bugün

sokak kapısı ile evin kapısının anahtarının aynı tipte olması,iki kapıdan birini açarken soktuğun anahtarın hep diğerinin anahtarı olması.
laptop bataryasının %5'e düştüğü uyarısını görmek, o panikle çantadan kabloyu çıkarmaya çalışmak, kabloyu prize taktığında artık her şey için çok geç olması.
arkadaşınla konuştuğun esnada sevgiline mesaj yazarken şey yerine sex yazıp onu iki saat açıklamaktır.
durağa giderken durakta bulunan otobüsü arkadan senin otobüsün zannedip koşmak ve ön kapıya gelince yanlış otobüs olduğunu görmek. sonra yolcuların sana bakması. utanmak falan.
göte don kaçması. *
halı sahaya normal spor ayakkabı ile gitmektir.
maçtan önce galatasaraylı arkadaşa mesaj atıp görüşeceğiz demek ve şok bir yenilgi sonucu telefonda cevapsız çağrıları görüp telefonu kapatmak. ne diyeceğim lan ben şimdi.
mesaj ışığının oldukça seyrek yandığı uludağ sözlük hesabında, mesaj ışığının yandığını görüp tam ışığa yöneltmişken okcuğu, elektriklerin kesilmesi.
çok koyuyor ya.
nerden mi biliyorum??
bingo!
yakın arkadaşa haftalarca leyla ile mecnun u anlatıp sonunda izlemesini sağlamak. nihayetinde arkadaşın diziyi beğenmemesi. diyecek söz bulamamak.
ama ismail abi...
erdal bakkal...
komik...
kem küm... deyip susmak.
Hani bazen beyaz yalancıklar üretmen gerekir ,karşındakini inandıracak beyazlıkta yalanlar bir film şeridi gibi gözünün önünden geçer normalde.ama karşındakinin arkadaşlık leveli fazlaysa bi an bulamazsın, o şerit durur.zaman yavaşlar.sonra inanılabilitesi düşük bi yalan cıkar ağzından.birbirinize bakarsınız ve inanmadığını anlamışındır...
göze fışkıran mandalin.*

edit: entrysini girerken bi daha fışkırması.*
deftere su, çay vb dökülmesi, kuruyunca defterin marul gibi olması.
asansörlü apartmanda 5. katta oturup biranın bittiğini fark etmek.
kolanın içine tek tek çiğdemin içini çıkarıp güzel bir kombinasyon için bin bir emekle uğraştıktan sonra abinin gelip tüm kolayı tek bir hamlede içmesi.
arayip sesini duymak istedigin kisinin, aradiginda mesgul olmasi umut sarikaya tipi mutsuzluk.
öss'ye ikinci kez hazırlanan bir gencin pazartesi günü kendini işsiz gibi hissetmesi.
Annenin perde takmanı istemesi. o kornişe tek tek perdeler takarken ki hüzün...
(bkz: taharet musluğunun yönünün değişmiş olması)
evde sigarayı balkondan sarkarak içmek ve içtiğinden hiç bişey anlamamak.
hani sen facebook'tan mesaj atmışsındır, cevap gelmemiştir ama bakarsın profil pikçırı değişmiştir. işte böyle bir şeydir bu mutsuzluk...
çocuk parkları gündüz çocukların, akşam sevgililerin, gece de tinercilerin, keşlerin mekanı oluyor ya; ben içerliyorum buna.
yılbaşı gecesi 22.00'de uyuyup 01.50'de uyanmak.

lan yılbaşı denilen olay 23.59-00.01 arasındaki ufak bir an zaten, onu kaçırırsan ne anlamı var. kafama sıçayım.

(bkz: o son birayı içmeyecektik)
tuvalette otururken kağıt rulonun elden düşmesi ve kapının dibine kadar açılarak yuvarlanması. akabinde "belki geri getiririm" niyetiyle asılmanız ama rulonun her seferinde kendi etrafında dönerek daha çok açılması. en sonunda vazgeçip kıçınız açıkta plastik tuvalet terlikleriyle paytak paytak yürüyerek kağıt ruloyu almaya gitmeniz.

ama bu olay başınıza geldikten sonra uzun bir süre insanların gözünde karizmatik görünme isteğiniz dibe vuruyor. o ördek yürüyüşü sahnesi zihninizde canlanıyor ve ermiş gibi aslında kim olduğunuzu bilip kendi iç dünyanızı keşfe çıkıyorsunuz bir bakıma.
internetten dizi izlerken senkronun kayması. Altyazıyı okuyup akılda tutup sonradan gelen görüntüyle kafada birleştirmeye çalışmak.
üzüm yerken kopardığın tanenin arkasında, salkım ile üzümün bağlantısını sağlayan o küçük parçanın da gelmesi.