bugün

(bkz: ibrahim said)
direct-indirect konusunda bolca kullanılan bir fiildir. misal: she said that..
cine 5 de yayınlanan oz dizisindeki müslüman karakterlerin lideri.
hazırlık sınıfında 'sed mi desem seyd mi' ikilemine düşüren kelime. zira telaffuz hatana kahkahayı basacak bir sürü çakal vardır sınıfta.
default kapıcı* ismi.
v2 and v3 of say. *
ingilizce "söylemek" fiilinin ikinci ve üçüncü halidir. internette görülebilir bazı yorumlarda, "demiş ki" manasında kullanılır işte. ikinci hali "söyledi, söyledim" gibi anlamlara, üçüncü hali de "söylendi" anlamına gelir.
potansiyel kebapci adi.
Mübarek, kutlu, uğurlu, mesut, Sevap kazanmış, Allah katında makbul tutulmuş.
cennete girecek erkeklere verilen ad. aynı zamanda asrın müceddinin ismi*.
ingilizcede "say" fiilinin past halidir.
-ezelde "said" olması hükmedilen-tüm yaşamı ona göre programlanan ve o programa göre olan işlerle meşgul olan birim...(ana rahmindeki 120. günde "said" olması hükmedilen-o kozmik tesirleri alan (meleğin yazması!)
-ana karnında 120.günde iman nuru almış olan(güneş sisteminin son yıllarda keşfedilen gezegenlerinden şiron`un yansıttığı etkilerle mânevi istidat ve kâbiliyetle donanan) birim...
-imanın açığa çıktığı ve bunun getirmiş olduğu bakış açısıyla yaşayan (kısmetindeki kadarıyla)
ebedi yaşamında son durağı “cennet” boyutu olan
-beyni, yerkürenin manyetik çekim alanına karşı koyacak türden bir antiçekim dalgası üretip- “ruh”a yükleyebilen ("ruh"u nura sahip kılınan)kişi...
-ebedi yaşamı düşünerek, sayılı saniyelerin gamıyla, zamanını boşa geçirmekten imtina eden...
-sevdiğiyle beraber olmak uğruna bedelini ödeyen...
-sayılı ve sonluyu, sonsuza değişmeyen...
-saadete ermiş
-mutlu. ahmet hulusi
(bkz: kareem said)
arp. kol.
Lost karekteri. Aslen ıraklı ajan.
SAiD: (Sa'd. dan) Saadetli. Allah (C.C.) kendisini sevmiş. O'nun rızasına ermiş olan. Ahireti için çalışan kimse. Mes'ud. Mübarek. Bahtiyar.

SAiD: (Suud. dan fâil) Yukarı çıkan, yükselen, kalkan.

SAiD: Kolun, bilek ile dirseği arasındaki kısmı. Mirfak.

SAiD: Yukarıdaki temiz toprak, pislikten uzak pâk toprak. Yeryüzü. * Yol, tarik. * Mezar, kabir. * Yüksek. * Yukarı çıkan.