bugün

nurgül yeşilçay'a anlamadığım biçimde, en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandıran film.

Oyuncuların performansı, yönetmen tarafından belirlendiğinden, bu filmde tüm oyuncular, yönetmenin kötü yönetimine maruz kaldığı bellidir. Bu nedenle oyuncular, kendilerinden istenileni yapmıştır. Ama istenilen kötüdür.

Öyle ki, Nurgül yeşilçay'dan doğaçlama yapması istenmiş, ama başaramamıştır. Doğaçlama olan sahneler ile diyalogu yazılmış sahneler o kadar nettir ki, hemen anlaşılıyor. Bu nedenle yönetmen tarafından kötü yönetilmiş bir oyuncuya nasıl ödül verildiği de tartışmalıdır.

film ayrıca, ülkemin bir gecekondu mahallesinde, iki kadın karaktere lezbiyen ilişkileri var gibi dans ettirmiştir. Helal olsun. Azıcık gerçeklik lütfen.

konu neredeyse benzer biçimde zeki demirkubuz filmlerinde bir kaç defa işlenmiştir.

izmir'de çekildiği halde, izmir'li seyircilerin çekim yapılan yerler ile olayın olduğu yer ve yönler arasında kesinlikle saçma olan çekimleri çok rahat anlar.

örneğin,
1- erkek baş rol oyuncusu tabanca ile taksi de vurulur. taksi doğal olarak hastaneye gitmeye başlar. Ama bir bakıyoruz çekim yapılan yere, izmir metrosu bornova durağı ege üniversitesi hastanesi çıkışı. Ama araba nereye gidiyor, hastane girişinden uzağa, ege üniversitesi konservatuarı giriş yönüne. Lan taksici. hastane arkanda kaldı.

2- Yine bir şehir içi yolculuğu sırasında, araç bir yöne giderken, gazi bulvarında ileri geri gidiyor, bizim de taksinin sadece ileri gittiğini algılamamız isteniyor.

Bunlar ince ayrıntılar denirse, o zaman şu sorulabilir, taksim'e kadıköy'den çıkan bir sahneye siz ne derdiniz?

Kısaca, bir çok yönden zayıf kalmış bir filmdir. Oyuncuların tüm oyunculuk çabalarına rağmen.
eski türk filmlerinde rastlanan bir isimdir vicdan ve genelde saf temiz karakterde olurlardı.
(bkz: nerde o eski günler)
klasik bir türk filmi.

--spoiler--
en fazla dikkatimi çeken nokta bara teftişe giden maliye müfettişi, fişleri incelerken aydanur'a abayı yakar ve imam nikahı ile evlenir.
teklif sahnesi şöyle:

- benimle evlen!
+ (biraz düşünür ve başını yavaş yavaş sallarken...) oluuuurrrr.

sonra aydanur, tesettüre falan bürünür. evinin hanımı olur. derken kurban bayramında kocası memlekete gider.

hemen bağarsakları boşaltılan bir koyun... kahveye dalan deli dana. boğazı yara bere içinden inleyen bir boğa. fondan tekbir sesleri... bir çift minare. (bayram budur yani)

evde yalnız başına sıkılan aydanur hemen kapağı bara atar. bir de ne görsün mahmut orda.
kaçarken yakalanır ve uyuşturucu eşliğinde sevişme teklifini reddeder:
- vermeceğim lan sana. vermeeeeyeeeceğim.
+ senin gibi orospular zaten sadece sevenlere vermez.
- verrrrmiiiiyoooorummm.

ha bir de orda aydanur'un "yavaşşş. yerlee yaşşş" esprisi var ki basitlikte tersinden nirvana... sonra taksiye atılan hatun karanlık dehlizlere doğru götürülürken dışarıya mermi boşaltan mahmut'a:
aydanur- delikanlıysan bana sıksana lan!
mahmut- (ehiiimm öhümmmm halleri sonra...) delikanlı isen sen bana sık bakalım!
aydanur- (hissiz parmaklarla silahın tetiğine basar ve mahmut ölür.)(bön bakışlar)

komser- neden öldürdün?
aydanur- (dünyanın en mal silüeti halinde...) biiiillmemmmm.

yönetmen inceden inceye lezbiyen ilişki ve namus konularında duyarlı muhafazakar yapının modern toplum karşısındaki ahvalini ve dini bazı argümanların tü kakalığını vermeye çabalarken, canavar gibi oyunculara kuzucuk müamelesi yaptığının farkında mıdır acaba? ah nerdesin denizdeki balıklara altın atan patişah? senden akıllı gibi görünenlerden bu çektiğimiz ne? ne sanat kaldı ne eser zira...
--spoiler--
berbat bir kurguya sahip, kalitesiz türk filmi. tam bir abuk yeşilçam tragedyası, olmamış...
başrollerinde nurgül yeşilçay ve murat han'ın oynadığı, "neden, niçin,nasıl?" sorularıyla ve daha bir sürü anlamsızlıklarla sinemadan ayrılmanıza neden olan film. aklımdaki anlamsızlıkları bir bir sıralamak istiyorum ama önce herkesin izlemesini beklemeli.yoksa bir heyecanı kalmaz, değil mi?
(bkz: godfather filmi)
henüz izlemediğim ama hıncal uluç'un haftasonu bir programda çok kötü olduğuna dair eleştirdiği film.
berbat ötesi film. sesler kalitesiz. ayrıca oyuncuların diliyle dişinin arasında mır mır konuştukları gözden kaçmıyor. anlamsız sahneler hele filmi çekilmez bir hale getiriyor.
kimse kusura bakmasın ama hayatımda izlediğim filmler arasında en gereksiz ayrıntıyı bile gösteren bir film bu.

filmin konusu arkadaşının eşini ayartan kadın ve onun aşığının başından geçen maceralar. yani öyle olması varsayılmış.. ama böylesi kötü bir film nasıl çekilir? gerçekten berbat bir film. nurgül yeşilçay her zamanki gibi ağdalı oyunculuk, yapmacık tavırlar.. murat han mutluluktakiyle aynı.

filmde anlamadığım onlarca şey var. hangi birinden bahsedeyim bilemiyorum. mesela neden konuya hiçbir katkısı olmayan yan roller eklenmiş. kolu kopan adam ve karısının küçücük hikayesi filme ne kattı?

aydanur un çalıştığı yer zaten gösterilmişken bi kaç dakika sonra tekrar neden oraya gittik 3 saniyeliğine?

neden bütün sahne değişikliklerinde evler, batan güneş falan çekildi?

neden her fabrikaya döndüğümüzde sauron un gözü gibi ocağa odaklanıldı?

neden dakikalarca aydanur ve songülün aptalca gülüşünü izledik?

neden aydanur ve songülün tehlikeli yakınlaşmasına daha derinden bakılmadı?

neden filmin başında 3 dakikalık bir sahne gösterip 7 ay sonraya ışınlandık? ki o 3 dakika bize film konusunda hiçbir şey vermedi.

neden bu kadar kötü bir film çektiniz bay erden kıral?

neden bize böyle bir işkence yaşattınız?
fragmanı kendinden güzel olan film. fragmana aldanıp gitmeyin. aslında hiç gitmeyin. tvde yayınlanır seneye nasılsa. boşa para vermeyin.
kesinlikle gidilmemesi gereken iğrenç ötesi film . nurgül yeşilçey'ın nasıl ödül aldığı konusunda kafalarda soru işaretleri bırakan , henüz gitmiyenlere asla tavsiye etmediğim türk filmi. konusu nedir hala anlayamadım .
sapık ruhlu insanların konu edildiği bir film. sinemada bir kısım seyirci filmin yarısında çekip gitmişti.
senaryosunun hiç bir halta benzemediği,nurgül yeşilçay 'ın frikikleriyle ve sevişme sahneleriyle izleyici kafeslemeyi amaçlamış 5.sınıf türk filmi.az evvel de dediğim gibi senaryosu o denli kopuktur ki ...örneğin murat han'ın vucüt geliştirdiği sahneler,servis şoförünün işçi kızı taciz etmesi ve kocasınından kafa yemesi izleyicinin s.kinin hiç bi derdine derman olmadıgı gibi,konuyla da bi alakası yoktur.bunların yanı sıra nurgül yeşilaçay'ın striptiz barlarda gezip tozduğu maliyeci ile evlendikten sonra tesettüre girmesi de apayrı bir kel alakadır.velhasıl efendim,gidip izlemeye izlemek için para vermeye bile değmiycek berbatötesi bi filmdir vicdan.
kaybedilmemesi gereken yegane sey.
biraz olsun insanlık kırıntıları varsa cezası çok acıdır, çok ağırdır, yakar adamı.
insanın kendisine ait tarafsız mahkemesi.
(bkz: yavaşş)
(bkz: yerler yaşş)

Türkiye sinemasının son yıllarda girdiği bireysel hikaye anlatma çizgisindeki halkalardan biri. Kırsal kesimde, aynı fabrikada çalışan üç çocukluk arkadaşı.. ikisi evli, diğeri de erkeğin karısını aldattığı hatun. eşinin bu aldatmanın farkına varması iki kadını birbirine yaklaştırır. lezbiyenliğin etrafında dolaşan bir çizgide dostlukları tazelenirken, erkeğin vahşi cinayeti yollarını ayırır..

Beni en çok etkileyen sahne, kadınların geceleyin bir açık hava çay bahçesinde toplanıp mistik bir ayin gibi oynamalarıydı. Aydanur'un kırsal kesimde rastlanmayacak türde dekoltesi, kırsal kesim insanının uyuşturucu dolu sigara kullanması gibi gerçek hayatla uyuşmayan durumlar filmin inandırıcılığını azaltıyor ancak görüntülerin güzelliği bu hataları affettirir..

Nuri bilge ceylan ve zeki demirkubuz etkisi çok bariz olan bir film kıral'ın filmi. Türkiye sinemasında bireyin yalnızlığı, umutsuzluğu, iç hesaplaşmaları gibi son yılların favori temalarını bu filmde görmek mümkün. bu durum aynı zamanda toplumsal mevzulardan uzaklaşan ve sosyal yaraları önemsizleştiren bir çizgi. Tülin özenin ön plana çıkan oyunculuğu var, fabrikada çalışan kırsal kesim kadınının zıvanadan çıkmasını çok güzel verdi. murat hanın agresif stili ve nurgül yeşilçayın hafifmeşrep aydanur'u filmin tadını güçlendiriyor.

bana üçüncü sayfayı hatırlatan da bir film oldu. alt kesimden ve aynı şehirden üç kişinin trajik bir sona yuvarlanan yolları, bireyin kişisel boğulmuşluk hissi, o filmle bu film arasındaki paralel noktalar.
kopuk sahneler olsa da iç hesaplaşmayı çok güzel veren bir film. hayatın farkettirmeden insanı nerelere sürüklediği aşikar. annelerine benzememek miydi tek amaç sanki, aşk gelip oturunca da baş köşeye eli kolu bağlı kalmıyor insanın, durmadan işliyor.
nurgül yeşilçay dan nefret etmeme rağmen o acınası bakışları az da olsa "yazık be kadına" hissi uyandırıyor. tülin özen harikalar yaratmış. bu kadın daha çok filmde oynatılmalı ve hakkında konuşacak çok şeyimiz olmalı diye düşünüyorum.
insanın içini şişiren karanlık, avam bir hikaye güzel oyunculukların hatrına katlanılabilir. özellikle son araba sahnesindeki nurgül yeşilçay'ın yüz ifadesi harika... ilişkiler öylesine üstünkörü verilmiş, bir fotoğraftan içselleştirilmeye çalışılmış dolayısıyla havada kalmış kimse empati kuramamış -karakterlerin ve hikayenin geçtiği yerin avamlığına rağmen arkadaşlık ilişkisi düzgün verilse kişi kendini ana karakterin yerine koyabilirdi- gösterilen ve anlatılmaya çalışan çok farklı geliyor arkadaşlık ve aşk konusunda soru işaretleri dolanıyor bir yerde aydanur 'bir tek seninle yattım sen bana orospu muamelesi yaptın' diyor keşke biz aydanur'un o erdemini görseydik seyirci olarak o zaman son sahnede güzel bir tepki verirdik lakin seyircinin gördüğü aydanur resmen bir orospu. filmin reklamında çok kullanılan o türban sahnesi ne anlamsızdır öyle sanki araya eşarp reklamı serpiştirilmiş. neyse anlatmakla bitmez türk sineması hayalkırıklıklarından bir film güzel sahneleri dışında anılmaya, hatırlanmaya değmeyecek yazık olmuş emek...
her ne dense bana "kader" filmini hatirlatmi$tir.
ağızlarda sakız, zihinlerde folloş olmuş kavram.

bazıları için dinin yeni ikametgahıdır. havass, vicdan burjuvazinin yeni dinidir, der. haklılar, vicdansız ile dinsiz benzer kavramlar gibi duruyor. dinsize vicdansız diyorlarmış trinidad tonago yerlileri.-buna da inanırsın sen şimdi-

kavramlar ve kargaşalar isimli yeni eserime kapak arkası yazıyı da buldum, oh ne ala ne ala.
--spoiler--
kiremitle öldürme sahnesi çarpıcıdır. gerçekçi olmasa da hüzünlüdür.
--spoiler--
ölümden sonra kaçılmayacak ikinci şeydir. ama susturabilir.
son dönemde türk sinemasının çıkardığı en berbat film. dvd/vcd'sini almayın, kiralamayın diye diyorum. paranız boşa gitmesin.
2008 yapımı, senaryosu Raşit Çelikezer, yönetmeni Erden Kıral olan dram filmidir.

(bkz: nurgül yeşilçay)
(bkz: mustafa üstündağ)
(bkz: murat han)
(bkz: tulin özen)
(bkz: nazan kesan)'dan oluşan oyuncu kadrosuna sahip...

filmin konusu;

Küçük bir kasabada yaşayıp, emeğiyle varolmaya çalışan üç kişinin arasında geçen tutkulu ve karmaşa içeren acımasız bir aşk hikâyesi. Aydanur (Nurgül Yeşilçay) hayatın ona sunduklarıyla da pek yetinmiyor, ‘yırtmak’ istiyor. Mahmut ise (Murat Han) Aydanur ile karısı Songül (Tülin Özen) arasında kalıyor. Ama belli ki Aydanur ağır basıyor yüreğinde. ikisinin yolu böylece bir pavyonda kesişiyor. “Başımıza gelenler yaptığımız seçimlerden mi, yoksa kaderimiz yüzünden mi?”

Üçlü bir aşk üzerinden bir vicdanî hesaplaşmayı anlatıyor “Vicdan”…