bugün
- 21 ocak 2025 bolu kartalkaya otel yangını10
- köftesi ile meşhur ilimiz15
- sözlükte ilk mesajlaştığınız yazar22
- erkeklerde bulunup kızlarda bulunmayan özellikler19
- ofsaytımsı15
- tuhaf takıntılar9
- galatasaray'ın kart sınırındaki topçuları18
- kadın ve erkek arkadaş olabilir9
- 23 cm bir penise sakso çekmek17
- askerde jandarma olmak8
- bilin bakalım chp'nin cb adayı kim10
- lokal olarak tr den eng'e ai ile resim üretmek9
- kuranı kerim yakan adamın vurularak öldürülmesi15
- sözlükten hatun düşürmek13
- sözlük erkeklerinin kız arkadaşının fotoğrafı8
- ayşe barım11
- akepenin israil için sevinmesi10
- amı olanın dini olmaz14
- 30 01 2025 abd uçak kazası14
- yazarların en ev hanımı ozelligi20
- günün sözü14
- oytun erbaşın maskesini godelian düşürdü14
- kilo vermek için bir sebep20
- neden borçlar sürekli artıyor16
- gulmekicinyaratilmis24
- elin gürcüsü15
- deepseek27
- anın görüntüsü15
- yazarların ölüme en çok yaklaştıkları an12
- galeride görsellerin görünmemesi18
- yaprak dökümü leyla'nın katmerli orospu olması10
- ihtiyacımız olan şeyler14
- haluk bilginer'in hiç bir şeyde yer almamasi9
- kocanızı sarı kula ile banyoda yıkar mısınız12
- paşa paşa cumhur ittifakına oy vereceksiniz11
- kavga çıkması muhtemel yerler8
- yazarların mezar yerleri10
- masklavi'nin imamoğlu korkusu12
- iş yerine gelir gelmez kombi yakan kız18
- bu hayatı aykolik yaşıyor16
- arkadaşlar nasılsınız16
- sokak röportajlarinin yasaklanmasi lazım9
- ab'nin artık türkiye'yi hiç sallamaması10
- erdoğan'in ülkeyi yönetmedigi gerceği29
- barış pehlivan hakkında soruşturma başlatılması16
- recep tayyip erdoğan8
- yatacak yerin yok necmettin8
- chatgpt'nin sözlük yazarları hakkındaki yorumları11
- felsefeden anlayan kız vs mantıdan anlayan kız11
- artık kimsenin cinsel ilişkiye girmek istememesi16
amerikan ingilizcesinden türkçeye, "son şeyler ülkesinde" olarak çevrilen, can yayınları'ndan basılan amerikan edebiyatçısı paul auster'in bir romanı.
muhteşem bir paul auster romanı. kapkaranlık bir gelecek tasvir eden bu distopik roman kaybolan abisini bulmak için adı olmayan bir kente gelen anna blume'nin başından geçenleri anlatırken okuyucuya da bir nebze karamsarlık yüklüyor.
--spoiler--
Çevrede görülen her şey insanı yaralayabiliyor, insanı küçültebiliyor. Bir şeyi görmekle, yalnızca görmekle, bir parçanı kaybediyorsun sanki. Çoğu kez, bakmanın tehlikeli olabileceğini seziyor, gözlerini kaçırmak, hatta sımsıkı yummak eğilimini gösteriyorsun. O yüzden de şaşkınlığa kapılmak, baktığın şeyi gerçekten görüp görmediğini kestirememek ya da gördüğünü başka bir şeyle karıştırmak, ya da daha önce gördüğün -hatta düşlediğin- bir şeyi anımsadığını sanarak bocalamak çok kolay. Bu işin ne kadar karmaşık olduğunu anlayabilir misin? Herhangi bir şeye bakıp, "Ben şuna bakıyorum," demek yetmez. Gözünün önünde duran şey bir kalem ya da bir parça ekmek kabuğuysa bu olabilir belki. Ama ölü bir çocuğa, başı ezilmiş ve kana bulanmış olan, sokakta çırılçıplak yatan küçük bir kıza baktığını fark edince ne yapacaksın? O zaman ne diyeceksin? Hiç kemküm etmeden, dümdüz bir sesle, "Ölü bir çocuğa bakıyorum," diyebilmek kolay değil. Beyin sözcükleri biçimlendirmemekte diretiyor. Yapamıyorsun nedense. Çünkü gözünün önündeki şey kolayca içinden sıyrılabileceğin, kendinden ayrı tutabileceğin bir şey değil. Yaralanmak dediğim zaman bunu anlatmak istemiştim. Bakıp geçemiyorsun, çünkü gördüklerin -nedense- senin bir parçan, içinde gelişen öykünün bir bölümü oluyor. Hiçbir şeyden etkilenmeyecek kadar katılaşmak iyi olurdu herhalde. Ancak o zaman da insanlardan büsbütün kopar ve öyle bir yalnızlığa kapılırsın ki hayat katlanılmaz duruma gelir. Bunu yapmayı başaranlar, kendilerini birer canavar haline sokacak gücü kendinde bulanlar da var. Ama sayılarının ne kadar az olduğunu bilsen şaşarsın. Ya da şöyle diyeyim: Hepimiz canavarlaştık, ama yüreğinde bir zamanlar yaşadığı hayatın bir kırıntısını taşımayanımız yok gibi.
--spoiler--
Çevrede görülen her şey insanı yaralayabiliyor, insanı küçültebiliyor. Bir şeyi görmekle, yalnızca görmekle, bir parçanı kaybediyorsun sanki. Çoğu kez, bakmanın tehlikeli olabileceğini seziyor, gözlerini kaçırmak, hatta sımsıkı yummak eğilimini gösteriyorsun. O yüzden de şaşkınlığa kapılmak, baktığın şeyi gerçekten görüp görmediğini kestirememek ya da gördüğünü başka bir şeyle karıştırmak, ya da daha önce gördüğün -hatta düşlediğin- bir şeyi anımsadığını sanarak bocalamak çok kolay. Bu işin ne kadar karmaşık olduğunu anlayabilir misin? Herhangi bir şeye bakıp, "Ben şuna bakıyorum," demek yetmez. Gözünün önünde duran şey bir kalem ya da bir parça ekmek kabuğuysa bu olabilir belki. Ama ölü bir çocuğa, başı ezilmiş ve kana bulanmış olan, sokakta çırılçıplak yatan küçük bir kıza baktığını fark edince ne yapacaksın? O zaman ne diyeceksin? Hiç kemküm etmeden, dümdüz bir sesle, "Ölü bir çocuğa bakıyorum," diyebilmek kolay değil. Beyin sözcükleri biçimlendirmemekte diretiyor. Yapamıyorsun nedense. Çünkü gözünün önündeki şey kolayca içinden sıyrılabileceğin, kendinden ayrı tutabileceğin bir şey değil. Yaralanmak dediğim zaman bunu anlatmak istemiştim. Bakıp geçemiyorsun, çünkü gördüklerin -nedense- senin bir parçan, içinde gelişen öykünün bir bölümü oluyor. Hiçbir şeyden etkilenmeyecek kadar katılaşmak iyi olurdu herhalde. Ancak o zaman da insanlardan büsbütün kopar ve öyle bir yalnızlığa kapılırsın ki hayat katlanılmaz duruma gelir. Bunu yapmayı başaranlar, kendilerini birer canavar haline sokacak gücü kendinde bulanlar da var. Ama sayılarının ne kadar az olduğunu bilsen şaşarsın. Ya da şöyle diyeyim: Hepimiz canavarlaştık, ama yüreğinde bir zamanlar yaşadığı hayatın bir kırıntısını taşımayanımız yok gibi.
--spoiler--
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar