bugün

entry'ler (39)

gecenin şiiri

VUSLAT
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar,
Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı,
Görmezler ufuklarda şafak söktüğü anı.
Gördükleri rü'ya,ezeli bahçedir aşka;
Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgarı başka,
Bülbülden o eğlencede feryad işitilmez,
Gül solmayı,mehtab azalıp bitmeği bilmez;
Gök kubbesi her lahza bütün gözlere mavi,
Zenginler o cennette fakirlerle müsavi;
Sevdaları hulyalı havuzlarda serinler,
Sonsuz gibi bir fıskiye ahengini dinler.

Bir ruh o derin bahçede bir def'a yaşarsa,
Boynunda onun kolları,koynunda o varsa,
Dalmışsa,onun saçlarının rayihasiyle.
Sevmekteki efsunu duyar her nefesiyle;
Yıldızları boydan boya doğmuş gibi, varlık,
Bir mu'cize halinde,o gözlerdedir artık;
Kanmaz en uzun buseye,öptükçe susuzdur.
Zira susatan zevk o dudaklardaki tuzdur;
insan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan,
Bir sır gibidir az çok ilah olduğumuzdan.

Onlar ki bu güller tutuşan bahçededirler.
Bir gün, nereden,hangi tesadüfle gelirler?
Aşk onları sevk ettiği günlerde,kaderden,
Rüzgar gibi bir şevk alır oldukları yerden;
Geldikleri yol... Ömrün ışıktan yoludur o:
Alemde bir akşam ne semavi koşudur o!
Dört atlı o gerdune gelirken dolu dizgin,
Sevmiş iki ruh,ufku görürler daha engin.
Simaları gittikçe parıldar bu zaferle,
Gök her tarafından donanır meş'alelerle.

Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
Varlıkta bütün zevki o cennette duyanlar,
Dünyayı unutmuş bulunurken o sularda,
-Zalim saat ihmal edilen vakti çalar da-
Bir an uyanırlarsa leziz uykularından,
Baştan başa,her yer kesilir kapkara zindan.
Bir faciadır böyle bir alemde uyanmak,
Günden güne hicranla bunalmış gibi yanmak.
Ey talih! Ölümden de beterdir bu karanlık;
Ey aşk! O gönüller sana mal oldular artık;
Ey vuslat! O aşıkları efsununa ram et!
Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et!

Yahya Kemal BEYATLI

bmwli kaslı erkeğin sıkılıp bıraktığı kız

bu başlıkta kapitalizmin ve maddenin öne çıkarıldığını görünce erkeğin kızı sıkılıp bırakması bence kıza ilahi kudret tarafından gönderilmiş bir mesajdır. Akıl sahipleri başlarından geçen her olayı bumerang gibi değerlendirmeli, biz ne ekersek onu biçeriz. ibret ibret ibret...

sevgilisine kitap okuyan kadın

hediyelerin en güzelidir. aynı zamanda erkeğine de Allah'ın en büyük lütfudur o kadın.

sevgilim yok diye üzülmeyen insan

sevgili kelimesinden ne anladığımıza bağlı olarak değişen bir durumdur. sevgiliyi illaki karşı cinsten flört ettiğimiz biri olarak değerlendirmeyip kendince başka varlıklara sevgi yüklemesi yapan bir kişinin halet-i ruhiyesi de olabilir. şöyle ki sevgili; kimine göre anne, kimine göreyse abla, kimine göreyse de Allah'tır (bkz: ey sevgili). şairin de dediği gibi hangi dünyaya kulak kesildiğimize bağlı olarak değişen bir durumdur.

tuzlayarak yenen şeyler

közlenmiş domatestir. böyle bir nimeti bizlere bahşettiği için Allah'a sonsuz şükranlarımı sunuyorum.

burun eti ameliyatı

bu ameliyat türünün en çok başarısızlıkla sonuçlanan operasyonlardan biri olduğunu duymuştum. öyle ki bir arkadaşımın burnundaki bir problemden dolayı beş kez ameliyat olduğuna şahidim. öte yandan bundan yaklaşık beş yıl önce ben de hem burun eti hem de burnumdaki kemik probleminden dolayı ameliyat oldum ama sonucundan hiç memnun kalmadım. tekrar ameliyat olmayı gözüm yemiyor. kesinlikle doktorunuzu iyi araştırıp öyle karar verin. bütün hastalara, dertlilere; şifa, deva diliyorum.

dağa sureti kazınası türk büyükleri

(bkz: mahmut tuncer)

günün şarkısı

(bkz: suya gider allı gelin has gelin)

Suya gider allı gelin has gelin
Topuklarını nokta nokta bas gelin
Bu güzellik sade sana has gelin

Bilmiyon mu benim sana yandığım
Ellerin köyünde garip kaldığım

Suya gider su testisi doldurur
Doldu diye boş testiyi doldurur
Bu güzellik iflah etmez öldürür

Bilmiyon mu benim sana yandığım
Ellerin köyünde garip kaldığım

sadık ergün

3 bin lira maaşı beğenmeyen öğretmen

beğenmeme değil de ekonomik büyümeden -şayet büyüyorsak- payını almak isteyen öğretmendir. bu arada 3000 lira değil, 2100 liradır maaşı. çalıştığı kurumun ders durumuna göre ek ders alır veya almaz. bu durum da maaşında pek bi sıçrama yapmaz. tatil hususunda ise gerçekten birilerine dert olmuş, gereksiz tatavaların yapıldığı bir meslek grubudur öğretmenlik. işini layıkıyla yapanlar için gerçekten de sosyoekonomik bakımdan geliştirilmesi gereklidir. çünkü bu meslek gerçekten zor, çocuklarla uğraşması, hepsine ulaşma çabası, öğretmenliğin hazzını hissetmek için harcanan emekler bunlar gerçekten dolambaçlı yollar. yaşadığımız şu ülkede öğretmenlerin bilinçli bir şekilde itibarsızlaştırılmaya çalışıldığına inanıyorum. para, tatil, dayak gibi konularla öğretmenlik mesleğinin öneminden(değerinden) çok ölçüsünden bahsetmeye başladık. belki şu anda hissetmiyoruz ama ileriki yıllarda bunun olumsuz yansımalarını hep birlikte göreceğiz. çünkü kayıp bir nesil yetişiyor. bunun önüne geçmek için okul-veli-çevre-medya unsurlarının tam bir uyum içinde çalışması, bu nesilleri kötülüklerden koruması gerekmektedir. neyse bilmiyorum bunlar sizin için önemli mi de siz klavyeden giydirip durun öğretmenlere, küfredin, dövün...

yazarların en çok kullandığı kelimeler

mahsuben.

gecenin şiiri

PARTiZAN
Gırtlağımda bir harf büyüyor
buna dayanacağım
dişlerim kamaşıyor yıldızlardan
buna da.
Kabaran bir çarpıntı oluyor şehir.
Artık yırtarak açtığımız zarflarda
ne kargış ne infilâk
yalnız
koynunda çaresiz, çıplak
isyan işaretleri taşıyan
bir ergen cesedi.

Kabaran bir çarpıntı oluyor şehir
uyusam bir dağın benimle uyuduğu oluyor
her gün şehrin ortasında bir ergen ölüyor
domuzuna ölüyor bankerlere durarak
noterden onaylı kâğıtlara durarak
mevlit ilanlarına durarak.
Yunmadık saçlarını okşuyoruz, yavrum.
—Yüzümüzde dolanan bir mayhoş kahkaha-
Gırtlağımda bir harf büyüyor
gırtlağımızda.

Sarp bir güvercin düşüyor yüreğimden
buna dayanmalıyım
ölünce bir partizan gibi ölmeliyim
sabahın kuşluk vaktine savrulan
savrulan savrulan ergen ölüleri gibi.
Şehrin şarkısını söylediğim zaman
yağız bir kımıltı oluyor sesim
korku ve cüzam
korku ve cüzam
korku...
Ne beklenebilir artık namlulardan.
Harçlar karılmış duruyordur
hem de kara
bir gerdek olarak yaşıyoruzdur kendimizi
ne beklenebilir.

Yırtarak açtığımız zarflarda
büyük tecimevlerinde, büyük çarşılarda
pokerde-sinemada-genelevlerde
ne bir suçlu çağrışımı, ne karabasan
yalnız o herkesler
o herkesler kendine akarak boğulan
ve sürdüren bir güleç kocamışlığı.
Bereketli kuşlar serpeceğim ayaklarıma
genzimi yakarak
bir cinayet türküsü söyleyeceğim ben de
ölürsem bir partizan gibi öleceğim
azgın bir gebelik halinde.

Beni dinmeyen bir mavilik kanırtıyor
buna dayanamam
bir çeteci dişleriyle söküyor kanımdaki çiviyi
buna da.
Radyodan silâh sesleri geliyor
ter kokusu geliyor, ayak
aksayan bir şey örtüyor
yüreğimin kabzasını
olmadık sesler geliyor radyodan
beynimde korkunç bir vida olarak
ergen ölüleri
artık ellerimi bu rahlelerden ayırsam
boyunbağımın ve gülüşümün o kirli
rahatlığından, yırtık uğultusundan şehrin.

Umudunun ayak seslerini okşuyoruz, yavrum.
Kuşandığımız
bu alkol kokusu bize ne getirdi ki!
çıksam
gök
şarlayarak devrilse ardımdan
-ölürsek bir partizan gibi ölmeliydik-
yürüsem parçalanmış bir ceset tazeliğinde
yürüsem beynimde kıpkızıl bir serinlik
sonra denizler devirebilirim dudaklarımdan
sonra aşk, sonra dirlik: partizan
(bkz: ismet özel)

yazarların kıskandıkları şeyler

babası olan herkesi kıskanıyorum, abartısız söylüyorum onların hepsini kıskanıyorum. onları öldüresiye döversem belki hıncımı çıkartabilirim. hayatın kürek mahkumu yorgunluğunu daha net hissettiğim şu zamanlar beni bu düşüncelere sevk ediyor. yanlış anlaşılmasın ama bu eşitsizlik beni yoruyor be sözlük, çok dertliyim bu konuda. yeminle yokluğunu her an arıyorum, bi acı hiç mi dinmez sözlük, hiç mi azalmaz...

aksaray

trafikte kasan şehir, kazasız araba bulma ihtimali düşük, opel vectranın ekmek su gibi tüketildiği il

ilkokullarda kemalizm propagandasının yapılması

başka ideoloji mi istemiştiniz. (bkz: badem bıyık),

muhsine börekçi

çok sevdiğim hocam, derstte yaptığı tespitlerle hepimizi şaşırtı çok ezber bozardı, lakin önemli konulara değindiği için pek dinlemedik kendisini, o zamanda boş işlerle uğraştığımızdan mütevellit kıymetini bilemedik...

ve tanrı türk ü yarattı

üze tengri basmasar asra yir telinmeser türk bodun ilingin törüngin kim artatu udaçı erti
(üstte gök çökmedikçe altta yer delinmedikçe; ey, türk milleti senin ilini ve töreni kim bozabilir!)

az kişi tarafından bilinen şaheser filmler

(bkz: vatandaş rıza)
cüneyt arkın'ın senaryosunu kendi yazdığı, filmde kendisinin, karısının ve oğlunun rol aldığı, müthiş bir hak arama mücadelesini anlatan, verdiği toplumsal mesajlarla didaktik bir amaç taşıyan, "sultanın karşısında dahi hakkı söylemekten vazgeçme" nidasını harfiyen yerine getiren, aynı zamanda bizim insanlarımızın kaypaklığını gözler önüne seren filmden ötesi bir şey...

alex de souza

bugün alex'e balon futbolcu demek futbola ihanettir. O adamın emekleri, kaç kere takımını ipten alışı gözünüze dizinize dursun. şimdi çıkıp da "aga, adam koşmuyordu yeaa" gibi sızlanmalarda bulunmayın. eğer bugün oynanılan futbolla yarı finale çıktık diye zafer çığırtkanlığı yapıyorsan alex in oynadığı futbolun da hakkını da vereceksin. (bkz: ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz)

deniz gezmiş

bu adamın yaptıklarını ve 24 yaşında asıldığını öğrendiğimde hayret etmiştim. netice itibariyle bu adamın ve arkadaşlarının niyetinin halis olduğuna inanıyorum. en azından söz ve eylemlerine bakınca birbiriyle tutarlı olduklarını görüyorum.
bu ülkenin değerleri mi var yoksa bir başarı karnesi mi var? ve değerler mi önemli bizim için yoksa başarı karnesi mi? değerlerin ne olduğunu biliyoruz başarı karnesinin ehemmiyeti nedir bizim için. Deniz gezmiş ve kuşaklarına sorsan hiçbir zaman başarı karnesi almak istemezlerdi. onlar için "değer" mefhumunun daha öncelikli olduğunu görüyoruz. velhasıl allah taksiratı affetsin..

gece uyurken cama vuran yağmur sesi

"Var edenin adıyla toprağa inen nur" dizesini akla getirir. (bkz: nurullah genç)