bugün

aciz insanların yapacağı şeydir. ne olursa olsun hayata tutunmak, umut biriktirmek varken bu kadar kolay olmamalı ölümü seçmek, bu kadar kolay olmamalı gözünü karartıp kendini öldürmek.
intihar etmek bitirmek değil başlatmaktır. eskiden yeniye kaçıştır.
pişman olma korkusu ya da inanç kişiyi vazgeçirebilir.
ki zaten hala bu duygulara sahipse var olduğu hayatta yapabileceği bir şeyler de vardır.
bir akşam televizyon karşısındayken nefes güçlüğü hissedersin. aldığın nefes yetmemektedir. "boğularak ölecem" diye düşünmeye başlarsın. acilen hastaneye gidilir, kalbe vakum yaparak yapışan o plastik şeylerden takarlar. iki öksürürsün, sonra derin derin nefes alırsın. sırtındaki steteskop buz gibidir. herkesin orasına burasına koydukları steteskobu boynuna koyarlar. "sigara var mı" diye sorarlar, "hayır kullanmıyorum" dersin. "senin bir şeyin yok, psikolojiktir" deyip evine gönderirler.

bir hafta boyunca nefes güçlüğü hissedersin, daha sonra geçer. ama sonra bir şey olur. aniden karamsar olursun. sabah akşam ağlamak istersin, durmadan, bıkmadan sebepsizce ağlamak... herkes seni şımarık olarak görmeye başlar, çünkü sen zorluk nedir görmemiş, sıkıntılı zamanlarda yaşamamış bir insansındır. anlatmayı denersin, kötü hissettiğini anlatmaya çalışırsın ama herkes seni başından savuşturmaya çalışır.

uzun bir süre, ya kanser olursam, ya şeker hastası olursam, ya çözümü olmayan bir hastalığa yakalanırsam diye düşünüp hayatı kendine zindan edersin. olasılıklar dünyasında kaybolursun, sürekli "ihtimalinin ihtimalini" düşünürsün. o kadar acınası bir duruma gelmişsindir ki dikkat çekmek ve ilgiye olan açlığını gidermek için kendini acındırmana gerek kalmaz.

bu kadar ölümden korkmak bir süre sonra bağışıklık kazandırır bünyeye. ölümden korkmazsın. bilirsin ki yaşadığın müddetçe ailen dışında kimsenin zerre sikinde olmamışsındır. zaten saçma sapan takıntıları olan, aşağılık kompleksli bir insansındır. yaşamı çok sorgulamışsındır. farkındalık denen o illetin ne kadar acımasız olduğunu anlarsın. bunca zamandır deneyip de bağlanamadığın dine koşulsuz inanmak istersin, istersin ki yaptıklarının bir amacı olsun. ama aklın, mantığın kabul etmez dini. keşke istediğim şeye inanabilsem diye düşünürsün.

eski heveslerinden zerre kalmamıştır artık. her yaptığın eylemde anlamsızlık görürsün. ne de olsa öleceksindir zira. e o zaman ben niye yaşıyorum bu siktiğimin hayatını diye bağırmak istersin ama bağıramazsın, utanırsın. kendinden utanırsın, nefret edersin.

artık benliğinin üstünde dolaştığını, benliğinden ayrılmaya başladığını hissedersin. her balkona çıktığında "burdan atlasam ölür müyüm" diye düşünürsün. google'a en acısız intihar şekilleri yazıp aratırken bulursun kendini. evde tek başıma kalsam da gazı açsam diye fır dönersin. sonunda tek başına kalırsın evde. mutfağa yavaş adımlarla gidersin, elini gaza doğru yavaşça uzatırsın...

ama intihar edecek kadar cesur olmadığını biliyorsundur. bu nedenle hayatın boyunca bir korkak olarak yaşayacağını farkedip, oturma odasına televizyonun karşısına geçip uzanırsın ve sabah olmasını beklersin...
bazen de böyle sinirle bir şeyleri elde etmek için yapılandır.

http://haber.mynet.com/ba...idan-atladi-614854-yasam/
an ve an hazırlandığım eylem.

bir gün bende öleceğim, kavuşmak bayramım olsun. zira ölenin kıyameti zaten kopmuştur.
kişinin psikolojik sağlığının bozulması nedeniyle yaşadığı ölüm isteği.
öncesindeki not; "sıra geldi, bundan sonra yollarımız ayrılıyor. ölüyorum ve siz yaşamaya devam ediyorsunuz... ve ben hala hangisinin daha iyi olduğuna karar veremedim." şeklindeyse, efsaneleşebilir intihar eden kişi.

not: bir yerlerde gördüm bu tarz bir söz ama hatırlamadığım için kendi kafama göre yazdım... idare edin.
en kestirme yoldur. lakin tanrının hileyi sevmediği defalarca vurgulanmaktadır.
ne olursa olsun saçmadır. ne sorunun ve ne derdin olursa olsun sonuçta bunları biliyorsun ve bir şekilde her şeyin üstesinden gelebilirsin ama intihar ederek, bu zayıflığı göstererek geride üzgün onlarca insanı bırakıp bilinmeze gitmek aslında büyük cesarettir. diğer yandan bakınca ise savaştan kaçmaktır yani tamamen korkaklıktır. kimileri intihara bir kurtuluş olarak bakmaktadır hatta metallica'nın fade to black şarkısı tam intihar moduna sokabilir. hatta orda güzel bir söz vardır "beni özgür kılacak sona ihtiyacım var" diye. ama ortada özgürlük falan yok. sadece sevdiklerine miras olarak daha fazla acı daha fazla üzüntü ve gözyaşı var.
eskiden ''ruhsal sorunlardan kaynaklanıyor'' deyip geçiştirilen,ancak bilimin gelişmesi ile tamamen organik nedenlere dayalı sorunların birikimli bir etkisi olarak ortaya çıkan major davranış bozukluğu olduğu bilinen hatalı davranış şeklidir..

yani öyle basından okuduğumuz ''sevgilisinden ayrıldı intihar etti,işten atıldı intihar etti vb'' gibi olayların kökeninde altta yatan ciddi psikiyatrik ve organik hastalıklar vardır esas olarak..yaşanan bir olay da tuz biber eker ve kişi intihar eder..insanlar da aşk acısından yada ekonomik sıkıntılardan dolayı kişinin intihar ettiğini sanır..halbuki bu türden olaylar,buzdağının sadece görünen kısmıdır..genelde bu tür kişilerin gizli şiforeni,major depresyon yada bipolar bozukluk gibi ciddi psikiyatrik sorunları vardır..dışarıdan bakıldığı zaman normal gözüktükleri için hiçbirzaman tıbbi yardım almaya da sevk edilmemişlerdir..zaten yapılan anketlerde ciddi psikiyatrik sorunları olan kişilerin sadece yüzde 20'sinin tıbbi yardım ve tedavi gördüğünü göstermektedir..geri kalan yüzde 80'inin de maalesef sonu böyle olabilmektedir..

intihar olayının aynı zamanda güçlü organik ve genetik nedenleri de vardır..balinaların,yunus balıklarının ve çeşitli hayvanların da zaman zaman intihar etmesi,bu durumu doğrulamaktadır..

omega-3 eksikliği,d vitamini eksikliği,melatonin eksikliği,unlu-şekerli-rafine gıdalarla beslenme alışkanlığı,kanser hastalığı,tiroid bozuklukları,gizli şizofreni,bipolar bozukluk,ağır metallere maruz kalma,çevresel toksinlerin ve kimyasal maddelerin vücutta birikmesi,spordan uzak yaşam,alkol ve uyuşturucu kullanımı gibi bir dünya organik kökenli sebebe dayanır intihar olayı..

** mesela isveç'de yapılan bir araştırmada intihar eden kişilerin yüzde 65'inin kış mevsiminde doğmuş kişiler olduğu tespit edilmiştir..eğer hamile kadın,hamileliği süresinde yeteri kadar güneşlenmez yada d vitamini takviyesi almazsa,fetusun beyin gelişimi eksik ve problemli oluyormuş..kış mevsiminde güneşlenme imkanı pek olmadığı için de doğan bebekler bariz bir biçimde gen mutasyonları yada hatalı beyin gelişimi ile doğuyorlarmış..yaşamın ilk evrelerinde sorun yok gibi gözükse de,ilerleyen zamanlarda bu tür kişiler bir dünya psikiyatrik hastalık geliştirebiliyor ve bu hastalıkların bir sonucu olarak intihar edebiliyorlarmış..

** benzer şekilde balık,karides vb besinlerde bulunan omega-3 yağ asitlerinin,beynin sağlıklı çalışabilmesi ve sağlıklı düşünebilmesi için şart olan yaşamsal maddelerden biri olduğu bilinmektedir..yapılan araştırmalar hiç balık yemeyenler ile haftada 3 ve daha fazla balık yiyenlerde intihar oranı açısından bariz fark olduğunu göstermektedir..hiç balık yemeyenlerde,intihar riski; düzenli balık tüketenlere göre yüzde 80 daha fazla bulunmuştur..

** profosyonel sporcularda da intihar oranı,spor yapmayan kişilerle kıyaslanmayacak kadar azdır...profosyonel olarak yapılan spor,kişiyi birçok ruhsal sorundan ve intihardan korumaktadır..

** kitap okumak ve yeni birşeyler öğrenmek de,beyne egzersiz yaptırdığı ve doğru çalışmasını sağladığı için intihar riskini bariz bir biçimde azaltıyor..

** meditasyon ve ibadet etmenin de intihar riskini azaltıcı rolü biliniyor..

** zamanında evlenen ve düzenli bir aile yaşamı olan insanlarda da,intihar riski çok düşük seviyelerde seyrediyor..

** düzenli alkol kullanımının yada uyuşturucu kullanımının,intihar riskini bariz arttırdığı biliniyor..

** düzenli kahve içmenin ve taze sebze,meyve tüketmenin de intihar riskini azalttığı birçok çalışmada gösterilmiş..
beyinsizlerin olayı.

her zaman bir kurtuluş vardır.
üstünde günlerce düşünülse de haklılığı yada saçmalığını kanıtlayacak bir kanıt bulunamayacak eylem.
intihar etmekten başka çaresi kalmayanların başvurduğu olay. bana en ilginç gelen intihar üç tane.

1.si, sıradan olarak sevgililerin arasına birileri girer ve evlenmeleri engellenir. gençler tek birlikte olabilme yolunun intihar etmek olduğuna karar verir ve erkek önce kızı, sonra kendini şakağından vurur, ölürler. empati yapıp kendimi kızın yerine koysam, 'beni öldürdükten sonra kendisi yaşayacak mı, vaz geçer mi' demiş midir? erkek içinse en zor olanı. kendi ölümün dışında birde sevdiğinin hayatını sonlandırmak zorunda kalıyorsun. sevdiğinin başı kanlar içinde göğsünde kaldığında ne düşünmüştür acaba.

2.cisi kapı açılır ev sessizlik içindedir. solda uzanan koridora bakınca ardarda duran iki kapı görürsün. ilkinin önünde bir genç kız, arkadakinde babası. başları önde boynu bükük duruyorlar. sessizlik ve kapılardan sarkan ipleri görmesen herşey normal. kız, eniştesiyle ilişkisi öğrenilince utancından kendini kapı koluna bir ip bağlayıp, üzerinden öbür tarafa sarkıtmış ve boynuna bağlamış ölmüş. babası gelip kızının intiharını görünce o da aynı şekilde intihar etmiş. ilginç gelir yerle temasları kesilmemiş. ayakları yere değerken ölmek gerçekten ölmeyi istemektir.

3.sü ikinciye yöntem olarak benzer şekilde bir intihar. yaşlı bir kadın kocasından ve çevresinden gördüğü ezilmenin, kimsesizliğinin cezasını köy ortasında kesmiş. yere çömelmiş, direğe ve boynuna bir ipi bağlamış ve secde edermiş gibi bir pozisyonda kendini öldürmüş.

birde azimli olanlar var. uzun bir sırık, sopa, kalas gibi birşeye çarşaf gibi bir şey dolayıp çeviriyorlar, çeviriyorlar. iyice sıktıklarında kalası ve kendilerini yere paralel bırakıyorlar.

eklenen not: intiharı teşvik ettiğim düşünülmesin. sadece görmek istemsenizde böyle birşey var ve insanlar uyguluyor. yani çokta anormal bir şey değil. inançlı bir toplum olmamız nedeniyle diğer toplumlar kadar çok değil. ama inanın inançlı bir topluma göre yüksek.

intihar insanla ilgili herşeyin olduğu gibi psikolojik bir olaydır. hepimiz normalin intihar etmemek olduğunu düşünürüz. normal gelen şey toplumun düşünceleri, oysa normal olan sorunlarla baş edemeyince onlardan uzaklaşmaksa intihar da bir çeşit kaçma yöntemi. her insan hoşa gitmeyen gerçekler karşısında aynı düşünce kalıplarını kullanır. savaşırsın, yalvarırsın, çarpıtarak kabullenirsin, kaçarsın.

kendimizi kandırabilecek kadar normalsek intihar etmiyoruz. normal olan kendini, toplumu kandırabilmek. herkes kendi hayatının baş kahramanı. herkes kendinin en iyi düşünen, en iyi karar veren, en iyi .... şeyler olduğuna inanır. gerçekler yüzüne çarpıp kendinin o kadarda iyi-güçlü olmadığı gösterilen kişiler ise intihar eder. tabi ruh sağlığı aşırı bozuk olup kendi hayatının kahramanı olamayan veya kendini kandırmayı becerecek psikolojik durumu olmayanlar da intihar ediyor. mesela bir kadın görmüştüm. görümcesinin kızının düğününe gelen damat tarafının otobüsü devrilmiş ve 30 kişi ölmüş, kadın yaşamın ne çabuk elden gidiverdiğini düşünüyor ve kendi ölümüme, nerde , nasıl olacağına kendim karar vermeliyim diye kontrol manyaklığı yapıyor. gidip kendime yeni bir yerde yeni bir yaşam kurmalıyım diyor. bu tabi ki normal değil. ölümün gerçekliğinden kendini kurtaracak ikna edici bir fikir kalıbını beyninde kuramayan sorunlu biri. depressif bir kişiliği olduğu kesin ve manik olduğunu da bu kadar bilgiyle söyleyebiliriz. çünkü depresifler intihar edeceğini söylemezler. konuşmaya bile tenezzül etmezler ve diğerleriyle konuyu paylaşmanın kendilerini yoracak gereksiz bir şey olduğuna inanırlar. manik olduğunu intihar eylemini düşünmesinden, söylemesinden ve hayatı boyunca yapmak isteyip yapamadıklarını yapmak istemesinden anlıyoruz.
(bkz: bipolar 2 bozukluğu)
iki ihtimali olan bir eylemdir. ya ölürsün ya da sağ kalırsın lakin şu sıralar yaşamanın bir anlamı yok gibi.
insanoğlunun yaşama verdiği en bireysel ve en kesin cevabı. açıkça ve bilinçli bir şekilde karşı çıkma. camus'nün en büyük felsefi sorun olarak nitelendirdiği hadise.
yapılacağını bile bile kişi rutinini bozmaz, devam ettirir. okulsa okul işse iş gider gelir ve istediği anda sanki hiç bir şey yokmuş gibi yapılır. arkadan da "en son intihar edecek kişiydi" derler.
2 hafta önce bu durumdan geçmeden bana saçma gelen bir durumdu.ne olursa olsun insan intihar etmeyi düşünemezdi güçsüzlere göreydi intihar kaçıştı ama ben mücadeleyi severdim.lakin ne olduysa oldu; yalnızlık ,dersler ,sınavlar,bir dönem boyunca okula gitmeme sıkıntısı,dost dediğin çakalların zor anını kollaması hepsi üst üste geldi ve sonuç:kesilmiş bilekler...
Bu dünyada söylenecek sözünün kalmamasıdır.
--spoiler--
intihar, bir kaçış değil reddediştir.*
--spoiler--
iman eksikliği nedeniyle yapılan eylem türüdür. kendini kurtarma, bencillik vs. düşünceler sonucu nükseder.
görsel
bazen ihtiyacın olan tek şeydir.
intihar etmek bir çıkmaz sokaktır, yollar ne kadar engebeli olursa olsun çıkmaz sokağa girmekten kötü değildir.
intihara yönelik fikrimi ufak bir yunan mitiyle anlatmayı doğru buluyorum.

Midas sıradan bir günde ormanda geziniryordur. Ve ormanda Dionisos tanrısının bilge satirlerinden Silenos'a rastlar. Başlangıçta Silenos onun varlığını farketmez. Midas, kurnazlık ederek satir Silenos'u yakalar ve hakikate susamış bir halde ona kadim soruyu yöneltir,

-insan için en iyi şey nedir?

Silenos- insan için en iyi şey ya hiç doğmamış olmaktır. ikinci en iyi şey ise hemen ölmektir.

Bu cevabın ardından Midas hakikati ararken trajediyle karşılaşıp sessizliklere dalmıştır. Bunu fırsat bulup Silenos da kaçıp gider...

Hiç doğmamış gerekliliğimiz bizim trajedimizi oluşturuyor. Varoluşun kendisi böyle başlı başına trajik bir şey. Almanca 'geworfenheit'
yani fırlatılmışlık. Şuan buradayız...

Bizim için en iyi ikinci şey olan hemen ölmemiz gerekliliğimiz ise bizim komedyamızdır. Bizim bundan (ölümden) kaçma şekillerimiz bu hayat denen zalim güldürüyü oluşturuyor.

Yani intihar, ağlayarak üzülerek yapılacak bir şeyden olmaktan çıkıp insanın hayatındaki en güzel gün olabilir. Bazılarına gülünç gelebilir; ama Schopenhauer'ın da bir içki masasında etrafına insanları toplayıp onlara övgüyle intihardan bahsettiği bilinen bir şeydir...
ha adam öldürmüşsün ha kendini asmoşsın ne farkı var bunun.