bugün

türkiyenin v for vendettası sayılabilir.
az önce taksim cumhuriyet anıtı'na çıkmış vaziyette görülmüştür:
http://galeri.haberturk.c...eydaninda-ciplak-soku/1/7

http://www.youtube.com/watch?v=FA6diA4p56w
amerikalı şener şeni hatırlattı.
Bir şener şen filmi.
siyasilere iyi geçirilen bir şener şen filmidir,bey amca sen bu limonları sıkıcanmı yoksa mikicenmi kopartan sahnedir.
Şener şen in mukemmel performansiyla dokturdugu film. Kanal 7 nin elinde haklari herhalde su an oynamakta. 30 sene once de ayni konumda oldugumuzu gostermesi acisindan icler acisi, bir o kadar da gercekci senaryosu ayni zamanda yonetmeni de olan basar sabuncu tarafindan yazilmistir.
an itibariyle kanal 7'de yayınlanmaktadır. kanal 7 recep tayyip erdoğan'a bir mesaj göndermeye mi çalışıyor acaba? zamanlama müthiş.
ekonomik zorluklar nedeniyle cinnet geçirdiği bir anda, sokakta çırılçıplak koşmaya başlayan bir vatandaşın, o dönemde ortadirek olarak tabir edilen insanların yaşadığı sıkıntıların belirgin bir sembolü olmasını ve akabinde gelişen olayları anlatan, türk sinema tarihinin kült sayılacak filmlerinden birisidir.

bu vatandaş, reklam ve pazarlama şirketleri tarafından kullanılıp hayat standartları üst seviyelere çekilmiştir. sonrasında devlet, çıkan benzer davranışlar, isyanlar ve geçim sıkıntısını sorgulayanların artması üzerine, çıplak vatandaşın deli olduğuna dair bir kamuoyu algısı yaratıp onu akıl hastanesine göndermiştir.

otorite bunu yapmak zorunda. biri soyunursa ve tutarsa herkes soyunup koşar. biri sik gibi caddenin ortasında durursa, çok kısa sürede çok fazla suistimal edilir ve herkes durmaya başlar. hayat da durur. ağlak götveren solcu kardeşlerimin bunu anlamasını temenni ederim.
Şu an kanal 7'de yayınlanan şener şen filmiymiş. Bi kez deseniz anlardık aptal değiliz.
(bkz: gece yarısı gelen çırılçıplak koşma isteği)
(bkz: femen)
bir şener şen filmi..
24 ocak 1980 ekonomik kararlarının, kdv'nin ve darbe sonrası tepetaklak olan ekonominin kara Mizahıdır bu film.

Nesil olarak o dönemleri göremedik fakat aslında etkileri hala kdv olarak devam etmekte. O dönemdeki ekonomik yılgınlığı en iyi anlatan filmdir bence.

Rahmetli başar sabuncu'nun az ama öz filmlerinden biridir. Filmin cast'ı mükemmeldir. Şener Şen oyunculukta zirve yapmıştır. Melih kibar ise filme efsane bir müzik hediye etmiştir.

Sadece film olarak değil, dönemin vatandaş, politikacı, medya ve esnaf gözünden bir belgeselidir.
Yesilçamı sevme nedenlerinden biri,harika bir film,şu dönemde böyle bir film çekilebilir mi?hiç sanmiyorum, çekilse dahi tüm ekip fetocu paralelci diyerek içeri tıkılır.
Turk milletinin halini anlatan mukemmel bir sener sen klasigi.
Her sahnesinde ayrı bir mesaj barındırmasıyla geçim derdini anlatan en güzel filmdir.
Hakkında yazılanları her okuyuşumda “acaba benim hatalı gördüğüm” ne var diye izleyip her seferinde de orta halli kalbür üstü diye değerlendirdiğim 1985 yapımı bir film.

Önce beğendiğim ve başarılı bulduğum yanlarını sayayım.

- evvela cesur bir film. 1985 türkiyesinde o kadar çıplak cast’ı bir araya getirmek ciddi bir iş. Başar sabuncu bildiğin milleti çatır çatır soyup kamera karşısına geçirmiş. Doğallıktan taviz vermemek için şener şen’in koltuk altı kıllarına bile bizi maruz bırakmış. Afişindeki çırılçıplak sandalyede oturan şener şen resmi de kesinlikle çok başarılı ve sanatsal olmuş. Film bir derdi olduğunu en başta belli etmiş yani.

-oyunculuklarda muazzam. Başrol şener şen’in resmen repliği yok. Ama buna rağmen mimikleri ile çok başarılı bir oyunculuk çıkarmış. Bu filmden bir yıl önce keskin bir değişim geçirmiş bir oyuncu şener şen. 1984 yapımı namuslu filmine kadar üçkağıtçı, uyanık, zıpır karakterlerde ve ikinci adam olarak rol almış şener şen. Badi ekrem, banker yakup, maho, ziya gibi rollerin adamı iken bir anda başrole geçip, toplumsal gerçekçi kara mizah filmlerinde oynamaya başlamak zor bir iş. Nitekim önce namuslu ardından züğüt ağa ve çıplak vatandaş ile devam eden kariyerinde bu riskli süreci başarı ile atlatmış. Yanılmıyorsam namuslu’nun yönetmeni ertem eğilmez, o filmin başrolü olan mutemet ali rıza karakteri için şener şen’i seçmesinin çok riskli hatta kumar olduğunu da söylemişti. Neyse dağılmasın konu; şener şen dahil filmde oyunculuklar süper.

-melih kibar imzalı müzikleri de muazzam.

-film tipik türk insanı iyi resmediyor. Medya-siyaset ilişkisi. Halkın nasıl manipüle edildiğini. Sanal kahramanların ne kadar basit yaratıldığını. Sermayenin karşısında durulsmayacağını vs vs vs iyi bir şekilde anlatmaya çalışıyor. Bunu çok net hatta direkt yaptığı için filmin anlatımının kalitesini düşürüyor elbette. izleyiciye bu alanlarda düşünme payı vermeden yargısını koyup devam ediyor.

Gelelim eleştirdiğim yanlara.

-Filmde beni en çok iten şey, çıplaklık figürünün tamamen iğdiş edilmesi. Evet çıplak olmak burada politik ve toplumsal bir duruşu resmediyor ama bu estetize olmayan gerçekçi çıplak görüntüler beni her izleyişimde biraz itiyor. Filmin temel düşüncesi olan çıplaklığın bu kadar laçka edilmesi de anlatımı, yeşilçam arabesk filmlerinde aşkın acılı yanlarına tecavüz eden kör göze parmak bir dile doğru evrilmesine yol açıyor.

-bu geçim sıkıntısı dilinin bir tık altını yıllarca levent kırca da yaptı. Sanırım bundan dolayı hayat pahalılığı sorununun aşırı zorlanarak anlatılması beni itiyor. Sinema daha nitelikli bir dil gerektirir; bu kadar basit anlatmaz olayları. Örneğin çiçek abbas ki kendisi bir komedi filmidir bu filmden 3 yış öncedir ama fakirlik kurgusu orada nazlı’nın evinde masaya getirilen 1 tas çorbaya tüm ev halkının hücum etmesidir. Yönetmen bu dramatik sahneye tecavüz etmez. Görüntüsünü gösterir ve geçer. Anlam izleyene kalır o zaman. Mesela daha iyi anlatmak için italyan yeni gerçekçi sinemasındaki açlık ve sefalet bizdeki gibi pornografi değildir. Savaş sonrası japon sineması da hayat zorluğu hatta açlığı böyle ele almaz. Biz ne hikmetse başaramıyoruz bunu. Tarih filmi çekince kendimizi öve öve bitiremiyor, eleştiresel yaklaşımlarda da porno çekiyoruz. Hiç bir şekilde ortasını yapamıyoruz. (Yılmaz güney’i bu dediklerimden ayırıyorum; onun gerçekçiliği asla pornografiye dönüşmez) Aslında o dönem birçok sinema filminde geçim sıkıntısı ve sefalet konuları işlendi. 80 sonrası Darbenin hemen ardından hapishanelerde binlerce kişi işkence görürken, basın karargahtan idare edilip ülke görünmeyen demir yumrukla yönetilirken siyasileri-devlet kademelerini-bürokrasi ve diğer etmenleri bu kadar alaya alan filmlere göz yumulduğunu düşünüyorum. Zira o dönem şener şen, kemal sunal, ilyas salman gibi isimlerin bol miktarda bu öğeleri alaya alıp abartılı bir mizah ile anlattığı filmler çok var. Ama askeri rejimle alakalı tek bir eleştri yok. Tek bir detay bile yok. Bu cesur olarak nitelendirdiğimiz filmlerin hedefinde sadece devlet mekanizması ve siyasilerin olması biraz ilginç bence. Zira rejimler her zaman propagandalarını sinema ile yapmışlardır. Hitler’in bu alanda yoğun çabaları var. Mussolini dönemi beyaz telefon filmlerine sahne oluyor. iran islam devrimi sinemayı bir propaganda aracı olarak gördüğünü açıkça ilan ediyor...vs...askeri yönetimin de o dönem sinemanın özgürlük alanlarını belirlerken çizdiği çizgiler bana kendi propagandaları olarak gözüküyor. Bozulmuş düzeni resmet, hicvet, eleştir ama bizim alanımıza girme demiş sanki generaller o dönemki yapımcılara.

-film son yarım saatte gereksiz uzatılmış. Ana fikri zorla zihnimize sokmaya çalışıyor buralarda. Anladık, adan çıplak ve medya onu kullanıyor. Bunu neden bu kadar yoğun işleme gereği duyuluyor ki? 1 dakikalık bir kolajla geçilebilecek yer 20 dk sürüyor. Popüler olduğu için scarface örneğini vereyim; orada montana’nın patronunu öldürdükten sonraki yükselişini brian de palma bize müzik eşliğinde 2 dakikada gösteriyor. Belki yarım saat sürecek bir anlatıyı hızlı geçişler ve çarpıcı kurgu ile resmedip bırakıyor. Herşeyi bizim yerimize düşünme hatasına düşmüyor. Ama bizim sinemamızda maalesef izleyici hep aptal konumunda görüldüğü için illa üstüne basa basa, konuya tecavüz ede ede işlenme ihtiyacı hissediliyor; hatta mutlaka bir iki kör göze parmak replikle de aptallığımızı zirve yaptırıp “görüntülerle anlamadınız bir de özet geçelim” mihvalinde tiratlar atılıyor. Bu filmde de bu var.

Güzel film ama neden bu kadar abartıldığını hiç anlamadım. Bazıları en iyi türk filmi falan yazmış; saygı duyuyorum zevkine güzel kardeşim ama nerenle izledin sen filmi? Güzel ve farklı bir konuyu, anlatırken uzatma ve pornografik bir dile döndürmüş bir film çıplak vatandaş. Bu arada pornografiyi çıplak görüntüler değil, anlatımın bayağılaştırılması açısından kullanıyorum. Özetle; ne methiyeler düzülecek bir yapım, nede çok kötü eleştirilecek. He; sen neden bu kadar uzun bir eleştri yaptın derseniz de bir uykum yoktu. iki; çok aşırı övenlerin övgüsünün yersizliğini göstermek istedim.
Başar sabuncu’nun mükemmel filmi. Bana göre Şener şen’in en başarılı filmlerinden ilk üçe rahat girer.

Filmin son sahnelerinde çıplaklığın bütün şehre yayılması, en son sahnede mahallelinin tepkisini soyunarak göstermesi jose saramago’nun görmek romanındaki kitlesel tepkilere benzer.

33 sene evvel çekilip ekonomik ve kafa yönünden toplumumuzu hala yansıtabilmesine filmin başarısı diyip sevinsem mi yoksa 33 yılda bir gıdım yol alamamışız diyip üzülsem mi bilemedim.
Mükemmel bir şener şen klasiği. Bu filmin melih kibar tarafından bestelenen, hq versiyonunun hiçbir yerde bulunmadığı güzeller güzeli bir müziği vardır. Crack & keygen müziği ve 80's synthwave'den hoşlanan şahsımı söz konusu müziğin net olmayan versiyonu bile orgazmdan orgazma sürükler.
Televizyon’da dönemin başbakanı Turgut Özal’la (yine kendisi canlandırmıştır) karşılıklı konuştuğu ve sonrasında tv’yi pencereden attığı sahne efsanedir.

Yetmiyorrrrrrrrrrr!
harika ve etkileyici filmdir , kesinlikle izleyin.

şener şen Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi oyuncusudur savını da kanıtlar aynı zamanda.

konusu da çok orijinaldir.

günümüzü de anlatmaktadır aslında yani en azından benim şu anki durumumu *
Özellikle bugün açıp izlediğim, zamanının çok çok ötesinde film. Bugün böyle bir filmin çekilmesine olanak yok.

Demin filmin 19. dakikasında görülen "Eminönü belediyesi tanzim satış " afişi acı acı gülümsetti. Neredeyse 40 yılda bu ülkede hiçbir şey değişmemiş.