bugün

yine yağmur yağıyor
avuçlarımda gözyaşları...
ellerim titriyor,
beklerken o aşkı...

suskun cümleler kadar gürültülü,
bir şiir gibi, hüzünlü!
ellerin kadar sıcak,
ellerin kadar uzak...
bir aşk... gerçek aşk...

ama ben hep oradayım
aşk kadar sıcak gözyaşlarım,
senin kadar soğuk taşlara düştüğünde bile
tüm kalbimle, yanındayım...
bizi bu gecelerde tutsak ettiler,
tecavüze uğramış her kadın
bedeni ve her geri dönüş
gibi isyan ettik

söylediklerimiz sadace tatlı sözlerdi
tatlının tadını bilmezdik oysa
tükettik ister istemez
tüketmeyide öğrendik
sankiler kaldı şimdi
oysa gereği yok
gereği yok inanmanın

ve de gül kokusunun

kokuların da anlamını bilmeyiz biz
seviyoruz deriz
çok da severiz hani
sevmeyide bilmiyoruz
sevilmeden büyüyoruz
ve sevdik diyoruz

sanmıyorum...

anımsıyoruz geçen günleri
yıkılanları, tek kazancımız ve bildiklerimiz bunlardır
yıkılanları, harabeleri biliriz
türkü söylemeyi bir de
türküler güzel
sözleri de öyle
sen de güzelsin ama neden bu kadar çirkisin
ne güzelliği ne de çirkinliği biliyorsun
ikisi olmayıda beceremiyorsun,

oysa çok güzelsin toplamasana saçlarını...
bir lise* ingilizce dersi. hayattan baymışız ve hoca nedense yaşadığımız şehirle ilgili bir şiir yazmamızı istemiş. ders filan yapmıyoruz, şiir de zorunlu değil, şiir yarışması mı ne olacakmış. 11 fena'dan çıkan harika şiir.
dikkat ederseniz akrostiştir efendim.

istinye is sunny,
sultanahmet is funny.
tarabya is far away,
alibeyköy is further.
nişantaşı is gay,
but in a happy way.
uskudar is our sweet home,
life is istanbul..

shakespeare dönemi ingilizcesinde gay kelimesinin mutluluk anlamına geldiğini hatırlatmak isterim.
Bir Deli Sevda

Sıradağlar selam eder gitmek üzere olan kızıl güneşe...
Her adımım yalnızlığa gider şimdiden sonra, ayrılığa...
Cebimde bir avuç sevda, boynumda günahlarım yüklüce...
Hasret kokuları şimdiden sardı, gurbet yağmurları başımda...

Bir deli sevdadır alıp getiren beni buralara...
Savurur beni rüzgar gibi, sevdiğimden uzaklara...
Yalvarsa anlar mı acaba, bakar mı garip seyyahın gözyaşlarına...
Yoksa umutsuzlar girdabına onu da alır mı döne dolana...

okuzcan
çare varken çaresizdim
oysa çarem
sendin...
bir damla sevgiydi
bir damla umuttu gözlerinde görmeye hevesim...

nasıl bir aşktı bu nasıl..
kana bulandım dikenlerinden...
yarım kaldı sözler...
dilim tutuldu...
kalbim kekeme kaldı bu gidişe...

biliyordum gideceğini dese de dilim
konduramadım bize işte...
acımı şarkılarda dindirmeye çalışsam da
şarkılar değildi,
biliyordum sendin yakan kalbimi..

umut yoktu bize...
hayata dair ne kadar umut varsa tükettik biz bu sevgide..
tükettik tüm kelimeleri...
bizi tükettik...

her hüzzam taksimde batırdım dikenleri yüreğime...
bilerek kanattım bilerek...
hüzünvari bulutlar gölgeledim
yağmur ıslağı kirpiklerime...

düğümlendi kelimeler...
sessizce aktı göz yaşlarım...
bir kez daha hissettim yalnızlığımı derinden..
bilemedim sevmelerin çoktan bittiğini..
özlemelerin..
göremedim..

cevap bulamadım hiçbir şeye...
sorular sendin...
ben cevapların aczindeydim...

sadece ağladım.. göz yaşlarım kaldı yine ardından..

Ve ellerimde kimsesizliğim...
ara verdim şiirlerime

ara verdim şiirlerime
ulu sölükte sevilmedim diye
siktim o yazarı bir gece
ağladı 2 gece

ara verdim şiirlerime
ağladı diye 2 gece
üçüncü gün devam ettim ama
yine sevilmicek diye diye

gel ver elini gezelim gezegende
gittik beraber jüpitere
beğenmedi şiirlerimi yine
ara vermeyeceğim ama şiirlerime
eksiledi ibneler

şiirlerimi beğenmediler diye
eksiledi ibneler
zaten eksilemek gerek
sence sikimde mi desek

hiç mi artı oy almaz
böyle bir şiir yazılmaz
anlasana guerilla
seni siktiğim yeri hatırla

hatırlamaz guerilla
sen hatırla sıkıyosa
mum diktirdiğim yeri
şiirini eksileyen ibneleri
hah, yazmadan yoklanmayayım bari. şair olmayan herkes yazıyorken ben neden eksik kalayım, değil mi? gerçi posta gazetesi bile kabul etmedi şiirciklerimi ama olsun, azimliyim. birgün bir neruda, bir nilgün, ah bir özge çıkmasını bekliyorum şu mal halimden.

sözlük

kendi yazdığına döktüğün silgi tozu aşkı yüceltiyorsa
tabii ki yoklamalısın dilin de dahil

kan!
bak, siyanürlü zaman içip kol saatlerinde ölmüş kalabalık
bir akrep, bir zehir, duvarda intihar etmiş yelkovan...

ıssız bir yerin (sözlük) karanlığıyım
kervanların susamadığı ve geçerken uyuyakaldığı muavinlerin.
tüm lisanlarda sadece hoşçakalı bilenlerin susup,
bir sürü merhabalı mezarların hazine sayıldığı
ve inci-tilen ruhların istiridye tenlere saklandığı.
Aklımda acı vermedikce köklerine büyüyemeyen aşklar
açtığım yaralarına bastığın tütününü ellerindeki kokusu
duman veriyorum almadığım her nefese burda, dirisizlikle gri.

koş!
bak, siyanürlü ağu içip kendi gırtlaklarında ölmüş kalabalık
dökülüyor göğe elleriyle kazdıkları mezarlarından...

ki Aynı asrın içinde asırlarca kaymış yıldızlara ait
tek dilekli ruhumu,
şimdi koysam havasız bir ten kavanozuna
çırpınmadan durur sana boyanırken dışarısı

Dişlerin geçtiği tende iz yerine ağız kalır
ağzın ki kan gelse vaftiz olur henüz doğmamış kelimeler

Sıksan ruhumu tenin damlayacak...
kendilerini posta gazetesinin şiir köşesinde görmek istediğimiz uuserlarımızın şiirleridir.
giderken 'görüşürüz' demişti...
oysa o da ben de biliyorduk
birdaha görüşmeyeceğimizi
karşılaşsak bile kaçıracaktık birbirimizden
gözlerimizi
ve öyle oldu
yollardaki her karşılaşma
ayrı bir köşe kapmaca...

görüşürüz demişti öylesine bir sesle
benden kaçan bir göz yalancı bir gülüşle
oysa ben hep onu seyretmiştim o gece
uykusunda yavrusunu gözleyen anne titizliğiyle
dua ediyordum yalvarıyordum
birkez olsun dön bak gerine
sonra aptal dedim kendime
sana dönüp bakıcak olsa
yan koltuğunda otururdu
ön koltuk yerine

yolculuk bitince bitti umutsuz gözlemim
onu gördüğün her saniye artıyordu ona özlemim
aşağı indi farketti beni
eşyasını alrıktan sonra
görüşürüz dedi döndü ardına
'keske' dedim usulca
o giderken kendi yoluna...
sigaranın dumanı degil
sensin içime çektigim
aslında ben sigaraya değil
sana tiryakiyim.
ateşle suyun aynı Türküyü söylediği gönül diyarımda, sana yer yok.
her daim sana dair ne varsa al da git, ruhumda sana yer yok.
28 yaşındayım hayatı anladım

her sabah kalktığımda aynaya bakıyorum
tanrım neden beni bu kadar güzel yarattın?
anlamadığım bazen kendimle çelişiyorum.
tanrım iyiki beni güzel yarattın.
tipsiz olan insanlara bakıyorum da,
ne için yaşıyorsunuz yahu siz?
paranız yoook, pulunuz çook.
ne için?
hayat ne için? söyleyin sefiller.
çekinmeyin;
'hayat karı kız tavlamak için cool'
deyin. deyin ki bilelim.
lakin şunu da bilin;
'parasız sevişilmez'
bu sabah bunları kendi kendime anlattım işte
şizofren oluyorum sayelerinde
böyle çift kişiliğim ile birlikte
hayatı aladığımızı düşünüyoruz.
hayat dediğin nedir ki kurdelam?
bir iğne, bir iplik... sokana kadar geçiyor.
bir göz oda da kalmışız ikimiz, sevişine kadar bitiyor.
hayatı anlamak zor değil, çocuklar bile anlıyor.
sende anlarsın, nedir hayat?
hayat paradır demiş cool adam.
cidden öyle mi? hayat sadece paradan ibaret mi? demiş sefil.
evet demiş cool adam, kendinden üçüncü şahıscasına bahsetmiş.
hayat sadece para mı be coolum?
ee bir de kadınlar var tabii, seks denilen olgu.
giriş çıkışlarla bezenmiş bir apartman yolculuğu.
erken inen kaybediyor, basamaklar uzun olmalı.
olmalı ki tatmin olalım, olmalı ki şu hayattan zevk alalım.
28 yaşındayım ve hayatı anladığımı düşünüyorum.
o zaman tekrar soruyorum cool adam, hayat nedir?
hayat paradır anneciğim. bir miktar para.
teşekkürler hayat, en güzel yerinden bolca bırakmışsın bana.

1993 lü yazarların bile hayatı anladığı şu günlerde 82 doğumlu birey olarak ben neden anlamayayım dedim ve bu derin anlamlı harika şiiri yazıverdim. teşekkürler.
her gelişin ve gidişin zamansız oldu senin
ne kalmayı öğrenebildin yanımda usulca ne de veda etmeyi.
her gidişinde dönmek için bir açık kapı,
her gelişinde gitmek için bir sebep aradın.

ne geldiğinde git diyebildim sana
ne de giderken kal.

etrafımdaki yüzler değişirken
senin yüzün hep aynı kaldı dimağımda
ne gidişine yas tutabildim,
ne de gelişine sevinebildim yıllarca.
Rüzgarla savruluyor dalları kurumuş bir ağaçtan düşen yaprak
Nereye gittiğinden habersiz uçuyor kuşlar gibi
Yere düştüğünde;çoktan ölmüş bedeni, ruhu terk etmiş onu
gökyüzünün maviliklerinde.
Kimbilir şimdi kimler geçecek o narin yaprağın üzerinden
Hanginiz aldırış etmeyip o da yaşıyordu bir zamanlar demeyip,
görmezden geleceksiniz.
Düşünüyorum da, bir yaprak olsaydım bu kadar incinmezdim
içime sevginin, senin köklerini saldığım bu karanlıkta
Belki de yalnızken bu kadar çok üşümezdim varlığınla avunduğumda.
Peki ya soluk soluğa delice bir kabustan uyandığımda?
Olur muydum ayak uçlarında? Kaldırır mıydın o cansız bedenimi
diğer yaprakları da savuran rüzgara?
bir kedinin gizem'im bile yok
anlıyor musun?
hadi gülümse...

pulp fiction

4 aralık 2009 - bahçesizevler
Senden geriye ne kaldı biliyor musun?
Kırdığın kalbin gönül sancısı
Oynadığın bedenin yorgun düşmüşlüğü
Ve hayata sitemi hoyratca.

Şimdilerde hep geriye dönük yaşıyorum
Hatırladıkça eski zamanları seni daha iyi tanıyorum
Eskiden gözümden kaçan küçük detaylar
Şimdiler de beni hayata küstürüyor
Bilir misin koca bir aptallıktan sonraki hayal kırıklığını
Sana da yaşattılar mı senin bana yaşattığını
Ben aptal mıydım yoksa iyi yüreklilik mi kaybettirdi?
işte bu sorunun cevabını kendime kabul ettirirsem
Haklı bir şekilde o zaman kurtulacağım esaretinden
Yeniden benliğime kavuşacağım hür olacağım
Sense sadece geçmişte kalan küçük bir nüans
Olarak kalacaksın benliğime kavuşacağım

Aklıma geldi şimdi bana sarılıp ağladığın anlar
Her şeyini paylaşıp içini döktüğün rahatladığın zamanlar
Hani bir gün sevgilinle kavga etmiştin
Geldiğinde darmadağın bitkin çaresizdin
içim yanmıştı sanki senle beraber bende yanmıştım
Hani kardeşinin eli kanasa seninde için kanar ya
Tıpkı onun gibi bir his kaplamıştı her yanımı
Çünkü ben seni kardeşim sanmıştım
Kalbimin diğer yarısı lokmamın ortağı hayat yoldaşımdın
Öylesine alıştırmıştım ki kendimi sana görmezdim hatalarını
Göze gelmezdi hiç bir şeyin.
Oysa yanacak ne yorganlar varmış fark edilmeyen pireymiş
işte kör olur insan bazen anlayamaz sevdiğinden
Duygular aklın önüne geçer gözleri bağlarmış
Hakikaten doğru artık kabul ediyorum

Sen benim can dostumdun sen benim kardeşimdin
Meğer yalanlarının oyuncağı olmuşum ipim sana bağlı
At koşturuyormuşum hayata karşı
Nasılda bağladın gözümü çaldın merhametli sevgimi
Umarım vicdanın rahattır şimdi
Ama şunu bil tek dostum can dostum olarak kalacaksın
Çünkü sayende güvenim yıkıldı tökezliyorum hayatta
Umarım mutlu olursun yinede canın sağ olsun
Sen yeter ki her zaman olduğu gibi güçlü ol
Hiç pişman olma yaptıklarından beni düşünüp de
Yoksa senin gibiler olmazsa iyiler hayatı öğrenemez
Çok teşekkür ederim…
Sayende şunu öğrendim her gülen dostun değil
Her insanın sırrı senin harcın değil sağır olmak lazım
Zira olurda sırf paylaşım var diye bağlanırsan karşındakine
Gözlerine bir perde iner kör olursun hatalarını göremezsin
işte senden sonra çok dikkatli olacağım
Kalbim kapalı bir kutu aklım sadece kendime zimmetli
Kısacası tek tabanca devam edeceğim hayata
Bu sana son vedam son yazım son sitemimdir
Haydi kal sağlıcakla.
Üşüyorum bu gece
Kimsesizliğimle oluşan yalnızlığım eşliğinde
Üşüyorum bu gece ve her gece
Tene bıraktığın kokun ve kalpte açtığın yaranın ezikliğinde
Biliyorum bir gün gideceksin
Apansız ve ani olacak beklide gidişin
Beni benden alıp çaresizliğe sürükleyerek gideceksin
Belki de hiç aklına gelmeyeceğim
Beklide hiç arayıp sormayacaksın beni
işte en çok ta bu koyacak ya biliyorum
Oysa
Oysa ne güzeldi yaşandı saydıklarımız
Geride bıraktığımız toz tanesi olan zamanlar
Hazan yağmurları gibi neden kısaydı aşkımız
Neden sevgilim söyle neden
Olamaz mıydık kadere inat tüm her şeye inat
Dünyaya meydan okuyamaz mıydık el ele
Söyle sevgilim kim kaçaktı kendinden bile
Söyle ne olur ilk defa açık ol dök içini yüreğime
Dök ki sende rahatla bende rahatlayayım
Dök ki kalmasın hiç bir şey aşktan yana

Yaradan dan armağan saydım oysaki sevgini
Her şeye meydan okumaya hazırdım aslında
Senli sevdalar senli zamanlardı hayalini kurduğum
Çok mu fazlaydı söyle istediğim
Söyle sevgilim ne olur söyle
Ama kendine bile veremiyorsun ki bu sorunun cevabını
Bana nasıl vereceksin benimkide aptallık işte
Affet
Oysa kurban olurum saçının tek bir teline
Dünyaya bile meydan okurum inan
Sensiz kalmamak adına tüm savaşlara razıyım
Yanıyor yüreğim sevgilim yanıyorum
Su olsan aksan yüreğime dinmez gene de yangınım
Ateş olsan hiç bu kadar yanmazdım inan
Farklı bir şey bu tarifini bile imkansızlaştırdığın
Sadece sana özel senin için var olan
Sana dair tüm yaşanılanlar
Her zaman yüreğinde olmam dileğiyle
içimde büyüttüğüm aşka veda.
Elveda.
Şimdi affet beni ben gidiyorum senden önce
Seni ona bırakıyorum kendi ellerimle
Çok acı veriyor inan düşünürken bile
Oysa benimle hayal ettiklerinin gerçek sahibiydi
O ki sana olan aşkımın gizli şahidiydi
O ki sevgilim yalanlarınla ördüğün bir beraberliğin
Hiç utanmadan oynadığın tiyatro oyunun
Son perdesiydi.
Ben
Ben ki senin bebek kokulun
Ben ki senin gece gözlü yarin
Ben artık bu aşkın girdabında kayboldum
Tek dileğim beni asla unutmayasın
Eğer bir kızın olursa adını ne koyacağını biliyorsun
Hep hayal ettiğimiz gibi sıla olsun
Sıla gibi özlem koksun
Şimdi gidiyorum bebek kokulundan sevgiler
Daima ben olmasam da sevgimle kal
Hoş çakal sevgilim.
(bkz: tek maçtan yatmak/#6316587)
beşinci yanlız gecem bu gece
altı gün önce uyumuştum zaten saymıyorum
bir telefon açan bile yok
en sık gördüğüm dostlarım klavyem mausum monitörüm

düşünüyorum ya elektrikler kesse
ne yaparım Allah ım bir yupiesim bile yok
durup dururken girdik sözlük işine
iyi ki opera yı buldum neydi o fayırfoks

çok zorlandım bu satırları yazarken
radyo dinlememek lazımmış bunu anladım
çift beynimiz olsun isterdim uktemdir
bi denkleştirip dört çekirdekli alamadım

niyetim gerçekten duygu yüklü bir şey yazmaktı gerçekten
zaten ilk iki satırı okuyunca böyle sanarsınız
ama kabiliyet yok ki.. bak tıkandım yine
zorlayınca çıkan bu oluyor naparsınız...
seni siktiğim yere mum diktir

anlat yaptıklarını herkeze
anlat ki anlasın insanlar
benim halimi
seni siktiğim yere neden mum diktirdiğimi

anlat kendini
anlat gerçeklerini
anlat mumun hikayesini
seni neden siktiğimi

diktirdim mumu seni için
hiç yakmadın mumu benim için
senin için
aslında diktirdim mumu
seni sikmek için
3d versiyonları için (bkz: guerilla şiirleri)
siktim seni mallık sınırın da

mal mal dediler guerilla ya
sikini salladı mallık sınırına
mallığın sınırında
geldi seni sikme sınırına

siktim seni mallık sınırın da
geldim sınırdan buraya
gördüm senin gibi malları burada
siktim seni mallık sınırın da
dolaşıyorum yanlız

az önce gördüm seni rüyamda
uyandım göz yaşıyla
ağladım bir umutla
dolaşmıştım yanlış mecralarda

bekledim seni her gece
kalabalıklar arası yanlızlığımda
tam bıraktığım noktada
dolaşıyorum yalnız bom boş mecralarda

aşk dediğin nedir ki bebeğim
benim bom boş gezegenim
sensiz geçen günlerim
zehir oldu bana dünlerim
sensiz geçmesin güzel günlerim

Guerilla
küçük dokunuşlara bulanmış
bir dolunay gecesi,
ılık bir esintinin içerisinde
kızgın ve kırgın bir yüreğin
hissizleştiği zamanın sonsuzluğunda;
kaybolup giden bir aşk,
bir hüzünlü dalış anılara;
bir ekmeğin tanelerine uzanışı
martının ürkekçe, korkarak...
bir anı binbir anıya ait
tek bir anı, sana ait;
bana ait, belki de herhangi birine ait;
sıradan bir anı,
unutulmuş, pörsümüş bir ten kokusunun;
bir ölü bedeninin en çürümüş hali gibi,
bir aşk, bir aşk, bir aşk ki...