bugün

AŞK

Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı

Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
istanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.

Cemal Süreya
dokunmaya kıyamadığın herşeyi ona verdiğinde,
sevdiğin şarkıları, etini,
daha kurulmamış kahvaltı masalarını
ve hatta
onun bile bilmediği bir onu, ona verdiğinde,
bir ülkeyi baştan aşağı kolaylıkla ele geçirmiş
barbarların yaptıklarını yapar sana.
kırar seni,
kılıçtan ve cehennemden geçirir
ve öyle acır ki için
artık gözyaşların bile doğduğu gözleri hatırlamaz.
yok gibi yaptım,
hatta hiç olmamışsın gibi...
o zaman arkandan da bakmamış oldum,
seni hiç kaybetmemiş...
Ah sevgilim !
şimdi bu yağmur ıslatırken toprağı
yalın ayak dolaşıp
narin ayaklarınla çamur getir
aşkımızı sokacak kerpiçten bir göz oda yapayım sana
yuvayı dişinin gördüğü düş yapar
ayakkabılarını sakladım diye , kızma bana ...
ömer hayyam'dan,

ey güzel, sen ki bana derdi derman edensin;
şimdi, çekil önümden, diye ferman edersin,
senin yüzün canımın kıblesi olmuş bir kez,
ne yapsın, kıble mi değiştirsin bu can dersin?
ne garip.. içimi acıtan da sendin acimi dindıreçek olan da.
isyan et ey arkadaşım, söz söylenecek an değil.
ne aşkın sarhoşluğuyla meşk ediyorsun etme.
(bkz: punchline)
ben sana yanarken sen şimdi kim bilir nerede üşüyorsun
aradan çok zaman geçmiş demekki
seni bilemedim beni bağışla...
ben sensiz ölürüm diye bilirdim,
sensiz ölemedim beni bağışla...
...
bu senin gözlerin gibisi yoktur
adamın rûyası rûyasına sokulur

(bkz: Emperyal oteli)
(bkz: Attilâ ilhan)
"sen gelirsen
sözlükler açılır, gülüşüne bir isim bulabilmek için"

Hüseyin Atlansoy
üşürsen sevgilim haber et,
seni bir kat daha seveyim.

(bkz: cemal süreyya)
insanın ruh haline göre değişir.aynı mısra bugün seni anlatırken yarın güldürebilir.çok ilginç değil mi?belki de bu yüzden her şiir mükemmeldir.çünkü mutlaka birine hitap ediyordur.
"sen beyaz bir kadınsın.
uzaktaki
gözlerin aklımdan çıkmıyor
sen beyaz bir kadınsın
karanlıkları dinleyen
uzaktaki
sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda
yorgun başını
üşümüş yastığına koyuyor musun
uyuyor musun. "
ne hasta bekler sabahı,
ne taze ölüyü mezar.
ne de şeytan bir günahı,
seni beklediğim kadar.

rahat uyu büyük üstad.
seninle ben artık düşman bile değiliz...
birden nasıl oluyor da sen yüreğimi elliyorsun,
Ama nasıl oluyor da sen yüreğimi eller ellemez,
Sevişmek bir kez daha yürürlüğe giriyor, bütün kara parçalarında.
Afrika dahil.
Yedi rekât günah kıldım bedeninde,
Dizlerinde yedi zikir secdeye vardım.
Murathan mungan
Sokaklar ki kaçan çocuklarla dolu
yetimhanelerden
ve
hep başkasının
bütün anneler.
Servet Afşar.
Öldüreceğim kendimi dudaklarınla.
Dudakların etle, şehvetle seferber.
Sen, bana inen son kutsal kitap,
Son fakir yatır,
Son aciz peygamber...
bu bir hikayenin bitişi midir?
bu kanlı bir veda mıdır?
bu son savaşçının yediği kurşun,
bu son kalenin de düşüşü müdür?
dalgaların çekilişi, bayrakların yıkılışı,
bu, şarkıların susuşu mudur?ömrüm kanıyor ömrüm
bildiğin gibi değil.
''ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz''

işte öyle, sadece biraz.
kaybetmek için erken, sevmek için çok geç.
beni affet.
o daha az severse kırılırsın, Ki o hep daha az sever.