bugün

abdullah öcalan'a memketete hoş geldin denildiğinden beri, örgüt içerisinde birden fazla başlılık hasıl olmuştur. çeşitli fraksiyonlar adı altında bölünmeler yaşanmıştır. öcalan'nın türkiye'ye teslim edilmesinin ardında yatan asıl neden, "bu adamı kullanın, barış ya da savaş sizin elinizde artık" denmesidir. akepe hükümetine kadar gelen partiler buna cesaret edemedi ya da üzerinden zaman geçmesini tercih etti. akepe bile neredeyse 10 sene sonra başladı elindeki mahkumla görüşmelere. imralı müzakerelerinin evveli olan oslo'da, her iki tarafın da şartları ortaya koyulmuş, pazarlıklar yapılmıştı. bu görüşmeler minvalinde, kürtçe konusunda serbestlikler başta olmak üzere, abdullah öcalan'nın imralı'daki şartları vs. düzenlendi. ancak imralı'nın müzakerelere oturmak için olmazsa olmaz, her iki taraf için de tehdit oluşturan, örgüt içi muhalefetin susturulması, bastırılması şartı vardı. zira örgütün tamamının lider olarak tanımlamadığı biri ile görüşme yapılamaz, yapılırsa da meşru olmazdı. işte tam bu sebeple öcalan ve ekibini rahatsız eden çeşitli unsurlar, devlet eli ile bertaraf edilmeye başlandı.

amaç, örgüt içerisinde tek başlılığı sağlamaktı elbet, ama karşı tarafın yani, türkiye cumhuriyetinin de handikapları gözden geçirilmeliydi. bir yandan kck adı altında örgüt içi muhalefete darbeler vurulurken, diğer yandan da, terörle müzakere sürecine soğuk bakan tsk görevlileri alaşağı edilmeye başlandı. 10-15-20 senelik planlar su yüzüne çıkarıldı, sahte evraklar, sahte krokiler, sahte deliller ile dava süreci başlatıldı. aynı anda hem pkk hem de hükümet taraflarında top yekün bir temizlik(!) başladı. tarihler 2013'ü gösterdiğinde ise, artık müzakere konusunda engel kalmamıştı. tek engel kamuoyu olarak tabir edilen halk, daha da özde akepe seçmeniydi. son 6 aydır yapılan nabız yoklamaları çok da olumsuz yanıt bulmamış olacak ki, hükümet görüşmelere başladı. başta habur olayında darbe yemişlerdi ama bunu daha sonra lehlerine çevirdiler. şehit haberleri yasaklandı. medyaya sansür uygulandı, bu konuda konuşanlar ergenekon ya da kck olarak cezaevlerinde yerlerini aldılar. yine aynı nabız ölçme taktiği ile başta inkar, daha sonra aşamalı olarak kabullenme ve şimdiler de savunma pozisyonuna geçti hükümet. büyük zaman ve emek harcanan bu projenin yabancı sponsorları da artık bir sonuç beklemekteydi. daha düne kadar, onlarla görüşen şerefsiz diyenler, bugün, "imralı sürecini sabote etmek isteyenler" olarak tanımlıyor, projeye karşı çıkanları.

velhasılı, kck ve ergenekon operasyonları ne kadar zıt kutuplara yapılmış gibi gözükse de aynı amaç uğruna düzenlenmiştir. seneler önceden öngörülen, "imralı süreci" ne muhalafet edebilecek potansiyele sahip olanlar, her iki taraftan da devlet eliyle saf dışı bırakıldı. bu projenin doğru ya da yanlış olduğuna tarih karar verecektir mutlaka. sonuçta her ikii taraf da barış istiyor, ölümler bitsin istiyor. ama bu noktaya gelmek için gidilmesi gereken yol bu muydu, dediğim gibi bunu tarih sorgulayacak ve de yargılayacak.
patronlarin isi biten piyonlari tasfiyesidir. zaten pkk lilarda sik kadar akil olsaydi isin gelecegi yerin bu oldugu sikin en kalininin kendilerinin tabagina düsecegini bilirlerdi be salak adam yabanci destegi olmasa sen ne yapabilirdin ki zaten.