bugün

suyu çıkmış amerikan film klişelerinden biridir. çağrı cihazına gelen bir ihbarı değerlendir cinayet masası dedektifi, arabasını olay yerinden 20 metre uzağa park eder, alışılageldiği üzere camı kapatmaz, kapıyı kitlemez. olay yerine doğru yaklaşırken, çaylak polis memuru üzerinde crime scene do not cross yazan bandı kaldırır, dedektif hafifçe eğilerek altından geçer. daha sonra, yakışıklı ve sempatik olmayan ve her ortamda espri yapabilen yardımcısı mckenzie "seni beyzbol maçında sanıyordum" tadında bir girizgah yaparak olay hakkında bilgi vermeye başlar. işte tam bu noktada kadraja kahve bardağı girer.

olay yeri boş bir arsa olsun, caddenin ortası olsun veya bir ev olsun farketmez. ne yapılır edilir, o kahve pişirilir, dumanı üzerinde ikram edilir. evde pişen kahvenin kırk yıl hatırı varsa, bu kahvenin hatırı sonsuza ıraksar.

cesedin yanına gelinir, mckenzie örtüyü kaldırır nedense hep sırt üstü yatar halde bırakılan gözü açık, dudağının kenarından kan damlayan kadın görünür.

mckenzie: 1984, yeşilyayla, kentucky doğumlu, karşıdaki striptiz barda çalışıyormuş, dört blok güneyde oturuyor, bir sevgilisi varmış, uyuşturucu bağımlısı, bu tipleri bilirsin.
dedektif: nerden bileyim aslanım, ben narkotik polisi miyim? dört blok güney neresi, götümde navigasyon cihazı mı var?
mckenzie: birkaç görgü tanığı var, 28-30 yaşlarında ekose gömlekli, kot pantolonlu, john deere şapkalı beyaz erkek.
dedektif: ben burdayım diye bağırıyor yani. çok orijinal bir tip, hemen buluruz. [yanındaki çaylak polise döner] oğlum git şu marketten gripin al, kafam kazan gibi oldu.
mckenzie: bütün birimlere haber verdik. ayrıca jane doe cinayeti ile bağlantısını araştırıyoruz.
dedektif: allahın adını verdim bi sus.
mesleğe yeni başlayan, her çaylak dedektifin geçtiği yoldur.

arada bir "ben de bir şeyler biliyorum, bilgimi göstereyim.." gibi kaygılarla lafa zıplayıp bir şeyler gevelerler fakat her seferinde karizmatik yüzbaşı'nın siker gibi bakışına maruz kalıp, lafını bitiremeden kahve makinasının yolunu tutarlar.
(bkz: evet evet aynen öyle)
(bkz: çok fazla amerikan filmi seyretmek)