bugün

ermeni asıllı her şeyin uzmanı denebilecek adam. hani on parmakta on marifet derler ya. aynen o kişidir. dilbilimci yönü çok beğenilir. aynı zaman da sanat tarihçisi ve mimardır da yanılmıyorsam. elifin öküzü yada sürprizler kitabı adlı eseri başucu malıdır. dikkate değer tespitleri olan güzel insan.
1956 istanbul doğumlu.robert kolejinden sonra amerika'da felsefe ve siyaset okumuş.12 dil biliyor.eşi ve üç çocuğuyla birlikte ege'nin şirince köyünde yaşıyor.elif'in öküzü ya da süprizler kitabını izinsiz ev restore etmek suçundan mahkum olduğu dönemde yazmıştır.
(bkz: gavur hoca) *
şu harika sitenin de müelifi olan faideli kişi.
http://www.nisanyan.com/sozluk/
türkçe'de eli ayağı tutulur ilk etimolojik sözlüğü olan "sözlerin soyağacı, cağdaş türkçe'nin etimolojik sözlüğü" sözlüğünün yazarı. boşluğu doldurmaktadır fakat nihayetinde zayıf bir sözlüktür, eksiktir.

ayrıca kendisi, sahip olduğu evlerin restorasyonunu "kütür tabiat varlıklarını koruma kurulu" kararlarına aykırı yaptığı için hapis yatmıştır. sonradan bu olayı siyasi bir yargı olarak nitelendirmiştir. halbuki öyle değildir, okuduğum raporlarda ve zamanında bizzat gördüğüm yerlerde restorasyonun, nasıl bir tahrifat olduğu açıkça ortadaydı.

velhasıl, iyi adamdır. türkçe'ye güzel katkılar sunmuştur. iyidir...
cezaevindeyken koğuş arkadaşlarına arapça ve kuran dersleri vermesi neticesinde gavur hoca lakabını almış ermeni asıllı entelektüel...
12 dil bilen başarılı dilbilimcidir. robert kolej'in üstüne abd'de felsefe ve siyaset okuduktan sonra türkiye'de gece kulübü işletmeceliği dahi yapmıştır.
(bkz: elifin öküzü ya da sürprizler kitabı)
nihayet dün akşam cnn türk'teki bir sohbet programı sırasında kendisini görme şerefine erdiğim türkçe kökenbiliminin ustası.

türkçe'nin geleceğinden çok umutluyum dedi, bunu da ekşi sözlük'le açıkladı. sözcük sözcük hatırlamıyorum ama kısaca ekşi sözlük'te yazılanları, dahiyane ve son derece yaratıcı bulduğunu belirtti, bu yolla dilin zenginleştiğini, yeğinleştiğinin, pekleştiğini söyledi.

her daim gülümseyen yüzü ile daima aramızda olasın sayın nişanyan.

anıları önünde saygı ile eğildiğimiz türkçe kökenbiliminin pirleri; ismet zeki eyüboğlu ve andreas tietze hocalarımızı da burada anmadan geçmeyelim.
kavanozun içine sıçıp, karısı müjde nişanyanın üzerine döken koca. küçük oteeller falan diyordunuz, muhabbetin içine sıçmanın manası var mıydı? şaka gibi çift.

http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=119650,3

(bkz: sevan n aptın)
şirince'de özel olarak dışkısını kavanoza yapıp, bu kavanozdaki dışkıyı karısının üstüne boşaltan agos yazarıdır. bu insanlık dışı davranışının deşifre edilip, cezalandırılması gerekmektedir. agos'a mailler atılmaktadır ve imza toplama kampanyası başlamıştır.
taraf'ın 23 haziran 2008 günkü sayısındaki röportajı ile yarattığı etki attığı boku biraz olsun geri planda bırakmış dil bilimcisi.
şiddet şiddettir.

sopanın, copun ucuna taksanız da, dilinize dolasanız da, kavanoza koysanız da, bardak-tabak olarak ya da söz olarak fırlatsanız da, şiddet şiddettir, estetize edilemez, şu ya da bu kılıfla gizlenemez, şu ya da bu gerekçe şiddeti şiddet değilmiş gibi gösteremez... iki kişi arasında yaşansa da, sokakta herkesin gözü önünde olsa da öyledir...

şiddet her yerde şiddettir!

şehirde, köyde, dağda olması, farklılıklar taşıması onun şiddet olduğu gerçeğini değiştirmez.

şiddet her yerde ve har kadına karşı şuddettir.

kadının adının güldünya olması, merve olması, rojin olması, rita olması yaşadığı şiddeti farklılaştırmaz.

çocuk her yerde çocuktur!

adının ya da yaşadığı yerin farklılığı, kimin çocuğu olduğu, farklı korumalara tabi olacağı anlamına gelmez, bulunduğu her yerde, eşit olarak, alabildiğince korunmalıdır.

erkek her zaman ve her yerde erkektir!

türk, kürt, ermeni, rus, alman olması şiddet uygulayabileceği gerçeğini değiştirmez.

biz feminist kadınlar, yıllardır her türlü ayrımcılığa karşı mücadele vermeye gayret ettik. mücadelemiz kadınlar, çocuklar, erkekler, cinsel kimlikler, uluslar arasında ayrım gözetmedi. bunu yapmaya çalışanlara da her zaman karşı durduk.

kadınlara yönelik şiddete ve tacize karşı bundan 26 yıl önce kampanyalar düzenledik .

bedenimiz, emeğimiz, kimliğimiz bizim derken bütün kadınlardan söz ediyorduk, hala da ediyoruz...

çocukları "korumak" adına "özel hayattır, onlar duymasın" demek yerine, gelecekte onların da şiddet gören ya da uygulayan olmamaları için şiddet uygulayanlara karşı mücadele ettik.

erkek egemenliğine karşı çıkarken egemenliğin bütün görünümleri ve onu tek tek yaşatan bütün erkeklerden söz ediyoruz; ali'den ya da sevan'dan değil!

militarizme ve erkek egemenliğinin her türlü militarist görünümüne, sadece darbe tehditleri sözkonusu olunca değil, her zaman karşı durduk, durmaya da devam edeceğiz.

biz, sevan nişanyan'ın, dışkısını doldurduğu kavanozu karısının üzerine boşaltmasını kadına yönelik şiddetin en yaralayıcı biçimlerinden biri olarak protesto ettik. bu yazar genel basının bir yazarı değil, çoğumuzun okuru da olduğu, bizim için herhangi bir gazete olmayan ve türkiye'deki binlerce insan için, burada sıralamaya gerek duymadığımız özel ve ciddi anlamları olan agos'un yazarı olduğu için yazılarını orada görmek istemediğimizi söyledik.

ancak agos'un genel yayın yönetmeni etyen mahçupyan'dan bir dizi "feminizm, demokrasi ve ahlak" dersleri geldi cevap olarak.

bir de "... bu yazar yazılarına devam edecek. feminist oldukları için buna tahammülü olmayanlar bizle ilişkilerini kesebilirler, agos olarak sahip olduğumuz düstur 'insan olan beri gelsin' den ibarettir" sözleri...

nuran ağan, etyen mahçupyan'ın bu sözleri nedeniyle agos'taki işinden ayrılan yol arkadaşımızdır.

evet " insan olan beri gelsin" sayın etyen mahçupyan! siz yakınınızdaki bir insanın (erkeğin) hayatını gayet iyi kollarken, sadece çok basit bir "kınıyoruz" u yapmamak ve bize feminizm dersleri vermekle kalmadınız; uzun yıllardanr beri agos'da çalışan bir insanın (kadının) ve çalışanın hayatını kollamayı da önemsemediniz.

biz feminist kadınlar, erkek egemenliğinin her türlüsüne karşı çıkarken bizleri kolay ve kabul edilir bir hayatın beklemediğini çok iyi biliyoruz. sözümüzün çarpıtılabileceğini, düşmanlık görebileceğimizi de çok iyi biliyoruz...

bizim "bulanık sularımız"da olabilir ancak dışkı dolu kavanozlarımız hiç olmadı!

"sevan yalnızca sevan değildir" evet aynı zamanda bir erkektir. bunda şaşılacak birşey yoktur. ancak hiçbir erkeğin ulusal kimliği ya da ünvanları, siyasal kimliği ya da apoletleri bizi onun uyguladığı şiddete karşı durmaktan alıkoyamaz.

son olarak şunu da sormak isteriz: agos sadece etyen mahçupyan mıdır?"geri kalan herkese uğurlar ola" sözünü edebilmek onun için bu kadar kolay mıdır? öyle değilse birilerinin bir özür borcu yok mudur? *
an itibariyle kanal 1'de yayınlanan teke tek programında tuncay özkan tarafından her konuda ezilmiş entellektüel!. o kadar ki, nişanyan sıkıştığı yerde şov mu yapıyorsun, onu da mı okudun gibi karşılık veriyor.
birçok vasfı ve toplumda önemli bir yere sahipken karısının üstüne dışkı atana adam olarak gündeme gelen insan. sanıyorum ki asıl incelenmesi gereken sevan nişanyan gibi bir insanı bunu yapabilecek duruma getiren şeyin ne olduğudur.
fikri akyüz'ün programa neden katılmadığını programdan sonra anlamış olan kişi.
yüzeysel özgürlükçü adamsın, bildiğin liboşsun nasıl duracaksın tuncay özkan'ın karşısında?
özgürlük yanlısı adam milletvekili dokunulmazlıkları dursun diyebiliyor!

eşine yaptığı hareketi kendisi üzerinde denemek lazım.
hrant dink'in yerine ölmesi gereken adam buymuş aslında.

yoğun istek üzerine edit:

hrant dink'in kimler tarafından öldürüldüğü ortada olsa da kimler tarafından öldürtüldüğü belli değildir. sansasyon ve gündem değişikliği için öldürüldüğü gün gibi ortadadır.
sevan nişanyan'ın bu olaydan sonraki 180 derece dönüşü ise büyük muamma. demek ki tehdit aldı, ya da bütün dünya görüşü bir cinayet sonrası değişti.

hrant dink'in ermeni soykırımı hakkında söyledikleriyle bu beyefendininkileri karşılaştırsak asıl gerçek ortaya çıkar.
o güya milliyetçi tinerci arkadaşlar hrant dink'i okumuş olsalardı bu işi yapmazlardı, gider bu adamı vurulardı, ihannetten. ama belli ki ortada bir anlaşma, bir kazan-kazan oalyı var ki hrant dink öldürülmüştür.

kişisel olarak kimsenin öldürülmesini istemem *
yukarıdaki cümle anlam bozukluğuna kurban gitmiştir de diyebiliriz, burda öldürme kararını veren değil yorumlayan olarak yer alıyorum.
51 yıllık ömrü boyunca teketek programında tuncay özkan'dan yediği ayarı başkasından yediğini sanmıyorum. sevmem etmem ama türk halkının hep ezilenin yanında olması içgüdüsüyle kanım kaynadı bir anda garibe.
11 ağustos'u 12 ağustos'a bağlayan sıcak bir yaz gecesi (bkz: ayar manyağı) olmuş kişidir. * * ***
(bkz: ayar sevan)
lan bu adam da entelektüelliğin zirvesiyse ben hindistan'a gideceğim, hemen şu an! belki guru falan olurum , bilmiyorum.
bu adam zilyon tane dil biliyor, marx'ın kitaplarını çevirmiş, hani orta dünya dillerini bile incelemiş nerdeyse, üniversitelerin gülü olmuş, kültür akıyor paçalarından ...sonra geliyor tuncay özkan'dan ayar yemeye doymuyor. olm siz taraf gazetesi ile mi çalışıyorsunuz tarihe? bu nasıl performans? söyleyecek söz bulamıyorum ben size ya!
eli ayağı titriyordu fukaranın tuncay özkan ağzını açtıkça. tuncay özkan da "vurucam kırbacı" modundaydı gözünün yaşına bakmadı.
teke tek programında tuncay özkan'ın sergilediği palyaçoluk karşısında şaşırmış entellektüel kişi. allah bilir bir japon olmayı ne kadar çok istemiştir. ne yapsın lan gariban, tuncay özkan'a laf yetiştireceğini mi zannetti? sevan dünya klasiklerini okurken tuncaycığım mahalle karılarıyla atıştırma çalışması yapıyordu. teheheyyy.

tuncay bir de bol bol ayar vermiş. adam kilitlenip kalmış. ayar vermek, ne banal bir şey! sözlükte miyiz, ayar veriyor tuncay herkese. bence adam, ben nasıl bir gerizekalılık yaptım da tuncay'ın karşısına oturdum? diye soruyordu içinden o sırada.

ama bir yerde haklı bak. tuncaycığımın müthiş bir laf çevirme yeteneği var. işine gelmeyen soruları sivrileştirip karşısındakine soruyor. hani türk filmlerinde bir sahne var ya. düşman kılıcı iki eliyle tutup tarkan'a doğru koşarak gelir. tarkan da iki bileğinin arasına alıp kılıcı döndürerek düşmanına sokar, heh aynı bele.
sadece tuncay özkandan değil fatih altaylı dan da ayar yiyen çakma entellektüeldir ya da akp yalayıcısıdır kendisi :

çe*- ııı ı ak partinin, türkiye için ileriye dönük attığı bütün adımların, aldığı bütün kararların önünü tıkayan bir ıı ıııı blok vardır ve ahmet necdet sezer bu ı ııı blok tarafından kullanılmıştır. bütün kanun tekliflerini ıı ııı geri çevirmiştir.

to*- türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanının kullanıldığını soyleyemezsiniz, lafınızı geri alınız lütfen..

çe*- ııı kullanılmıştır efendim.

fa*- peki cumhurbaşkanı abdullah gül bir yasa teklifini geri çevirse yine kullanılmış mı olacaktır sayın çe*?

çe*- (bkz: ışık gören tavşan gibi bakmak!)
kendisine sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır denilesi kişiliksiz
entellektüel birikimi ne kadar fazla olursa olsun bir insan maneviyatını geliştiremiyorsa bilgi onu yücelteceğine eksiltebilirde bunun canlı örneği... *
Türkçede ve Türkçenin konuşulduğu coğrafyada konuşulan dillerde ortak olan bir sözcüğü, nedense, öteki dile özgülediğinden verinti bilgilerine pek güvenilmeyen Ermeni asıllı Türk dilbilimci.
o kadar akademik kariyer ve bilgi dolu senelerden sonra tüm türkiyenin bokla andığı insan.

herkes karısına kızıyor da kim kafasından aşağı bok boşaltıyor orası tuhaf.

köşe yazarlığına başlayacakmış millet nasıl konuşacak ya.

- abi dün tarafta nişanyan'ı okudum.
- aaa hani şu karısına bok atan adam var ya o mu?
- neyse boşver
taraf gazetesinde kelimebaz adlı çok keyifli bir köşeye sahip yazar. özellikle tdk'nın 30'lu yıllarda imza attığı etimolojik felâketlerle iyi dalga geçer. arada sivri sivri de konuşur ki, o da ayrıca iyi gider.