bugün

her zaman yazılır çizilirdi zaman zaman olurdu ama bu ara çok arttı. sizce de sol framede kalite yerle bir değil mi.
Belirsizlikler bizi azar azar bitirecek. Ne olacak bu memleketin hali ulusal telaşından beynelminel bir telaşa gark olduk.
Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Ne ise artık, siktir edelim, şiire sığınalım.
bu gece tarih yazdık.
Türkiye simülasyonunun karakterleri biraz yoruyor beni.
insanlardan tiksiniyorum ve bu tiksintim günden güne artıyor. Başkalarının hayatlarına, yaşam tarzlarına, kişiliklerine, inançlarına saygısı olmayan insanlara tahammül edemiyorum.
iki günlük sokağa çıkma yasağı sona erdi arkadaşlar. sanki covid 19 bitmişcesine yine sokaklar kalabalıklaştı sabah. anlamıyorum. 10 Nisan 2020 günü yine bu sabah saatlerinde, hafta sonu için yasak gelecek açıklaması yapılsaydı yine her yer dolacaktı. belirsizlik, ne olacak acaba telaşı var insanlarda. ve kimi bunda kendince haklı. ve ama haksız olan tek şey var. o da kesinlikle cahillik olgusu.
saçma sapan bir tiyatroyu attılar ortaya

gitti salda gölü

ruhuna fatiha.
almanya da bir eski bir tanıdıkla konuşuyordum ;

- la burada fena şekilde maske kıtlığı var
millet neredeyse 1 maske için bibirini düdükleyecek, dedim
+ ne diyon la ? dedi
- duydun ya la, maske yok olum koca memlekette
+ aha haaaaaaaaaaa
- ne gülüyon lan zırto
+ olum sizi fena keklemişler
- ne keklemesi lan ?
+ olum burada (almanya) belçika fransa tarafında
zibil gibi hemde beleş dağıtıyorlar
üzerine de ulu hünkarımız efendimizin lutfu ihsanı dır gibi
garip birşeyler yazmışlar
- lan bir de vatandaşı olmasak ? ne memleket ama,
kapat lan, ben arayana kadar da beni arama, koduuum.
Ne yapacağını bilemeyen, doğru ve yanlış kavramlarını yitirmiş bir zihinle savaşmak çok zor...
neden insanların geliştiremedikleri egolarından bu kadar çok etkileniyorum. her ne kadar iletişimimi, düşüncelerimi çok açık ve yapıcı tutsam da kendimi anlatamadığımı hissediyorum çünkü geri dönüş alamıyorum. ve gerçekten bazı insanların, diğer insanlar söz konusu olduğunda bu kadar umarsız olmalarına inanamıyorum.

ne kadar emek verdim, ne kadar düşünce dünyamı karıştırdım. üstelik bana verilen karşılıklarla eş olarak yaptım bunu, kendi kendime değil.

ama bir gün oluyor ve sanki hiç öncesi yokmuş, kazanımlar, sorgulamalar, saptamalar yokmuş, hiçbir emek verilmemiş gibi koca bir ''hiç'' olarak önüme sunuluyor. gerçekten bu hayatta hepimiz bir can, kocaman bir düşünce dünyası, duygular barındırıyoruz. nasıl oluyor da insanlar bir yere kadar olaylara cevaplar verip, ilişkileri yürütüp, hatta üzerinize bazı şeyler atfedip sonrasında ''artık yok'' mesajını ''pasif'' şekillerle verebiliyor?

baya aktif şekilde ben buradayım dediğim halde. nedir sorun, bak aslında ben şunu yapmak şunu demek istedim diye olduğum yerde karşının bir değeri olduğunu fark ederek çırpındığım halde.

çünkü derdim hayatta kendime topladığım puanlar değil.
derdim, kendi dünyam içerisindekilerle kurduğum ilişkilerin kalitesi. kurduğum bağların, emeklerimin ve bana sunulanların değerini bilmek.

bunu en baştan anlamak ne mümkün. ben senin veremediğin karşılıkların, sürdüremediğin iletişimin karşılığı bir değerde değilim. bunu anla.

hem de bu hayattaki rolüm ne olursa olsun. ister uzaktan biri, ister amirin, ister bir çalışanın, ister öğrencin olayım. olayın rolümle bir ilgisi olmadığını keşke anlayabilecek güce sahip olsaydın.

kendi karanlık duygularını keşke emek verdiğim ve senin de bir yere kadar emek verdiğin iletişime yansıtmasaydın.

ve gerçekten şuan bulunduğum durumda her insanı zaten bir ''insan'' olduğu için belli bir değerde tutmamın artılı eksili taraflarından ''eksili'' tarafını yaşıyorum. bana bu kadar zarar veren bu olay çeşidini halletmek için aklımda kalacak.

karşıdaki insan grubu parçasını ele alırsam da, herkesin benim baktığım gibi bakmadığı aşikar. öyle olmasa bile saygı duyulmak, düşünülmek hiçbir yerde kötü bir şey olmasa gerek. ama milletin egosunu en temel zannettiğim değerlere uygun olarak ''doyurmak'' artık bana göre değil.

özet: iyi zamanda sizinle her kesimden olan insan, iyidir. hayatınızdaki rolü ne olursa olsun.
ama bir pürüzle karşılaşıldığında nelerle karşılaşacağınızı içinizdeki yansımalardan ve size bıraktıkları karmaşıklıklardan kurtulabilirseniz, bulunuz.
yüzünüze tükürmek isterdim ama ondan da anlamazsınız ki siz..
selamun aleyküm, Kudurtmaya devam evet.
Uzun zamandır sigara içmiyorum. şimdi bi içim dedim tadı iğrenç geldi.ewed
bay kemaaaaalllll,

bunlara 5 koyun versen güdemez diye

aklı sıra dalga geçtiğini zanneden süpsüperzekalılar

şu millete 2 tane maskeyi dağıtamadı.
gecenin bir vakti kapıya dayanıp

polisiz diyenlere hemen kapıyı açmayın

varsa avukatınızı veya güvendiğiniz birilerini arayıp çağırın

bina girişlerine kamera tertibatı taktırıp

çalıştığından emin olun

hapishaneleri boşuna boşaltmadı

dün gece burdur belediye başkanının evine polisiz diye gidip

silahlı saldırı yapmışlar

her kapıya gelen polis değil

aslında hiç bir yere kaçmayacak olan

belediye başkanının evine sabahın bir vakti polis niye gider ?

neden yollanır ?

https://onedio.com/haber/...ne-silahli-saldiri-903307
hazreti recep affının sonuşları

hapisten 11 gün önce salınan şahsiyet

yarım kalan içini bitirmek isterken

yakınları tarafından kurşuna dizildi

hayaldi gerçek oldu

herkez konuşur akabe çalar pardon yabar.

https://www.sabah.com.tr/...n-posetle-iskence-etmisti
Cidden üzülmüyorum artık hiçbir şey için kahkalara boğuluyorum bunun yerine. Süper aktivite size de öneririm

ben her şeyin.. boşlukları engin hayal gücünüzü bırakıyorum.
Burada yazan ve ayrılmalarına rağmen hala isteyen, özleyen insanları görünce, verdiğim onca şeyi yanlış kişiye vermenin pişmanlığını yaşıyorum.

Ayrılmak istememek şöyle dursun, uyuz bir sokak köpeğinden kaçar gibi kaçtı.

Heyhat...
Başım ağrıyor şimdi birazdan sinirli bir top olarak evin içinde esip gürleyeceğim...
Keşke bende karantinada olsaydım evimde olsaydım. Hayvan gibi çalışıyoruz bu belirsiz iş ortamında sanırım orucumu da tutamayacağım, Allah affetsin.
Bugün bir şiir dinledim onun sesinden... hayat her zaman çok acımasız.
"az bahar ömrümü güz ettin bana,
ölüm ırak idi tez ettin bana.."
yaşlanıyoruz galiba. çokta eski olmayan şeyler bana bayağı zaman geçmiş gibi geliyor. herkes geleceği inşaa etme peşinde. düşüncesinde. günümüze ayak uydurma peşinde. ne değişti de abi, ne gördünüz günümüz globalinde de ayak uydurmamız isteniyor. ben nostalji aşığıyım.
bazı bozuklukların tanımı olmaz. bazı duyguların tanımı olmaz. bu yüzden tanımı olanlardan daha yoğun etkiye sahipler.

konuşmak için birinin umrunda olmasına gerek yok. herkes kendi yaşadığı şeyden sorumlu.

diretmeye gerek yok, kafada kurulanla gerçekler daima farklı çiçek kalbi. özellikle konu bir insansa.

hala kendi kafamdaki modele küfürler ediyorum. çünkü ben değeri gerçekten bu şekilde öğrenmemiştim.

değer kavramının herkese bu kadar farklı öğretilmesini de anlamıyorum. diller çok farklı olsa bile karşılıkları sayesinde çoğu şeyi anlıyoruz. ya da benzetmeleri oluyor.

gerçekten neye değer göstereceğini karamsarlıkla düşünen, ya da belirsizlikler arasında insanları yoran kişilerle mi aynı hayattayız?

defolun gidin.
Bu parıltılı hayatı ben seçmedim.