bugün

işerken deliği tutturamazsam kendimi başarısız sayarım.
simetri hastalığım var.
dolmuşa tek başına binememek. otobüse binince sanki herkes bana bakıyormuş gibi hissetmek rahatsız olmak.
Takılarla uyuyamamak. Küpeler, bilezikler, kolyeler...
*bir elim ıslaksa mutlaka diğeri de ıslanmalı
*simetri hastalığım var.
*yatağıma kimseyi yatırmam, oturtmam bile.
*bir yanaktan öpüyorsam birini mutlaka diğerinden de öperim. dul kalmasın diye.***
hava kararınca gözlerimi açamıyorum.
anket görünce dayanamıyorum, dolduruyorum. yoksa en kötü kabuslarımda kafama gökten anket yağıyor.
(bkz: pek bişi yok)
gördüğüm her tabelayı okurum okuyamadığım olursa geri döner okurum bununla kalsam yine iyi hem düzden hem tersten okurum kaç tane renk kullanılmış ona bakarım meslek icabı olsa gerek.
yemek ile içecekte son lokma ve son yudumu aynı ana denk getirmek.
annem veya en küçük kardeşim eğer akşam eve geldiğimde çekyatta hiçbir iş yapmadan oturuyorlarsa hemen otomatikman sırtım kaşınmaya başlıyor ve kendimi bi güzel kaşıttırıyorum. işlem bitince kötek yiyorum.
uzuvlarıma 3er kere dokunuyorum. 3leme takıntım var. mesela burnuma 3 kere dokunurum. elim bir yere çarparsa gider 2 kere daha çarparım. zor tabi ama bununla yaşamaya alıştım. en zoruda otobüste fordculardan 2 kere daha çarpmasını istemek oluyor***.
Un, nişasta ve pudra şekerine dokunamıyorum, dokunana bakamıyorum.

Yanımda çekirdek çitlenmesine, ağız şapırdatılmasına, sakız çiğnenmesine tahammül edemiyorum.

Eve girdiğimde mütemadiyen herşeyden önce bilgisayarımı açıyorum, ayakkabımı bile daha sonra çıkarıyorum.

Eski sevgilimin bana dönmesini istersem küçük bir kağıda defalarca adını yazıp, cüzdanımda taşıyorum. ve bunun işe yaradığına inanıyorum! gülmeyin ya. düşünce gücü diye birşey var.

Tavla oynarken mütemadiyen koyu renk pulları seçiyorum, yoksa kesinlikle kaybedeceğimi düşünüyorum.

Cidden çok tuhaflarmış, yazınca farkettim.
karşımda birisi ağlarsa kendimi tutamaz çok fena gülerim, sırf bu nedenle cenazelere gidemem.
midye gördüğüm anda kaşınırım.
hiçbir şey simetrik olmamalı, çıldırıyorum resmen.
gündüz uyumayı gece uyanık kalmayı severim.
dört beş tane hapı aynı anda içerim.
(bkz: yalan değil gerçek)
yalnızlığına bi isim vermek. Yalnız kaldığında da onla takılmak.
bir kelime veya cümle söylediğim ya da duyduğum zaman önüme hemen sağda ve solda olmak üzere iki adet kare şekil gelir. bu kelimeleri sağ karenin bir köşesinden hecelemeye başlarım. sol karedeki en son köşeyle beraber sekiz hece yapar. sürekli bu sekiz heceyi tamamlamaya çalışırım. atıyorum; eğer toplam 13 hece varsa, sağdaki karenin dördüncü köşesinden başlarım, ikinci turun sonunda soldaki karenin en son köşesinde heceler biter. ya da toplam altı hece varsa, üçüncü köşeden başlarım, yine son olarak sekiz heceyi tamamlarım.
birisiyle konuşurken önce içten sonra dıştan cevap vermek.
şeftali, kayısı, taze fasulye gibi tüycüklü meyve ve sebzelere dokunamam.
suyla uğraştığımda burnum kaşınır.
saatimi sık sık çıkarır takarım.
yıllardır aynı cep telefonu melodisini kullanıyorum. (çeçen marşı)
-çayı asla dibine kadar içememek, mutlaka dibinde bırakmak.
-kahveyi dibine kadar içmek, eğer bitmeden -bitmesinden kastım kahvenin kalan kısmından bardağın dibi görünse bile, yani o kadar az kalmış olsA dahi- biri önümden alırsa "pardon kahvemi neden aldınız?" demek
-çok sinirlendiğimde, üzüldüğümde, kızdığımda, yani herhangi bir duyguyu çok yoğum yaşadığımda asla çığlık atamamak, bağıramamak.
-tırnaklarımı yemek. bunun üstüne acı oje alıp sürmek. sonra acı ojenin tadının aslında o kadar da kötü olmadığını farkedip o şekilde tırnaklarımı yemek.
-bir kitap bitirdiğimde eğer o kitabın hiçbir yerinin altını çizmediysem kitabı tekrar okumak, tekrar okumak.
çok severek aldığım bir kıyafeti başkasında görünce hevesim kaçıyor, giymiyorum bir daha.
derli toplu bir ortamda yaşayamam.
merdiven çıkarken basamakları saymak. *
kalori sayma takıntısı. **
şimdi değil de küçükken var olan bir takıntım: biri beni kucağına alıp döndürdüğünde kaç tur döndüysem bir o kadar da ters yöne dönerdim.
*bir yer ıslaksa pistir zannedilmesi ( banyoyu yeni temizlediğimde dahi giremem banyoya, kurumasını beklerim )
*yeni silinmiş yerlere basmamda bastırmamda ( ayak izi oluyor arkadaşım, ne halt edeceksen 5 dakka sonraya ertele )
*elde yıkanmış birşey yeterince temiz değildir ( narin kazaklar dahi makinada yıkanır tarafımca )
*evi toplamadan dışarı çıkmam ( eve hep misafirle birlikte gelme ihtimali akla gelir )
*yerde görülen saç beni benden alır ( bütün ev süpürülür )
*telefonsuz çıkmam abi ( bakkala bile telefonsuz gitmem iletişmem lazım insanlarla )
*her gece telefonumu şarja takarım ( pilin içine ettiğimi biliyorum ancak deprem zamanlarından kalma bi alışkanlık... *yukarıdaki madde ile birlikte geçerlidir )
*yolda yürürken çizgilere basmamak ( penguenlerden beter eder adamı, yürümekten soğutur )

evet sanırım ben temizlik hastası biriyim

haa her ne kadar temizlik hastası da olsam, evin en uç kısmında kalan ebebeyn yatak odasına gitmez elim, temizlemem oraları... birde davlumbazın üstü. nedenini bilmiyorum sözlük