bugün

gereksiz bir kavga sebebidir çoğu zaman.
kıskanmak sorun değildir benim için. kız arkadaşımı kıskanmam kavga sebebi olmaz, aksine onu daha çekici bulurum kıskandığımda.
ona asılmalarına kızmam kıskançlıktan olmaz, asılan lavuğun ya da kız arkadaşımın beni aptal yerine koymasına kızarım ben ve ne beni aptal yerine koymaya çalışan kızı kıskanırım, ne de bir lavuğu. kıskanmam, çünkü ben kız arkadaşımın ulaşabileceği en mükkemmel şeyim ve onun da en mükemmel şey olduğunu düşündüğüm için onunlayım. o bir başkasıyla ilgilendiği anda artık onun en mükemmel şey olmadığını anlarım dolayısıyla yine kıskanmama gerek kalmaz.
koşulsuz şartsız, her insanın bir gün mutlaka tadacağı duygudur, insandır kıskanır. kimisi çok sık tadar fakat*, tatmayan yoktur. vardır diyen yalan söylüyordur.
her şeyde olduğu gibi fazlası zarar olan durum. ama şöyle de bi durum var ki seven adam kıskanır arkadaş.. bazen hatalı da olsa sevgisindendir. kadın da bunun bilincinde olabilme olgunluğunu gösterebilmeli hiç olmazsa zaman zaman.
zarar vermekten başka bir şey değil. Ayrıca tüm sevgiyi alıp götürür kıskandığınla öle ortada kalırsın.
seven insan eylemi.
azı karar çoğu zarar.
dünyanın en kötü duygusudur.
akrep burçlarının belirgin özelliğidir.
Bir kız seni herkesten kıskanıyorsa seni gerçekten seviyordur, anla bunu gerizekalı.
kimileri tarafından bir hastalık olduğu ve yıpratıcı bir dürtü olduğu ifade edilen duygudur.
kimileri tarafından da erdemli bir insanın olmazsa olmaz vasıflarından biri olarak nitelendirilmiş duygudur.
her iki yaklaşımın da doğruluk payı vardır.
lakin bu kadar zıt yaklaşımlar, nasıl oluyor da aynı anda doğruluk taşıyabiliyor ve kabul görebiliyor?
nasıl oluyor da bir şey hem aka, hem de karaya çalabiliyor?
mesele, bu hissin mahiyetinde gizli; bu hissin hangi gayeye hizmet ettiğinde saklı.

şayet kıskançlık, lüzumsuz bir ihtirasa uşaklık ediyorsa hasutluktur, habis bir urdur.
başkasının emeğine, başkasının çabasına göz koymuş bir insanımsı, kelimenin tam anlamı ile bencildir.
bu çekememezlik adamın hayatını da, yöneldiği insanın hayatını da zehir eder.
işte bu tutum bir hastalıktır. rehabilitasyonu lüzumlu kılar.

lakin kıskançlık sahiplenme duygusunun bir uzantısı ise, saygın bir itiraz mahiyetini alır.
sevdiklerine, sevdiceğine dulda olmak isteyen, onları sakınmak isteyen bir insan, bencil değil aksine toplumculdur.
kendinden, konforundan ve rahatından feragat eder.
bir endişe,
bir sorumluluk taşır yüreğinde.
karşılıksız, kazanç beklemeksizin...
isterki, güzellikler dışında bir kapı çalanı olmasın sevdiklerinin.
isterki, namahremin gözü, el evladının tek bir sözü değmesin sevdiklerinin gölgesine dahi...
mahremiyetin surlarındaki tek bir gedik, ölümcül bir darbe olur yüreğine.
kanlı bir irin olur ciğerine...
sevdiklerini sakınmaya, sevdiklerini sahiplenmeye yönelmiş bu duygu, erdemin taşıyıcı sütunlarındandır.
imandandır.
işte bu tutum, rahmanidir. ulvidir.
Hiç bir duygunun yakamayacağı kadar çok can yakan, insana istemediği birini tekrar bile isteten sebep, hırsın en yüksek noktasını içinde barındıran, aşk'tan uzakken bile aşıkmış gibi insanın içini acıtan, hesap soran, ruhunu boğan his.
nergis öztürk'ün şahane bir oyunculuk sergilediği demirkubuz filmi.
bir nevi sevgi göstergesidir. seven adam kıskanır.

(bkz: sözlük yazarlarının itirafları#15350965)
Küçükken sayıları son derece az ve aşırı derecede mütevazı olmalarına rağmen çok sevdiğim oyuncaklarım vardı. Ve onları birileriyle paylaşma fikrinden bile nefret ediyordum. Ancak müşterek bir oyunun parçası olunca bir işe yarayacağını bildiğim için hiç futbol topum olmadı mesela. En sevdiğim oyuncaklarımı birileri elimden alır ya da benden izinsiz oynamaya kalkarlar korkusuyla evden hiç çıkarmadım, hatta iki odalı evimizde bir şekilde yaratmayı başarabildiğim gizli saklı köşelerde kardeşlerimden bile sakladım elimden geldiğince. Ama neredeyse hiç yalnız kalamadığım düşünülünce de şu garip çelişki kendiliğinden ortaya çıktı; en sevdiğim oyuncaklarım neredeyse hiç gün ışığına çıkaramadığım ve oynayamadığım oyuncaklar haline geldi. Eskir diye giymeye kıyamadığım sevdiğim kıyafetlerim küçük gelince otomatik olarak kardeşime devredildi. Ve birdenbire bitmesin diye ibadet hassasiyetiyle küçük küçük parçalarla ısırdığım dondurmaların yarısı ben yiyemeden eridi. Kremalı bisküvilerin bisküvilerini önce kremalarını sonra yedim hep ama sıra kremaya geldiğinde yediğim bisküviler beni tıkadığından hayal ettiğim tada hiç ulaşamadım..
Çok sonraları bunun bir tür kader olduğunu anladım. Kimi ya da neyi sevdiysem en az onunla vakit geçirebildim. Hiçbir şeyi ya da hiç kimseyi doya doya, tadını çıkara çıkara sevemedim. Elimden alınır ya da kaybederim korkusu içimden gelenlerin bir adım önündeydi hep. Çok sonra anladım ki ben aslında sahip olduğumu zannettiğim tüm sevdiklerimi en baştan kaybettim...

ali lidar
Sevgiliye karşı olanı doğal dürtüdür. Engellenemez. Ama aşırıya kaçılmamalıdır.
kız erkek ayrımı yapmaksızın çok gerekli bir eylemdir. eksikliği samimiyetsizdir.
zeki demirkubuz filmidir.insanın içindeki pisliklerden bazılarını çok güzel anlatır.
görsel
bu teyzenin yerinde olmak istemektir.
özgüvensizlik örneği.
sevmeyen insanların yapamayacağı şey.

edit: yanlış kelime.
sevginin bir sonucudur.
kıskançlık saçma bir kavram neden bir insan diğer insanı kıskanır ki sadece güven meselesi her şey güveniyorsan kıskanmaz sın güvenmiyorsan zaten bitmiş demek tir.
nasıl tarif ettiğindir aslında kıskanmak,

eğer kıskanmayı güven olarak görüyorsan sen onun hayatını kıskanıyorsundur. hangi insan güvenmediğine aşık olur, onu ister. güvenirsin zaten ona, ama ya etraftakiler.

kıskanmak aslında güvenmektir. onun senin yüzünü kara çıkarmayacağını bilmektir. sana yanlış yapmayacağını bilmektir. sen onun başka gözleri bakmayacağını bilirsin, ona bakana vereceği tepkiyi bilirsin.

ama yine de kıskanırsın... çünkü sevdiğine bakmaya, sevmeye doyamadığına bir şerefsizin gözü değmiştir. senin bakmaya doyamadığına başka birinin bakmasını ağır gelir yüreğine. senin olana, sahip olmaya çalışan başkalarınadır öfken. bilirsin o yapmaz, ama o senin olana nasıl göz koyar? nasıl bakar, nasıl laf eder?
içten içe kemirgen his.
görsel