bugün

4 Rahibe

4 rahibe ölmüs ve cennet cehennem sınırında sorgulamaya alınmışlar. Sorgulama meleği demiş "şimdi herkes sırayla dünyadayken işlediği en büyük günahı anlatsın. Sakın atmayın tespit ederiz."
1. rahibe:
-Ben hayattayken bir kere penise dokunmustum parmağımın ucuyla
demiş. Melek:
-hangi parmağınla?
diyince sağ elinin isaret parmağını göstermiş. Melek:
-Tamam yavrum şimdi git ve günahı işlediğin o parmağı yan taraftaki kutsal suya sokarak arın günahlarından
demiş. 2. Rahibe:
-Ben hayattayken bir kere penisi tutmuştum. Melek:
-Hangi elinle?
demiş. Sağ elini kaldırmış 2.rahibe, melek de ona gidip o elini yandaki kutsal suya sokarak günahlarından arınmasını ögütlemiş. Bu sırada 3. rahibeyle 4. rahibe aralarında fısıldaşıyolarmış. Sonra aniden yer değiştirmişler. Sorgulama meleği bunu farkederek:
-Bir dakika ne oluyor? Siz niye yer değiştirdiniz?
diye sorunca daha önce 4. sırada olup 3. sıradakiyle yer değiştiren rahibe:
-izin verirseniz, arkadaş kutsal suya g.tünü sokmadan ben bi ağzımı çalkalayıp çıkayım efendim....
3 vampir bara gitmişler
ilk vampir barmene ben a rh + istiyorum demiş
ikinci vampir 0 rh - istemiş.
ve diğer vampire sen hangisinden istersin demişler
son vampirde sıcak su istemiş
diğerleri, ulan vampir su içermi diye taşak geçmeye başlamışlar
oda cebinden kullanılmış ped çıkarıp "ben sallama içicem" demiş.
Bizim Temel ile Cemal bir gun lüks bir otelin lobisinde harika bir bayan gorurler.
Temel der ki, 'Ula Cemal, gidip bi bakayim, bu hanımdan is cikar mi ?'
Temel yaklasir kadina, sorar :
- 'Benimle bi yemek,yemek ister misiniz ?'
- 'Bahse girerim su kapidaki Mercedes sizin degil'
- 'Degildir'
- 'Soyle iyi durumda bir banka hesabiniz da yoktur sanirim'
- 'Yoktur'
- 'Karadeniz kiyilarinda soyle iki katli bir ciftlik eviniz de yoktur heralde'
- 'Yoktur'
- 'Hadi o zaman cek arabani!'
Temel boynu bukuk doner Cemal'in yanina :
- 'Ula Cemal, benim Limuzini sana versem Mersedesini bana verirsin ?'
- 'Veririm Temel'im'
- 'Bi telefon etsem kendi bankamda bana hesap acarlar mi ?'
- 'Acarlar Temel'im'
- 'Tamam o da kolay da, heralde bizim peder ucuncu kati yikmama izin vermez
Maymun kurmuş çilingir sofrasını ormanın ortasına,
külhanbeylik yapıyormuş.O sıra...da zürafa oradan geçiyormuş, sormuş:
- "Vay maymun Kardeş, nasılsın?"
- "iyiyim be anam, içiyorum içiyorum aslanı dövüyorum."
Zürafa tırsmış ve uzaklaşmış. Derken Zebra geçmiş, o da sormuş:
- "Selam maymun abi, ne var ne yok?"
- "N'olsun be gülüm hep aynı; içiyorum içiyorum aslanı marizliyorum."
Zebra da uzaklaşmış oradan. Bu kez köstebek, geçerken sormuş:
- "Maymun ya naber?"
- "iyilik koçum içiyorum içiyorum
Allah ne verdiyse girişiyorum aslana!"
Köstebek de sıvışmış Ancak böyle böyle derken,
olanlar aslanın kulağına gitmiş ve aslan
o tarafa doğru yola koyulmuş. Çıkmış maymunun karşısına:
- "Eee anlat bakalım maymun efendi, ne var ne yok?"
Maymun hemen kendine çeki düzen vererek yanıtlamış:
- "N'olsun be abi, içiyorum içiyorum abuk subuk konuşuyorum."

edit: fıkradaki maymun içtikten sonra bunuda eksilemiş.
kemal ile hasan müthiş bir futbol meraklıları imişler.öyleki ahirette futbol olup olmadığını bile merak edermişler.bir gün hasan ölüm döşeğine düşmüş.kemalde baş sağlığına gitmiş.
kemal;
-hasan allahiinşallah sana şifa verir iyileşirsin olduki ölürsen senden bir isteğim var.demiş
hasan;
-söyle ölen bir adam senin isteğine nasıl karşılık verirki.demiş
kemal;
-olurda ölürsen bana ahirette futbol olup olmadığını rüyama girip söylermisin.demiş
hasan;
-oğlum düşündüğün şeye bak tabiki haber veririm hem biliyorsun senin kadar bende merak ediyorum.demiş
ve hasan sizlere ömür.gel zaman git zaman aradan altı ay geçmiş.hasan kemalin rüyasına girmiş ve havadisleri vermeye başlamış.
hasan;
-kardeşim burası harika bir yer.bu arada sana bir iyi birde kötü haberim var.önce hangisini söylüyeyim
kemal;
-önce iyiyi söyle o zaman
hasan;
-ahirette öyle bir futbol varki dünyadaki furbola beş basar
kemal-;
eee kötü hebr ne peki
hasan;
-haftaya santraforumuz sensin.
Afrika'da çok geri kalmış bir köye gelen papaz yerlileri eğitmeye çalışıyormuş.
Her sabah insanların birbirlerine iyi davranmalarını, iyilik yapmalarını öğütlerken; öğleden sonraları da kabilenin reisine ingilizce öğretmeye çalışırmış.
Bir gun papaz kabile reisini yanına alıp dolaşmaya çıkmış. Bu arada gördükleri şeylerin ingilizcelerini söyleyip reisin ingilizcesini geliştirmeye çalışıyormuş
Bir kayanın önünde papaz:
- Kaya
demiş. Reiste :
- Kaya
diye tekrar etmiş.
Bir göle gelmişler papaz :
- Göl
demiş. Reiste :
- Göl
diye tekrar etmiş papaz çok sevinmiş
- Aferin
demiş.
Biraz sonra çalılıkların arasında oynaşan bir çifte rastlamışlar papaz utanarak
- Bisiklete binmek
demiş.
Reis oynaşanlara şöyle bir bakmış ve tüfeği ile ateş ederek her ikisini de öldürmüş. Papaz şaşkınlık içinde bağırmış :
- N'apıyorsun?
Bunca zamandır sizi medenileştirmek için uğraşıyorum, insanlara iyi davranmanız gerektiğini; bunun Tanrı'nın isteği olduğunu anlatıyorum. Şu yaptığın işe bak!!!
Reis parmağı ile ölü kadını göstererek :
- Benim bisikletim.
Dursun , Temel'e sormuş;
- iğnesu var, sokamaz;
- Kanadu var, uçamaz;
- Peteğu var, bal yapamaz. Temel, hemen cevabı yapıştırmış:
- S.keyum öyle ariyi..!!!!
Bir kayın validenin üç damadı varmış. Birgün bunlar tatile denize gitmişler. Kayınvalide "bakayım damatlarım beni ne kadar seviyor" deyip atlamış denize ve boğulma taklidi yapmaya başlamış. "Büyük damadım boğuluyorum ne olur kurtar beni" demiş. Büyük damatta hemen kurtarmış. Ertesi sabah büyük damadın kapısında bi reno laguna üzerinde de bir not "sevgili damadım hayatımı kurtardın kayınvaliden". Ertesi gün ortanca damadı denemiş aynı şekilde oda hayatını kurtarmış onunda kapısında bi reno safrane ve üzerinde bi not: "sevgili damadım hayatımı kurtardın kayınvaliden". Sıra küçük damadı denemeye gelmiş. Ertesi gün yine denize girmiş. "Damadım boğuluyorum ne olur kurtar beni" demiş. Küçük damat "s.kt.r lan boğulursan boğul demiş. Kadında oracıkta boğulup ölmüş. Ertesi gün küçük damadın kapısının önünde bi ferrari üzerinde de bi not "Sevgili damadım hayatımı kurtardın kayınpederin."
Iki arkadas her pazar golf oynarlar. Bir Pazar gene golf oynamaya hazirlanirken bir adam gelir ve onlara katilmak istedigini soyler.
Elemanlar birbirine baktiktan sonra adamin teklifini kabul ederler.
Oyun ilerler ve elemanlar adama ne is yaptigini sorarlar. Adam:
- Ögrenmek istemezsiniz. Ben etikciyim. Tufek golf cantasinda. Nereye gitsem onu yanimda tasirim.Istersen bir goz at.
Biraz beklemeden sonra biri cesaretini toplayip cantaya bakar. Gercektende orada buyuk bir durbunu olan tufek vardir. Eleman heyecanlanir ve:
- Vaay! Suna bak. Eminim ki bu durbunle buradan bizim evi gorebilirim, der
Bir iki saniye baktiktan sonra :
- Evvet! Gorebiliyorum ! Hatta pencereden yatak odasini bile gorebiliyorum. Iste karim ... Dur bir dakika, ciplak! Yaninda da kapi komsum var, o da ciplak!
Bu adami bir anda yikar ve dusunmeden tetikciye donup:
- Bir atis icin kac para istiyorsun ?, der. Tetikci:
- Her tetigi cekisim icin 500 milyon.
Eleman:
- 500 milyon !!?? Cok para ama tamam. Senden iki atis istiyorum. Birincisi karimin agzina, cok dirdirlaniyor ve dayanamiyorum buna. Ikincisi ise komsumun penisine, guzel bir ders alsin!
Tetikci kabul eder, tufegi kaldirip evi nisanlar ve beklemeye baslar. 5 dakikalik bir beklemeden sonra dayanamayip neden ates etmedigini sorar. Tetikci:
- Biraz daha bekle.. Isi tek kursunda halletmek uzereyim.
oflular rusyaya savaş açarlar. savaşı haber alan temel "bu iş sapanlarla olmaz. bir meşe ağacını kesip gövdesinin içini oyun, rusyaya doğru çevirin, ağacın içini barutla doldurup fitili ateşleyin." diye akıl verir.
ve oflular temel'in dediklerini yaparlar.

tabi büyük bir patlama olur ve yaklaşık 100 oflu şehit olur.

bunun üzerine temel müjde verir oflulara;

-burda 100 kişi öldüyse rusya' nın anasını ağlattık.
Katolik okulunda yemek vaktinde elmaların olduğu masanın üzerinde bir yazı varmış.
"Lütfen 1 adet alınız Tanrı sizi gözetliyor"
Az ileride duran çikolatalı kurabiye masasına da öğrencilerden birisi bir not iliştirmiş.
"Alabildiğiniz kadar alın çünkü Tanrı elmaları gözetlemekle meşgul."
iki velet karar vermişler ki, bütün büyüklerin hayatlarında sakladığı en azından bir büyük sır var. Bir tanesi bu varsayımı denemeye kalkmış..
- "Anne ben her şeyi biliyorum." Annesi: - "Tamam anladım, al şu 1 milyonu babana hiçbir şey söyleme" demiş. Ufaklık çok memnun, babasına gitmiş: - "Baba ben her şeyi biliyorum!" Babası: - "Sus tamam, al şu 5 milyonu, annene hiçbir şey söyleme" demiş. Bizimki zevkten dört köşe, bütün büyüklere işleyen bir sistemi keşfetmenin keyfiyle... Ertesi sabah kapı çalınmış postacı gelmiş, ufaklık açmış kapıyı: - "Postacı amca ben artık her şeyi biliyorum." Postacı dizleri üzerine çöküp, kollarını iki yana açmış: - "Madem öyle gel bakalım baba sana bir sarılsın!"
beyaz gocmen kanada'nin ucsuz bucaksiz ormanlarinda bir kulube yapmis, kisa hazirlaniyordu. tam odun keserken bir kizilderili gecti.
"hey kizilderili", diye seslendi, "kis nasil olacak?"
"soguk" dedi kizilderili ve yoluna devam etti. yerlilerin doga bilgisine buyuk guven duyan gocmen epey endiselendi ve her ihtimale karsi daha fazla odun kesti.
aksam kizilderili tekrar gecerken "hey arkadas", diye beyaz gocmen bir kez daha seslendi. "kis gercekten cok mu soguk gececek?"
"cok hem de cok soguk", dedi kizilerili ve yoluna devam etti.
gocmen artik fena halde korkmustu. cilginlar gibi odun kesip istifledi. ertesi sabah kizilderili seslendi, gecerken:
"bu kis, insan oglunun yasayamayacagi kadar soguk olmak!"
"nereden biliyorsun?" diye nefes nefese butun gece odun durmadan odun kesip bitkin dusen gocmen sordu.
"eski bir kizilderili sozu var, beyaz adam cok odun kesmek, kis cok cok soguk olmak"
keyifli bir akşamdan sonra, karı koca yatağa girmişler. tv'de kim 500 milyar ister'i izleyip ışıkları kapatmışlar.
adamın geceyi henüz bitirmeye niyeti yok.. hafif hafif yanaşmış eşine.
'tatlım?' demiş.
'bu geceyi şöyle bir şenlendirmek ister misin?.
'olmaz...' demiş karısı. 'hadi uyuyalım artık.'
'emin misin?' demiş kocası.
'eminim, eminim' demiş kadın.
'bu son kararın mı?'diye ısrar etmiş adam.
'son kararım' demiş kadın.
'o zaman' demiş adam, 'bir arkadaşa telefon etme hakkımı kullanabilir miyim?..'
Tanrı dünyayı yarattığı zaman gelecekteki ulusların temsilcilerini yanına çağırmış her birine ikişer erdem vermiş... isviçrelilere; Düzenlilik ve Yasalara saygı... ingilizlere; Soğukkanlılık ve asalet... Japonlara; Çalışkanlık ve Sabır... italyanlara ; Neşe ve Romantizm... .... Fransızlara ; Şarap ve güzel y...emekler Türkler...e ; Zeka ve Dürüstlük ve Tayyip sevgisi .... Meleklerden biri bu dağıtımdan sonra Tanrı'ya sormuş: gayet hoş olmuş bu uyarlama.'Bütün uluslara ikişer erdem verdiniz ama Türklere üç tane'. 'Evet ama' demiş Tanrı 'sadece ikisini kullanabilecekler' Böylece; Bir Türk zeki ve Tayyipci olduğu zaman dürüst olmayacaktır... Bir Türk dürüst ve Tayyipci olduğu zaman zeki olmayacaktır... Bir Türk hem zeki hem de dürüst olduğu zaman Tayyip'ci olmayacaktır...

(bkz: Alıntı tabiki hımınıskim)
Genç adam sevgilisiyle birlikte kosa kosa eve gelmis:
--"Anneeee, babaaaa...Iste ...karsinizda dünyanin en güzel kizi ve biz evleniyoruz.!!!" demis.

Annesiyle babasi çok heyecanlanmislar. Hep birlikte yemek yenmis, derken babasi genç adami bir kenara çekmis, ve demis ki :
--"Bak oglum....Annenle ben 30 yildir evliyiz, o harika bir es ve harika bir annedir ama yatakta hiç bir zaman beni yeterince mutlu edemedi... Benim de baska kadinlarla birlikte olmaktan baska çarem yoktu... Bu yüzden, ne yazik ki gerçegi bilmelisin... Bu kizi taniyorum, annesini de.
Oglum bu kiz senin kardesin..."

Genç adam çok sasirmis çok da üzülmüs, ama tabii yapacak bir sey yok ve kizla ayrilmislar. Bir kaç ay sonra genç adam yine kizlarla görüsmeye baslamis, derken bir sene sonra yine yaninda güzel bir kizla eve gelmis ve:
--" Anneeee, babaaaaaa iste sonunda hayatimin kadinini buldum.Ve evlenme teklifimi kabul etti.!!" demis.Yine hep birlikte kahveler
içilmis,konusmalar tanismalar derken babasi yine genç adami bir kenara çekmis ve :
--"Oglum bunu söylemekten nefret ediyorum ama ben bu kizi da tanidim, onun annesiyle yillar önce beraber olmustum ve o da senin kardesin..." demis.Genç adam artik iyice yikilmis ve olanlari annesine anlatmaya karar vermis :
--"Anne. Iki kez sevgililerimi sizinle tanistirmaya eve getirdim,ve babam ikisinin de anneleriyle zamaninda isi pisirmis. Iki kizin da benim kardesim oldugunu söyledi... Bilmen gerektigini düsündüm..."

Annesi gülmüs:
--"Oglum sen onun sözlerini kafana takma, o senin gerçek baban degil.."
Dünyanın en kısa fıkrası : iki kız varmış sessizce oturuyolarmış
hoca'nın akşehir civarında yaptığı lobi çalışmaları nedeniyle çoğu eksik bilinen nasreddin hoca fıkralarının da dahil olduğu fıkralar grubudur. bir tanesinin orjinalini paylaşıyorum ki, devamlı laf sokulan komşunun da bazen olay yerini lafı gediğine koyarak terkettiği anlaşılsın.

nasreddin hoca göle maya çalıyormuş. bunu gören komşusu yanına gelmiş demiş ki:

+ ne yapıyorsun hoca?

— göle maya çalıyorum, demiş hoca.

adam şaşırıp kalmış:

+ tutar mı?

- ben de biliyorum tutmayacağım. ama ya tutarsa?

adam bunun üzerine dönmüş ve cevabı yapıştırmış:

+ o kadar yoğurdu napacan aq.
ADAM barda oturuyor. Önünde bir türlü içemediği içki bardağı, suratı asık... O sırada barın kapısı açılmış. iriyarı, külhanbeyi tavırlı bir adam, hiç soru sormadan adamın önündeki içki kadehini alıp başına dikmiş. Elinin tersiyle ağzını kuruladıktan sonra, ;Ne o, neden böyle surat asıyorsun, gemilerin mi battı diye sormuş. O da başlamış anlatmaya;

Sorma, çok talihsiz bir adamım. Sabah karımla kavga ettik, beni evden kovdu. O sinirle işe geç kaldım. Patronum zaten bahane arayıp duruyordu, beni işten attı.

işten çıktım, yolda yürürken araba çarptı. Eve gideyim, belki karımla barışırız dedim, eve gittim ve karımı başka bir erkekle yatakta yakaladım. Bu kadarı da artık fazla deyip, kendimi öldürmeye karar verdim.

Tabanca tutukluk yaptı. iple asmaya kalktım ip koptu.

Doğalgazla öleyim dedim, faturayı ödemediğim için gaz kesikti. Eczaneden fare zehri aldım, buraya geldim, içki bardağıma koydum.

Onu da geldin sen içtin. Oooff... Offff.
BU DA REFERANDUM FIKRASI OLSUN..!
Tayyip , Egemen e sorar :

- Egemen , biliyorsun ...Turgut ÖZAL ın büyük hizmetleri var Ülkeye , sence o mu daha büyük ben mi ?
- Efendim , tabiki siz büyüksünüz , zira rahmetli Demirel den çok korkardı , siz takmazsınız bile...

- Demirel dedin de Egemen , Demirel in de büyük hizmetleri var , sence ben mi büyüğüm Demirel mi ?
- Efendim , tabiki siz büyüksünüz , Demirel askerden çok korkardı , siz askerin anasını ağlattınız...

Egemen in coştuğunu gören Tayyip hızını alamamış :

- Peki Egemen , Hz.Ömer mi büyük ben mi ?
- Efendim , tabiki siz büyüksünüz , Hz. Ömer Allah tan korkardı , siz Allah tan da korkmazsınız...
Bir gün adamın biri telekız ile beş yüz dolara anlaşır.Ve geceyi beraber geçirirler.
Ancak sabah olup sıra parayı ödemeye gelince, adam cebinde yeteri kadar para olmadığını anlar.
Telekıza parası olmadığını,işyerine vardıktan
sonra parayı zarfla göndereceğini söyler.
Kız da kabul eder. Adam zarfın üzerine daire kirası yazacağını söyler.
Adam işyerine vardıktan sonra parayı hazırlarken aslında gecenin o kadar da iyi geçmediğini,
eğlenmediğini düşünür.Ve kadına beş yüz dolar yerine
ikiyüzelli dolar göndermeye karar verir.
zarfın üzerine daire kirası olduğunu
belirttikten sonra içine de söyle bir not iliştirir.
--"Hanımefendi size beşyüz yerine ikiyüzelli
dolar yolluyorum.
Çünkü ben; dairenizin daha önce hiç
kullanılmamış olduğunu düşünmüştüm,
ve dairenizin daha küçük olduğunu sanıyordum...
Ayrıca dairenizin ısıtma sistemini de hiç
beğenmedim.Daha sıcak olmasını bekliyordum"
Ve zarfı kurye ile yollar.
Kadın zarfı açtığında paranın eksik olduğunu ve
yanına bir not iliştirilmiş olduğunu görür.
Notu okuduğunda hemen cevap olarak sunu yazar.
--"Beyefendi böylesi güzel bir dairenin daha
önce kullanılmamış olabileceğini nasıl düşünürsünüz.
aslında daire hiç de büyük değil. Sizin
dairenin içini dolduracak kadar
eşyanız olmadığı için size büyük gözükmüş
olabilir.
Ayrıca ısıtma sistemi de iyidir ancak siz
ateşlemeyi beceremediyseniz ben
ne yapabilirim.
Not:Zaten siz uyurken daire depozitosu olan
1000 doları cebinizden ödünç almıştım.
Kira tam ödenmediğinde depozito ev sahibinde
kalır.iyi günler.
Teksaslı çiftçi barda bir kızla tanışmış, ona restorandaki en büyük bifteği ısmarlamış, daha sonra kızı odasına davet etmiş, o da tabii ki otelin en büyük odası.. Soyunurlarken " Biliyor musun?.." demiş kıza, " Ben Teksaslıyım.. Her şeyin en büyüğü bizdedir.." Kız gülümsemiş.. Beraber olduktan sonra "Sen de söyle bakalım.." demiş adam kızın yanağından bir makas alırken, "Sen Teksas'ın neresindensin?.."
Vezirler huzura çıkmışlar:
- Padişahım, hazinede para kalmadı.. Yeni vergilere ihtiyacımız var,
diyerekten.. .

Padişah, kavuğunun altından kafasını kaşımış,
...- Eeee! Ne vergisi koyalım? , demiş...

Vezirler:
- Köprülere adam koyalım, geçenden bir akçe alsınlar!

Padişah,
- Tamam, demiş.

Aradan bir süre geçtikten sonra sormuş vezirlerine:
- Nasıl, halk hayatından memnun mudur? Her hangi bir şikayet var mı?
- Hiç bir tepki yok Sultanım!
- iyi o zaman köprünün diğer tarafına da bir adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın!

Aradan bir süre geçmiş, Padişah tekrar sormuş vezirlerine:
- Var mı halinden şikâyet eden?
- Yok!

Halkının tepkisizliğine kızan Padişah, gürlemiş:
- Köprülerin ortasına da birer adam koyun, gelip geceni köprünün ortasında becersin!

Aradan birkaç gün geçmiş, halktan bir tepkinin olmamasına içerleyen Padişah, çağırmış vezirlerini,
-Halkı dinleyelim hele bir, demiş.

Gitmişler köye, Padişah sormuş:
- Halinizden memnun musunuz, var mı bir şikâyetiniz?
Ses yok.

Padişah tekrar :
-Ulan demiş, taş üstünde taş omuz üstünde baş komam!!! Var mı şikayeti olan hemen söylesin!

diye gürleyince arkalardan cılız bir ses duyulmuş:
- Şey padişahım, o köprünün ortasındaki adam var ya!..
- Eeee!, demiş Padişah bir umutla... Ne olmuş o köprünün ortasındaki adama???
- Aksamları çok kalabalık oluyor, sıra uzuyor, eve geç kalıyoruz, mümkünse bir adam daha koysanız.
Avukat hırsızlıkla suçlanan müvekkilini yaratıcı bir savunma ile hapisten kurtarmak istemektedir. Avukat Yargıca hitaben;
- "Müvekkilim, arabanın camından içeri sadece kolunu sokup çantayı almıştır. Müvekkilimin kolu, muvekkilimin bizzat kendisi değildir. Sadece bir kol tarafından işlenen bir suç icin niye bütün bir kişiyi cezalandırıyorsunuz." der...
Yargıç , gülümseyerek;
- "Peki o zaman aynı mantıkla gidiyorum ve müvekkilinizin kolunu 1 yıl hapse mahküm ediyorum. Müvekkiliniz isterse ona eşlik edebilir." der...
Müvekkil gülümser. Avukatın yardımıyla müvekkilin takma kolunu çıkartırlar ve dönüp giderler.
Adamın biri iş bulmak için istanbul'da işçi Bulma Kurumu'na müracaat etmiş.

- Evet bir iş var... demiş ilgili memur. Rus dans grubu birini arıyor.Tüm yapılacak iş kızların soyunmasına,giyinmesine yardım etmek, günde iki kez vücutlarını bebek yağı ile yağlamak, göğüslerinin ucuna parlak küçük yıldızlar yapıştırmak falan...

Sevinçten gözleri parlamış adamın;

- Ohhh çok iyi, hemen başlayabilirim, demiş.

- Tamam.. O zaman yarın sabah yedide Adapazarı'nda olabilir misiniz?

- Neden? iş Adapazarı'nda mı?

- Hayır, iş istanbul'da.. Fakat başvuru kuyruğunun sonu şu anda orada!