bugün

fransizcasi, renaissance (rönesans okunur).
diğer bi adı da reenkarnasyon olan hede..insanların öldükten sonra tekrar dirilip dünyada yaşadıklarına inananların inandığı* felsefe..
rusya genelinde - 30 dereceye inen soğuk hava ve kar yağışına aldırmayan ruslar 'yeniden doğuş' inanışıyla buzlu suya giriyor. hz. isa'nın vaftiz edildiği gün olan epifani'yi kutlayan ortodokslar inançları gereği buzlu suya giriyor. düşünmek bile içimi üşütüyor ama bu ritüel küçük yaşlardan itibaren buzlu suya girmeye alışan ortodoks inancına mensup ruslar için vücutlarının direnç kaynağı.

(bkz: imam kişinin taş gibi rus karısı olması)
düzüşten sonra bünyede vuku bulan hede. yeniden doğmuş gibi olur insan.
benim rönesansım sensin denilir ona başka da bir şey denilmez.
trt de 1987 yapımlı dizi. aysel adlı bir kızı anlatıyordu. bulgaristan göçmenlerine yapılanları. aysel gerçekti bu arada.
edit: dizinin adı yeniden doğmakta olabilir.
genetik hafıza konusunda yapılan bilimsel araştırmaların pabucunu dama attığı eski inanış.
YENiDEN DOĞUŞ

Tüm varlığım benim, karanlık bir ayettir
seni, kendinde tekrarlayarak
çiçeklenmenin ve yeşermenin sonsuz seherine götürecek.

Ben bu ayette seni ah çektim, ah
ben bu ayette seni
ağaca ve suya ve ateşe aşıladım!

Yaşam belki
uzun bir caddedir, her gün filesiyle bir kadının geçtiği,
yaşam belki
bir urgandır, bir adamın daldan kendini astığı,
yaşam belki okuldan dönen bir çocuktur,
yaşam belki, iki sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır,
ya da birinin şaşkınca yoldan geçişi,
şapkasını kaldırarak,
başka bir yoldan geçene anlamsız gülümsemeyle “günaydın” diyen.

Yaşam belki de o tıkalı andır,
benim bakışımın senin buğulu gözlerinde kendini paramparça yıktığı
ve bir duyumsama var bunda
benim ay ve karanlığın algısıyla birleştireceğim.

Yalnızlık boyutlarındaki bir odada,
aşk boyutlarındaki yüreğim,
kendi mutluluğunun sade bahanelerini seyreder,
saksıda çiçeklerin güzelim yok oluşunu
ve senin bahçemize diktiğin fidanı
ve bir pencere boyutlarında öten
kanarya ötüşlerini.

Ah..
Budur benim payıma düşen,
budur benim payıma düşen,
benim payıma düşen,
bir perde asılmasının benden aldığı gökyüzüdür,
benim payıma düşen, terk edilmiş merdivenlerden inmektir
ve ulaşmaktır bir şeylere çürüyüşte ve gurbette,
benim payıma düşen anılar bahçesinde hüzünlü bir gezintidir.

Ve "ellerini
seviyorum" diyen
sesin hüznünde ölmektir.

Ellerimi bahçeye dikiyorum,
yeşereceğim, biliyorum, biliyorum, biliyorum
ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın çukurunda
yumurtlayacaklar.

Küpeler takacağım kulaklarıma
ikiz iki kirazdan
ve tırnaklarımı papatya çiçeği yapraklarıyla süsleyeceğim.
Bir sokak var orada,
aynı karışık saçları, ince boyunları ve sıska bacaklarıyla
küçük bir kızın masum gülüşlerini düşünüyorlar
bir gece rüzgarın bizi alıp götürdüğü.

Bir sokak var benim yüreğimin
çocukluk mahallesinden çaldığı,
zaman çizgisinde bir oylumun yolculuğu
ve bir oylumla gebe bırakmak bir zamanın kuru çizgisini
bilinçli bir simgenin oylumu
aynanın konukluğundan dönen.

Ve böylecedir,
birisi ölür
ve birisi yaşar.
Hiçbir avcı,
çukura dökülen hor bir arkta inci avlamayacaktır.

Ben hüzünlü küçük bir periyi biliyorum
okyanusta yaşayan
ve yüreğini tahta bir kavalda
usul usul çalan
küçük hüzünlü bir peri
geceleri bir öpücükle ölen
ve sabahları bir öpücükle yeniden doğacak olan...

Furuğ Ferruhzad ( 1935 - 1968 )
Çeviri : Haşim Hüsrevşahi
zafer oğuz
özkan turgay
alper karamahmutoğlu
şükrü yüksel'in 1988 yılında piyasaya sürdüğü albümün adıdır.
leyla adlı parça ise albümün en iyi parçalarından biridir.
(bkz: yeniden doğuş partisi)

vardı bir ara, sonra genç parti oldu, o da söndü gitti.
doğuş'un 2015 senesini boş geçirmemek amacıyla çıkardığı, kalbime aşk lazım ve melekler saygı duyar isimli iki şarkıdan oluşan albümü.
2013 yılında hardal tarafından yayınlanmış olan albüm.