bugün

akla ali şeriati'nin güzel esprisini getiren olgudur. şöyle der:

- bizim komünistler gider köylere, "ey ahali allah yoktur" der. sonra da bir araba dayak yiyip devlete sığınırlar!

aşağı yukarı böyle bir şeydi..
aslında türkiye'ye solun gelmedigini, türkiye'de de kendini solcu diye tanımlayanların artistik harektlerde bulundugunu, solun üniversitelerde yılın modasını yansıttıgını bilen köylüdür. solcuymuş kendi kardeşiyle kavga eden yeri geldiginde öldürenden solcu mu olur.
(bkz: sol ne arar la türkiyede).
türk köylusu ne sağa bakar ne de sola. türk köylusu havaya bakar yağmur bulutları var mı diye. hergün değer kaybeden mahsülünü satıp borçlarını ödemeye çalışır. sizin sağınız solunuz koylunun pek de sikinde değil.
köylüyü sadece tarlasını ve mahsulünü düşünen tek boyutlu bir varlık olarak görenlerin anlaması beklenmeyen durumdur. hiç değerleri yoktur sanki bu köylülerin, hiç inançları yoktur sanki!

kazancakis'in bir romanında geçen şu söz geldi aklıma:

- ne kafa, ancak duvar kırmaya yarar!
din,vatan,millet,sakarya şiarlarına kolayca inanılıp feodal sistemi gayri resmi olarak uygulanmasını kavrayamamış emekçilerin durumudur.suç birazda soldadır,en uzak köye dahi gidilip görülmelidir,halk bilgilendirilmelidir.sol kesimin dinsiz yada türk düşmanıdır yaftalarını akıllarından silmek gerekir.bunuda sol kesim yapabilir sadece.
daha yoğun yaşarlar. tarihsel olayların, ya da türk efsanelerinin daha cok köylerde, ya da yörenin civarında gecmesindendir..helal olsundur.

sağ partililerin sömüren bir yanı olduğunu düşünen aklını siktiklerim, sorsam sömürücü bir hareketi söyle diye yarak yemiş tavuk gibi kalır. zira basma kalıp konuşuyor.
durumu bir de köylü tarafından değil de partiler tarafından irdelemek lazımdır. köylünün nesine hangi partiler ne kadar hitap ediyor / edebiliyor..?
mal değil lan köylü. cidden...
hele bir sor; o ne olduğunu biliyor mu?

bir koluna imam yapışmış ötekine öğretmen, çarmıha gerilmiş isa misali. ağa ise arkadan topuğuna indireceği bir tırpanla kucağına oturtmanın derdinde. tarım reformu-toprak reformu derken seneler-seneleri kovalamış. pekiyi! değişen ne? koca bir hiç.

nazım hikmet'in dillendirdiği üzre;

''Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
- demeğe de dilim varmıyor ama -
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!''
bu köylü 8 senedir mi dinci, müslüman vs. oldu. ecevit'i, özal'ı, demirel'i, çiller'i seçenler sicilya köylüleri miydi? 8 senelik akp zihniyeti mi yosunlaşmış? 40 senede zor gönderdiğimiz demirel zihniyeti neydi o zaman? türk köylüsü dindarmış o yüzden akp'ye oy veriyormuş. bir çok köyde düğünlerde içki içilir bu ülkede. merak etme körü körüne de olsa, köylünün senden benden bir farkı yok ideoloji olarak. bilinçlisi de var, bilinçsizi de. tıpkı şehirlerde olduğu gibi.
klasik chp zihniyetidir. kendileri hariç herkesi köylü olarak nitelendirmeyi sever bu salaklar. köylü milletin efendisi olduğuna göre itaat edeceksin, hakaret değil.
türkiye'de köylü siyasete işçiden daha fazla yön vermiştir.