bugün

kuzeydeki pencere

kokladığın gülün kokusu kalmış sende
baktığın denizin tuzu
geçtiğin iklimlerin masalı sinmiş üstüne
kuzeydeki pencere açık
göçebe bin bir gece

sözcükler sökülmüş bir anıyı
ne kadar tamamlayabilirse
bir andır eski defterlerin
güneşinden vurur yüzüne
yazsam olmaz dersin
kimi zaman sırf bunun için
yazmaya değerse de
kuzeydeki pencereyi açarken
yere düşen defterden görünür:
eksik kule, yırtık nehir
sımsıkı kapatmış olsak da
bizi ürperten anıları hayatımızın
eski defter ya da kuzeydeki pencere
subra gömlekleri

subra gömlekleri içindeyim
zaman tanrı hem erkek hem kadın
amca oğlu beni bul
mahpus değilim
bir mahpusun saydığı günlerdeyim

dağlanmış dövmelerim okunmaz etmiş izlerimi
yittim ben, bilmiyorum nemdeyim
ikindiyle aksam arasında
ne kadar taşıyabilir tebdilim beni
ben ki reddettim
mahpus, casus ve katilken
yıkanmamışların takdirini

içimi olduruyorum. kazıyorum içimi
çoğalmasın diye ötekilerim
çoğalmasın diye parçalandığı yerde
kaldı bedenim
gövdemi çoktan astı gitti gövdemin tarihi
geçilmez yerinde karanlığın
başkasını denedim

bazen isliğim çalınıyor kulaklarıma, bazen gelirken
düşündüğüm kelimeler
maden ocakları hatırlıyorum, demirci körükleri, kaçarken
değiştirdiğim şayisiz kan, bir her konaklama yerinde
ödediğim defterler

içime attığım taşlar tıkadı sarnıcımı
tuzun ve kirecin şerbeti dindi
kuzey defterleri güney rüzgarları arasında
mühürlü mektuplar taşıdım
bozgun zamanlarının çarşılarında dağıldı
başka bir kader için sakladığım kıymetler

ey benim ateşler kitabındaki babam
nemde sazımın mızrabı
nemde kahribarim
amcamoğlu beni bul
gidemem, bu yıl güney
zaman tanrı zurvanic
beni de ezberine aldı
resimde ellerin örtülü olması kaderin
esrarengiz karakterini simgeler
denedim kabartmaların hacminden öteye acılan butun imkanlarını
ne yapsam gölgede kalıyordu
hem hürmüz hem ahriman
kendime dönecek butun zamanı kılcala daraltmıştı
taşıl katmanlar
simdiyse boşluğundayım
bir büyük kabartmanın
örtülü ellerin arkasında
gömleğimi ilikleyen kopça
gövdemi yazılan esrar
karışır yazının gövdesine
başkaları okudukça
amcamoglu buradayım
otların gürültüsüne, tasların tarihine bak
mezopotamyadayım.
olmayanlarımızın, yitirdiklerimizin, fark edemediklerimizin yazarı.
insan bir şiir okurken -ansızın- yoruluyor, nedenleri anısızlığa yoruyor.
öyle yazar işte, şimdi susalım.
"buram buram hissettiğim bi kokuydun, kanatlarının altında huzur bulduğum, en sevdiğim uykumdun..." demiş ve beni benden almıştır.
aşkı en güzel, en saf anlatan şairlerimizdendir kendisi, saygı duyulasıdır.
...öpüyorum seni boynundaki yaradan
iniyorum kaynağına
aydınlanmamış yanların ışığa çıkıyor
dokunuşlarımın parıltısında
düğümlü mendilin, gümüş zincirin
sımsıkı mühürlendiğin bütün kilitler
çözülüyor avuçlarımda...
http://www.murathanmungan.com/
liseli ergen gençlerin yeni kız tavlama aracı olmasından korktuğumdur.
"bırakır, terk eder, ayrılır
ama bir yere gidemezsin"

yanmaktan korkmam;
ben bu aşka, sağ çıktığım yerlerden geldim...
siz daha yeni kitabını okuyamadan o bir yenisini yazmıştır. şair olmak için doğmuş deha.
Karşımıza erken çıkmış insanları, yolun dışına sürerken; bir gün geri dönüp, onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz? Hayat her zaman cömert davranmaz bize. Tersine, çoğu kez zalimdir. Her zaman aynı fırsatları sunmaz. Toyluk zamanlarını ödetir, hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitmeden yıprattığımız dostlukların, savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün... Bir akşamüstü yanımızda kimsecikler olmaz: Ya da olması gerekenler yanımızdakiler değildir...
salgın

yalnızca aşk değil bu,
yalnızca ayrılık değil, salgın
bize geçmişten geçen
kandan, tarihten, doğamızın bize kurduğu tuzktan
kaderimizden ve yıldızlardan geçen salgın
yalnızca bir humma değill bu,
ellerindeyiz bilmediğimiz bir tutsaklığın

damarlarımdaki kana hükmediyor
şefkat, şehvet, şiddetle
kendini bende sınayan salgın
ölümün kenarına düşen satırlarla
batan ayın kenarına düşen satırlarla
bu sayrıl hüküm, bu kara humma, bu kanama
kendini sürdürüyor bende
sormayın bana ben bilmiyorum
ben hiçbir şey bilmiyorum,
içindeyim salgın gibi
derin sayrılığı başka çağlara ait bu aşkın
kilitlendiğim var oluşundan çıkamıyorum
ben de isterdim serin, uzak, kuzeyli bir
olmayı, hesaplarını tutmayı
sözlerin, duyguların, davranışların
gelecek sağlamak için yapılan ince ayarların
ama ben saf korkudan yapılmış tehlikeli mısraları,
hikayesi uzun olan kılıçları,
çölde geçen şarkıları ve onu seviyorum
onu seviyorum onu seviyorum onu seviyorum
hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların,eskitmeden yıprattığımız dostlukların,savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla
yapayalnız kalırız bir gün.bir akşam üstü yanımızda kimsecikler olmaz;
ya da olması gerekenler yanımızdakiler değildir...murathan mungan
hayata dair ince nüansları fark etmekle kalmayıp bundan dünyalar yaratan adam.
bir kez daha beni vuran, yaralayan, kanatan adam. http://www.youtube.com/watch?v=-8qifzv_F4Q&feature=share

Nilüfer
Zamanın eli değdi bize
Çoktan değişti her şey
Aynı değiliz ikimiz de
Zaaflarına bir gece
Hatalarına bir nilüfer
Sevgisizliğine bir kalp verdim
Artık geri ver
Geri veremezsin aldıklarını
Artık geri ver
Geri verilmez hiçbir yanılgı
Yokluğuma emanet et
Sende benden kalanları
Her şeyi al
Bana beni geri ver
Bir şansım olsun
Başka yer, başka zaman
Sensiz ömrüm olsun
hakikatım marifetim yadigarım
kalbini bende sınamışlar için
adadığım divanım
ömrümü hayat yapan bütün erkeklere

bir kere olsun unutmak için
beyhude
bin kelime..
15 yılda tamamladığı şairin romanı adlı eserine başyapıtım diyen varlığıyla mutluluk veren yazar.
582 sayfadır, zaman ayrılmayı/ okunmayı hak etmektedir.
"KADINLAR ağlamak için bir erkeğin omzuna ihtiyaç duyarlar. Ama başı dolu kadınlar, erkeğin omzuna ağır gelir... Erkekler kadında kontrol edilebilir zekâ, kontrol edilebilir başarı, kontrol edilebilir yetenek ister.
Yani kadının sahip oldukları, erkeğin kontrolünü aşmaya başladığında ilişki biter.
sahaftan aldığım meskalin adlı kitabının içinden iki yüz elli bin çıkan yazar şair ve dahası.
--spoiler--
Bir gün gelir, dünyanın bir yerinde yıllarca senin haberin olmadan yaşamış birine, bütün hayatını anlatmak istersin.
--spoiler--
"bazen ona bişeyler yazarsın, yazar silersin.. yazar silersin.. o hiçbirini okumamış olur; ama sen hepsini söylemiş olursun".
" biliyorduk:soluğumuz tükenip gözlerimizi birbirine değdiğinde korktuğumuz şeye yakalanacaktık: konuşamadıklarımıza. "
*
evim, memleketim... önüne seccade atıp, huzurunda namaz kılmak istediğim adam. öyle bir paragraf yazmıştır ki, benim gibi hayali melodram kahramanlarına anlamlanma rehberi olmuş ve bana yalnız olmadığım duygusunu aşılamıştır.
"yağmurlu bir havada, arabanın cam silecekleri çalışırken, sevgilisinden ayrılan mutsuz ve entelektüel fransız kadınlarına benzetiyordum kendimi o pardösüyle. Kuşağıyla belini sıktırıp, yakalarını kaldırdın mı, başedemeyeceğin hiçbir hüzün yoktu sanki".*
murathan 95 adlı kitabına ulaşmaya çalıştığım yazar. aradım, bulamadım; yine de bir yerlerden temin edebilme umuduyla bekliyorum.
Bu adamın adını ne zaman duysam mina urgan gelirdi aklıma.sanki onun kocasıymış sanardım bu adamı. Meğer alakası yokmuş. Bayağı yaşlı sanardım hatta ölmüştür şimdiye kadar derdim o da doğru değilmiş. işin kötüsü erkek sanardım erkek de değilmiş.
Ne zaman bir düş kursam, ertesi gün hayal kırıklarını topluyorum!