bugün

ama canıtın buradan ayrılınca nereye gideceğini de bilemiyordu. çünkü zombiye dönüşen insanları da unutmamıştı.
canıtın hostes kızın bileğinden kavradığı gibi oradan hızla uzaklaştılar.
yaktıkları cılız ateşin başında biraz olsun dinlenmye, olanların stresinden uzaklaşmaya çalışıyorlardı.
Konuştukça kız yavşıyor; canıtın da kendisinin bile ilk kez duyduğu anılarını birbiri ardına sıralıyordu. Kızın ise canıtının anlattıklarıyla pek ilgilendiği söylenemezdi; gerçekte cılız ateşin canıtının yüzünde oluşturduğu muhteşem manzarayı seyrediyordu.
hayal dünyasından çıktı canıtın. olmazdı öyle bir şey. bunlar salakça düşüncelerdi. canıtının canı tuzlu fıstık çekti. gidip alsam mı diye düşündü.
Babasının 2 tlye aldığı şifalı bitkiler kitabından bu bitkiyi hatırlamıştı kız. Yenilebilir bir bitkiydi.
Sonra bunlar şakalaşırken denize düştüler.
Adada zehirli akrep ve yılanlar olduğundan hala haberleri yoktu. Yılanların bazıları su yılanıydı.
kendilerine geldiklerinde sudan çıkıp en yakındaki kasabaya gitmeye karar verdiler.
zenciler su yılanını sikip gittiler.
Gorunen o ki canitin zencilerle yasamaya alismisti. Madem oyle dediler neden birlikte takilmiyoruz? Her gerginc hikayede once en zencinin oldugunu bilen bir kertenkele "durun siz kardessiniz" dedi. Her ne kadar butunlugun minakonmus olsa da hayat bu degil miydi?
Canitinin gözü dönmüş " beni deli gibi sik anlıyor musun, deli gibi" dedi ve zencinin göz bebeği büyüdü.
Bu arada su yılanlarından ölü takliti yapmış biri sinsice oradan uzaklaştı.
yine boku çıkan romandır. toparlamaya çalıştıkça bokunu çıkaranlar dadanıyor.
azıcık eğlenceli vakit geçirelim, beyin fırtınasıyla nasıl bir hikaye ortaya çıkacak görelim diye uğraştıkça ortalığın amına koyuyorsunuz. aferin.

(bkz: çok sinirlendim sözlük)
yaralıydı deniz yılanı, ama durumu derhal diğerlerine haber vermesi gerekiyordu. Keza bu zencilerle su yılanları arasında binyıllardır sürmüş olan ateşkesin ihlali demekti.
Daha rahat hareket edebilmek için derisini attı deniz yılanı. deriyi orada bıraktı ve yola devam etti. Suda yaşaması için tasarlanmış olan vücudu, derisini de atmasıyla daha da hassas bir hal almış; her adımı onun için bir işkence haline gelmişti. Öyle ki; Zencilere olan kini hiç olmadığı kadar büyümüştü.
Kralı olanları duyduğunda yeni üretilmiş vibliatör başlı su yılanlarını adaya saldı.
bu su yılanları artık tüm adaya dehşet saçacaktı. ancak bu bir yılandı, söz geçirilemezdi. eninde sonunda kralın kapısına dayandılar. kralın artık sonu gelmişti.
(bkz: çırılçıplak uzuneşek oynamak)

(#21514587)
bu emrin üzerine olay mahallinde büyük bir arbede yaşandı. zaten zor durumda olan ekip, artık ne yapacağını bilemez bir halde idi.
olayların dehşeti içinde bir ayrıntı canıtının dikkatini çekmişti ; kabile reisi eneramoya benziyordu!
bunun üzerine "olamaz, olamaz!" tepkisi verdi canıtın. acısı bir kat daha artmıştı.
Kabile reisi aslında o kadar da aç olmadığını farketti. Ayrıca canıtına karşı da adını koyamadığı bir nefret uyanmıştı kendisinde.
reis pişmemis bu diyerek cehennem ateşi gibi yanan alevlerin arasina atmaya karar verdiler.
Ama olmazdı. Kabile reisi canıtından moral değerler bakımından üstün olduğunu ispat etmek istiyordu.
reis hepinizin amk diyerek uzaklaşti.

--spoiler--
amına kodunuz romanın
--spoiler--