bugün

yazmanın, yazı yazmanın, düşünce yazmanın daha iyi olduğunu, ya da kendimin bunu daha iyi başarabildiğini söylemiştim. konuşmaya göre öyle evet. ama şunu anladığımı anladım. konuşmak, konuşabilmek, herkesle değil ama iletişim kurabilmek, kurdukça tanımak hem karşındakini, hem kendini böylece tanımak daha farkındalık yaratıyormuş. şöyle ki. ben çok sustukça, konuşmadıkça hayal kuramıyorum. tam tersine konuşabildikçe hayal kurabiliyorum. bazen kendi kendime ve çoğu zaman da dost, arkadaş, aile ile falan. çoğu zaman derken, konuşmayı seven, çok da iyi konuşan biri değilim. aslında demek istediğim konuşmak da değil. demek istediğim, esasında iletişim. bu iletişim çağı da iletişim tam kaybolurken aklıma geldi. kaybolacak bence maalesef. çünkü her şeyin sosyal medyadan, sanaldan döndüğü bir evre, belki çocuklarımız, hatta çocuklarımızın değil torunlarımızın göreceği daha da ileri evre de biz göremeyeceğiz ama, birinci hayat ile ikinci hayat diye bir şey olacak sanki. gerçek ve sanal. torunlarımız belki de şöyle diyecek, " bak ben ikinci hayat da şunları yaşıyorum, kıymetini bil birinci hayatın" falan gibi. birinci ve ikinci hayat dediğime bakmayın. belki de adı başka olacak. ama başka bir yere gidiyoruz sanki. esiri altına aldığı o kadar çok etken var ki günümüz çevrenin maalesef. konu bayağı bayağı çok dağıldı biliyorum ama bunları söylemek istedim.
içinde şu an var olduğum hayatın bir kaç öznesi hariç keşke birçoğunu bir hayvanın derisini yüzer gibi kesip çıkartsam hayatımdan.

Ve sabah aynı güneş aynı iklim ama başka bir şehirde yepyeni bir güne uyansam yepyeni heyecanlarla.

insanlar o kadar kötü ki artık akıl sınırlarımı zorluyorlar.
Söylemek istediklerimi kendime söylüyorum artık. insanlar harfleri bile haketmiyor.
ilgi manyağı olmak için önce birinden ilgi görmek gerekir. ilgi göstermiyorsan senin ilginin manyağı olamam, basit bir matematik.
Eskiden yazan zeki trolleri özlüyorum...
demir olsam çürürdüm, toprak oldum dayandım.
ilk sevgilim dediğim adam, en güzel olabilecek günlerimin içine eden, beni kendi istekleri için istemediğim şeyler yapmaya zorlayan, tehdit eden, tüm bunlardan kurtulup ona sen bir şerefsizsin dediğim için beni dövmeye kalkan insan şu an beni aldattığı kişiyle evleniyor. Tüm ailem düğününde oynuyor. Bitsin artık şu gün.
Bugün evlenmek üzere olan bir ablanın yeni evine gittim. Durumları çok iyi olmadığı için bir iki eşyayı alıp kalanı oradan buradan toplayarak çıkarmışlar hala aramaya da devam ama o yeni ev heyecanına çok özendim ya. Sadece sana ait ev hissini özledim doğrusu. Her şeyini yönettiğin, sen yapmadan kağıdın oynamadığı her şeye hakim olduğun o ev düzeni efsane bir şeydi. Elimden geçip gitmesi üzücü oldu. Kendimi iki adımlık bir odada buldum sonunda. Sevimsiz küçük de bir yatak, sıkış tepiş eşyalar... Sonumun böyle olması çok üzüyor beni dilerim çabuk kurtulurum.
Sorunlarımla yüzleşmek yerine yemek yiyorum.
Bir kafa dağıtmalık web sitesi arıyorum, chat mı olur artık konferans mı olur bilmiyorum. Çok yalnızım.
Fala inanmam ama geçen gittiğim mekanda kadın bana bir şeyler söyledi.Gönlümde biri var ama benden uzak hoş bende umudumu yitirdim,çünkü rezil bir hayatı bana tercih etti belki de hayırlı değil.Hayat falla yaşanmaz ama yine de güzel şeyler söylediği için mutlu oldum.Tabiiki inançla dua edeceğim.Umarım herkesin gönlünden geçen güzellikler misliyle önüne gelir.Güzel dileyelim güzel olsun her şey.
Neden insanlar bu kadar kötü kalpli anlamıyorum.Bana maske takıyorsun sahtesin diyen insanoğlu dön bir aynada kendine bak.Bunları söylerken aslında kendini anlattığının farkında değilsin.Kendine güvenen insan zaten böyle davranmaz,korkak gibi kaçıp gitmez.Allah akıl fikir versin.Sadece yitirdiğim zamana üzülüyorum.Kalbimin sesini dinleyip yine zarar gördüm.insanlara güvenmemek gerek.Kalbim temiz demekle kimse de temiz olmuyor.Yaşadığın hayat belli,şeytanın yolundan gitmeye devam et.Allah bir gün umarım hak yoluna getirir seni.
Çok yıpranıyorum. Hissediyorum bunu. Hayal kurarken çekinmeye başlıyorum artık. Düşüncelerimin ve sorumluluklarımın ağırlığı altında eziliyorum. Hepsinin arasında sıkışmışım. Nefes alamıyorum.

Güzel günler yakın mıdır?
Ortak arkadaşımızdan dedikoduvari bir haber geldi. Pişmanmış. Aradan 5 ay geçtikten sonra pişman olduğunu itiraf etmiş.
Kendime söylediğim yalanlarımın hepsi boşa gitti. Kaset başa sardı.
Ne bok yiyeceğimi bilmiyorum. Arasam, mesaj falan atsam olmaz çünkü kendime yediremiyorum. Çok kötü zamanlar geçirdim ve şimdi bunu silip atmak istemiyorum. Bilmiyorum.
Zamanın insana neler yapabileceğini görmek için illâ yaşlanmış olmanıza gerek yoktur. iyi bir gözlem yeteneği; okuyacak bir satırınız, dinleyecek bir sözünüz olmasa da size bunun bilgisini sağlayabilir.

Burada asıl mühim olan sizin bu bilgiyi isteyip istemediğinizdir.

Sahi zamanın insanlığa neler yaptığını bilmek istemenin zamanı gelmedi mi?
Meselâ ak ile karanın ne demek olduğunu bilmediğiniz halde karanın ölümünü emretmekte ne demektir?
bunu bilmek istemez misiniz?
Adalet kimdir?
Yargı nasıldır?
Suçlu ne içindir?
Sağır nerededir?
Âmâ ne zamandır?
işte bunlar Düzenin mihenk taşları. Bunları en iyi zaman belirler.

Zamanın beş harfini insanlık doğurdu peki düzenin bu beş taşını da insanlık mı doğurdu?
Hiç canından can kopmuş mudur?
Kim bilir belki kan kaybından ölmüş müdür?

ps: bu yazı "bülbülü öldürmek" romanından esinlenerek yazılmıştır.
midem bulanıyor.
yaptığım hiçbir iş tam değil. eksikliğimi bırak; o kadar isteksiz, o kadar boşuna yaşıyorum ki. kendimden korkuyorum bazen. ölüm dilemeyi dilime bu kadar yakıştırdığım için korkuyorum. ölümden değil, yaşadıkça girdiğim hâlden korkuyorum.
dışarıya bir şey belli etmeden yaşamaktan sıkıldım. kendimi sevdirmeye çalışmaktan, iyi olduğumu düşünen insanlardan, kusurlarımı bulup "ya işte çok şu, bu" diyip tiksinilmekten sıkıldım. kusurlarla herkesi kabul ederken kabul görmemekten sıkıldım. tırnaklarımla bacaklarımı parçalamak isterken insanlara "sevelim sevilelim ihihihi" pembeliğimi göstermekten de sıkıldım. o pembeliğin içi çıktı kanamaktan. kirlendi ve temizlenmiyor. temizlenmesin. hissetmek istemiyorum. sevmeyelim kimseyi. güvenmeyelim. sırtımızda kimse kambur olmasın. dönüşlerini beklemeyelim, muhtaç hissetmeyelim.
"lütfen yardım et" dediğimde yüzüme bakılmamasından sıkıldım. elimin tutulmaması çok acı. kimse beni toparlamak zorunda değil. bunu bekleyemem ama toparlamak istemiyorlarsa güvendirmeyeceklerdi kendilerine. ben burdayım demeyeceklerdi. yaparız ederiz o sktiğimin derslerini geçeriz başarırız yetişiriz demeyeceklerdi. kendi kendime boğuluyordum ne güzel. umut ettirmeyeceklerdi.
geride kalmaktan sıkıldım. birilerine yetişmeye çalışmaktan da. arkalarına dönüp kahkahalarla bana bakmalarından sıkıldım. utanıyorum.
midem bulanıyor.
buraya kusmayı uygun buldum.
eşini seven gece, işini seven sabah duş alır.
Bugün benim doğum günüm. Otuzlarında sözlük teyzesi olmama son bir yıl kaldı, ufaktan yer açın *.
Mutlu olmak için de üzülmek için de minicik bir sebep yetiyor bana. Vallahi de yoruldum bu duygusal koşturmacalarımdan.
bugün açılan 24-27 temmuz 2019 arası, sapkın başlık ve entrylere tepki amaçlı entry girmeme eylem hareketini doğru bulduğumu yazsam da, aslında çözümünün entry girmeme olmadığını tekrar düşündüm. entry girmemenin çözüm olmayacağını anlama nedenim, meydanı boş bırakmak anlamında değil. burayı çok ciddiye almak veya almamak anlamında tartışma da değil. o yazılan acayip şeylerin düşünce özgürlüğü anlamında değerlendirmek de değil. hiç değil hele ki. ne peki derseniz. her nekadar zor olacak olsa da sizi rahatsız eden şeyleri yok olarak görüp, burayı kendi çerçevenizde değerlendirmek. yani bazı şeyleri kaale almamak. ben burada iki satır duygularımı, düşüncelerimi başka şeylerin dışına çıkmadan olduğu gibi kendimce dökerken, rahatsızlık derecesinde açılan şeyleri görmemek ve tepki adına üç günlük de olsa yazmamaktan vazgeçtim. çünkü yazmayarak, daha sonrasında durum değişmeyecek. mühim olan değişmemesi değil eylemdi derseniz eyvallah derim. ki bunu bende dedim. ama sonrasında düşündüm ki değmez. burada yer almayı, o yazılanlar olsun veya olmasın diye yer almadık elbette ki. olmasın diye de gitmeye gerek yok.
öylesine programlanmış bir beyin var. daha nasıl savuşturulur bu kahpe varoluş!
Biraz önce salonda 5-10 tane hırda üst üste duruyordu, tekmeyi bi koydum etraf yoğurt oldu. Acil yurt dışına kaçmam lazım.
gelen geçen bir yerden vurup psikolojimin içinden geçiyor nefes almam neden bu kadar battı bu insanlara?
Yine uyuyamadım ve sabah oldu.
Hayat gerçekten çok garip, yaşanması imkansız olan, belki birine aynı durumu sunup “ne olurdu?” diye sorulsa “kavga,kıyamet kopar” cevabını alacağım bir olay ama ben güzel dileklerde bulundum. Hiç tanımıyorum ama kalbinin temiz olduğunu biliyorum.