bugün

entry'ler (24)

gelişmiş ülkelerin dinci olmaması

Hristiyanlık yahudilik veya Müslümanlık olsun, din gelişmeye engel değildir. Zihinsel gelişimini tamamlayamamış toplumlar kendini sadece din yoluyla kurtarmaya adar. Sığınmak kolaydır çünkü, et duayı çekil kenara, Allah durdurur füzeleri...

inanmak da inanmamak da bir yaşam biçimidir. beş vakit namaz kıldığında tarlandaki buğday kendiliğinden yetişmiyor. Tanrı kullarını bu kadar dine bağlamak isteseydi kolayca bunu yapabilirdi sanırım, biri istediğinde yağmur, biri istediğinde kömür, biri istediğinde denizi ikiye ayırsa insan çalışmayı bırakır istemeye başlardı. dolayısıyla tamamen Allah' a dönerdik... Ama o neyi verip vermeyeceğini kendi seçiyor, sen çalış verebilirim de vermeyebilirim de diyor... Fikri olarak da tamamen aynıdır, beni anlayın, düzgün insanlar olun, birbirinizi üzmeyin, tercihlere saygı duyun ve sizi kimin yarattığını unutmayın, şükür ve dua edin diyor... Güzelliklere sahip olmak için gereken tek şey çalışmak, inanarak ya da inanmayarak çıkılan yol sadece yoldur, onun değerlendirmesini yapacak olan da Allah'tır.

Hangi din olursa olsun, gereğinden fazla ona yönelmek insanı uyuşturur ve çalışması için yeterince zaman bırakmaz. Bu nedenledir ki ileri dediğiniz ülkeler, dini Allah ile kul arasında bırakıp bu hususta kaybedecekleri zamanı uzay çalışmalarına yönlendirmişlerdir, darısı bizim de başımıza:)

atv nin bu sezonki dizilerini durdurmak

Ezel' i ayrı bir kefeye koyarsak Kanal D yapımları, Atv yapımlarının reytinglerini geçmekte zorlanmaz. Malum, diziler sinema filmi olmadığından hayatla beraber konuları da gelişir, çeşitlenir vs. Bu nedenle Kıvanç Tatlıtuğ' un da Ezel ekibine katılması olayların gelişimini ve gidişatını değiştireceğinden buna bağlı olarak izlenme oranı da tavan yapacaktır. Adanlı izleyenlere hayret ediyorum ama daha hayret verici bulduğum şey Kanal yetkililerinin bu diziye nasıl devam ettikleridir.

nesrin

Çölde tek başına açan ve herhangi bir canlı dokunduğunda solan yaban gülüdür. Çölün sıcağına ve soğuğuna dayanabilen bu nadide canlının, dokunulduğunda solması çok manidardır. Nasip olur da bir kızım olursa, kızımın adı olacaktır... Bahtının her daim güzel olması dileğiyle...

yüzde 75 inin su olduğunu kabul etmeyen insan

evrim teorisi deyince, aklına sadece ben maymundan mı geliyorum sorusu gelenlerle akraba olandır.

gene mi pilav

dua et kürt kökenli kadınlar hakikaten çok çirkin de gen aktarımı yapmamış atalarımız demek istediğim goyim tabiatlı yazar.

türkçü yazarların küfürbazlığı

elbistan türkveren köyü doğumlu, çok sevdiğim kürt kökenli bir arkadaşımın sık sık söylediği bir söz vardı yediği kaba yapanlarla ilgili; "kürde ne gerek bisiklet"... yakalanır yakalanmaz yanındaki bordo bereliye benim babam da türk' tü diyen yavşağın peşinden gidenlerin, türk yazarları tahrik etmek amacıyla açtığı ve açacağı türden bir başlık.

4 büyüklerin avrupa da başarısız olma nedenleri

klüplerin gelirleri, yanlış transferler vs. gibi bir çok neden sayılsa da temel neden klüp yönetimlerinin taraftar baskısı karşısında dirayet gösterememesidir. rijkard, zico, tigana, lucescu, del bosque vs. gibi başarılı teknik direktörler getirilse dahi, yönetimlerin transfer politikasına yaptıkları müdahaleler ve birkaç kötü sonuçta hocaların arkasındaki duruşlarının değişmesi, ülkemiz futbolunun gerçek sorunudur kanımca. bakın teknik direktörlerimize, isimler hep aynı ama her sene takımları farklı. Klüp yönetimleri bu sirkülasyona dur diyecek gücü kendilerinde bulabilirlerse işte o zaman başarılar yakalanabilir veya tekrarlanabilir.

karakol basmak

gta oynadıklarından olsa gerek, akp' li vekiller tarafından gelenek haline dönüştürüleceğini düşündüğüm aksiyon.

fifa da kaleciyle tüm sahayı geçip gol atmak

şöyle bir bakınca aslında, oyunu basite indirgeyen ve gerçekliği nadiren mümkün olabilen gollerdir. frikikler, voleler, rövaşatalar ve kaleciyle atılan goller dışında türlü çalımlar da oyunu zevkli kılardı. amaç eğlenmek ve gol atmak olduğundan hala en sevdiğimdir ve ilk göz ağrımdır fifa 98.

türkçülerin türkçe yi katletmesi

türkçenin doğru kullanımı ile ilgili sandığım fakat son cümlesiyle, ayrımcılık tohumlarının serpiştirildiğini gördüğüm, dikkate alınmaması gereken sahte duyarlılıklardan biri daha. imf de bizi düşündüğü için memleketten çıkmak bilmiyor zaten.

türklerin yabancı kadınlara tecavüz etme geleneği

Gelenekçi türkler, ellerindeki o güçle bir de tecavüzcü olaydı, bugün ne arap kalırdı, ne ermeni, ne yunan,ne kürt, ne rus, ne acem dedirten başlık. Dünya ve Avrupa şükretsin ki Türkler tecavüz yerine, hoşgörüyü ve tevazuyu gelenekleştirmiş...

türk erkeklerinin penis boyu ortalaması

ezilmelerini tasvip etmesek de, yıllar yılı türk erkeği tarafından ezilen kadınlarımızın başlattıkları "baba beni okula gönder" kampanyaları çerçevesinde okuyan kızlarımızın, dört işlemi öğrenir öğrenmez vardığı ilk teorem... kıllı, kaba, kıro denilen türk erkeğinin bugüne kadar herhangi bir foruma "türk kadınlarının vajina kuruluğu" gibi bir konu açtığını gören veya sevgilisinin/karısının vajinasını kahvede arkadaşlarıyla tartıştığını duyan olmadığı halde geneli rencide etmek adına yapılan haksız değerlendirmedir. türk erkeğinin neden rus açılımı yaptığının resmidir...

altı kerhaneüstü minare

Antalya' nın Varsak semtinde bulunan genelevin yanına dikilen cami sayesinde espri olmaktan çıkmış söz dizisi de olabilir...

kadınların aşk acısını daha kolay atlatması

kuaförlerinin ne kadar yetenekli olduğuyla doğru orantılıdır zira ayrılan her kadın soluğu önce kuaförde alır. değişim ne kadar başarılı ise geçmiş o kadar geçmişte kalır çünkü... ister siz ayrılın ister kendisi, otuz senelik hayatımda henüz istisnasına rastlamadığım bir durum. kabul etmeli kanımca, kadınlar erkeklere göre daha rasyonel düşünüyor ve eskiyi hatırlatan her şeyi ortadan kaldırmak için anında çalışmaya başlıyorlar. olması gerekeni yapıyorlar, tıpkı ölen birinin ardından hayat devam ediyor diyebilmek gibi... unuttukları veya unutabildikleri ise yalandır, bir kadın mümkün değil unutmaz çünkü olur da ilişki yolunda gider ve evlenirseniz, kırk sene önce yaptığınız bir hatayı başınıza kakabilmesi gerekir.

ezel

herkesin sinema eleştirmeni olduğu bir memlekette aşk-ı memnu, yaprak dökümü, kurtlar vadisi, asmalı konak, ağam kim paşam kim tarzı diziler tavan yapabiliyorsa, "ezel" gibi beyin jimnastiği yaptıran, değer yargılarını sorgulayan, motorlaşmış dizi kurgusunun dışına çıkan bir yapımın bu kadar eleştirilmesi de kaçınılmaz olur elbette.

elin adamı çektiği diziyle tıp diploması aldıracakken nerdeyse bize, biz nihayet Karamurat'ın bitmeyen okları ve trambolin bacaklarından, Polat' ın biyonik vücuduna ve yere doğru sıkılsa dahi düşmanın alnından vuran güdümlü 9 mm'lik kurşunlarına geçtik, buna da şükür...

Bu nedenle sanırım, ezel fazla karmaşık geliyor topluma. Ama aynı toplum, Behlül' ün hareket eden her kadına çakışını, Bihter' in iki senedir Adnan' ı boynuzlamasını, Necla' nın Leyla'nın kocasına verişini, Polat' ın ölümsüz olduğu halde vurulduğunda ne olacağını merakla ve sabırla izleyebiliyor,ilginç...

Senaristlerin yapımcılarla anlaşmazlığı nedeniyle ters düştükleri için koca sezon yayınlanamayan Lost'u göklere çıkaran zihniyet de, ezel' in senaristi hasta diye diziye ara verilirse konuşur tabi, Polat'ı örnek alan bir nesil ne de olsa.

Türkiye üstüne oyun oynayanların sözde yolunu kesen Polat, kaç tane adam vurdu dizi başladığı günden bu yana, sayabilen babayiğit var mı? Ölenlerin kaçı yabancı? Bir elin beş parmağını belki geçer belki geçmez doğru mu? Yahu bütün hainler türk, çeteler türk, satılmışlar türk ise bu dizi yunanistan' da mı çekiliyor diye sorası geliyor insanın. Bir de her bölüm yeni bişey öğrendiklerini sanıyorlar izleyenler, oysa ta ilk okulda öğrendik biz Çinlilerin Türkleri içten parçaladığını. işte konu tam da burda Ramiz Dayı' nın söylediği meseleye dayanıyor, neymiş mesele kardeş?

Mesele neymiş biliyor musun?
Mesele en mutlu olduğun o gün, en güzel hayaller kurduğun o gün ölmekmiş mesele

Neymiş mesele?..
Mesele ölmek değil; mesele dost bildiğin, en güvendiğin adamın eliyle ölmekmiş mesele

işte öyle dedi o çocuk bana;
Şimdi anladın mı kimmiş o avludaki çocuk?

sevgilinin söylediği unutulmayan sözler

"hiçbir kadın, benim yanımda seni benden daha çok sevdiğini söyleyemez, söyletmem!" demişti bir kız gözlerime bakarak. şimdi evliysem de onunla ayrılmamız kaçınılmazdı, suçlusu yok... allah onu çok mutlu eder inşallah.

yaratacısının insan olduğunu inkar eden zeki robot

olay dizilişindeki isimlendirmelere takılmadığınızda insanın tanrı' nın en büyük eseri olduğunu kanıtlayacak senaryodur.

tanrı nın doğum günü

Kitabın ana fikri ne doğum günüdür ne de insanın kendini peygamber sanarak tanrı' yla konuşmasıdır. Tanrı' nın doğrum günü kinayesiyle anlatılmak istenen şey, Tanrı' nın doğması değil, Tanrı' nın üflediği nefesten yaratılan insan ruhunun yine tanrı' ya dönmesi yani tekamül sürecini tamamlamasıdır. Tanrı' nın insanların gözünde yeniden doğması, yeniden farklı bir anlamda anlaşılmasıdır. Bu anlatımın röportaj şeklinde soru-cevap olarak yapılması ise 617 sayfalık bir eserin okuyucuyu sıkmamasına yönelik bir edebiyat taktiğidir. Bu taktiğin dolaylı olarak diğer bir amacı da, insana tanrı' yla konuşma şansı verilmişçesine gizemli ve merak uyandıran bir hava yaratarak, okuyucunun ön yargılarını engellemektir.

Kitabı ve aynı zamanda Kur'an-ı okuyan bir insanın, yazarın kendi bilgi ve tecrübesiyle böyle bir kitap yazamayacağını anlaması fazla uzun sürmez nitekim, çünkü kitapta Tanrı(DONA) ağzından verilmiş cevapların büyük bir bölümü Kur'an' dandır ve bazı ayetlerin üstünde düşünmek, sorgulamak, araştırmak gerekir. Haliyle bu arkadaşın yaşamındaki ilkokul,lise, ünv vs. gibi aşamaları çıkarırsak 10-15 senede Kur'an-ı çözmüş olması pek de mümkün değildir. Belli ki çok bilge ve dini konularda ihtisas yapmış bazı kişilerden oldukça destek almış ki bence mahsuru yoktur. Aşağıya yazacağım ayeti dikkatle okuyun...

"Kadınlarınızdan fuhuş yapanların aleyhinde olmak üzere içinizden dört şahit tutun. Eğer şehadet ederlerse, onları, ölüm alıp götürünceye veya Allah onlara bir yol kılıncaya kadar evlerde alıkoyun" (Kur'an-ı Kerim Nisa Suresi 15. Ayet)

Şimdi öyle bir toplumdayız ki, zina affedilemez bir suç.(kadın açısından) Hatta daha ileri(!) müslümanlar ne yapıyor, recm...

Peki Tanrı' nın kelamı ne?
1- iki kişi arasındaki bir suç için dört şahit istiyor.
(Gözüyle gören dört ayrı kişi. Hani arkadaşınızla geneleve gittiniz, girdi odaya, çıktı on dakika sonra ve gidelim dedi. Kadın zina yaptı mı? Yaptı? Gözünüzle gördünüz mü? Hayır? Belki sadece konuştular, kız bakire olduğunu ve mafya tarafından zorla çalıştırılmak istendiğini söyledi ve arkadaşınız çıktı dışarı,emin değilsiniz... Hadi gerçekten siz gördünüz, 3 şahide daha ihtiyacınız var gözüyle gören)
2- Her şey tamam, taşı deldiniz ve dört şahit tuttunuz.(ki yalancı şahitliğin cezasını bilirsiniz)Şehadet getirerek tövbe etme yolu açık hala kadına...
3- Üstüne bir de "evde alıkoyun" diyor Allah, toplum kendi kafasına göre ceza vermeye kalkar da öldürür veya zarar verir diye... Korumanızı istiyor.( bunu kendi kafasına göre hapis cezasına çevirmeye kalkanlar da olabilir, artık herkesin kendi anlayışı ne diyelim.)

Bu ve benzeri konuları aydınlatıyor bu kitap işte, Kur'an-ı hayatında eline almayanlar için. Elbette 617 sayfa boyunca her cevap ayetlerle değil, zaman zaman kendi sorularının cevabını veriyor yazar, sorgulayan, doğruyu ve gerçeği arayan Hz. ibrahim edasıyla... Ama sevgiyle yaklaşıyor insanlığa, hoşgörüyü aşılıyor ve dinimizi hacıdan hocadan değil, bizzat Allah' ın kendi ayetlerinden öğrenmemiz için Kur'an' ı mutlaka okumamız gerektiğini vurguluyor. Tabi insanların hocaları hacıları atlayıp direk Allah ile iletişime geçmesi, o yoldan para kazanan aracıları kızdırabilir tıpkı kilisenin hristiyanlık üzerindeki kurduğu baskı gibi...

Zaman kaybettirmeyi bırakın, hayatınızda kendinize daha fazla zaman ayırmanızı öğütleyen ve farklı bakış açıları kazandıran bir kitap.

nevruzun kürtlere ait olmaması

istiklal Madalya'mıza ait olan sarı-kırmızı-yeşil renklerinin de, pkk terör örgütünün bayrağında kullanılarak, bizi; bu renklere, öz kültürümüze,tarihimize yabancılaştırma politikalarının artık yemediğinin anlaşılmasıdır.

cennetin olduğunu sanan müslüman

cennetin olmadığını sanan veya olmadığına inanan birinin zaten müslüman olamayacağını bilmeyen bir cahilin girdiği, hoş görülmesi gereken entrylerdir. zira hiç kimse hayatının bir bölümünde ateist olmadan gerçek anlamda Tanrı' yı bulmuş olmaz. Her insan kendine sormuştur bu soruyu, Tanrı var mı? Bu süre kimi insanda 5 saniye kimisinde 5 yıldır ama Tanrı kullarından kendi hür iradeleriyle varlığını bulmalarını bekler. Eminim ki, ölmeden önceki son birkaç saniyede de olsa bulacaklardır...