bugün

tavla pullarının dümdüz dizili olması. Oynayamıyorum sözlük öyle olmayınca. Tam krizlik yani.
her ayna olan yerde aynanin karsisina oturmaya calisiyorum.
acmadigim nargileyi icmiyorum.
haziran ayina kadar montumu cikarmiyorum.
Çamaşır asarken çamaşırlar simetrik durmalı.
beyaz çorap. tahammül sınırlarımı zorlar beyaz çorap giyen arkadaşım evimde ise ya çıkarmasını yada evden gitmesini söylerim.
- misafir gittiğim yerde tuvalete gitmemek. (#15538533)
- bilmediğim kaynaktan yararlanmamak. (#8561530)
- kır düğünlerinde halay trafiğine yakalanma korkusu (#14739970)
- düğünlerin kendisi (#15637962)
Ellerimin buruşmasına tahammül edemem.
paranoya olmaktır.
erik ya da kiraz yiyorsam ağzıma son attığımın çekirdeğini ağzımın içinde tutuyorum. iki saat üç saat... hatta daha fazla süre çevirip duruyorum. ağzımda unutup uyuduğum bile oluyor.

bu nasıl bi saçmalıktır benim çocukluğumda ne gibi travmalar var hiç bilmiyorum.
Kadıköy vapurundayken simitle martıyı kafasından vurmaya çalışmak ve vuramayınca denize bakıp hüzünlenmek.
çocukken yeşile takıntım vardı. kıyafetlerim falan olabildiğince her şeyim yeşildi. çok şükür atlattım dostlar.
açılan her başlıkta mantık aramak.
arabada çizik bulunmaması ve bana ait herhangi bir sayıyı matematik işlemleriyle 16 yı bulma takıntısı.
açık dolaplar.
açmadığım nargileyi içmem.
Ters duran ayakkabı ve terlikleri görür görmez düzeltmek.
televizyonu kanald yi açıp kapatma takıntısı. başka kanal açıkken kapatmıyorum. *
(bkz: Saç)
(bkz: giyim)

Bu ikisinden biri iyi görünmesse, o günüm rezil olur.
piyango bileti satan adamların yanından geçerken tezgaha bakamıyorum. çünkü kazı-kazan kartlarından yamuk duran birini gördüğüm an satın almak zorunda olduğumu hissediyorum. üstelik simetri hastalığım da yok. ama yamuk durması bir işaret ve belki büyük ikramiye gibi geliyor sanırım. efendim? ha yok hayır bir şey kullanmıyorum.
nerde olursam olayım (ev, iş, cafe vb.) farketmez masadan kalktığımda bir şey unutmuşum hissiyle bi kaç kez dönüp masaya bakmak.
sigarayı her içime çekişten sonra külünü dökmek. kendimi durduramıyorum. kül dökülmeyecek derecede az olsa bile sigara kafasını vururum.
sabahları topuklu ayakkabı giymemek ,
yine sabahları araba kullanmamak *
ev veya iş farketmez toz dahi olsa oturamamak ve illa temizlenmesini beklemek,
duş perdesi olan banyoda duş alamamak.
iskambil kağıtlarını yatmadan önce sürekli karıştırırım.
- odamın toplu olmasından hoşlanmam.

- okuduğum kitabı yarım bırakarak başka bir kitabı okumaya başlamam.

- ajandalarımı kirletmemek için yazı yazmam, bu sayede ajanda koleksiyonum olacak gibi duruyor.

- psikolojik bakımdan çok çabuk etkilenirim, enerji içeceğini votka diye düşünüp içersem sarhoş olduğumu hissediyorum.

- televizyonu açmadan uyuyamıyorum.

- her gece yatmadan önce yatağımın başucunda su bulunduruyorum.

- gün doğumuna yakın bir saatte kalktığımda mutlaka gün doğumunu izleyip tekrardan yatıyorum.
bir çok takıntım olmasına rağmen bariz bugün görmüş olduğum kendimi bile şaşırttı.
çocukluğumdan beri elime, koluma ya da bacaklarıma yazı yazıp bişeyler karalamayı severim.
tabi bu evdeyken olması sorun değil. bugün otobüste yorgun argın eve dönerken aklıma bir söz geldi. yazmazsam unutacağımı biliyorum. kalemi aldım aranıyorum yazacak bir yer.
piiii... sağ bacağıma yazmışım semboller yapmışım bir de unutmuşum... daha da kötüsü şort giydiğim için yürüyen bilboard işlevi görüyorum anasını satim..
o telaşla tükürük bezelerine dayandım zar zor sildim bacağımdaki zımbırtıları. neyse ki bu olay yaşanırken söz aklımda tam kaldı.

söz mü?
hafızam kayıp bürosu gibi; onun unuttuğu anıların hepsi sahipsizce duruyor.

böyle değildi daha afilliydi sanki lan.
duştan çıkınca mutlaka nescafe içmek varsa sigarada olur.