bugün

Şehirlerin ruhu var mıdır?

Varsa nedir bu şehrin ruhunu yapan şey?

Büyüklüğü mü, kültürü mü, sokakların içimizi işleyen hayali mi ?

Yoksa şehrin kalabalıklığı ya da boşluğu mu, sisli ya da sıcak olması mı ?

Ay da şehrin içinde gezinen bir nehrin veya istanbulda olduğu gibi şehrin içine giriveren bir denizin varlığı mı yoksa Eskişehirdeki gibi şehrin içinden teklifsizce dalıvermiş bir demiryolu mu?

Nerede hissederiz bu ruhu şehre yüksek bir tepeden bakarken mi yoksa karalık sokaklarda genzimizi yalan sidik kokuları içinde kaybolan benliğimizi ararken kaybolduğumuz zaman mı ?

Belki de bütün şehirle birlikte bir gece yatağımızda şehrin yıprattığı bedenimizi dinlendirmeye çalışırken mi veya acımasızca sirenlerini yaşamdan ölüme giden bir ambulans sesini duyduğumuz zaman hissettiklerimizdir aslında şehrin ruhu

Bu ruh hep değiştiğine, şehirlerin kimliklerini değiştirdiğine inanıyorum. Tıpkı benim bir şehirden bir şehre veya bir ülkeden bir ülkeye giderken değiştirdiğim kimlikler gibi
şu anda (bkz: diyanet tv) de kayseri bölümüyle yayınlanan program. ruhuna rahmet okuduğumuz şehirlerin ruhunu mumla arıyorlar. “şimdilik dönüyorum lakin erciyes geri geleceğim” şairane sözleriyle program sona erdi.