bugün

yasanilan olumsuzluklarin olumlu olan seylere karsi ustun gelmesi. aci ve hayal kirikligidir bunun sebebi.
akabinde osurulur.
ruhun, ideal ölçütü olan 21 grams ı aşması.
günahların özkütlesinin fazlalılığı ile de alakalı olabilir bu ruh ağırlığı..
omuzlarda hissedilen bir baskıyla başlar. ağırlaşır her geçen zaman. dağılır tüm vücuda. düşünemez olur insan, tek istediği uyumaktır. hayat ağırlaşır, ruha abanır. ruh ağırlaşır, bedene abanır. ihale size kalır. düşüncelerinizden sıyrılabilmeyi istersiniz, hayallerinizden, umutlarınızdan. çırılçıplak kalıp ağlamak istersiniz, küçülmek, ufalmak, kaybolmak istersiniz. üstüne uyandığınız karanlıklar olmasın istersiniz.

nihayetinde yaşamak ağır gelir, çözüm* iki hecedir de, bırakıp gidecek kadar cesaretiniz olmaz. ümit yaşar çıkar gelir bir gece yarısı, fısıldar size bir iki dize, ağlarsınız ;

"...Ve alışılmış bir yaşamaktır çöker omuzlarıma
Sarar benliğimi birden
Büyük, devamlı dalgalar halinde duygularım
Her sabah seninle başlar
Ve ben her sabah
Ta içimde bir ağrı gibi yokluğunu duyarım..." *
ruhun acıması durumudur. bedendeki acılar zamnala geçer ama ruh acıyınca kolay kolay geçmez. geçti sandığınız anda kalbinize saplanan bir bıçakla o ağrı yeniden başlar. nefes almanızı engeller , herşey anlamsız gelir size en baştada kendiniz. neden varım diye sorgulamaya başlarısnız sıkıntı bulutlarının arasında yolunuzu bulmaya çalışırken. eğer sorularınıza cevap bulabilirseniz ne ala yoksa bitmişsinizdir...
ölümdür kısaca. beden ruhu taşıyamazsa yol verir gider. **
bütün emeklerin karşlıksız kaldığı, umutların boşa çıktığı, yalnızlığın erdem olmadığının anlaşıldığı, üzerine titreyip kolladığınız insanlardan nankörlüğü gördüğünüz, hayatın artık anlamını yitirdiği anın ardından elinizde kalan duygudur.
işin ucunda sürünmek bile olsa, insanın düşünmesinden ileri gelen, dolayısıyla bilgelik yolunda sürekli ilerlemek istemesinden dolayı ortaya çıkandır. düşünceler ağırlaştıkça, ruhun diğer ruhlara göre farklı olması normaldir. bu da toplum yaşamında ruha farklılık getirir, yalnız olmak, ruhu ağırlaştırır.
yaşama karşı duyulan açlıkla başladı her şey.daha iyisini daha güzelini istedik daima.ama daha iyiyi bulunca eskiyi sakladık hep bir yerde.belki bir gün işe yarar niyetiyle...içimiz doluydu hep ama ağlayamıyorduk bile.batma tehlikesiyla karşı karşıyaydı gemimiz ve bir şeyler eksiltmeliydik içinden.fazlalıklarımız ruhumuzdaydı hep.evet ,evet ondan atmalıydık birkaç parça denize.peki biz ne yaptık?kıyamadık,yeniyi kaybederiz diye en eski olanı bile atamadık.uyan artık kaptan gemin batmak üzere,uyan ve arındır bedenini artık.çöplükte yaşamaktan vazgeç...
(bkz: son ders beden)