bugün

muhteşem şiir denemeleri.

-içinde keşfölkü kelimesi geçmeyen şiirdir-

konar göçer bir ev,
yanar döner bir dev,
bazı köpekler der hev,
ne etmeli bunlar olamaz orada.

komanşü, haşnaltup ve bir iki,
kimse yememeli tilki siki,
küfürsüz şiir güzeldir,
kate upton'un memeleri gibi.
deneme olmadığını farkedemeyen şiirdir.
-yalnızlığa sövgümdür-

gece yanar bir sokak lambası,
dinle sesleri bir uzaylı kaçırması.
kim kaçırmadı elinde arabaşı,
ara başı, bul o başı,
at başı.

gezme sinekler çok sinkaflı konuşur,
geceye durduğum yolculukta hayaller beynime doluşur,
ve düşünmeye yer kalmaz azıcık yer açın gavatlar.
threesome experiment

sick sock suck
gez göz arpacık

kın mın tın
zırt pırt fırt

bu ber bu
ser bu ser
kim yas al
güz el ler

bu ber ber
ber bu ber
bu ber bu
bir ber ber

cuma cumartesi pazar
salı çarşamba perşembe
vur parçala yağmala
temel dursun fadime

git gel sick
sick git sock
git sock sick
sock gel git
gel git
git
sick git
sick tir git
oh my god
ne var elimde

dick im iş
her ne var
el im de

hiç gülmeyin sözlük ahalisi, deneysel şiir adı altında böyle zırvalıklar yayımlanıyor şiir dergilerinde. ben de dalga geçmek için bu sanatsal şiiri denedim.
(bkz: sanat için sanat)
bir savruk hava topuna çıkmıştım,
olgunlaşmamış, ergen ataklar,
esrik bir orta alan mücadelesi
yorumlar yorumsuz, hayat bazen çok ömer üründül
fútbol bana göre değilmiş hiç, anladım.
-patriarkal, plütokrasi ve birkaç entel kelimeye dair şiirdir-

havuzlar dolar taşar,
eğer çok zenginseniz.
patron gömer.
kime?
sekretere.
hobarey çıplak olur akşamlar.

bir kuşağı sarınır gençliğim,
içime giydim içliğim,
beni takip eder mavi hiçliğim,
ve sarı bir at.
-kanatlı balıklara dair mezmurdur-

bir balık kanadı var,
mal mıdır o uçamaz niye var?
eflatuna boyanmış,
eflatun devlet'i yazmış eflatuna boyanmış.

sahi niye devlet var?
arılar mı kovalar,
kıskanç mı kovalar?
biraz aptalca bu burçlar.
ne oluyor lan arkaik?
Mükremin Yılmaz'dan

uzunca zamandır görmeyeli seni
bir başka kadın, bir hoş olmuşsun
kollarıma alıp sarmayalı seni
beyaz peynir gibiydin kaşar olmuşsun.
-bakkal ihsan amca'ya olan borcuma dair şiirdir-

bir metal parça,
nasıl koyuyor lan barça,
keşke alt oynamasaydım o maça,
yeşil bir kalifiye eleman.

dünya, mars, jüpiter venüs,
güya mars atacak bizim virüs.

hayat bir oyun ve adı tavla,
yiyorsa git merve'yi tavla.
22 lira borcum var bakkala,
artık gelecek aya,
olmadı kaçacağım ay'a,
kimi yazayım 3. ayağa?
hayırlı işler ihsan amca.
olum olum has olum
git gızlara bas olum
gızlar saa vermezse
uçgurlarını kes olum

şeklinde bir deneme de yapılabilirdi.
Şurup gibiyim şurup
turp gibiyim turp turp

ben ateş sen barut Hmmmm
öptüm seni şap şup

şap şup
şap şup
şap şup

ha şap
Ha şup

şaka değil
işte şurup
krizlere girme
beni unutup

grup olalım grup
ben hudut sen haydut
gizli gizli gelme

her derde deva şifasın şifa
çok çektim cefa
vitamini havuz
ben küfte sen tuz
aahh buz gibiyim buz buz
ohhhh muz gibiyim muz muz

çikita muz
çikta muz
çikta çikta çikta
çik çik çik çikita
çikita muz

fidanı muz sensiz kalbim buz buz
hiçbirşey isteme benden
ahhh yoksa bu aşk tuz buz
ohhh yoksa bu aşk göz göz dudak dudak ten ten

daha fazla diretme
üstüme fazla gelme
inan ilacın benim
ahh ok gibiyim ok ok ohh yok gibiyim yok yok

çikita muz çikta çikta çikta çik çik çiki ta çikita muz...
-yusufçuklara reddiyemdir-

bir yusufçuk gördüm,
geçende,
ve düşündüm acaba ne derdi şairlerin,
yusufçukla.
çük gibi hayvan zaten yusufçuk.
küçükçük, küçücük, küçük çük,
japonlarınki gibi...

bir sike yaramaz,
bir sikke yaramaza verin.
sikko sikko kelimelerle,
el clasikko tarzı oyun yapmayın.
sahi bir maykıl sikkofield vardı,
ona ne oldu?
-dünyayı yönetenlere laflarımdır-

dünyayı yönetenler,
illuminaticiler, amerikanlar ve dış mihraklar,
yani dış mikroplar,
ve illuminati'nin çin versiyonu, irümünati
la siz ne yarak adamlarsınız?!
işiniz gücünüz mü yok-
sa hepiniz birer am mısınız?
dünyayı yönetmek ne lan göt herifler,
amcam goethe'le yerdi erikler.

harbi lan, benim bir amcam varı.
satanistti matanistti ama iyi adamdı.
bayramda harçlık isterdim ağzıma sıçardı.
annenin mi yarısıydı babanın mı tanjantı?
-gece ötüp kafa siken kuşlara şiirimdir-

lan bazı kuşlar var mesela,
gece ötüyorlar,
kafa sikiyorlar,
bilhassa memleketim tokat'ta,
var bunlardan bolca.
tuluatını siktiklerim.
tuluat ne bilmiyorum aslında.
ama bir atsa,
yeminlen o atı ben sikmedim.

hani hobbes demiş ya,
insan güvenliği özgürlüğe yeğler,
yani bu ne demek,
nietzsche sen haksızsın ibne.
-diyaloglu şiirimdir-

hadi gidelim
nereye
oraya
ora?
görürsün.
uzak mı?
gideriz işte.
ne kadar yol?
ebenin amı kadar.
küfür etme!
siktirme kibarlığını, hadi gidiyoruz.
iyi, o zaman düş önüme.

gidiyoruz
git git git git
yol uzun, yol uzak,
bari uludağ'a da uğrayak
ve yapak kayak.
yarak kürek yavşak kaypak,
insanlarla uğraşması zor olur, ne yapak?

geldik mi lan?
gelmedik daha.
nereye gidiyoruz söylesene!
ebenin amına!
nereye?
siktir lan!
-dam üstünde un eleyen tombul tombul memelere ve yalçın abi'ye dair şiirdir-

uçan ay yüzen bulut kopan taş,
bir t-rex beslemek lazım gelir yerken haş haş,
ido'da bulunan değil kaş,
o artık ayrı bir baş.

meme,
deyince,
dawkins gelir akla.
yok lan upton gelir aslında.
zıplayan fil varmış şangay'da.

bize gereken,
bir yalan makinesi,
yaşlandırma tekniği,
kızılötesi,
hareket edemem.
Ah bu çiçekler açmasaydı baharlara
Ki sen gitmeseydin uzaklara
Ve durmasaydı gidenler oralara
işte o vakit bakmazdım yarınlara

Ki bekledim çokça günler
Ki dinlemedim azca zamanlar
Birde yandı canım fazla fazla
Birde yittim gittim aman aman

işte öyle bitti hayat.

Oldu sanki ha.
Denemiş deneyen kişi...

Ben değilim ama

alper’den 700 lira borç aldım bugün
israil devleti gömülsün diye karanlıklara!
çünkü eğer borcu varsa bir mazlumun
başka bir mazluma
bir mazluma
mazlum…
sevgilim
tam buraya uygun bir ayet bulamıyorum.
oysa ne çok ayet vardı 90’larda…
baktığımız her yerde ayrı bir allah
gördüğümüz her peygamber yeni bir mağara.
insan olmak bizatihi sansasyoneldir.
diline döktüğüm dilleri hatırlasana…alper bana 700 lira borç verdi bugün
israil kaç mermi yapabilir bu parayla?
tarık ali’nin muhammed ikbal için söyledikleri doğru mu?
frengiden öldü diyor lahor pavyonlarında.
işte 90’larda böyle şeyler düşündük biz sevgilim
düşündük şiir yazınca temizlenir ülkemiz.
şimdi ikbal cennette, tarık ali ingiliz
merminin de biliyorsun, bini bir para
ve diyelim ki humeyni’yi de seviyorum jack daniel’ı da
diyelim ki ev kirasından muaftır bütün şehir
diyelim ki zalimler de centilmen olabilirler…
bana duyduğun sevgiyi azımsasana!
lira bana alper borç bugün verdi 700.
hemen iki paket malbora, biraz mızrak, biraz kuz.
bilhassa ecnebi reyonundan seçtim bunları sevgilim
fosforun pişirdiği çocuklarda bulunsun tuzumuz.
ah evet biliyorum demode lakırdılar bunlar
demode irrasyonalizm, antikapitalizm demode.
dünya kocaman bir köy, en iyi sigara malbora
araplar arkadan vururlar, meşru bir ülke israil.
eğer bir gemi dolusu hayvan
haksız yere böğürüyorsa
ölen her zaman suçludur ne yapabilir ki katil?
biliyorsun zalimin dediği olur ortadoğu’da
dur küfretme. zalimler de allah’a dahil! söylemiş miydim alper’in bana borç verdiğini?
mızrak aldım, çok arabesk, fazla anakronik.
kuz desen; alnım açık, dolaşmam kuytularda.
belki de lirayı kapar kapmaz 700
yüzümü dönmeliydim olduğu gibi batıya.
bir bakmışım karşıdan tarık ali geliyor
hey bayım; şu var ya; şu koca london bridge…
90’larda espriler hep böyleydi sevgilim
çok açık göstermeci, nobran, edepsiz ve kitsch!
90’larda zalimler biraz racon bilirdi.
karıları çocukları köpekleri olurdu.
yalnız kalan bir zalim allah’ı düşünürdü
dur gevşeme. zulüm, allah’tan hariç!
ah o gemide ben de olsaydım eğer
mızrağı sallardım aştot’a kadar
belki gider çirkin bir faşiste değer
belki de bir masumun tam kafasına.
ama savaş böyleymiş bazen siviller
ölebilirlermiş devlet uğruna.
90’lar bitti artık onlar var ve hey
siz devlete inanan bütün reziller
cehennemde karşıma çıktığınızda
öyle bir yumruk patlatacağım ki tam burnunuza
hayatınız gazze şeridi gibi geçerken gözünüzden
anlayacaksınız allah ne demek
ahlak ne demek
ve rüya…
bu sözlerimi cennet ehline aynen ilet sevgilim:
devletin bekasının da allah belasını versin
malboranın da!