bugün

tamam kardesim ergen degilsin, liseli degilsin, atari salonuna gittin, parliament sinema kusagini seyrettin, memur cocuguydun oldu mu ?

sana kim liseli dediyse dovucem onu adresini ver.

tanim: 3310 alinan ankara gunleri.
(bkz: başlık canlandırmak)
(bkz: kafa ütülemek)
enteresan olan günlerdir.
eryaman'a yeşil çift katlı otobüslerle gidip gelinen, dersanelerin tamamına yakınının kızılay-meşrutiyet-izmir caddesi civarlarında olduğu, denemeye girenlere beleş klasör vaadlerinin verildiği, ellerimizde rotring, ceplerimizde ego bileti, kulaklarımızda metro yeraltı çarşısından aldığımız bir liralık (1.000.000 tl) çin malı radyolarla gezdiğimiz ergen yıllardı.

cep telefonlarımızı ki herkes de yoktu; göt cebimizde taşırdık. 3310 ile yılan oynar, çıkma teklif etmeye cesaret edemediğimiz kızlardan mesaj gelmesini bekler, defalarca okur mutlu olurduk.

bıyığımız yok idi, tüylerimiz vardı. meşrutiyet caddesinde mado'ya kızlarla gider, hayalini kurduğumuz sohbetleri ve bakışları alamadan dönerdik evimize. otobüste ellerimizde kitap yahut sırtımızda 8 kg. çanta ile yer kapmaya çalışır, yeşil kartlı teyzeler ve amcalara yakalanır idik.

sertap erener'in unutursun şarkısı çınlardı kulağımızda yitik ergen sivilceli sevdalarla. araya ibrahim tatlıses'in pala remzi'si girerdi. istanbul yolunda ihraç fazlası ya da defolu ürünleri satan kenar mağazalara giderdik ailemizle.

kocatepe'de beğendik kalabalıktı o zamanlar. otoparkına bir buçuk saat sıra bekleyerek girer idik. dönüşe otoparka giden çıkışta tahinli ekmek aldırırdık babamıza, yaş pasta pahalı idi.

ülkealan pasajına zidane, batistuta, totti formalarına bakardık. tuttuğumuz takımın atkısını sarınırdık maç günlerinden sonra.

mithat paşa caddesine uzanan yolda dönercilere girerdik. joy'da atari oynar, le mans yarışı oynardık. bacaklarımız kısaydı, sığardı, şimdilerdeki gibi uzun ama hedefine erişememiş değildik.

hoşlandığımız kız ile zafer çarşısına giderdik, o ipek ongun kitaplarına bakar, biz onun dalgalı saçlarına bakardık.

sonra otobüsüne bindirir, son otobüsümüze yetişirdik ayakta gitmek pahasına. eve vardığımızda mesaj atmaya kalmadan uykuya dalardı o kız çoktan..

ertesi günlere hayallerle uyanırdık milenyumun başlarında ankarada..

şu zamanlardaki gibi boğaz ağrısıyla değil, sevdalarımız, heveslerimiz vardı ankara sokaklarında..
eski günlerdir.
Hey gidi hey taş almakla eş değermiş meğer.