bugün

Oysa siper etmiştik göğsümüzü kurşunlarına bulutların

Islanacaktık!

Ama biz zaten sırılsıklam aşıktık

Ya da ben öyle sanmıştım..

Çok sürmedi dindi yağmur

Çıkan güneşle birlikte sende buharlaşıp gittin

Nemli ve küflü gözlerimin hayalinden.

Git sende ufuğu yakın olan o yoldan

Ben kalırım, yağdırırım yine gökyüzünü

Ne de olsa benim yağmurumun adı ahmak ıslatan.

Spiralmotto
kendimle başbaşayım şimdi,
senden çok uzaklarda.
keyfimin kahyasıyım şimdi,
sevmek çok uzaklarda.

umrumda değil bütün dünya.
umrumda değil yaşıyorsam hala.
kalbimde bir se var ki;
vur kendini yola durma..
dudaklarımı en ucuna sürdüm saçlarının
saçların bilirsin yeşil akar alsemender yaprağı şarap kızılı
bir iki üç..
kan demir tadında kokun erguvan
koynunda kulağında saçlarının en ucunda
ucunda dudaklarım kan
kokun erguvan kan düşer toprak tadında
çıplak ayak sarı topraklarda ekinsiz öldük cesurca
ölmeseydik ne çok severdik birbirimizi
dilleri kapkara annelerin asım vücud ağaçlarında
yaşamak büyümek yaşatmak için
onurla ve aşkla asıldık
bir iki üç..
elizabet, elizabet...
sen ki çok büyük bir nimet.
kadın olmayan yıllarda,
ıssız adada ganimet.
Ne oldu bana böyle uğramaz oldum sana
Uğrasam bile hakkını veremiyorum niye
Bilirim o an gelince işişten geçince
Umarım çok geç olmaz adam olurum bi an önce
Bir bahane oldu başlık şiir yazmam için.

Bir tutku kamçılıyor zihnimin kuytularını
sev diyor
bir kadın hırpalıyor kalbimin neşesini
nefret et diyor
şiir yazmak için bir bahane mi sevmek?
Dizeler sıralamak gerekli mi kinimin ruhuna?
Sen bu kadar eksikken civarımda
sevişmek imkansız ya
şiir yazabiliyor sadece bu adam.
sen misin, içinden gemiler kalkan
zeytin çiçeği kokan şarkılarla
çıkılmış vakitsiz yolculuklar
güverteye güneş değdiği zaman
denize döktüğüm tenha insanlar
hepsinin dudağında bir galeyan
hepsinin içinde aynı limanlar

her bir hüzün nasıl uğraksa
o denli tenhaydı gizli bahçelerim
bir karanfil saklayıp sevdiğim
anılarla doluydu sanki akşamlar
geçmiş günler içinde her mutlu lahza,
gizli bir günah gibi yüreğimde benim
şimdi, ne varsa sende özlediğim
sen misin, bilmiyorum, akdeniz mi yoksa.
seni canlı kullar öpmesinler de,
sarılsın kefenler topraklar öpsün.
tempo tempo diyorsun.
mal gibi bakıyorsun.
hani özlenen fener.
konuşsana be ersun.

biz büyüğüz diyorsun.
evcilik oynuyorsun.
hani hücumda fener.
susmasana be ersun.
deniz kabukları
ve çakıl taşları
işine gelirse dedim
elimden gelenler bunlar
senin acıların
ve benim hüzünlerim
hesaba uyarsa dedim
önümüze konanlar bunlar

eskimiş eşler gibi
bir suskunluk şimdi
üzerimize akşam gibi çöken
haddini bilirse dedim
dilimizi saran bunlar

bir şeyler daha vardı
şurada bir yerde
senden önce de yarım kalan
ama sen kadar yarım olmayan
bir şeyler daha
aklıma gelirse dedim
unuttuklarımdan

başıboş yıldızlar
ve biraz yakamoz
şarkıda da dediği gibi
dilime dolanırsa dedim
aklımdaki şarkılardan

rüzgar, estiği kadar rüzgar
gök gürlediği kadar gök
ne yaptın bana ne bu kadar
aklıma gelip duran ismini
aklımdan bir yol bul, sök
gelme, istemem daha da aklıma
gelme ne bugün, ne yarın
ne de sonsuza kadar
Hiç mi görmez insan kapalı bile olsa gözleriyle?
Ben hep gördüm aslında seni hiç gözlerimi açmasam bile.
Hangi göz kör olur? Sabırla, sevmekle, beklemekle?
Varsın olsun o zaman bir tek seni görürüm bütün bendimle.
http://galeri.uludagsozlu...r%C4%B1ndan-%C5%9Fiirler/
büyümemişsin demek ki
fazla cocuk emziren kurdelesiz anneler gibi
annesinin elini kaybetmiş cocuklar gibi
hüzünlü hüzünlü gülen gözleri yaşlı
ağzı çikolata lekeli kalmış
bir yaş daha küçülmüş her yeni yılda
her yıl bir kat daha çıkmış çamurdan apartmanına
kuşağı gök renk uçuk uçurtmalar
dört boy ip salın salıncaklar
boynunda ilmik yeşerik ağaçlar gibi
küçüldükçe küçülmüş
küçülmüş
küçülmüşsün

hay sen
ki keldan da yalın koşak
kafkasyada örgü örgü saç asi kısrak
bedrin bedevi çöllerde rüzgar
estikçe yorulmuş
koştukça küçülmüş
küçülmüş
küçülmüşsün.
bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur.

(mona roza)
kimsenin okumadığı şiirlerdir.
sen dünyaya çift gözle bakıp tek gözle görmeye çalışansın sanılanın aksine duygusal zaaflı tek hücreli bi varlıksın.
Kadınlar,
Uzak olduğum varlıklar.
Düşündükçe bir sigara yakarım.
Sonra sorgularım kendime,
Neden bu kadar yalnızım?
gitme demiyorum, hobi olarak gene git
biraz dolaş, hava al, hava ver, ekonomiye can ver
köpeğini gezdir mesela, parklar hepimizin
elimde senedin var sen kaybedersin

alayına gidebilirsin yahut sinemaya
hava güzel olacakmış yarın şemsiyeni alma
sen yokken ben biraz uyurum, elma soyarım
çıkmışken montumu da terziye verirsin

gitme demiyorum, hobi olarak gene git
saçlarını uzat, ne biliyim jöleye bandır
sahafları dolaş mesela, ucuz oluyormuş
elimde elinin izi var, yıkarım görürsün bak

suyuma gidebilirsin yahut yoğurt almaya
hava sıcak olacakmış yarın öğlene kalma
sen yokken ben biraz özlerim, çekirdek yerim
çıkmışken telefonumu da servise verirsin

gitme demiyorum sevgilim, hobi olarak gene git
hatta ayı yogi olarak git, kobi olarak git mesela, kredi al
yüzde on büyü, değişiklik olsun
Şefkatinin sahteliği yakar canımı dönmeden
avuçta, elde kalan sadece eskimiş kör beden
tek tarafım nefrete sağ diğeri sana derbeder
gelmen için her bedel, benimle neden harp eder?

Şiir olmasa da şiir tadında yazılmış şarkımdan kesit.
geleceğim dedin
gelmedin.
sıkıldım bu şehir havasından,
şöyle bir uzanmak istiyorum.
meşesi, çamı bol dağlara,
kekik kokusu yaylalara.
koşmak haykırmak geliyor içimden,
yüksek dağlardan sesimin bana,
yankı ile geri dönüşünü dinlemek.
çam dibinde yatıp uyumak.
ve doğa ile baş başa kalmak.
cıvıl cıvıl kuş seslerini dinleyip,
ne güzel olurdu özgürce yaşamak.
ya da bir sahil kenarı,
uzaktan duyulan vapur ve yat sesleri.
güneşin ufuktan kayboluşu,
seyretmek geliyor içimden,
denize vuran kızıllığını.
kumlara yazdığım şiirin,
dalgaların yok edişini.
arkasından öylece bakakalmak,
ne güzel olurdu özgürce yaşamak.

şu an hayatta olmayan biriciğimden bana kalan bir hatıra. çok özlüyorum seni.
belki bir gün karşılaşırız,
aynı mekanda, karşılıklı masalarda.
insanlar değişir ya zamanla,
önce tanımazdık birbirimizi.
yanımızda farklı insanlarla,
kalakalırdık.
bütün akşam bakışırdık seninle.
tutardım ellerini,
farklı mekanlarda, farklı insanları,
geride bırakırdık,
dönerdik eskiye..
her şey bir saniye gibi uçup giderken,
geriye kalan tek bir şey olurdu,
'sen ve ben.'
boş sokaklarda,
dingin denizlerde,
dolaşırdık günlerce.
aç, susuz kalırdık belki,
ziyanı yok sevgilim,
her şey güzel seninle.
Damlaya damlaya dağdan kestim kereste,
Komşusuna gülen dizine çıkar aheste aheste...
belki, bir avuçluk yaşam sevincinin kaybolduğu an,
yalnızlığını da alıp, çekip gitmeye hazırlanmışken bu diyardan,
belki bir hayatı yaşarken sürekli kararan,
beliriverir, ve dur der sana zaman.

belki iki damla gözyaşına kıyamayan bir insan,
bir gün gelir de çekip giderse hayatından,
ve o gün, bütün gücün tükenene kadar ağlarsan,
çıkıverir, ve yapma der sana zaman.

hayatından çıkan bütün insanlardan,
bütün ne varsa onlardan artakalan,
içini onların hüznüyle doldurursan,
umutla bak, belki gelir zaman.

bütün kalbini, bütün bedenini, bir insan için adamışken,
bütün yaşam sevincini, ona feda etmişken,

sevdiklerini tek tek kaybederken yavaş yavaş,
hayatında iyi olan ne varsa kaybolup giderken,
sana kalan,
sadece zaman.
belki düzelir diye,
tek umudunsa, "geçer zamanla."
çok akıllı olmadım hiç.
yanlış atlara çok oyunlar oynadım.
kulağımdan kar suları eksik olmadı.
sürüden ayrılan koyunları sevdim hep
bir de kendi bacağından asılanları...
kendimle yaşadım en büyük kavgalarımı.
içimdeki çocuklar tahterevalli oynadı hayatla;
ben ise seyrettim...