bugün

türk milletinin gururu.

adın okullarda anılacak, duvarlarda resimlerin olacak. beraber yürüdük biz bu yollarda söylenecek sınıflara girilmeden.

ölümsüz olacaksın reis.
umarım hala “içerde” değildir.

malum şahsın hayatı fethullah gülen sayesinde yön buldu. zamanında büyükşehir belediye başkanlığı yaparken amerika ziyareti yapmış ve o ziyarette neden başbakan olması gerektiğini bir bir aklına kazınmıştı. zaten belediye başkanı olup amerika ziyareti gerçekleştirebilen bir başka başkan var mıdır bilmiyorum. o zamanlardan yazılıp çizilen senaryoların başrolü olma fikri sanırım çok cezbedici gelmişti. baştan beri emperyalistlerin piyonu olan cemaat, yıllardır bu ülkenin içini oymaya devam ederken artık tatmin olamadıkları için malum şahsı piyon olarak kullanmak istediler. başarılı oldular mı? kısmen.

bundan 15 sene evvel, siyasi yasaklı olan malum şahsın yerine aynısının laciverti olan kişi başbakan oldu. sonra yasak kalktığında ülkenin anasını s*kmek için yıllardır çabalayan kişi başbakanlık koltuğuna oturdu. cemaat sayesinde başbakanlık koltuğuna oturan bu şahıs insanları kazanmak için yapılabilecek her şeyi yapıp bir güzel kazandı. ekonomik anlamda tam da emperyalistlerin istediği gibi üretmeden sadece sıcak paranın döndüğü fakat para bitmeyecekmiş gibi düşünüldüğü bir ekonomik sistemi ülkeye oturtup, insanların ellerine geçen paraları ve teknolojinin de gelişmesiyle, ülkenin eskiye göre daha iyi bir konumda olduğunu görmeleriyle bu ülkede iyi şeyler oluyor diye düşünmeleri sağlandı. aynı insanlar bu şahsın din üzerinden siyaset anlayışı ve dini her anlamda kullanması sebebiyle “müslüman insandan zarar gelmez.” mantalitesiyle hareket edip daha da bağlandılar bu şahsa. yıllarca insanların görebileceği yerlere, cezbedici projeler yaparak insanları kendine aşık etti. fakat yapması gereken ama insanlar üzerinde etki bırakmayacak çoğu şeyi de yapmadı. ülkenin duble yollarını, ultra lüks hastanelerini, avrupa’nın en büyük bilmem nelerini, devasa boyutlardaki binalarını, köprülerini vb. gören insanlar, ülkeyi dönüşü olmayan bataklığa sürükleyen şahsa her geçen gün daha da bağlandı. oysa üretime yatırılması gereken sıcak para, devasa boyutlardaki beton yığınlarına yatırılıyor, eğitim sistemi sürekli değiştirilerek sorgulamayan boş bir nesil yetiştiriliyor, teknolojinin gelişmesiyle gelen yeniliklerin, kendileri tarafından yapıldığı düşüncesini insanlara empoze ediliyor, diğer ülkeler teknolojik gelişmelerde sürekli yol alırken ülkemizin yerinde saydırılıyor, zaten başımızdaki kişilerin yapılan projeleri yapmak için o görevde olduklarının bilincinde olmayan insanlara, bu projeler lütufmuş gibi sunuluyor, yap-işlet-devret gibi görünürde hiç para harcanmamış gibi gösterilen fakat ülkenin bütün paralarıyla yandaşlara servet üstüne servet kazandırmasına neden olan sistemlerle insanların ceplerindeki paraları hiç ediliyor ve tüm ülkedeki işe yarar kurumları özelleştirerek yine kendi yandaşlarına peşkeş çekmekten kendini alamıyorlardı. tüm bunlar sonucunda işine yarayacak kadar insanı kendine biat ettirebilecek kadar sıkı sıkıya bağladı.

sıra ülkede tek başına güç sahibi olabilmeye gelmişti. yıllarca ülkenin her kademesine sızan cemaatle bu adım çok basit gerçekleşti. ergenekon ve balyoz ile askeriyeyi tamamen bitirip, çalınan sınav sorularıyla polis teşkilatını tamamen ele geçirdiler. zira içine sızılan polis teşkilatı, ordu, yargı, üniversiteler, yandaş savcılar, yandaş hakimler, havuz medyası ve bilumum aracı kullanarak ülkede geri dönüşü olmayan yaralar açtılar ve bu evreyi kısmen tamamladılar.

bu sırada zamanında pakistan sınırını hallaç pamuğuna döndürenler aynı sistemi, suriye sınırımıza da uyguladılar. nasıl? tabi ki malum şahsın dış politikası sayesinde. suriye’deki iç savaştan kaçan insanları kılıf olarak kullanıp, “masum insanlara yardım ediyorum.” havası yaratıp, ülkenin sınırını yol geçen hanına çevirip, ne kadar terör örgütü varsa ülkeye girişinin sağlanmasına neden oldu. sonucunda patlayan bombalar, suikastler, katliamlar… ve şuan bu olayları “dış güçler yapıyorlar.” diyerek yandaş medya tarafından malum şahsın üzerinden bütün sorumluluğun alınması sağlanıyor. bomba mı patladı? dış güçler. suikast mi? dış güçler. katliam mı? dış güçler. dış güçler var mı? tabi ki var. fakat bu dış güçlere bu kozu veren kim? malum şahıs. yıllardır ekonomik anlamda herhangi bir faaliyette bulunmayıp, bütün ülkeyi yandaşlarına peşkeş çekip, yıllarca ne istediler de vermedik dedikleri dış güçlerle iş birliği yapıp, ülkeye ışıd, pyd, ypg, pkk, fetö tarzı terör örgütlerini bulaştırıp ülkeyi tamamen bok çukuruna sokup, terör örgütlerine silah yardımı yapıp, hiç sorumluluğu yokmuş gibi “dış güçler” deyip geçiyorlar. dış güçler kim peki? yıllardır söylediğimiz gibi emperyalistlerdi evet kabul. fakat görünmeyen içimizdeki dış güçler kim? fetönün çekirgeleri. zamanla hepsini anlayacağız.

ülkede tek güç olan şahıs sayesinde son evre olan ülke karışıklığını başlatmak için kolları sıvadılar. önce ülkedeki muhalifleri, gazetecileri ve kendisine düşman olan herkesin işini bitirebilmek için gerekli olan tek şeyi yaratmak için düğmeye bastılar. kurumlara sızmış bir terör örgütü. emperyalistlerin el kaidesi ne ise bu ülkenin cemaati o, bin ladini ne ise fethullah’ı odur. bunda artık herkes hem fikirdir. 11 eylül’de el kaideyi kullananlar, bu sefer fethullah’ı kullanıyorlar.

dershane olayıyla aralarının açılması sonucu yaşanan olayların, sadece dershane olayıyla ilgili olmayacağı, denildiği gibi sadece güç çatışmasıyla da açıklanamayacağı açık. darbeden sonra insanların başkomutan ilan ettiği şahsa, kimsenin bir daha yıkamayacağı bir güç bahşedilmiş oldu. bunun planlı bir şekilde yapılıp, yapılmadığını bize yıllar gösterecek. fakat darbeden sonra malum şahsın yaptıklarından yola çıkarsak insanların kafalarında soru işaretlerinin oluşması normal. çünkü ülkeyi bataklığın içine ve daha da içine sürükleyip duruyor. ülkede karşıt görüş bırakmadı. muhalif mi ? fetöcü. karşı görüşten biri mi ? darbe destekçisi. gazetecilerden biri yazmaması gereken bir yazı mı yazdı ? fetö mensubu. darbe destekçisi adı altında artık yeni bir fişleme aracımız oldu. ülkede tek karşıt görüş kalmayana kadar da devam edecek gibi görünüyor. başkanlık sistemi getirip tek adam olma yolunda ilerliyor. tabi şuna dikkat etmek lazım; getirdikleri sistem, suriye’ninkinin aynısı.

bu arada malum şahıs insanlara sürekli algı operasyonları yapıp kandırmaya devam ediyor. bundan sonra olacaklar hakkında biraz komplo teorileri üretelim. ülkede patlayan bombalar, katliamlar, suikastler hepsi dış güçlerin, terör örgütlerinin, eğer ki herhangi muhalif bir söz çıkarsa ağızlardan, fethullah terör örgütünün, çok bariz bir şekilde hata yaptıkları vakit, chp’nin suçu denip geçilir hale geldi ve bu daha da belirginleşecek. zaten savaşta, çatışmada ölen askerler olursa şehittir o deyip kimse bunun hakkında konuşmaz, sorgulamaz oldu. yani ülkede kendilerine sıkıntı çıkaracak her şeyi, bir şekilde kılıfına uydurmayı beceriyorlar. bundan sonraki dış politikada rusya yancılığı var. bunun sonucunda oluşacak durumları tahmin edelim o zaman. ülkede yıllardır bazılarının “dünyanın en iyileri” arasında gösterdiği ekonomimizin, araştıran insanlarca bilindiği üzere bom bok bir durumda olduğu ve dış güçler için çok rahat bir araç olduğu aşikar. bu yüzden ilk olarak dış güçler tarafından -tabi payın büyük bir kısmı malum şahıstadır.- ülkenin ekonomik anlamda bitirilmesi -ki sona yaklaşıldı-, ülkemizin rusya politikası nedeniyle ve incirlik üssünde oluşacak problemlerden dolayı nato’dan çıkarılması, başımızdakilerin savaş suçları işlediğinin ve yedikleri diğer bokların bir bir belgelerinin çıkarılması, bunun sonucunda rusya’dan kopuş, bunlar olana kadar zaten gerçekleşecek tek adamlık sistemi, emperyalistlerin ortadoğu’dakine benzer bir demokrasi getirmesi, iç karışıklık, iç savaş diye gider. he tabi şanslıysak bunlar olmadan 3. dünya savaşı çıkar, kaostan medet umarız. her birinin belli bir zamanı var ve insanlar amerika’nın işleri bozuldu dese de işler tıkır tıkır işliyor.

şöyle de bir durum var tabi. eğer ki malum şahıs zamanında sıcak parayı betona değil de üretime yatırıp ekonomiyi sarsılmaz yapsaydı, ülkenin içini oyan hainleri devlet kademelerine sokmasaydı, bütün kurumların yandaşlara peşkeş çekilmesine izin vermeseydi, bütün “kral çıplak” diyenleri içeri attırmasaydı, ülkenin tamamını terör örgütleriyle doldurmasaydı, eğitim sistemini içi boş hale getirmeyip bu ülkeyi ileriye götürecek bireylerin yetişmesini sağlayacak bir sistem kurmayı deneseydi ve hepsini geçtim, 15 temmuz sonrası ders alınıp tam bağımsız, demokratik bir ülke olma yolunda ilerlenseydi, rusya ile anlaşmaya da, amerika çekilen reste de, avrupa birliğine yapılan gidere de, malum şahsın tüm yaptıklarının affına da vardık biz. ama ne yazık ki emperyalistlerin ekmeğine yağ sürüldü. ne yazık ki. yani tünelin ucu bok.

ülkece birlik olacağımız zamanda bile, barda öldüysen ölü, diğer yerlerde öldüysen şehitsin deyip insanları ayrıştırmaya çalışıyorlar. fakat bu ülke uğruna canını seve seve veren milyonlarca vatan evladı olduğu umudu, sonuna gelinen oyunun son demlerinde bozulacağı inancımı diri tutuyor.

umarım komplo teorim götümde patlar. umarım birileri hala “içerde” değildir.

umarım güzel günler görürüz.

edit: düzeltme
Yeni bir mustafa kemal yapılmaması gereken liderdir. Bizde zaten bir mustafa kemal putu var, arkadaşlar rte yi de putlaştırmamalılar. Ulan bizim 2000 yıllık tarihimiz böyle adamlarla doludur, biz niye bir adamı put yapıyoruz anasını satayım? ingiliz miyiz? Fransız mıyız ki bizler bir kahramanı putlaştırmaya ihtiyaç duyuyoruz. Bu hiçbir müslümana yakışmamaktadır.
milyonları peşinden sürükleyen yüce kişilik.

genç osmanlar seninle.
ünlü düşünür aleyna tilkiden gelsin;

Yaptığıyla Söylediği Nedense Farklı
Mazlumun Ahı Aheste Aheste Alınır
Bırakın Kazandım Zannetsin Zavallı

https://www.youtube.com/watch?v=GcGPedcPsOs

edit: kuzenim yazmış
başkanlığın hayırlı olsun uzun adam.

görsel
başkan olamayacaktır.

kendisinin tabanının desteğini kaybetmesini ve elinin tersi ile itilmesini göreceğiz.

bir liderin çöküşünü izleyeceğiz.

kendisi ile alakalı zerre üzüntüm olmayacağı gibi bu süreçte ülkenin çekeceği acılar için üzüleceğim.

büyük lider midir göreceğiz bu vesile ile. çöküşün illegal olacağına dair bir çıkarım yapılmasın. ancak gözden çıkarılmak denen şey gayri nizami olarak yürütülecektir.

şunu asla unutmamak gerekir:

kapitalizm asla sömürdükleri yeri başıboş bırakmaz.

demirel
özal

azıcık analiz ettiğinizde bir anda partilerinin nasıl silindiğini göreceksiniz.

adları anılsa ne yazar.
Türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı ve başkan adayı.
izindeyiz. Yarın izine çıkacağız da.
çıkışını 1995 yılında belediye başkanlığıyla yapmış siyaset adamı, günümüzün cumhurbaşkanı, 4 ay cezaevinde yatmıştır sonrasında.
görsel
Bir kere kendisi zerre kadar adam değildir. izinden gidilecek biri hiç değildir. Kukladır. Söylemleri antiemperyalisttir ama onların uşağıdır. Eşbaşkanı olduğu Büyük ortadoğu projesini hayata geçirmek için elinden geleni yapmakta kendisi. Yavaş yavaş ülkenin altını kazıp dinamiti basarak en önemli adımı atacaktır. ikiyüzlüdür. Bu millete hizmet etmemektedir.
amerika tarafından siyaset için özel olarak eğitilmiştir. hiç kimse onu kurtarıcı olarak görmesin öyle olsaydı ..................
türk milletinin gördüğü en büyük, en yakışıklı ve karizmatik lider olmasının yanında ülkeyi baştan aşağı bilezik gibi elden geçirmek, ülkeyi yapılan yollarla binlerce parçaya bölmek gibi başarılarla bundan sonraki yüzyılda da konuşulması yüksek ihtimal siyasi deha, eli kolu boyu uzun adam gibi adam.
türkiye cumhuriyeti' nin eski başbakanı, şimdiki cumhurbaşkanı ve yakın gelecekteki ilk başkanı. patlasanız da çatlasanız da, ağzınızdan köpüklere saça saça çemkirseniz de başkan o la cak. saygı duyun.
görsel
görsel
Topçusun sen topçu kal, giy dedi kramponları.
görsel
Başkanlık uğruna ülkeye yaşattıklarının hesabını verecektir.

Ohal uzadı.
Asker savaşta.
Tl değer kaybediyor.
Ülkede her hafta terör saldırısı oluyor .

Bunun derdi başkanlık.
allah bey.
görsel
inşaat sektörü bir koyup üç almaya devam etsin ve rüşvet çarkı dönsün diye türkiye cumhuriyet merkez bankası'na yaptığı düşük faiz baskısı ile ülke ekonomisinin anasını bellemiş adam.

olay basit:

1- başta istanbul olmak üzere, akp'li belediyelerin elindeki tüm büyükşehir belediyelerinde imar projeleriyle oynayarak müteahhitlere arsaları peşkeş çekmek. (örn: istanbul bölge jandarma komutanlığı'nın ormanlık arazisi maslak 1453'e dönüştü)
2- peşkeş çekilen arsaların imara açılmaları için kamyonla rüşvet almak. (örn: maslak 1453 için ali ağaoğlu milyonlarca dolar rüşvet dağıttı)
3- faizleri düşük tutarak vatandaşın elinde avucundaki tüm birikimini konuta yatırmasını, yani müteahhitlerin cebine koymasını sağlamak. (burada örn. maslak 1453 değil çünkü oradaki en dandik daireler bile milyon liralara satılıyor)

buradan sonra ekonominin başka bir sorununa değinmek gerek:

bir ülkede düşük faiz yatırımları, üretimi ve hâliyle istihdamı artırır. gelgelelim kemal derviş politikalarının devam ettirildiği akp'nin ilk dönem iktidarı haricinde türkiye'de üretim inşaat sektörü ile sınırlı kaldı ve hâliyle de istihdam artmadı. bunun da nedeni basittir: bir işletmeyi kârlı biçimde işletmek için piyasayı bilmek, yöneticilik vasıfları ve daha da önemlisi zeka gerekir. oysa apartman dikmek için cebinizde biraz para olması yeterlidir. ancak o apartman, inşaatı bittikten sonra içine girip yatmak dışında hiçbir boka yaramadığı için katmadeğer üretmez. tek yaptığı şey büyüme rakamlarını yüksek göstermektir. hâl böyleyken düşük faizde yapılması gereken şey yatırımcıları fabrika, atölye, çiftlikler kurmaya özendirmek; bunun kârlılığını artırmaktı. ancak ülkemizde enerji ölümüne pahalı olduğu ve yandaş zenginler de işletme kurup işletemeyecek kadar beceriksiz olduklarından bu yalan oldu. türkiye'de resmi işsizlik oranları %10'un, genç nüfuste işsizlik oranı %20'nin altına hiç inmedi. tayyiban bize kısaca "ya amele ya polis olacaksınız" dedi. doktoramız, mastırımız, üç yabancı dilimiz varmış; kim takar!

düşük kurun ekonomiye etkisi ise ithalatı artırıp ihracatı düşürmektir. ekonominin besmelesi budur. türkiye'de alım gücü yerlerde süründüğü için tüm yurt çin malı cennetine dönüştü. bu ise üretimi tümüyle bitirdi. bakınız türkiye sanayisinin en önemli lokomotiflerinden tekstil kan ağlıyor. kapanan atölyelerin haddi hesabı yok. zaten kafaları nedeniyle baskı altında olan istihdam, düşük kur ile tümüyle güdük kaldı.

pekiyi türkiye'de kur neden düşüktü? abd'deki mortgage krizi nedeniyle gelişmiş ekonomileri etkisine alan ekonomik krizden dolayı. risk her yerde yüksekse para risk-kâr çizgelgesinin azami olduğu yere gider. bu da küresel ekonomik kriz döneminde rusya, brezilya, çin halk cumhuriyeti ve türkiye gibi tam olarak gelişememiş ama afrika ülkeleri gibi de tümüyle geri kalmamış ülkelerdi. yani türkiye'nin o dönemde bol bulduğu düşük faizli krediler türkiye'de uygulanan ekonomi politikalarından falan değildi. hatta ekonomi politikalarından dolayı çok daha ucuz ya da bol olabilecek krediler bu kadarla kaldı.

dolar'ın yükselmesi ekonomimizi nasıl ve neden tehdit ediyor? ne yazık ki bunun da yanıtı akp'nin uyguladığı yanlış politikalardır. zamanında çiftçiyi israil'in tohumuna mahkûm ettiler. hayvancıyı meralardan kovdular. türkiye'nin son 10 yıldır doğru düzgün tek ihraç ürünü meyve sebzeyken onun bile tohumunu israil'den, dolar'la alıyoruz. meraları bitirerek ülkede hayvancılık yapılmaz hâle getirdiler ve et ithâl etmek zorundayız. 2002'de bunlar görev başına geldiklerinde türkiye kendi kendini besleyebilen dünyadaki 7 ülkeden biriydi. yani kimse kalkıp da "tayyip'in suçu ne" muhabbeti yapmasın, tastamam onun suçu.

pekiyi, şimdi ne oluyor? ekonomik krizden çıkmakta olan abd birkaç yıldır, yavaş yavaş yurtdışındaki parasına gel gel çekiyor. hâliyle dolar'ın belli ölçülerde yükselmesi doğal. buna karşı merkez bankası'nın yapabileceği şey faiz artırımına gitmek ve dolar'ın türkiye'de kalmasını daha cazip hâle getirmek. yani öyle piyasaya dolar basmak çözüm değil. bu yalnızca dolar'ın kısa vâdede ateşini düşürmeye ve dolar toplayanların daha ucuza bu işi yapabilmelerine yarar. ancak recep tayyip erdoğan uzun süredir türkiye cumhuriyet merkez bankası'nın özerkliğine hâlel getiren söylem ve eylemleriyle faiz artırımına engel oluyor. bunun nedeni zaten yukarıda yazmıştım. tekrar etme gereksinimi görmüyorum.

iktidara geldikleri günden bu yana enflasyon ve kbdmg rakamlarıyla oynayan akp artık sıkıştı. hâl-i hazırda hâddinden fazla yüksek olan vergileri artırmaya çalışıyorlar. faiz artırımı demek altın yumurtlayan kazı kesmek demek. faiz artırmamak demek türkiye'yi moratoryum riskine her an daha da yaklaştırmak demektir. eh, ortada bir de referandum var ki onun da böyle yangından mal kaçırır gibi alelacele başkanlık getirme çabaları da bu zaten. tüm yetkileri kleine führer'in elinde toplayacaklar ve bu sayede kafasına göre yasa çıkarttıracak, yargılanmayacak.

sonuç olarak 14 yıldır önünü arkasını hesap etmeden yaptığı her şey ülkenin tabutuna çakılan çivilerdi. bu başkanlık muhabbeti de türkiye cumhuriyeti yurttaşlarının özgürlüklerini tümüyle ortadan kalktığı adımdır, ülkenin tabutuna çakılan son çividir.
Belki kral da olur imparator da ama kuracağı düzen salt avanta düzeni olduğu için kendisinin ömrü ile sınırlı olacağı aşikar.
Tıpkı cumhuriyet kurulduktan çok kısa süre sonra napolyonun kendini imparator ilan edip o ölünce cumhuriyetin devam etmesi gibi.
Tek sorun başta olduğu sürece ülkeye kaybettireceği süre. .
(bkz: erdoğan ın yaşamak istediği şehrin konya olması)