bugün

az önce, mümkün olduğunca objektif davranarak yaptığım sosyal tespitten sonra söylediğim sonuç cümlesi. ah allah'ım ne kadar da doğru.

insanlık sorgulamayı öğrendiğinden bu yana tartışılan bir konudur bu. "din nedir? ahlak nedir? iyi ahlak için din şart mıdır?" gibi sorular hemen hemen bütün filozofların hareket noktası olmuştur. ilginç kısım şurası: "din yoksa ahlak ne sikime yarar?" işlediğim bir günahın hesabı yoksa, ben şahsen, sınır tanımam.

geçenlerde de yine o meşhur isviçreli bilim adamları bir araştırma yapmışlar ve "ahlak için dine gerek yoktur" demişler. araştırmalarını ise, nasıl bir araya getirdiklerini hala anlayamadığım değişik dinlerden olmak üzere, afrikalı yerliler, üniversite öğrencileri ve -buraya dikkat edin- bekaretini kaybeden kızlar"dan seçmişler. bir takım sorular sormuşlar. "ıssız adaya düşme sorusundan tutun, "sihirli bir deyneğin olsa bana verir misin?" gibilerinden onlarca soru. netice olarak demişler ki "din olmadan da ahlaklı olunabilir". peki neden din yokken ahlaklı olalım? ses yok.

işte burada devreye "insanın üstün yaratılışı" girmiş demektir arkadaşlar. zaten allah'ta bizim düzgün bir fıtrat üzere yaratıldığımızı söylemiyor mu? bu araştırmaya konu olan insanların sorulan sorulara hep aynı cevapları vermesi, onların temiz bir fıtrat üzere yaratıldıklarından başka türlü açıklanamaz. bir nevi "katranı ezsen olur mu şeker? cinsine tükürdüğüm cinsine çeker" hesabı.
fikrimce oldukça yanlış bir önermedir. iyi ahlak için insani özellikler ve bir beyin şarttır ı savunmaktayım. dini yaptırımların veya düşüncelerin bir insanın ahlakı üzerinde olumlu bir etki yaratmadığı konusunda ise somut örnekler mevcuttur.
sadece bir dini kabul etmiş olmak insanı iyi ahlaklı yapsaydı, inançlı toplumlardaki hapishanelere gerek kalmazdı.
% 99 u müslüman olan ülkelerde bebeklere tecavüz edilmez, insanlar öldürülmez, para kazanmak için uyuşturucu maddelerle çocuklar zehirlenmezdi.
insanlar işledikleri suçların cezasını yaşarken çekmelidir; cehennemde değil. suçlular yasalardan korkmalıdır: cehennemde yanmaktan değil.
insanlar vicdanlarına karşı sorumlu olmalıdır: tanrıya karşı değil!
dinin motive edici özelliği olduğu doğrudur. çünkü insanlara cennet, huri, nuri, beberuhi vaadedilmektedir.
ancak dini hassasiyetleri olmayanların, erdem adına yada sırf kendilerini iyi hissetmek adına yaptıkları iyiliklerin daha çıkarsız ve samimi olduğunu düşünmemek için hiç bir neden yoktur.
ayrıca tarihte ve gunumuzde din adına işlenen katliamlar düşünüldüğünde insanın ahlaksız olası geliyor.
insanlar öldükten sonra cehenneme değil de cennete gitmek için kimi şeyleri yapıyorsa bu ahlak dahilinde değildir.

sonuçta iyilik karşılıksız yapılırsa bir ahlaki değer kazanır.
öncelikle objektif bir şekilde sosyal tespit yapabilmek için kültürel relativizmden uzak durulması gerektiği bilinir. ama arkadaşımız direkt 'bekaret' mevzusundan girerek olaya, bizlere ne kadar objektif davrandığını! göstermiştir.

ikinci olarak; iyi ahlak için hangi dinin şart olduğu belirtilmemiş. bu da tespitimizin en möhüüüm kısımlarından birü sayılır. ama eğer iyi ahlak derken toplumun geneli tarafından kabul görülen davranışlardan bahsediliyorsa; işte o zaman din gereklidir. çünkü, dinler sayesinde kabul görebilecek olan birtakım davranışlar belirlenir.

tanım yok çaktırma,
modumu uyandırma. *
buna en iyi cevabı dunya ateistler birliği baskanı vermistir.

--spoiler--
eğer bir insan bir iyiliği bir cıkar icin yapıyorsa o insandan hiçbirsey beklemeyin
--spoiler--
(bkz: spinoza)

(bkz: etika)
tersi ''dinsizler ahlaksızdır olan'' aptal önerme. provakasyon.
(bkz: dinsizler aklaksız mı) (bkz: aşırı dinciler aşırı ahlaklı mı)
ancak yamyam olmaktan din sayesinde vazgeçenlerin inanabileceği absürd düşünce. iyi ahlak için iyi bir insan olmak ve empati kurmak yeterlidir. din adına işlenen günahlar bu konuda iyi birer zihin açıcı olabilir.
(bkz: heh bi bu eksikti)
din insanları iyi ahlaklı yapar. dindarlar, suç işlemez, yalan söylemez, onun bunun kızına-karısına kötü niyetle bakmaz.
savaşları çıkaranlar, kadınlara, kızlara, bebeklere tecavüz edenler,
katiller, hırsızlar, devleti-milleti soyanlar kötü ahlaklı dinsizlerdir!
din kültürü ve ahlak bilgisi adlı bir dersimizi hatırlatır. herkes dine inanmasın ama herkes ahlaklı olsun. bi deneyin beğenmezseniz iade alırız...
Doğru bir önermedir. Bir insanın ahlaklı olup olmadığını, bir başka insan ya da insan topluluğun koyduğu kıstaslara göre mi belirleyeceksiniz yoksa yaratanın kıstaslarına göre mi ? E karar senin...
din olmalıdır. din in toplumda yeri kesinlikle vardır. ancak..

su da vardır ki, birine tecavuz etmemek için, birini öldürmemek için veya her hangi kötü bir şeyi yapmamak için onun bir yerlerde yazması şart değildir. ya da bak bunları yaparsan sonsuz dunyada senin için iyi olmaz gibi inanışlara gerek yoktur. su an kimse yoldan gecen birini parmaklamıyosa * bunu din yasakladığı için yapmıyor değildir tabi ki.

bu konuda şebnem ferah ta şöyle buruymuştur.

ne ahlak ne de sevgi, gökten dünyaya indi. insanlık istedi keşfetti hepsini.
(bkz: ateistleri ahlaksız sanmak)
dinî anlamda muhafazakâr kişilerin sürekli dillendirdiği bir tezdir bu.

ahlâkın tanımındaki ve algılanışındaki zamana ve mekâna bağlı farklılıkları bir yana bıraksak bile, ahlâksızlığı meşrulaştırmak için din de her mefhum gibi kullanılabilecektir zaten.

örneğin, faiz ahlâklı olarak algılansın diye "kâr payı" hâlini alabilir dinî açıdan. oysa ateist bir komüniste göre faiz kapitalizmin en önemli motorlarından biri olduğu için komünist ahlâka uymayacaktır. ateist bir komünist için emek sömürüsü en büyük ahlâksızlıkken, bir dindar için bu eşcinsel olmak, ateist olmak, toplum önünde sevişmek, "kâr payı" yerine faiz almak olabilir.
doğru olduğunu düşünen bireylere saygı duyduğum, ama doğru olduğuna inandırmak için dayatma yapmak isteyenlere karşı mesafeli durduğum başlıktır. birkaç cümleyle ne demek istediğimi açıklayayayım. bir insan bireysel olarak ahlak olgusunun kaynağının din olduğunu iddia edebilir, bu bireysel bir düşüncedir ve anlaşılabilirdir. fakat bir devletin eğitim politikalarıyla din ve ahlak kavramlarını birbirine baglamaya çalışması, birini diğerine kaynak göstermesi, ve bunu yaparken tek bir dini ( müslümanlığı ) işaret etmesi, o ülkede yaşayan başka dine mensup ( yada dini bir inancı olmayan ) kimseleri aşağılaması demektir ve bu asla kabul edilemez. devletin tüm inançlara eşit mesafede durmasını gerektiren laiklik kavramınada ters bir durumdur ayrıca.

başlık için benim kişisel görüşüme gelirsek, başlık yanlıştır. din kavramının, insanın vicdanı ile nasıl ilişkili olduğunu şöyle bir örnekle açıklamaya calışayım. islamın şartlarından ikisi "oruç tutmak" ve "namaz kılmak" dır . bu iki ibadetin mantığına bakalım; oruç tutmak temelde ,fakir kimselerin halini anlayarak onlara daha fazla yardım etmemizi hedef alan bir ibadettir. ve muslumanların hatta musluman olmayanların bile ramazan ayı boyunca (ramazan ayı dışında da) aksatmadan, büyük katılımla yaptıkları ibadettir. namaz kılmak ise çoğu zaman kalben iman edenlerin bile yapmakta zorlandığı, oruç tutmaya nazaran vicdani boyutu daha az olan bir ibadettir. islamiyetin, dinin direği olarak nitelendirdiği namaz ibadetinin yanında, "oruç tutmak" ibadetinin daha fazla rağbet görmesi tamamen vicdani boyut taşımasındandır.. insanda vicdan olgusunun gelişiminde dinin etkisi olabilir fakat örnekten anlaşılabilineceği gibi vicdan, insan için dini gerekliliklerden daha önce gelir, yani vicdan için din bir ön şart olamaz ve vicdanı olan bir insanın ahlak konusunda daha başka bir şeye ihtiyaç duyması söz konusu bile değildir.
yanlış bir önermedir.lakin tersi doğrudur.
dışardan şart değil gibi gözükse de özünde su götürmez gerçektir.
islam fıtrat dini olduğundan dolayı doğru bir öndermedir.
peki 'iyi ahlak' kavramının ölçütü nedir? sorusunu akla getiren önermedir.
Şart mıdır? Din iyi ahlaklı olmayı öğütler ama iyi ahlak için din şart değildir. Dine, hayata, Allah'a saygı durması yeterlidir.
"ateist adamdan memlekete de çevresine de hayır gelmez" sözüyle sonuna kadar desteklediğim önermedir.

ateistlik pişmanlıktır...