bugün
- almancılar9
- yeni flört döneminde nasıl olunmalı12
- erkeklerin kız düşürmek için yaptığı şeyler16
- yazarların canlı gördüğü ünlü kişiler14
- kıymalı makarna soğanlı mı olur soğansız mı16
- özgür özel9
- sözlük yazarları öpüşüp barışıyor etkinliği13
- denize bir akpli bir chpli bir mhpli düşse33
- kocanızın evde mangal yapmasına izin verir misiniz23
- arkadaşlar sizce bu pantolon nasıl26
- kitap okuyanların boş beleş tipler olması9
- ali rıza efendi atatürk ün babası değildir22
- sapanca daki bungalovda gizli kamera8
- sevişmek istediğiniz yazarlar13
- kanal istanbul11
- kaldırımda yavaş yürüyen gavat29
- rasim ozan kütahyalının serbest bırakılması17
- arkadaşlar gelin bamya yiyelim12
- heykel sever8
- laz kit filmine giden 75 kişi11
- anın görüntüsü14
- küresel ıkınma22
- yaşlı yuzır hastalıkları8
- okullarda 1 öğün ücretsiz yemek verilmesi18
- dublajcısıyla bütünleşen ünlüler10
- sırrı süreyya önder47
- sözlük yazarlarının mezun olduğu üniversiteler29
- karınızdan dayak yer misiniz9
- bir yazarın evinde misafir olmak istiyorum15
- banyoda yıkanan sözlük yazarları18
- 3 farklı erkekle duş alan kadın22
- banka 250 bin tl'yi şak diye verir mi18
- telefonu açmayan 81 yaşındaki kız kanka10
- dindar geçinip zina yapan erkek9
- beraber dus almak14
- karınızı eleştirir misiniz10
- sevdiğim yazarlar11
- akp'nin oyunun yüzde 30'a düşmesi17
- chp ye kayyum atanması21
- mezuniyet töreni8
- istanbulda kullanılacak en güzel otobüs rotaları11
- yapay zeka denet illet10
- testis kokusu10
- balıklar suyu görebiliyorlar mı14
- fransa denilince akla gelenler8
- günün videosu8
- sürekli dinle uğraşmak15
- kemal sunal'ın r tayyip erdoğan'a verdiği ayar9
- kaynanasını hamile bırakan damat17
- rasim ozan kütahyalı13
amerikan ingilizcesinden türkçeye, "son şeyler ülkesinde" olarak çevrilen, can yayınları'ndan basılan amerikan edebiyatçısı paul auster'in bir romanı.
muhteşem bir paul auster romanı. kapkaranlık bir gelecek tasvir eden bu distopik roman kaybolan abisini bulmak için adı olmayan bir kente gelen anna blume'nin başından geçenleri anlatırken okuyucuya da bir nebze karamsarlık yüklüyor.
--spoiler--
Çevrede görülen her şey insanı yaralayabiliyor, insanı küçültebiliyor. Bir şeyi görmekle, yalnızca görmekle, bir parçanı kaybediyorsun sanki. Çoğu kez, bakmanın tehlikeli olabileceğini seziyor, gözlerini kaçırmak, hatta sımsıkı yummak eğilimini gösteriyorsun. O yüzden de şaşkınlığa kapılmak, baktığın şeyi gerçekten görüp görmediğini kestirememek ya da gördüğünü başka bir şeyle karıştırmak, ya da daha önce gördüğün -hatta düşlediğin- bir şeyi anımsadığını sanarak bocalamak çok kolay. Bu işin ne kadar karmaşık olduğunu anlayabilir misin? Herhangi bir şeye bakıp, "Ben şuna bakıyorum," demek yetmez. Gözünün önünde duran şey bir kalem ya da bir parça ekmek kabuğuysa bu olabilir belki. Ama ölü bir çocuğa, başı ezilmiş ve kana bulanmış olan, sokakta çırılçıplak yatan küçük bir kıza baktığını fark edince ne yapacaksın? O zaman ne diyeceksin? Hiç kemküm etmeden, dümdüz bir sesle, "Ölü bir çocuğa bakıyorum," diyebilmek kolay değil. Beyin sözcükleri biçimlendirmemekte diretiyor. Yapamıyorsun nedense. Çünkü gözünün önündeki şey kolayca içinden sıyrılabileceğin, kendinden ayrı tutabileceğin bir şey değil. Yaralanmak dediğim zaman bunu anlatmak istemiştim. Bakıp geçemiyorsun, çünkü gördüklerin -nedense- senin bir parçan, içinde gelişen öykünün bir bölümü oluyor. Hiçbir şeyden etkilenmeyecek kadar katılaşmak iyi olurdu herhalde. Ancak o zaman da insanlardan büsbütün kopar ve öyle bir yalnızlığa kapılırsın ki hayat katlanılmaz duruma gelir. Bunu yapmayı başaranlar, kendilerini birer canavar haline sokacak gücü kendinde bulanlar da var. Ama sayılarının ne kadar az olduğunu bilsen şaşarsın. Ya da şöyle diyeyim: Hepimiz canavarlaştık, ama yüreğinde bir zamanlar yaşadığı hayatın bir kırıntısını taşımayanımız yok gibi.
--spoiler--
Çevrede görülen her şey insanı yaralayabiliyor, insanı küçültebiliyor. Bir şeyi görmekle, yalnızca görmekle, bir parçanı kaybediyorsun sanki. Çoğu kez, bakmanın tehlikeli olabileceğini seziyor, gözlerini kaçırmak, hatta sımsıkı yummak eğilimini gösteriyorsun. O yüzden de şaşkınlığa kapılmak, baktığın şeyi gerçekten görüp görmediğini kestirememek ya da gördüğünü başka bir şeyle karıştırmak, ya da daha önce gördüğün -hatta düşlediğin- bir şeyi anımsadığını sanarak bocalamak çok kolay. Bu işin ne kadar karmaşık olduğunu anlayabilir misin? Herhangi bir şeye bakıp, "Ben şuna bakıyorum," demek yetmez. Gözünün önünde duran şey bir kalem ya da bir parça ekmek kabuğuysa bu olabilir belki. Ama ölü bir çocuğa, başı ezilmiş ve kana bulanmış olan, sokakta çırılçıplak yatan küçük bir kıza baktığını fark edince ne yapacaksın? O zaman ne diyeceksin? Hiç kemküm etmeden, dümdüz bir sesle, "Ölü bir çocuğa bakıyorum," diyebilmek kolay değil. Beyin sözcükleri biçimlendirmemekte diretiyor. Yapamıyorsun nedense. Çünkü gözünün önündeki şey kolayca içinden sıyrılabileceğin, kendinden ayrı tutabileceğin bir şey değil. Yaralanmak dediğim zaman bunu anlatmak istemiştim. Bakıp geçemiyorsun, çünkü gördüklerin -nedense- senin bir parçan, içinde gelişen öykünün bir bölümü oluyor. Hiçbir şeyden etkilenmeyecek kadar katılaşmak iyi olurdu herhalde. Ancak o zaman da insanlardan büsbütün kopar ve öyle bir yalnızlığa kapılırsın ki hayat katlanılmaz duruma gelir. Bunu yapmayı başaranlar, kendilerini birer canavar haline sokacak gücü kendinde bulanlar da var. Ama sayılarının ne kadar az olduğunu bilsen şaşarsın. Ya da şöyle diyeyim: Hepimiz canavarlaştık, ama yüreğinde bir zamanlar yaşadığı hayatın bir kırıntısını taşımayanımız yok gibi.
--spoiler--
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar