bugün
- yazarların romantiklik seviyesi23
- profesörün sokak köpeği saldırısına uğradığı ülke26
- dini bütün bir kızı etkilemenin yolları21
- zeynep bastık'ın beyaz külodu18
- yazarların kendilerini tanımlama şekli13
- anın görüntüsü14
- bayburtta picasso'ya ait ünlü tablo yakalandı16
- izmir 3 koşuda hangi at gelir8
- kanka olmak istediğiniz yazarlar25
- menzil cemaatinin 17 milyar serveti olması23
- realite manipülasyonu23
- yazarların gurur duydukları özellikleri16
- filistin meselesi bizim milli meselemizdir20
- chatgpt10
- kadınların katlandığı eziyetler15
- sözlük yazarlarının akşam yemekleri11
- izmirde 5 çocuğun öldüğü yangın13
- gül gibi kokan sözlüğün ağır abisi21
- belediye konserleri yasaklansın10
- mesai saatlerinde entry girenleri cimere bildirmek8
- israfa son vermek için yapılması zaruri olan 3 şey33
- müslüman diye hamas'ı savunmak22
- judas'ın ölmesi8
- 17 yaşında bmw vs 3 yaşında egea9
- kedimi kim yedi1'in ölmesi13
- nerede o eski yazarlar9
- güvenmemeyi nasıl öğrendin10
- peter parker'ın mutsuz olması13
- reis deyince akla ilk gelen23
- günün sözü9
- mel mel vs eylulsabahi40
- özlem zengin21
- gece yatarken kurulan hayaller16
- tanışmak istediğiniz yazar14
- bazlama açmayı bilmeyen kız10
- bir erkeğin bağımlılık yapabilecek özellikleri8
- ölsem helvamı hangi yazar yapar22
- sana şimdi ne mesajlar geliyordur17
- eskiamaeksikbiri21
- b12 takviyesi10
- yazarların en çok sevdiği aylar22
- puura11
- sözlük kızlarının bugünkü kombinleri22
- sigara içen insan aptaldır19
- thusnelda10
- amk diyen kezo8
- sevgilisinden yeni ayrılan kız11
- şalgam suyu10
- sokakta görülen kediye naber lan demek9
- larisalisa13
kompleks sahibi bireylerin hizmetinde oldukları insanlara duydukları dışa vurulan nefret.
türçe'ye hizmetçi nefreti olarak çevrilen 1995 tarihli claude chabrol filmi.
türçe'ye hizmetçi nefreti olarak çevrilen 1995 tarihli claude chabrol filmi.
Bu film muhteşem bir film. Türkiyede pek bilinmiyor ve yeni yeni izledim ben de açıkcası. "Hizmetçi nefreti" olarak çevrilmesi bile bu filmin içinde barındırdığı derinliğin anlaşılmadığını gösteriyor.
Neyse film hakkında kısa bir değerlendirme yazacağım şimdi.
Öncelikle 1995 yapımı fransız filmidir. Konusu itibariyle son marxist sanat anlayışıyle yapılmış bir film olduğu söylenir, -ki bence öyledir de. Marxist filmden anlaşılacağı üzere konusu toplumsal sorunlar, daha da açarsak sınıf çatışması yani proleterya-burjuva çatışmasıdır. Bu film TV'lerde sıkça yayınlanan gişe filmlerinden biri değildir. Eğlendirme, ağlatma amacı taşımaz. Kült denebilir ve sanat filmidir. Şunu da söylemem gerek, ben sinema-film uzmanı değilim, öyle bir iddiam da yok. ilk kez izlemeyi düşünenler son derece dikkatli izlemeliler.
--spoiler--
Film ilk yarısında son derece sıkıcı geçer. Proleterya tiplemesi bu filmde hizmetçi ve postanede çalışan kızdır. Burjuva tiplemesi de hizmetçinin çalıştığı aile. Neyse ilk bakışta ne kadar iyi ne kadar anlayışlı burjuva ailesi deseniz de aslında tüm bunların çıkar amacı güttüğüm aşikardır. Aile hizmetçiye, masrafları kendileri karşılayarak ehliyet kursuna göndermeyi, gözleri için göz doktoruna götürmeyi, okuma yazma bilmediği için okula göndermeyi teklif etse de, tüm bunlar aslında hizmetçinin yararından ziyade hizmetçiye daha fazla iş yükleyebilmek içindir. Yani burjuva kendi yararı için proleteryaya yardım eder fakat bu iyi niyet maskesiyle yapılır. Belki şu mesaj da çıkarılabilir : Proleteryanın hayatında ne kadar iyileştirmeler yaparsanız yapın, sınıfsal nefret asla ortadan kalkmayacaktır.
Filmin en can alıcı ve bence en güzel sahnesi de şu : Okuma yazma bilmeyen hizmetçinin, bir el de kitaplıktaki kitaplara sıkması. Aslında filmin büyük bölümünü bu sahne açıklıyor.
Bir diğer nokta ise hissizlik, rahatlık. Her iki proleterya tiplemesine baktığımızda içleri nefretle dolu olmasına karşın aynı zamanda ne bir endişe veya hüzün ne de başka bir duygu taşımaktadırlar. Keza aile öldürürken bu durum doruğa çıkmaktadır.
Bir diğer nokta da, filmdeki en son sahne. ilk izlediğimde kaçırmıştım ama sonrada anladım. Postaneci kız evde ayrılıp arabasını çalıştırmaya çalışırken arka cam birden patlar ve kan, beyin saçılır. En can alıcı ikinci sahne de budur. Filmde açık bir şekilde gösterilmese de, aslında onu vuran hizmetçidir. Birbirlerinin yanında son derece sıkı fıkı arkadaş roller yapmalarına karşın durum öyle değildir. Burada da proleterya eleştirisi yapılmaktadır. Bugün proleterya sınıfı niye bir olup devrim yapamıyor sorusunun cevabı burada saklıdır. Çünkü hepsi birbirlerinin arkalarından vurmaktadır. Buna temsilen hizmetçi de postacı kızı arkasından vurur.
En son can alıcı nokta da şudur : Hediye olarak gelen kasetçalar. Aslında bu son derece sembolik bir anlam taşımaktadır. Filmin son sahnesinde görüldüğü üzere burjuva ailesini kimin vurduğu kasetçalar vasıtasıyla ortaya çıkar. Burjuva sınıfı, ne kadar gizli olurlarsa olsunlar proleteryayı izlemekte ve sürekli onları denetlemektedirler. günümüzde örneği en basitinden her yerde bulunan güvenlik kameralarıdır. 1984 gibi distopik kitaplarda da bu durumun başka bir boyutu anlatılmaktadır.
--spoiler--
Neyse film hakkında kısa bir değerlendirme yazacağım şimdi.
Öncelikle 1995 yapımı fransız filmidir. Konusu itibariyle son marxist sanat anlayışıyle yapılmış bir film olduğu söylenir, -ki bence öyledir de. Marxist filmden anlaşılacağı üzere konusu toplumsal sorunlar, daha da açarsak sınıf çatışması yani proleterya-burjuva çatışmasıdır. Bu film TV'lerde sıkça yayınlanan gişe filmlerinden biri değildir. Eğlendirme, ağlatma amacı taşımaz. Kült denebilir ve sanat filmidir. Şunu da söylemem gerek, ben sinema-film uzmanı değilim, öyle bir iddiam da yok. ilk kez izlemeyi düşünenler son derece dikkatli izlemeliler.
--spoiler--
Film ilk yarısında son derece sıkıcı geçer. Proleterya tiplemesi bu filmde hizmetçi ve postanede çalışan kızdır. Burjuva tiplemesi de hizmetçinin çalıştığı aile. Neyse ilk bakışta ne kadar iyi ne kadar anlayışlı burjuva ailesi deseniz de aslında tüm bunların çıkar amacı güttüğüm aşikardır. Aile hizmetçiye, masrafları kendileri karşılayarak ehliyet kursuna göndermeyi, gözleri için göz doktoruna götürmeyi, okuma yazma bilmediği için okula göndermeyi teklif etse de, tüm bunlar aslında hizmetçinin yararından ziyade hizmetçiye daha fazla iş yükleyebilmek içindir. Yani burjuva kendi yararı için proleteryaya yardım eder fakat bu iyi niyet maskesiyle yapılır. Belki şu mesaj da çıkarılabilir : Proleteryanın hayatında ne kadar iyileştirmeler yaparsanız yapın, sınıfsal nefret asla ortadan kalkmayacaktır.
Filmin en can alıcı ve bence en güzel sahnesi de şu : Okuma yazma bilmeyen hizmetçinin, bir el de kitaplıktaki kitaplara sıkması. Aslında filmin büyük bölümünü bu sahne açıklıyor.
Bir diğer nokta ise hissizlik, rahatlık. Her iki proleterya tiplemesine baktığımızda içleri nefretle dolu olmasına karşın aynı zamanda ne bir endişe veya hüzün ne de başka bir duygu taşımaktadırlar. Keza aile öldürürken bu durum doruğa çıkmaktadır.
Bir diğer nokta da, filmdeki en son sahne. ilk izlediğimde kaçırmıştım ama sonrada anladım. Postaneci kız evde ayrılıp arabasını çalıştırmaya çalışırken arka cam birden patlar ve kan, beyin saçılır. En can alıcı ikinci sahne de budur. Filmde açık bir şekilde gösterilmese de, aslında onu vuran hizmetçidir. Birbirlerinin yanında son derece sıkı fıkı arkadaş roller yapmalarına karşın durum öyle değildir. Burada da proleterya eleştirisi yapılmaktadır. Bugün proleterya sınıfı niye bir olup devrim yapamıyor sorusunun cevabı burada saklıdır. Çünkü hepsi birbirlerinin arkalarından vurmaktadır. Buna temsilen hizmetçi de postacı kızı arkasından vurur.
En son can alıcı nokta da şudur : Hediye olarak gelen kasetçalar. Aslında bu son derece sembolik bir anlam taşımaktadır. Filmin son sahnesinde görüldüğü üzere burjuva ailesini kimin vurduğu kasetçalar vasıtasıyla ortaya çıkar. Burjuva sınıfı, ne kadar gizli olurlarsa olsunlar proleteryayı izlemekte ve sürekli onları denetlemektedirler. günümüzde örneği en basitinden her yerde bulunan güvenlik kameralarıdır. 1984 gibi distopik kitaplarda da bu durumun başka bir boyutu anlatılmaktadır.
--spoiler--
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar