bugün

okunmasını tavsiye ettiğim tarihtir. fakat livius'un türkçe çevirisi yayınlanan tarihini önermem. tercümesi berbat...
(bkz: romulus ve remus)
Roma adli devletin tarihi.

sıkıcı. cok fazla imparatoru var.

Onlara calisa calisa insanin cani cikiyor.
Çoğu insan roma tarihini tamamen entrikalarla dolu bir tarih olarak görür ve bu roma’ya yapılacak en büyük haksızlıklardan biridir. Çok geniş kapsamlı bir tarihtir çünkü. Öyle ki, isaac asimov bile hakkında kapsamlı bir ansiklopedi yazmak istemiş fakat çok detaylı ve uzun sürecek bir uğraş olacağından bu istekten vazgeçmiştir.
bunlar hep yeni neslin uydurmasıdır efendim.

roma döneminde bile roma tarihi yoktu! sonradan çıktı hep bu zırvalar.
Genelde ‘Peş peşe görev alan imparatorlar ve dönemleri’ dediğimizde, Roma Tarihi ile ilgilenenlerin aklına ilk olarak ‘Beş iyi imparator’ ya da ‘Evlâtlık imparatorlar’gelir. Evet, bu yıllar küçük ayrıntılarını sizlerle paylaştığımda göreceğiniz üzere Roma’ya damga vurmuş büyük bir yönetim dönemidir ama hemen öncesi ve sonrasındaki yine son derece ilginç başka zaman aralıklarını tam olarak incelemeden ‘Beş iyi imparator’u tanımak, tanımlamak biraz eksik kalacaktır.

Bu arada ‘iyi’ veya ‘evlâtlık’ tanımının tarihçiler tarafından verildiğini belirtmek isterim. Böylesine büyük bir coğrafyayı tümüyle ‘masum’ yollarla yönetmek neredeyse olanaksız olduğundan, bu noktada tarihin koyduğu tanımların ayak izlerini sürmek en doğrusu elbette.

1) DÖRT iMPARATOR yılı ...

Konuya Roma kronolojisinin biraz ortasından dalsak da, gelin hızlıca M.S. 69 yılına gidelim.

Kendisi başlı başına ayrıntılı bir yazı konusu olan, asıl kimliği dışında tiyatroda rol alan, gladyatör döğüşlerine ve gösterilere katılmayı seven imparator Neron’un M.S. 68 yılında otuz yaşında iken, Senato tarafından ‘halk düşmanı’olarak gösterilmesi ile kendisini öldürecek kimse bulamadığından ‘Qualis artifex pereo’ (Benimle beraber ne büyük bir sanatçı ölüyor) diye mırıldanarak sağ kolu Epaphroditos’un yardımı ile intihar etmesinden sonra başlayan kısa bir karışıklık ve iç savaş dönemidir.

Ne ilginçtir ki 68 – 69 yıllarından başlayarak, neredeyse dört imparator peş peşe aynı yılda (M.S. 69) yönetimde yer almıştır. Sosyal huzursuzlukların, politik ve askeri başkaldırıların boy gösterdiği dönemde bu imparatorları yönetimde oldukları yıllara göre sıralayalım.

Galba (6 Haziran 68 – 15 Ocak 69)

Otho (15 Ocak 69 – 16 Nisan 69)

Vitellius (17 Nisan 69 – 20 Aralık 69)

Vespasian (21 Aralık 69 – 24 Haziran 79)

Aslında kimi tarihçiler bu dönemin sonunda Suriye ve Ürdün coğrafyasından gelerek başa geçen, Flavian Hanedanlığını kurarak M.S. 79 yılına dek imparatorluğu yöneten Vespasian’ın bu sınıflandırmada yer almasının yanlış olduğunu ileri sürerek bu dönemin ‘Dört’ değil, ‘Üç imparator Yılı’ olarak adlandırılmasının daha doğru olduğunu söylemektedirler.

Dönemleri birbirine bağlamak adına, Vespasian’ın iki oğlunu da notlarımızda belirterek diğer döneme geçelim.

Titus (24 Haziran 79 – 13 Eylül 81, 41 yaşında ağır ateşli hastalık sonucu ölmüştür.)

Domitian (14 Eylül 81 – 18 Eylül 96, 44 yaşında suikast sonucu öldürülmüştür.)

2) BEŞ iYi iMPARATOR VEYA EVLÂTLıK iMPARATORLAR ...

Asıl konumuza gelirsek, bu ‘Beş iyi imparator’u görev aldıkları yıllara göre kısa notlarımla kronolojik olarak sıralamak isterim.

Nerva (Marcus Cocceius Nerva Caesar Augustus) Senato’nun seçtiği ilk imparatordu. 18 Eylül 96 ile 27 Ocak 98 arasında karışık bir dönemde, 65 yaşında göreve gelen Nerva’nın en büyük eksikliği ordu üzerindeki otoritesi ve o dönemlerde yaşanan parasal sıkıntılardı.

28 Ocak 98 ile 7 Ağustos 117 arası imparator olan Trojan ise (Imperator Caesar Nerva Traianus Divi Nervae filius Augustus) benim en takdir ettiğim yöneticiler arasındadır. Trojan Asker kökenli idi, Pax Romana’yı en geniş sınırlara çeken, sosyal yaşama katkıları olan ve savaştan elde edilen zenginlikleri halk ile paylaşmaya özen gösteren bir imparatordu.

Hadrian (Publius Aelius Hadrianus Augustus) 11 Ağustos 117 – 10 Temmuz 138 yılları arasında imparatorluk yapmıştı. Sanatı ve edebiyatı severdi, şair ruhlu idi. Senato ve çevresindekiler ‘Bunlar boş işler’ diye ince ince eleştiri yaparken, kendisi çok sık gezerdi. Asıl amacı ise Trojan’ın fethettiği toprakları sadece ‘alınmış yerler’ olarak görmemek, oraları imparatorluğa bağlı, politik ve ekonomik açıdan verimli coğrafyalara çevirmeye çalışmaktı. Yerine, kendinden sonra Antonius Pius’u (Pius’un da kendisinden sonra Marcus Aurelius’u sıraya koyması koşulu ile) önerdi.

Antoninus Pius’un (Titus Aelius Hadrianus Antoninus Augustus Pius) imparatorluğu ise 10 Temmuz 138 ile 7 Mart 161 yılları arasında idi. Aslında askeri sefere ya da geziye çıkmadan, kısacası italya yarımadasından ayrılmadan imparatorluğu barış içinde yöneten ender imparatorlardandı. Bir ayaklanma ve savaşın olmadığı bu dönemde yasaların üstünlüğüne öncelik verdi, özgürlüğünü kazanmış kölelerin oy haklarını savundu. Geride ise, kendisinden sonra gelecek imparatorlara dolu bir hazine, halk için de çok önemli olan iyileştirilmiş ve genişletilmiş bir içme suyu ağı ve belki de hepsinden önemlisi ‘Suçu ispatlanana kadar herkes masumdur’ anlayışını bıraktı.

Dört imparatora kadar geldik ama burada bir soluklanalım. Arada, ‘Beş iyi imparator’ arasında ismi geçmese de, Roma yönetimi açısından mutlaka belirtmemiz gereken biri daha var: 7 Mart 161 ile 169 yılı Mart ayında vebadan ölen Lucius Verus ya da Latince adı ile Lucius Aurelius Verus Augustus.

Lucius Verus’un üvey kardeşi Marcus Aurelius ile başa geçişi, Roma döneminde ilk kez ‘iki başlı yönetim – iki imparator’ kavramını da karşımıza çıkartmaktadır. Bu yönetim biçimi ise bu tarihten sonra zaman zaman benimsenen bir süreç olacaktır.

Sıra geldi beşinci ve son ‘iyi imparatorumuza’:

Marcus Aurelius (Marcus Aurelius Antoninus Augustus) 7 Mart 161 yılında başa geçmiş ve 17 Mart 180’de 58 yaşında öldüğünde, yirmi yıla yaklaşan imparatorluğu sırasında önemli zaferler kazanmıştı. Marcus Aurelius’un Stoacı yönü ile felsefeye olan düşkünlüğü ile de biliyoruz. ‘Meditasyonlar’ olarak bilinen eseri günümüzde bu konuda o dönemin bakışını yansıtan önemli bir bilgi kaynağıdır.

Marcus Aurelius’un Germen ırklarının tehditlerinin artmaya başladığı 180 yılındaki ölümü ise, tarihçiler tarafından ‘Büyük Roma Barışı – Pax Romana’ döneminin sonu ve ‘Batı Roma imparatorluğu’nun Çöküşü’nün başlangıcı olarak dikkate alınır.

3) BEŞ iMPARATOR Yılı...

Roma imparatorlarının belirli dönemler için sınıflandırılmasının sadece bu iki dönemden oluştuğunu mu düşündünüz? Yanılıyorsunuz, çünkü tarihçiler daha farklı sınıflandırmalar da yapmışlardır.

Kısaca belirtmem gerekirse ‘Dört imparator Yılı’ ve ‘Beş iyi imparator’ ile karıştırmadan, Commodus’un saray banyosunda öldürülmesi sonrası ‘Beş imparator Yılı’ olarak adlandırılan M.S. 193’te yönetime kendisini lâyık gören imparatorluk adaylarını saymadan geçemeyiz:

Pertinax

Didius Julianus

Pescennius Niger

Clodius Albinus

Septimius Severus

Yine bir iç savaşa tanıklık eden bu dönem, yakında gelecek olan ‘Üçüncü Yüzyıl Büyük Krizi’nin ayak seslerinin duyulmasına karşın, Septimius Severus’un bir ölçüde barışı sağlaması ve Severan Hanedanlığını kurması ile sona ermiştir.

Ama durun, bitmedi. Daha fazlası var.

5) ALTI iMPARATOR Yılı ...

Diğer dönemler ve yıllar yetmiyormuş gibi, yine yukarıdakiler ile karıştırmadan, son olarak ‘Altı imparator Yılı’nı sizlere kısaca anlatmak istiyorum.

Yaklaşık iki yüz sene kadar süren ve geride kalan ünlü Roma Barışı ‘Pax Romana’nın mumla arandığı bu dönem karşımıza Roma imparatorluğu’nun en karışık yıllarından M.S. 238’i çıkartır. Bu yıl boyunca çok kısa hüküm süren altı imparatoru sırası ile sayalım:

Maximinus Thrax

Birinci Gordian

ikinci Gordian

Pupienus

Balbinus

Üçüncü Gordian

Elbette, bakış açımıza ve değerlendirmemize bağlı olarak, istersek Roma Dönemi için kendimiz de farklı dönemler tanımlayabiliriz ama artık eski dünyaya, üç kıtaya yayılmış olan bir imparatorluğun, değişik nedenlerle önce parçalanması, bir süre sonra da yok olmaya doğru gitmesi süreci ayrı ve son derece ayrıntılı başka bir çalışma gerektirir. Sadece üç – beş bilinen ana nedene bağlanan çöküş süreci aslında bununla sınırlı değildir.
.
dünyada gelmiş geçmiş en büyük devletlerin -şahsım adına- başında gelmektedir. kurulduğu tarihten batı olanının yıkıldığı tarihe kadar dünya tarihine yaptıkları sayısız katkılarını burada 2 satırla anlatıp bitiremeyiz. günümüz hukukun temelleri mesela roma'ya dayanır, mimaride gösterdikleri yapıtları bugün hala bir çok binanın yapımında feyz alınmaktadır mesela. bu imparatorluğun ihtişamını anlamak ve anlatmak için nice belgeseller, nice ansiklopedik bilgiler az gelir.

tarihinde gladyatörler, pompei'ler, julius caesar'lar, neron'lar, cicero'lar barındırır.

mimarisi, yönetim tarzı, gelenekleri, ordusu, silahları ve ihtişamıyla kendinden sonraki bir çok devlete örnek olmuşlardır. batıda kurulan her devlet hatta doğudakilerin bile önemli bir kısmı roma'nın taklididir. o yüzden roma'yı anlamayan, okumayan bir adamın dünya tarihini idraki imkansızdır. kendisinden sonra çakma kutsal roma imparatorluğu gibi imitasyonları bile uzun süreler tarihte yer almıştır. öyle ki fatih sultan mehmet bile roma imparatorluğuna özendiği ve istanbul'u aldıktan sonra sıradaki hedefinin roma üzerine yürümek olduğunu ve olur da roma'yı alırsa tekrar roma imparatorluğunu yaşatmak istediği söylenir.