bugün
- albay kemal sözlükten atılsın kampanyası10
- 90 lı yıllara dair akılda kalanlar8
- sözlükteki islamcılara alınması gereken önlem11
- ismet gurbuz 202412
- taksim'e ekran dikip kuran yayınlamak9
- fenerbahçe11
- gratis indirim günü kavgaları18
- dünyanın patlama ile oluştuğuna inanmak10
- yaşlılık belirtileri10
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur14
- albay kemal9
- true nickli yazar10
- üstteki yazar tarzında entry gir13
- kova burcu erkeği9
- sözlüğün en iyi 10 yazarı17
- seçme şansınız olsa hangi ülkede yaşardınız22
- neden evlenmiyorsunuz13
- jose mourinho70
- insanoğlunu yerleşik hayata geçiren neydi9
- suriyelilere karşı sorumluluklarımız16
- zalbert'in karşısında dans etmek8
- sözlük erkeklerinin şımarık laubali tipler olması17
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür11
- türkiye de intihar vakalarının artması12
- ismail kartal duruşu8
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi13
- eşcinsellik kendi kendini hadım etmektir27
- şimdiye kadar duyulan en güzel iltifat10
- neden sevgilim yok10
- insanı zengin hissettiren şeyler19
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba23
- barbara palvin'in aldatılması17
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır14
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri8
- aleyna tilki10
- ismail kartal8
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı19
- geldi yine deli11
- türkiye cidden almanyadan daha iyi9
- 2001 türkiyesinin en gelişmiş ülke olduğu gerçeği10
- içine şeytan girse ne yaparsın13
- ümmetçilerin azerbaycan düşmanlığı10
- artık yazmayacağım9
- erkekler ne işe yarar19
- yanında karısı varken karı kıza bakan erkekler9
- arda güler11
- askerliğe veda gecesi8
- icardi190521
- 2 haziran 2024 küçükçekmece de çöken bina10
- iremga9
sevdiği entry'ler
Temmuz ortası, sıcak bir yaz akşamı saat sekiz. Güneş henüz batmamış.
Sokaklarda çocuk sesleri yankılanıyor. Duvarlara çarpıp yerlerden seken toplar camlar kırıyor bazen. Penceresi açık evlerden yaz dizilerinin klişe müzikleri yükseliyor.
Bir çocuk annesine sesleniyor evin önünde arkasında dört beş çocuk daha. Acıktık diyor. Kadın beş dakika sonra bir tepsiyle iniyor aşağı. Salça sürmüş ekmeklere. Çocuklar hızlı hızlı yiyip oyunlarına geri dönüyor, topları patlayana kadar eve girmek yok bu akşam.
Hızlı hızlı içiyorsun sigaranı kuytu bir yerde. Deli ergenliğin dördüncü senesinde, ailenden gizli... izmariti atıp eziyorsun ayağınla. Yerden Çimen koparıp elini sürtüyorsun sigara kokusu gitsin diye; başına geleceklerden habersiz.
Sokaklarda çocuk sesleri yankılanıyor. Duvarlara çarpıp yerlerden seken toplar camlar kırıyor bazen. Penceresi açık evlerden yaz dizilerinin klişe müzikleri yükseliyor.
Bir çocuk annesine sesleniyor evin önünde arkasında dört beş çocuk daha. Acıktık diyor. Kadın beş dakika sonra bir tepsiyle iniyor aşağı. Salça sürmüş ekmeklere. Çocuklar hızlı hızlı yiyip oyunlarına geri dönüyor, topları patlayana kadar eve girmek yok bu akşam.
Hızlı hızlı içiyorsun sigaranı kuytu bir yerde. Deli ergenliğin dördüncü senesinde, ailenden gizli... izmariti atıp eziyorsun ayağınla. Yerden Çimen koparıp elini sürtüyorsun sigara kokusu gitsin diye; başına geleceklerden habersiz.
Rastgele bir şarkı açmış. Yaşadıkları aklına gelmiş, dibe indikçe indiğini fark etmiş. Kimi zaman kendisinden nefret etmiş kimi zaman da bir başkasından. bir fotoğraf karesinde yaşadığını bilirmiş, bilirmiş ama duyuramamış hiçbir şeyi. Hani bir fotoğraf vardır; o fotoğraflar gibi doğruca karşısındakine bakarmış, samimiyetsizce ancak. Ama en azından bakarmış. Merak etmiş ve kendisine bir soru yöneltmiş:
Nerede bıraktım kendimi?
Bir gün bir camı kırmış o. Kendisini kurtarabilmek için bileklerine saplamış. Yıllar sonra olayın geçtiği eve taşınan kişi bir mektup bulmuş ve okumuş onu.
`Böyle gitmemeliydim, biraz oturmalıydım yanımda, bir kimseyle oturduğum kadar oturmam gerekirdi. Ağlamamam gerekiyor. Ama nafile ya her defasında daha da berbat ettim her şeyi. Bir aynam var kendimi saatlerce izlediğim. Her gün ağlarken, çıldırırken ve daha nice kötü şeyleri yaparken kendimi, kendime daha da çok acındırdığım bir ayna.
Rastgele bir şarkı açtım şimdi. Yaşadıklarım aklıma geldi, dibe indikçe indiğimi fark ettim. Kimi zaman kendimden nefret etmiş kimi zaman da bir başkasından. bir fotoğraf karesinde yaşadığımı da bilirim, bilirim ama duyuramam da hiçbir şeyi. Hani bir fotoğraf vardır; o fotoğraflar gibi doğruca karşıma bakarım hep. samimiyetsizce ancak, ve merak etme ben de nefret ederim kendimden. Ama en azından bakarım. Merak ettim bir şeyi,
Nerede bıraktım ben kendimi? Karar verdim bazı şeyler için şimdi. Beni tanımasan da üzerimden yıllar geçtikten sonra bu eve geleceğini de biliyordum. Bunu yazıyorum çünkü tek mirasım bu ve saklamanı istiyorum. Kimse anlamadı beni. Senin de anlamanı beklemem ama olur da ya saklarsan eğer, seninle bir gün karşılaşacağımıza söz verebilirim. Neden söz verdiğimi sorma, bunu yapmayacağını biliyorum. Tam yanımda bir ayna var. Aynaya arada bakıp buraya bunları yazıyorum. Bir kahve lekesi var köşede, bilerek yaptım. hani 40 yıl hatırları olur diye. içmemiş de olsak içmiş gibi olalım diye. Aynayı paramparça ettim kendimi özgürleştirebilmek için. Kırıldığında kendimi ölmüş gibi hissettim. Ama ölmediğimi biliyorum ve herkes gibi yaşayan ölüyüm de demeyeceğim. Benden çalınan gülüşleri bulmaya gideceğim bileklerimi keserek. Birisi söylemişti her şeyimin orada olduğunu. Bunları okudun şimdi, benim mirasım senin oldu. ilk kahvemi de seninle içtim ve ayrıca benden sonra ilk defa sen o evde yaşamaya başladın. Farklı insanlarız ama yaşadığım şeyleri sana veriyorum tam şimdi.`
O an evin yeni sahibi o mektubun sahibinin yalan söylemiş olmasını istemediği için saklamayacağım dedi ve eski yerine bıraktı. O an fark etti, o yıllarca cilt cilt kitap okumuştu belki ama ilk defa bir hayat okuduğunu fark etmişti. Kitapları okumayı bıraktı ve sadece o hayatı okudu, her gün başka bir kitabı okurmuş gibi.
Nerede bıraktım kendimi?
Bir gün bir camı kırmış o. Kendisini kurtarabilmek için bileklerine saplamış. Yıllar sonra olayın geçtiği eve taşınan kişi bir mektup bulmuş ve okumuş onu.
`Böyle gitmemeliydim, biraz oturmalıydım yanımda, bir kimseyle oturduğum kadar oturmam gerekirdi. Ağlamamam gerekiyor. Ama nafile ya her defasında daha da berbat ettim her şeyi. Bir aynam var kendimi saatlerce izlediğim. Her gün ağlarken, çıldırırken ve daha nice kötü şeyleri yaparken kendimi, kendime daha da çok acındırdığım bir ayna.
Rastgele bir şarkı açtım şimdi. Yaşadıklarım aklıma geldi, dibe indikçe indiğimi fark ettim. Kimi zaman kendimden nefret etmiş kimi zaman da bir başkasından. bir fotoğraf karesinde yaşadığımı da bilirim, bilirim ama duyuramam da hiçbir şeyi. Hani bir fotoğraf vardır; o fotoğraflar gibi doğruca karşıma bakarım hep. samimiyetsizce ancak, ve merak etme ben de nefret ederim kendimden. Ama en azından bakarım. Merak ettim bir şeyi,
Nerede bıraktım ben kendimi? Karar verdim bazı şeyler için şimdi. Beni tanımasan da üzerimden yıllar geçtikten sonra bu eve geleceğini de biliyordum. Bunu yazıyorum çünkü tek mirasım bu ve saklamanı istiyorum. Kimse anlamadı beni. Senin de anlamanı beklemem ama olur da ya saklarsan eğer, seninle bir gün karşılaşacağımıza söz verebilirim. Neden söz verdiğimi sorma, bunu yapmayacağını biliyorum. Tam yanımda bir ayna var. Aynaya arada bakıp buraya bunları yazıyorum. Bir kahve lekesi var köşede, bilerek yaptım. hani 40 yıl hatırları olur diye. içmemiş de olsak içmiş gibi olalım diye. Aynayı paramparça ettim kendimi özgürleştirebilmek için. Kırıldığında kendimi ölmüş gibi hissettim. Ama ölmediğimi biliyorum ve herkes gibi yaşayan ölüyüm de demeyeceğim. Benden çalınan gülüşleri bulmaya gideceğim bileklerimi keserek. Birisi söylemişti her şeyimin orada olduğunu. Bunları okudun şimdi, benim mirasım senin oldu. ilk kahvemi de seninle içtim ve ayrıca benden sonra ilk defa sen o evde yaşamaya başladın. Farklı insanlarız ama yaşadığım şeyleri sana veriyorum tam şimdi.`
O an evin yeni sahibi o mektubun sahibinin yalan söylemiş olmasını istemediği için saklamayacağım dedi ve eski yerine bıraktı. O an fark etti, o yıllarca cilt cilt kitap okumuştu belki ama ilk defa bir hayat okuduğunu fark etmişti. Kitapları okumayı bıraktı ve sadece o hayatı okudu, her gün başka bir kitabı okurmuş gibi.
Lise yıllarında arka sıralara oturup kendini bi b*k sanan güruh, bugün ülkenin doktoruna, mühendisine, öğretmenine laf söylüyor. Yıllar geçti ama siz hala değişmediniz. Hala kendi yıkıklığınızı başkalarının maaşlarına bakarak kapatmaya çalışıyorsunuz.
Doktor maaşı 20bin olsa az. Bu ülkenin okumuş insanlarına saygı duymayı öğreneceksiniz yobazlar...
Doktor maaşı 20bin olsa az. Bu ülkenin okumuş insanlarına saygı duymayı öğreneceksiniz yobazlar...
12.000 TL alan sıradan bir uzman doktor görmedim daha. Şu doktor maaşı takıntısı da baydı artık. Yok arkadaşlar öyle rakamlar yok Türkiye'de. Doçent ya da profesör olmalısınız onun için.
Ne taktınız doktor maaşına? Futbolcuların ve popçuların aldığı paraya bu kadar laf etmezsiniz siz.
insani bir duygudur. bu sıfatı taşımayanlar bilmez.
Efsaneye göre Graham Bell telefonu icat ettikten sonra ilk olarak sevgilisinin evine telefon hattı çekmiş. Telefon da her çaldığında “Alessandra Lolita Oswaldo” şeklinde açmaya başlamış. Zaman içerisinde “Ale Lol Os” olarak kısaltarak telefonları açmış. Bu da uzun gelmiş olacak ki “Alo” olarak kısaltmış. Çalışmalarından bıkan sevgilisi bir süre sonra Graham Bell’i terk etmiş. Bell de her telefon çaldığında Alessandra aradı sandığı için “Alo” şeklinde telefonu açmış.
1: gelinliğinle kafeye giriş yap.
2: hiçbir sebep yokken erik dalı'nı söyleyerek oynamaya başla.
3: seni kafeden döve döve çıkartmaya çalışan garsonlara çığlık çığlığa diren. bir süre sonra garsonlar da erik dalı oynamaya başlayacaklar. bütün kafeye yayılan dans o çocuğa da muhakkak bulaşacak ve o da kalkacak ve oynamaya başlayacak.
4: çocuk erik dalı oynamak için kalktığında gelin çantandan çıkardığın damatlığı ona gizlice giydir.
5: damada elini uzat ve; "merhaba" de. muhtemelen asla bütün bu olup biteni sorgulamayacak ve evlenip mutlu olacaksınız.
6: sonra kafenin güvenlik kameralarına bak; başını sola doğru hafifçe eğip gülümse. başardın.
2: hiçbir sebep yokken erik dalı'nı söyleyerek oynamaya başla.
3: seni kafeden döve döve çıkartmaya çalışan garsonlara çığlık çığlığa diren. bir süre sonra garsonlar da erik dalı oynamaya başlayacaklar. bütün kafeye yayılan dans o çocuğa da muhakkak bulaşacak ve o da kalkacak ve oynamaya başlayacak.
4: çocuk erik dalı oynamak için kalktığında gelin çantandan çıkardığın damatlığı ona gizlice giydir.
5: damada elini uzat ve; "merhaba" de. muhtemelen asla bütün bu olup biteni sorgulamayacak ve evlenip mutlu olacaksınız.
6: sonra kafenin güvenlik kameralarına bak; başını sola doğru hafifçe eğip gülümse. başardın.
yarın açılacak olan tasarımdır.
Kurşun dökülebilir belki nazar vardır.