bugün

entry'ler (15)

hep sonradan

750 ml. alkol tüketiminin ardından koyar, fena koyar hem de.

leyla'yla mecnun olmamak acıtmaz da...
olamamak acıtır.

kayserili fıkraları

çocuk : baba, harçlığım bitti.

baba : kaç para istiyorsun?

çocuk : 500 tl. yeter.

baba : ne!! 500 lira mı? n'apıcan 400 lirayı? 300 lira neyine yetmiyor? 200 liraymış! peh! rüyanda görürsün sen 100 lirayı! hadi, al şu 50 lirayı, git gözüm görmesin seni!

2011

yılın adının değişmesinin müsebbibi yerküre ve güneştir;
ki tüm bu dilek ve istekler ikisinin de umurunda değildir.

sağlık, para, başarı, öyle dileyince gelmiyor maalesef.
herşey yine sana bağlı, bana bağlı... mesela önümde duran şarap şişesinin dibini görürsem, sağlık dileklerim reflüzede midemin umurunda olmayacak. böyle.

mustafa kemal in içkiden ölmesi

size ne'dir.
duyan da size, içtiği rakıların cehennem azabını miras bıraktı sanacak.

itü sözlük

eski adresimdi, bir sinir topladım pılımı pırtımı, hesabımı tahliye ettim, buraya geldim.
pişman mıyım, değilim.

siyasetteki kutuplaşma (vay be, bu lafı kullanmayı hep çok istemiştim) itü sözlük moderasyonunu da etkiledi sanırsam. (sanırsam?) gayet neo-liberal, son derece kendine müslüman bir moderasyona sahip bir soluşum haline geldi. "herkese eşit davranılacak diye bir kaide yok, beğenmezsen ananı da al git" diyen bir patronu var... işyerini çok bi' süslediler, püslediler, feysbuk eklentisi neyim yaptılar (ne gerekse...), ama yönetici kadroları gitgide havaya girdi. hani "eskiden audim vardı, işi büyüttüm, şimdi ferrariye biniyorum, adam oldum oğlum ben" hesabı...

valla ben istifamı sundum, tazminatsız çıktım, greve de katılmadım.
sonuçta onca zaman ekmeğini yedim, haksızlık etmek de istemem. ama itü, eski itü değil...

umarım daha iyi bir iş bulmuşumdur... daha maaş konuşmadık gerçi. (gülücük yok burda, son derece ciddiyim)

cemaatlere polis sınavlarının dağıtılması

cemaatin ya da akp nin bu ordudan memnun olmadığını bilmeyen yok.
o da n'apıyor? kendi ordusunu (!) kuruyor.

solcu öğrencileri coplayacak, içki içen günahkar vatandaşlarını mekan mekan dolaşıp fişleyecek, öpüşen öğrencileri ayıracak, elele oturanların arasına oturacak (yakın zamanda bekliyorum), kampüslerde sivil sivil dolaşıp gözünün tutmadıklarını gammazlayacak, olur ya haddini bilmeyip greve falan giden, "işimizi geri istiyoruz" diye oturma eylemi yapan işçi olursa biber gazı falan sıkacak bir polis teşkilatı oluşturuyor.

yakın zamanda cami girişlerinde yoklama almalarından, cuma okumalarına gelmeyen kadınları fişlemelerinden korkuyorum.

ha, uyuşturucu liselere kadar indi ama onun konumuzla alakası yok.

fethullah gülen i sevmiyorum diyebilmek

bu zamanda biraz zor iş.

yıl 2008...

"başıma bir iş gelmeyecekse atatürk'ü sevmiyorum"

yıl 2010...

"fethullah gülen'i sevmiyorum diyebilmek"

ironi değil, gerçek.

istersen hiç başlamasın

aradaki uzaklık metrelerle ölçülmüyorsa söylenen şarkıdır.

yıllar vardır, "keşke daha önce..."ler vardır.
geçtiğiniz yollar, virajlar, dönemeçler vardır...
yaralar vardır, kanamasından korkulan...

"yan yanayken ayrılık" şarkısıdır bu.
ayten alpman"dan dinlerken dağlayandır.

melih pekdemir

"ne zormuş olmak. olmamak hep kolaymış. oysa bütün mesele olmakmış. ama ben niye böyle oldum? sebebimsin. sonucunum."
--
"içerin sıcak, dışarın soğuksa bil ki buğulusun, ilk sözün buğuludur, pusludur. bilirim. içerin kirlenmişse yine bilirim, baktığında kirli görürsün dışarıyı."
--
"farkına varmadığın sürece hiçbir şeyi kaybetmiyorsun. farkına vardığın, izah ettiğin ve bu izahatın değerlerini ikna ettiğin zaman kaybediyorsun. bilmek kaybetmektir. bilgili olmak yenilmek. bilmeyenler, farkına varmayanlar, mutlu ve sıradan yaşıyor. yani herkes. herkes, herkes gibi yaşamayı seviyor. kimisi farkına varmadan, kimisi umursamadan.

ama bilmek umursamaktır. umursamamak, bildiği halde bilmiyormuş gibi yapabilmektir."
--
"kaldı mı hüznün kasveti dilinde, virgülü boşver üç nokta yeter..."
--
"paketteki sigaram bitene dek evden çıkmayacağım. ağzımda nikotin pası ben size çok kızgınım."

kuralsızlığın hikayelerinden...

sabıkası olana silah ruhsatı vermek

yeni tasarı yasalaşırsa mümkün olabilecek hadise.

hayır, ne düşündüler acaba çok merak ediyorum.
yetmez ama evet demiş olmasınlar sakın...

serdar ortaç

yedi notayı az bulmasıyla ünlenmiştir.
aslında iki bestesi vardır.
biri oynak biri sılovdur.

sözleri değiştirip değiştirip her yıl albüm yapar.

insanı en çok üzenin sevdiği kişi olması

en çok sevdiğine karşı zırhını indirmesinden kaynaklanmıştır.

sur yok, koruma kalkanları yok, maske yok...
bir adım mesafe ha var, ha yok...

sen saçını okşamasını beklerken...
cebinden çıkan falçata...

falçatayı salladığı anda...
yüzde bir yara...

kadın

kalpsiz davrandığı zamanlarda bile kalbiyle düşünendir.

erkek adamın erkek çocuğu olur

sayısız pipisiz bebeğin doğar doğmaz gizlice öldürülüp, "ölü doğdu" denmesinin nedenidir.

mezartaşları bile yoktur o el kadar bedenlerin.
adları bile yoktur. kendilerini anımsatacak hatıraları da...
korkudan yaslarını bile tutamaz anaları.

"erkek adam"ın, "kız evladım yok" diyerek, iftihar sebepleri olmuşlardır yalnızca.
2 saat de sürse bir hayat, evet...
anlamı yalnızca bu.

franz kafka

kafka'yı kitap bittikten sonra seversiniz...
okurken değil...

hatta nefret-aşk ilişkisi kadar keskin olabilir bu dönüşüm.