bugün

büyük britanya veya portekiz gibi basketbolda averaj takımı olan ülkelere karşı yeterli olabilen beceridir. ama rakibin zorluk derecesi bir level artınca gerçek içeriğini görüyoruz bu becerinin malesef. sen git gerçek bir koçun yardımcılığını yap sayın ene! belki 30 sene sonra falan milli takımımıza layık bir koç olmayı başarırsın...
ömründe bir kere yemek yapmamış adamların yemeği beğenmeyip şusu şöyle busu böyle demesine benzer bir eleştiridir.
"al koçum çok iyi biliyorsan sen yap" derler adama.
olmayan beceridir. takıma moral motivasyon aşılayamıyorsun tamam, ama o son top niye üçlük attırıyorsun oyuncuya diye sormazlar mı? gir içeri, en kötü faul yaparlar, ikisini de atamazsa suç oyuncuda. 4/17 üçlük isabetiyle oynadığımız maçta son top 12 saniye varken üçlük olarak kullandırttılır mı?

çok sinirliyim sözlük...
''adam potanın dibinde deliği tutturamıyorsa koç ne yapsın?'' demezler mi?

filinta gibi delikanlılar varken, orhun ene'mi sahaya çıkıp faul atışı yapsın?
babayiğit oyuncular varkeni orhun ene'mi sahaya çıkıp savunma yapsın?
belki 80-90 maça girmiş profesyonel gençler varken, orhun ene'mi saha içinde top sürsün?

orhun ene'nin tek suçu, bu takıma sözünü geçirememiş olması.
adam taktik veriyor, kimse tınlamıyor. birisi trübüne bakıyor, diğeri su içmekle meşgul, başka biri düşüncelere dalmış.

antremanlarda da durum aynı. adam 3lük çalıştırıyor, bunlar iki dakka çalışıp geyiğe vuruyor.

psikoloji konusunda birşey diyemem. zira takımın aidiyet hisleri kaybolmuş. bir yunanistan-makedonya-litvanya gibi temsil ettikleri millete kendilerini borçlu hissetmiyorlar. zira litvanya son dakikaya kadar direniyor, sırbistan sayı kaçırınca adam oturup ağlıyor. ama bizim çocuklar hezimeti unutup dalgalarına bakıyor.
bu aidiyet hissini orhun ene verememiş. demek ki takımı karşısına alıp konuşmamış.

diğer türlü orhun ene'nin hiçbir hatası yok. hatta tanjeviç'ten teorik beceri konusunda daha aktif. (gerçi bir kocun pratik bilgisi, teorik bilgisine göre daha önemlidir ama olsun)
basketbol a milli takımımız eskiden beri, geleneksel olarak kanserojen etkiye sahip olduğundan, çok da sorgulanmaması gereken, zamanla gelişecek beceri.
becerisi? hiç bir becerisi yoktur. buraya kadar gelen koç becerisi değil, oyuncu yeteneğidir.
gördüğüm kadarıyla çok iyi beceriyor. bir milli takım 3 ayda anca bu kadar becerilebilirdi.
"olmasa da olur" becerisidir.

tamam oyuncuların atış yüzdeleri çok düşük ama bir koçun takıma hiç mi katkısı olmaz. ne zaman oyun sıkışsa kerem tunçeri oyunda. gerçekten müthiş bir taktik. gerektiği yerlerde mola almaz. karşı takımın en azından serisini bozmaya yönelik bir mola al taktiği geçtim, yok o da yok. adamların biz faul atarken dikkati dağıtmak için neler yaptığını gördük. basketbol sadece basketbol değil artık. bize de izlemek düşüyor art arda 3lükleri.

ömer onan kerem tunçeri bunlar misyonunu tamamladı. sen almanya değilsin ki 2 adama bağlı oyun kur. benchte oyunu domine edecek oyuncu çok. banvitten kendi oyuncunu getirdin takıma, oynat görelim. ne kaybedersin.
enes, ersan, ömer aşık bunlar 35 dakika süre almalı en az. bakıyorsun 35lik adamlar bunlardan daha fazla süre alıyor.
bu korkaklıktır.
takıma artı motivasyonu da yok.
hazır değilsin türk basketbol takımını çalıştırmaya orhun ene. en azından bu takım sırp maçı öncesi bu kadar hesap kitap yapmayı hak etmiyor. yok onu yenersek yok o yenilirse...
bakalım 2010 da yendiğimiz, dışarda bizi yenemezsiniz anca ev sahibi olunca yenersiniz diyen sırpları yenebilecek miyiz.
büyük bir soru işareti...
(bkz: malesef)
(bkz: maalesef)