" argümanıyla gelmeyin bana...

Sen "ayfon" de, ben "afyon" diyeyim... ille de bağımlıysan, şemsiyenin kıça girince açılanını kötüleme bari.

d smart

1 buçuk ay kadar önce internet+dsmart abonesi olduğum, işin dsmart kısmında herhangi bir problem çıkarmayan, ancak internet bağlantımı anca bugün yapabildiğim dijital platform.

internet bağlantımın bu kadar geç olmasının 3 nedeni var:

1) D-smart ve Türk Telekom arasındaki koordinasyonsuzluk
2) Bağlantımın yalın internet olması (sabit telefon olmadan internet olayına henüz ttnet bile alışabilmiş değil)
3) Türk Telekom'un taşeron firma elemanlarının umarsızlığı ve beceriksizliği

Sonuç olarak, 6 saattir aktif olan internet hizmeti için yorum yapmayacağım. Hız gayet iyi şimdilik. işin tv hizmeti kısmında ise memnuniyet oranım %70'ler civarında. Belgesel kanlaarını çeşitli ve yeterli buldum. Tek eksikleri biraz fazla tekrara düşmeleri. Sinema tv hariç diğer sinema kanalları vasat ve vasat üstü kalitede diyebilirim. Daha popüler gişe filmlerini genelde sinema tv yayınlıyor; onu da en üst pakete sahip olarak zileyebilirsiniz.

En güzel şey ise NBA TV, Eurusport, eurosport 2 ve da vinci learning kanalları. Hele hafta içi her akşam da vinci learning'de yayınlanan "Bir varmış bir yokmuş" çizgi filmi yok mu, beni çocukluğuma götürüyor, bayılıyorum lann * Yaşları 30'a yakın olan yazarlar hatırlaycaktır. TRT'de yayınlanırdı... Vücudumuzdaki mikropları, alyuvarları, akyuvarları, hücredeki organelleri...vs kişileştirerek anlatan eğlendirici ve bilgilendirici bir çizgi filmdi... TRT'nin bu çizgi filmi hangi isimle yayınladığını hatırlayıp da bana da hatırlatan olursa sevinirim.

beşiktaş ın küme düşecek olması

Düşmeyecek olsa da ilk 4'ü belki zorlayacağı aşikardır bu sezon.

YD'si gitti FO'su geldi... Antikalar hep bizi mi bulmak zorunda Allah'ım?

fatih terim

Bugünkü Kasımpaşa maçından sonra "Maçla ilgili konuşulacak gün değil bugün" diyerek milli duyarlılığını ortaya koymuş spor adamıdır.

Önümüzdeki hafta oynayacağımız gs maçında böyle bir adamın takımına yenilmek dahi bana gurur verir. Helal olsundur.

jack nicholson joker vs heath ledger joker

Jack Nicholson joker karakterini karikatürize ederek * oynamıştır.

Heath Ledger ise "joker"e yeni bir yorum katmış; daha sadist, daha psikopat bir kimliğe büründürmüştür. Çok da iyi oynamıştır.

Yalnız ikinci jokerin başarısındaki pay, en az Heath Ledger kadar yönetmen Chris Nolan'a da aittir kanımca...