bugün

entry'ler (95)

yalan söylemek sünnet midir

ne sünneti ya hu. yalanla iman bir arada bulunmaz diye hadis bile vardır.

her gün kavurma yemek

damar tıkanıklığı yapma ihtimali var.

kişi ne yediğidir derler. hayvansal gıdalar her gün tüketilmemeli...

nisan yağmuru

çok güzel yağmakta. bu yağmurda insan yanında sevdiği ve elinde kahvesi olsun istiyor.

oyum akp ye çünkü

elinde ufacık kovalarla su taşıyan karıncalar görmüş ibrahim aleyhisselam. o suların ne için olduğunu sormuş. karıncalarda, Nemrutun senin için hazırladığı ateşe atacağız, demiş. ibrahim aleyhisselam gülümsemiş. E işe yaramasa da safımız belli olsun demiş karıncalar da. (geleneksel anlatılan hikayelerdendir doğruluğu hakkında vebal kabul etmem.) konu şu ki, tarafımı belli etmek adına barajı geçemeyecek partilerden birine vereceğimiz. kim bilir belki bi oy bile umut olur o insanlara, gelecek nesillere.

haliyle oyum akpye gidecek.

edit:eksileyen yazar niye eksi verdiğini yazsada onun gözünden hatamızı görsek.

duplikasyon

(bkz: replikasyon)

kızların gözünde bakir erkek

http://www.kuranmeali.org...urani_kerim_mealleri.aspx nur suresi 3. ayeti kaynak göstermek isterim.

erkekler iyi olsun iyi kızlarla evlendinler zira herkes kendiyle eş olana layıktır. Allahın izniyle kendi gibi biriyle evlenip mutluluklarını taçlandırırlar. ilkler her zaman farklıdır.

hoşlanılan kişiye soğuk davranmak

lisedeyken bir hocamdan hoşlanırdım. herkesin başına gelir ya. hele bir de kız lisesindeyseniz. kendimi yanlış anlatırım ya da bir hata yaparım diye hiç konuşamazdım derslerinde. yüzüne bakıp günaydın hocam bile diyemezdim.

bir türbanlıya kadın haklarını anlatmak

(bkz: bir müslümana kadın haklarını anlatmak) sanırım yazar başörtüsü takan kişilerin dini hassasiyetlerinin daha fazla olduğunu düşünüp türbanlı ifadesini kullanmıştır.

edit:imla

benimannembirmelek

kafatasçı biri. karması 'sokaktaki adam'. çok manidar geldi okuyunca. türkiye'deki insanların mutluluk düzeyinin dünya sıralamasında(50 kadar ülke mi vardı hatırlamıyorum) sondan 3. çıkmasına şaşmamalı.

ingilizce özentiliği

en büyük nedeni bence bilgisizlik. okullardaki eğitimin de payı var haliyle. TC'nin ululuğunu aşılayacağız diye geçmişimizi küçülttükçe küçülttü bazı hocalar.

Türk edebi metinlerimizde türlü veciz ifadeler çeşit çeşit karakterler, araştırılsa tüm hafta okunacaklar ve karakterleri varken; ben gidip saçma sapan sayılabilecek ingilizce bir kullanıcı adı seçmişim. hadi ingilizceye hakim olsam o dili konuşanların kültürlerini çok iyi bilsem o ayrı, ama benimki tamamen özentilik.

milat

sinemada fragmanı verilen dizi*
trtnin dizilerini bilmiyorum ama diğer kanallardaki gibi beyni boş yere yoranlardan birisiyse doğru da bulamıyorum. devletin parasıyla dönen bir kanal her haliyle örnek olmalı. vatandaşın sırtını dayadığı, çoğu kişinin güvencesi olan devlet her yönden sağlığa hizmet etmeli.

florence nightingale hemşirelik yüksekokulu

istanbul üniversitesiyle birlikte bilim üniversitesinin de kullandığı okul. yalnızca staj yapılan yerler aynı sanırım. ama aynı ismi kullanıyorlar.

kot giyen türbanlı kız

belki de parası yoktur.

hatırlıyorum evdekiler izin vermeyince annemin verdiği haftalıkları biriktirmeye başladım ben allahın emrini yerine getirmek için... tabii annemin yiyip içeyim, arkadaşlarımın yanında mahcup olmayayım diye verdiği parayı biriktirmeme izin verilmedi ve bir yığın sorun oldu. ben de mecburen daha önceleri çalışıp kazandığım paramla aldığım kolyemi sattım. ufak bir miktar para geçti elime . gittim bir tesettür mağazasına. burda övülmeye çalışılan böyle olması gerek denen kıyafetlerin hiçbirine yetmedi param. ağladım. müslüman gibi görünmeliydim ama... biri bana baktığında rahatlıkla allahın selamını vermeliydi. gittim ve çoğu yerde tukaka diye eleştirilen kıyafetlerden aldım.

belki de birilerine göre basma etek giyip çıkmalıydım dışarı... bilmiyorum ne düşünürler bu yazıyı okurlarsa eğer.

pavlovun kopegi

hep yazsın okunacak kaliteli entry sayısını arttırsın istediğim yazar.

yerel hayvan koruma görevlisi

geçen aylarda ataşehir belediyesinin bu konuyla ilgili yaptığı eğitime katıldım. 1 tam gün boyunca bu konuyla ilgili yönetmeliklerden, köpek davranışlarından vs. bahsedildi, tartışıldı. gün sonunda da bu görevi yerine getirmemiz için sahip olmamız gereken kartları evimize göndereceklerini söylediler. neyse sertifikalarımızı alırken sordum ne zaman gelecek ne yapacağız kartları vs. neymiş efendim bu konuyla ilgili veteriner işleriyle görüşecekmişim benim başvurmam gerekiyormuş gibi şeyler söylediler hatırladığım kadarıyla. sözde anlatılan konular e-mail olarak gönderilecekti. o da yok.

neyse sonraki günlerde araştırdım biraz. bu konuyla ilgili yapılan çalışmaların belgesi vs olması gerekiyormuş yerel hayvan koruma görevlisi olmak için, yattı, dedim benim iş. sokaktaki patilerimi kendi imkanlarımla beslemeye devam edeyim.

yaklaşık 1 ay sonra arandım, kartım gelmiş. demek istediğim öyle zorlu yollardan geçmedim bu konuda.

bu arada ataşehir belediyesinin sokak hayvanları konusundaki duyarlılığınıda tebrik ediyorum buradan. 'sokak hayvanları mahalle sakinidir.' afişi hazırlamışlar. lafta da kalmıyor bu söyledikleri onlar için uğraş veriyorlar bildiğim kadarıyla. diğer belediyelere de örnek olması dileğiyle.

edit: imla imla imla imla....... :D çok aceleciyim

incecik ama muazzam kitaplar

gogolun paltosu.

yanlış olduğunu bile bile yanlış yapmak

(bkz: nefsine hakim olamamak)

baş döndüren ülke gündemi

6 sene kadar önceydi. yeni yeni , bakalım ülkede neler oluyor şu haberleri günü gününe takip edeyim araştırayım, demişim. sanırım1 ayı aşkın süre istikrarla takip ettim. sürekli şehit haberleri vb. o kadar monoton geldi ki bir süre sonra, bunları izleyip üzüleceğime hiç izlemeyeyim dedim.( ülkenin refah seviyesini gençlerin siyasete ilgisine bakarak anlayabilirsiniz diyen adam beni ayrı tutardı bu durumu görse.)

keşke o günlerim şimdiye denk gelseydi. kesin siyasetçi olurdum. tiyatro dönüyor sanki. siyasiler canımız sıkılmasın diye ellerinden geleni yapıyorlar mı ne?

çirkin olduğunun anlaşıldığı anlar

hiç unutmam ingilizce dersindeyiz lise 2 falan.

konu ne hatırlamıyorum fakat ya anlamamışız ya da örnek vermek istedi hoca.

-ben kindness'ın çirkin olduğu gerçeğini ... gibi bir cümle kurdu. sonra bu cümleyi daha iyi anlaşılması için tekrarladı. hiçbir şey diyemedim. güzel olduğumu düşünseydim sorardım ya da yinelerdim ya da ders bittiğinde arkadaşıma 'ne dedi ya' diye tekrar konuyu açmaya çalışırdım ama yapmadım...

bi kaç sene sonra, çoğu arkadaşım yeni yeni kendini keşfetmeye başlamış soruyorlar sürekli ben güzel miyim kaşım gözüm saçım nasıl olmuş diye. ben de sorayım dedim bir gün en yakın arkadaşıma 'peki ben sence güzel miyim.' 'herkesin bir güzel tarafı olduğunu düşünüyorum.' dedi. sonrasında da sorma cesaretim olmadı kimseye, sence ben güzel miyim, diye. herkesi güzel gördüm. ama kendime baktığımda güzel olduğumu düşündüğüm anlarda bile aklıma bu olaylar gelir. dahası da var tabii.

hayatta hiçbir amacı olmayan insan

ondan kötüsü de vardır;

(bkz: umudunu kaybetmek)