bugün

Kant;ın ahlak anlayışı, her yerde ve her zaman neyi yapmamız gerektiğini değil, neyi istememiz gerektiğini içerir. Bilinçsiz bir yapmanın karşısında,;isteme; bir bilinç ve irade işidir. Kendisi dışındaki tüm varlıkların adeta otomatiğe dayalı davranışları karşısında, potansiyel olarak onu değil de bunu yapabilme kabiliyeti, yani özgürlüğü, insanı diğer varlıklardan üstün kılan yegane bir özelliktir. Buna göre ahlak, özgürlüğün zorunlu bir fonksiyonudur; yani davranışın ahlaksal olarak eşsiz kıymeti, eğilimden dolayı değil, iradi bir iyilik yapıldığında ortaya çıkar. Özgürlük prensibi, insanın her türlü dış etki ve güçten bağımsız olarak kendi kendine empoze ettiği bir yasayı ifade eder. Yani, ahlak yasası bakımından insan, hem yasa koyucu, hem yasa yapıcı hem de teba durumunda olduğu için, kendisinden başka bir varlığa itaat etmemiş olur. Bu sonuca ancak, ;mükellefiyet ahlakı; ile varılır. Mükellefiyetten dolayı yapılan bir eylem, ahlaksal değerini, onunla ulaşılacak amaçta değil, onu yapmaya zorlayan düsturda (maksim) bulur. Diğer bir deyişle, eylemi anlamlı kılan, onun temelinde yatan ;isteme;nin, herhangi bir içerik tarafından değil, ahlak yasası tarafından belirlenmiş olmasıdır. Bir eylemin değeri, özünde iyi olan niyete bağlıdır.

Kant, aklımızın bir yönünü çalıştırarak maddi alemdeki evrensel kanunları bulabileceğimizi, diğer yandan da deney ya da gözlem yapmadan (a prirorik olarak), tümüyle aklımızı işleterek manevi hayatımız için tıpkı maddi alemin kanunları (adetullah) gibi kesin ve evrensel kanunlar keşfedip bunları manevi hayatımız için düstur yapmamızı istemektedir. Suyun yukarıdan aşağı doğru akması, bırakılan bir cismin düşmesi, gece ve gündüzün peş peşe gelmesi evrenseldir; insandan gayri canlı varlıkların davranış şekilleri de önceden belirlenmiştir. Onlar, seçim sahibi değildirler; mecburdurlar. Kanta göre hür insan, aklıyla, doğru hareket tarzlarını bulup, bunlara mutlak anlamda bağlanmalıdır. Böylece dış dünyada zorunluluktan kaynaklanan belirlilikler (kanunlar) şeklinde görünen ahenge iç dünyasında kesin kurallar keşfedip uymasıyla katılmalıdır insan. Anlaşıldığı gibi onun ahlak telakkisi kanun şeklinde bir kesinlik ve süreklilik düşüncesine dayanmaktadır.
hümanist eğitim yakalşımlarında aydınlanma döneminden 20. yy'ın sonlarına değin kullanılan eğitim modellerinin oluşmasını sağlayan temel görüşlerden biridir.
Kant'ı hiç bir zaman sevmedim. Agnostikleri iki yüzlü materyalistler olarak düşündüğüm içinde olabilir tabii ama bu adamın ahlak anlayışına sıcak bakıyorum. Etkileri hala sürmekte olan akımlardan biridir.
diğer bir değişle; (bkz: ödev ahlakı)
Her insanı bir araç değil bir amaç olarak görmek gerektiğini söyler kısaca.
Bu a Priori yani doğuştan gelen ahlak kavramlarının içeriğini dolduracak temel mottodur.
Etik ahlak vizesinde beni yakan hede.
Kendine yapilmasini istemedigin seyi baskasina yapma, sözüyle aciklanir lakin öyle değildir. Dogrusu, öyle bir şekilde davran ki, o davranış şeklinin bütün insanlar için geçerli olacak bir kural olduğunu düşün.
hz ali'den çalmıştır ehehehe vmvdflmv...

"üzerimdeki yıldızlar ve içimdeki ali sevgisi..." dediği rivayet olunur.
Önceden ben de böyle çok basit sanırdım. Birkaç sene önce pratik aklın eleştirisi'ni okuduğumda "şunu yap herkes için yasa olsun" bla bla gibi basit şeylerin sadece temelsiz cümleler olduğunu anladım. Cümlenin kendisi öyle değil, söyleyenler o hale sokuyor. Ah, ne kitaptı ama kant'ın o itici üslubu. ıyk
Ödevci ahlâktır. Bentham'ın yararcı ahlâkına zıt okutulur.
(bkz: cunt ahlakı)
Bok gibi bir ahlaktır. Uygulaması imkansız, rasyonel olmayan ahlaktır. Eylemi genel bir yasaymış gibi her koşulda ve herkes tarafından uygulandığını düşünerek eyle. Toplum hayvanı mıyız da genel yasaymış gibi tümel yararcı bir tavır takınalım.

Ayrıca ahlak yasası insanı özgürleştirirmiş. Bunu asla temellendirmiyor laf ebesi. insan herkesi düşünerek ve kendi bencil alanından tümüyle ödün vererek özgür olamaz bu adam bizimle resmen dalga geçiyor.

Bir de amaçlar krallığı diye bir ütopik kavram çıkarmış. Herkes ahlak yasası bağlamında ahlak koyucu olursa sistematik bir birlik sağlanırmış. Ahlak yasası çerçevesinde insanların birlik olabileceğini düşünmek aptalca.

Ayrıca bedensel arzu ve isteklerimizi tümüyle bastırmak gerekiyormuş. Çünkü ödevden dolayı olan eylemlerimize karar verirken arzularımız bizi yanıltırmış.

insanın Kant’tan tek öğreneceği şey koşullu gerçekleştirilen eylemin insanı değersizleştirdiği ve özgürlüğünü kısıtladığı.
Evrensel ahlak yasasını savunuyordu bu amca herhalde. insan beyni boş bir levha gibidir diyerekten insanoğlunu eğitmenin önemini vurgulamıştır kendi çapında.
yalan söylememek konusunda katıldığım ahlaktır.
kant ı okumadım ama herhalde demiştir böyle bi şey.
katılırım çünkü bilirim ki gerçekler, insanlara gerçek ve kalıcı çıkarlar sağlar.
yalanların anlık getirileri olur ve geri alınmaları çok acımasız olur.
iyimser bir ahlak olup gerçek dünyanın hayatına ve zorluklarına uymayan ahlak tarzıdır.