bugün

gizem alagöz.. 39 yaşında, tarih öğretmeni.. hasah hashh ahsha hasan sabbah.. evet hasan sabbah'ı gülme efekti olarak kullandım.. oldu mu, bence oldu.. bazıları ''neden?'' der, ben ''neden olmasın ;)'' derim.. ayrıca bazıları ''sarımsak'' der, ben ''sarmısak ;)'' derim.. ve de bazıları ''göz kırpıp durma sikicem kafatasını ha..'' der, ben ''abi aybediyosun ben ağzımı bozdum mu bozmadım..'' derim.. yaşam felsefesi meselesi bi yerde..

harry potter ve sırlar odası ne lan? ''ali kemal ve öğretmenler odası''nın gizeminin yanında ''harry potter ve sırlar odası''nın gizemi nedir ki? yolu bir şekilde öğretmenler odasına düşen küçüğün yaşadığı travma, yüzü gözü belli olmayan bir lavuğa değnek sallayan dörtgöz harry'ninkinden çok daha fazladır benim gözümde.. yemin ediyorum bak o çocuk bir anda büyür.. bir anda hayatın bazı gerçekleri yakalar yakasından, iki saniye önce hayatını mıstık olarak sürdüren herif birden mustafa sarıoğlu (9)'a döner.. ajitasyon yapmıyorum durum gerçekten bu..

zaten ilkokuldasın, her dersine gelen, anandan babandan fazla gördüğün öğretmenini bir nevi tanrı mertebesine yükseltmişin.. ''çocuklar yarın okul gezisi olarak cezayir'e yüzeceğiz, sabah dokuzda şile'den bırakın kendinizi ben sizi orda bulacağım..'' dese ikiletmeyecek kadar güvendiğin adamı/kadını gömleğinde simit susamları çay içerken, gazete okurken, başka sınıfın tanrılarıyla dedikodu yaparken görmek apıştırır adamı..

ben bi kere harita almak için mi ne girmiştim o günden beri kendime gelemedim, eğitime inancımı yitirdim.. zaten roger waters'ın da the wall'u 4-a'nın hocasının gözlüğünü öğretmenler odasına bırakmasını istemesinden sonra yazdığı bilinir..

ama hiç giremeyenler içinse de bir muamma olarak kalır öğretmenler odası.. kapılar hep kapalı falan.. içeride ne yapar öğretmenler toplanıp? oyun mu oynuyorlar, televizyon mu izliyorlar, kola kutusu ezip gol atan kaleye mi çeviriyorlar? bu sorunun cevabını alamadan tahsillerini bitiren nice genç var..

ben cevap vereyim size, erkek hocalar uyuyor, kadın hocalar uyuyan erkek hocaları çekiştiriyor.. bu kadar..

bazen cehalet en büyük erdemdir..
ancak kapı aralığından görülen ve ne yapıldığı hakkında bilgi edinilemiyen sırlarla dolu bir oda olarak bakılır. içeni girmeyi başaran kahramandır.
din hocamız bizi dövmek için bu odaya soktuğunda cidden hatırladığım kadarıyla mistik bir odaydı. semaver'den tutunda, tabaklara, çatallara ve haritalara kadar hepsi bir arada bulunuyorlar. bu ne saçma bir odadır yarabbi.
ben bir kere girmiştim odaya. labirent gibiydi. sanki sırlar dünya... yok lan bildiğin oda. sigara içip geyik yapıyorlardı. hayallerim yıkıldı. yoksa harry potter ve sırlar odasını ben yazardım. geleceğimle oynayan odadır.
lisede az çok çözdüğüm gizem.
bir sınava giremeyip rapor almamamın akabinde öğretmenle odasında sınav olmak zorunda kalınca, onlarla beraber masada oturmuş kağıdımı doldururken bir yandan gözlemimi yapıyordum. ders saati boş olan öğretmenler de geldi ve ahali topladın. ne yapıyorlardı dersiniz?
açıp kadın programları izleyip seda sayan dedikodusu yapıyorlardı. o gün bugündür o odanın mahremine saygı duyar ve katiyyen daha fazlasını öğrenmek istemem.
gizem falan yok evladım, 2 büyük şişe fanta, bir kaç kase kuruyemiş, kurabiyeler, kekler pastalar ve herkesin elinde bulunan tombala kağıtları, ha unutmadan içerden öyle ses falan duyarsanız ürkmeyin, nedim hoca nın 2. çinko sevincidir zaar.
ortaokul yılları..

ortaokulda edebiyat, bir takım $eylerin dilbigisi dersindeki gibi örnekleme kolaycılığı barındırmaması sebebiyle 'türkçe' adı altında i$lenen iki dersten zor olanı idi. zor olmasının yanı sıra kimileri için çok sıkıcı, büyük bir azınlık içinde çok zevkliydi. o azınlığın temsilcilerinden birisi de bizim sınıftaydı: ben.

$imdilerde kendilerini $iirsever ilân eden, hatta daha ileri gidip $air sanan büyük bir güruh, o zamanlar $iir denen mefhumdan nefret ederler, hoca $iir okutacağı zaman binbir çe$it dalavere ile 'ne yapsam da kaytarsam' diye kara kara dü$ünürlerdi. bir miktar utanç unsuru içeriyordu o zamanlar $iir okumak. aynı $ey müzik dersinde $arkı söylemek konusunda da geçerliydi pek tabi. topluluk önünde 'sunum' yapmak küçükken a$ağılayıcı bir $eyken büyüdükçe onore edici bir $eye dönü$ür.

okulda her sınıfta bir ağır ağbi vardı. hocalar ve ailelere göre 'serseri', 'zibidi' ve 'kötü çocuk'lardı onlar. okuldaki hiyerar$i örgüsü öğretmen ekseninden çıkınca ağır ağbiler arasında dağılırdı. bu ağbilerin en büyük vazifesi 'karizmayı ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek' idi. edebiyat dersinde eğer ezkaza sınıfın ağır ağbilerinden birine piyango vurursa sınıfın 'sıradan' tipleri kıkırda$ır, ağır ağbide sıranın altına doğru kafasını eğip 'olm tenefüste sizin ebenizi skicem' diye gözdağı verirdi.

bense 'ağır ağbi'lerden ve 'sıradan'lardan bağımsız, $iir okumaktan utanmak bir yana, 'ha$met babaoğlu' tokluğu ve 'rutkay aziz' $uhluğunun karı$ımına benzer bir sese sahip olduğumu dü$ünüp, en kısasından bile daha kısa olduğum sınıftaki kızlara bu yeteneğimi sergilemek için tüm iliklerimde hissettiğim büyük bir $iir okuma arzusuyla yanıp tutu$uyordum.

kısacık boyumdan mütevellit sıranın en önünde oturuyordum. en önde oturmanın tuhaf getirileri var. en önde oturuyorsanız muhtemelen hocalarınız tarafından sevilirsiniz. en önde oturuyorsanız sınav notları okunacağı sırada herkes size '$$t bak bakayım kaç almı$ım' diye sorup durarak sinirlenip küfretme ölçütünüzü test eder. en öndeydim evet. ve hep izliyordum. hocaları izlemek benim için sınıfı izlemekten daha zevkli, yanımdakiyle bilmem kimin bilmem kimi nasıl dövdüğünü konu$maktan daha güzeldi. ayrıca iyice izleyip tüm davranı$larını çözdükten sonra hocalara kısa süreli de olsa a$ık olmak/olduğumu sanmak gibi bir hobim vardı. en çok da matematik hocama a$ıktım. çünkü matematiğim kötüydü ve ondan korkuyordum. dolayısıyla korktuğum, benim için 'ula$ılmaz' olandı.

o 'ağır ağbi'lere piyango vuran günlerden birindeydik gene. ders edebiyat, hocamız 'eeveet, bugün $iir okuyacağız' deyip de beni benden almı$, sınıfın 'ağır ağbi'sine önceliği sunmu$ken bize $iir okutacağı kitabın yanında olmadığını farkedip bana baktı. bu bakı$ 'hadi öğretmenler odasına bir ko$u gidip kitabımı getir' anlamına geliyordu.

insan, doğası gereği beklemediği bir durum kar$ısında $a$ırmak gibi bir opsiyona sahip. 'çocuk' ise doğası gereği beklemediği bir durum kar$ısında 'abartılı biçimde' $a$ırmak gibi artı bir mükellefiyete tâbi.

öğretmenler odasına gittiğimde odanın kapısı kilitliydi. kısa bir an sınıfa dönüp dönmemek konusunda karar veremedim. okulumuz, yapısı itibariyle müdür odası, müdür yardımcısı odası, memur odası, öğretmen odası gibi tüm idari bölümü tek bir yerde toplamı$, onlara orada bir 'doğal ya$am alanı' sağlamı$tı. bilâhâre müdür yardımcısının odasında anahtarlar olduğu aklıma geldi. sınıfa gittiğimde öğretmenimin beni bu yarıda bıraktığım i$ için bu 'alan'a tekrar göndereceğini dü$ünerek müdür yardımcısının odasına doğru yönlendim. müdür yardımcısı odasında değildi ve öğretmenler odasının anahtarı duvarda asılıydı. odaya girdim, cam açıktı. dı$arıdan beden eğitimi dersindeki futbol oynayan öğrencilerin sesleri geliyordu. bir tanesi 'atsana mınagoyym $u sktiğmin topunu atsana mınagoyiğm' diye pas vermeyen arkada$ına bağırıyordu. bu küfür kombinasyonu benim henüz kullanabildiğim limitlerin çok üzerindeydi. pas alamayan çocuk, pas vermeyen arkada$ına 'senin götünü sikim ben' derken anahtarı alıp odadan çıktım.

öğretmenler odasının kapısını açıp içeri girdiğimde kar$ıma çıkan durum kar$ısında ne kadar $a$ırsam azdı. $a$ırmak o an'ı hiç de kar$ılamıyordu hatta: korkuyordum. ne kadar $a$ırsam ve korksamda o an'ı bir saniye gerisine getiremeyecektim. i$in daha kötüsü acaba pantolonum sudan çıkmı$ balığa dönmeden tuvalete yeti$ebilecekmiydim ?

öğretmenler odasının kapısını açtığımda, odanın memur odasına açılan kısmında duran masada müdür yardımcısı ve matematik öğretmenimi gördüm. fakat nedense etrafta 'artı onsekiz' uyarısı yoktu ve ben daha on üç ya$ındaydım. beni farketmeleri, toparlanmaları ve durumu 'genel izleyici' kıvamına getirmeleri sırasında geçen saniyeler ömrü hayatım boyunca kafamdan kazıyamayacağım bir takım 'an'ları muhteva ediyordu..

artık çok daha fazla korkuyordum matematik hocamdan. i$in içinde bir de müdür yardımcısı vardı. tanrım, nasıl bir i$in içine karı$mı$tım ben. hem onlar ba$kalarıyla evlilerdi, çocukları da vardı; böyle bi' $eyi nasıl yapıyorlardı ki ?

matematik hocam büyük bir hı$ımla bana doğru geliyordu. gözlerimi kapayıp olacakları bekliyordum. allahtan teğet geçmi$ti bana, tokat atmaya gelmiyordu. tehlike uzakla$mı$tı. müdür yardımcısının ağzından çıkan 'bana bak!' emir kipiyle benim için korku dolu dakikalar ba$lamı$tı. 'bana bak, burda gördüğün $eyi birine söylersen çok fena oluruz! tamam mı ?' hiçbir $ey söylemeden anlık bir refleksle odadan ko$arak uzakla$mı$tım.

sınıfa döndüm ve edebiyat hocasına kitabı bulamadığımı söyledim. edebiyat hocası beni seviyordu, gülümseyip kendi gitti almaya. sırama oturdum. kıpkırmızıydım. yanımdaki 'ahaha olm varya..' $eklinde bir cümle kurmu$tu ama dinlemiyordum. sol koluyla dürtüklüyordu bende anlamsızca onu dürtüklüyordum. bi$ey dü$ünürken aptalca tepkiler verirdim. 'noldu lan sana' dediğinde kendime gelip 'ha.. hiiç' dedim. 'salak' deyip sağ taraftaki diğer çocuğa 'olm varya ahaha..' kalıplı cümlesini kurdu. o dinlioyormuydu bilmiyorum.

bir sonraki ders beden eğitimi idi. ben beden eğitimi derslerinden muaf idim. eğer beden eğitimi derslerinden raporluysanız sınıfın daimi nöbetçisi sizsinizdir. sınıfta yalnız ba$ıma oturmu$ bu ba$ıma gelen acayip olayı anlamlandırmaya çalı$ıyordum. yalnızdım. koca sınıfta etrafa saçılmı$ pantolonlar, gömlekler ve çantaların arasında tek ba$ıma oturmu$ bundan sonra hayatımda ne gibi deği$iklikler olacağını dü$ünüyordum. acaba müdür yardımcısı beni okuldan atarmıydı ? gördüklerimi birilerine söylemelimiydim ? inanırlarmıydı ? hem söylesem ne olacaktı ki!? bana söyleme demi$ti hem müdür yardımcısı, belki aileme yapmadığım bir $eyi yapmı$ım gibi anlatırdı.

aklımdan geçen trilyonlarca ihtimalin arasında iyice sıkılmı$ biçimde boğu$urken sınıfın kapısı açıldı. gelen müdür yardımcısı idi. 'seninle bi' konu$alım' dedi. korkuyordum. ama belli etmemeliydim. sınıfa gelmi$ti ve ses tonu yumu$aktı. hemen değerlendirmeli ve ipleri elime almalıydım. 'okuldan mı atıcaksınız beni ?' dedim. 'hayır' dedi. 'öyle bir $ey olmaycak ama o gördüğün $ey aramızda kalıcak, tamam mı?' dedi. ayağa kalktı: 'sen akıllı bi' çocuksun'. ba$ımı öne eğdim. sınıftan çıktı. ağzımdan 'tamam' çıkmamı$tı..

evet çok korkmu$tum, belki haddinden fazla. ama 'korkularımla yüzle$mi$tim' ve sihirli bir değnek değmi$ gibi hepsi sona ermi$ti. artık matematik öğretmenim benimle daha fazla ilgileniyor, dersi anlayıp anlamadığım konusunda tatmin olmadan tenefüslerde yakamı bırakmıyordu. zaten ilk sınavda sıçmayı beklerken 70 almı$tım, daha ne olsun.

o gün anladımki her canlı kendi 'doğal ya$am alanı'nda kalmalı. ne biz ba$ka canlıların ne de onlar bizlerin 'doğal alan'larına girmemeliyiz.

bir süre sonra adımın karı$tığı bir kavga neticesiyle müdür yardımcısının odasında aldım soluğu. olayı ikimizden de dinledikten sonra diğer çocuğu ifadesini yazması için 'memur odası'na gönderdi. bana 'sende ona vurmu$sun, seni de disipline vermem lâzım ama vermiyorum'. 'kimseye bir $ey söyleme tamam mı ?'

'tamam'.
(bkz: ilkokuldaki saçmalıklar)
gizemlidir örtmenler odası tenefüste kapısı açılsında içeriye bakayım diye canım çıkardı hiçde bir öğrencinin girdiğini girmedim sigara içerlermiş meğerse içeride ondan kapısı hep kapalı olur hiç kimseyi almazlarmış o anne yerine koyduğum makbule öğretmen içerken görmeseydim seni keşke o örtmenler odasında bütün hayallerimi yıktın içerdede bişey yokmuş zaten dolap masa ve sandalyeler bumuydu len?
masa sandalyeler, çay edevatları.. bol sohbet ve öğretmenlerin koşuşturmaları. fotokopi makinası, bilgisayar, panolar, belki çiçek.. pek çok okulun öğretmen odalarını gördüm ama en güzeli çengelköy lisesininkiydi. böyle bir boğaz manzarası olamaz azizim. ayaklarının altında. kocamaaaan pencereler. çayı al eline kendinden geç manzaaya bakıp bakıp.. oh bee.
(bkz: sırlar odası)

yok ya, sır filan yok. negzel oturuyolla işte.

görsel
geçerliliği olmayan gizemdir. öğretmenler de sever. öğretmenler de terkedilir. ve onlar da ağlar. o oda tüm bu olaylara sahne olur.
nereden mi biliyorum??
ühüü.
yok öyle bir şey. arada bir lokma, börek falan gelir. bir de beleş su vardır her daim. onun dışında pek de bir özelliği yoktur. yoktu en azından benim zamanımda.
O odada genellikle sigara içerlerdi öğretmenler hatırladığım kadarıyla Nöbetçi olduğumda girmiştim o odaya bi sigara kokusu aman allahım.
(bkz: ilkokuldaki öğretmenler tuvaletinin gizemi)
benim için hiçbir zaman geçerli olmayan gizem.

zaten tenefüslerde giderdim, ilk zamanlar hocalardan korkardım ama ilerleyen zamanlarda çay, kahve içmeye kadar götürdüm işi. okulda havamda olurdu hey gidi günler lan. şimdi sürünüyoruz resmen. zikleyen yok . *
harry potter ve sırlar odasındaki odadan daha gizemlidir.
ayrımcılık, cinsiyetçilik, dışlama, cinsellik, ihtiras, kin, dostluk v.b büyük bir yoğunlukta hissedilir...tabii eskiden yoğun bir sigara dumanı ile.
stv dizilerindeki sis yapan makinelerden bir tane alıp konularak daha da gizemlenebilecek odadır.

gizemini merak edenlerin başvurduğu yöntemlere ait farklı bir karikatür.

görsel
ilkokulu babamın öğretmen olduğu okulda okuduğum için benim açımdan pek bir gizemi olmayan odaydı.tüm arkadaşlarım içerde ne olur lan acaba sorusuyla cebelleşirken ben kapıya bir tepik atıp içeri dalabilme yetkisine sahiptim.diğer öğrencilerin önünde saygı durusuna geçtiği öğretmenlere, ali amca bak kusum ötüyo,ayse teyze bir makas alayım bal yanaktan diyerek diğer öğrencilerin gözündeki ayrıcalıklı piç imajını doyasıya yasardım.cocukluğumdaki uber piçliğin etkiyle mi,aile genlerine işlemiş muallimlik aşkıyla mı bilmem öss sonrası eğitim fakültesini yazdım. ilk 3 sene laylaylom okudum,son sene staj vakti gelip catınca yeniden o sihirli odaya girebilme vasfına ulaştım.baktım ki cocukluğumda enseye saplak göte parmak ilişkisinde olduğum ayse teyzeler,ali amcalar gitmiş yerlerine asık suratlı,caktırmadan caylak piç bakışı atan götü arşa ulaşmış insanlar topluğu gelmiş.daralıp kendimi zor attım dışarı.nerde benim statü sahibi olduğum cocukluğumun masalsı odası diyerek içlenip sigara nikotinini somururken buldum kendimi kuytu bir bahçe köşesinde.

içerdeki gizeme gelince koca dedikodusu,örgü işleme yöntemleri,iddaa da hangi takım favori,hangi maç üst biter,ek ders ücret listesi niye asılmamış,müdürü siksek kaç yıl yeriz acaba ? sorunsalları harbiden insanı meraka gark ettirmiyor değil.
birbirini sikmekten daha evla bir davranışı gerçekleştiren gençlerdir. napsalardı birbirini mi sikselerdi yani. yaşıtları o delikten çıkıp diğerini genişletmeye giderken bunlar oturur o buna vermiş o bunu sikmiş diye konuşur dururlar. olanca abazanlığı ile ağızlarının suyunu akıta akıta anlatılan sikişleri dinleyip bir gün kendisinin de böyle bir atraksiyon içerisine gireceği hayaliyle yaşayıp duran bu garibanlar bir .ma muhtaç ve bilaçtır.
her sınıfta seçilmiş bir öğrenci vardır ve bu seçilmiş öğrenci dışında öğretmenler odasına derslerde kimse gönderilmez, tenefüslerde içeri alınmaz vs. bu sebepledirki, öğretmenler odası her zaman okulun büyük kesimindeki öğrenciler tarafından merak edilen yerdir. sadece bir kez, oda mezun olurken girmişliğim vardır.
Sanırsınki mason locası. Tek başına girmeye de Çekinirsin bu alengirli yere.
maskeli insanların gezdiğine, türlü yemişlerin ve canlıların var olduğuna inanılan bu gizemli odalara gizli gizli kafa uzatılarak bakılır ibine hocaların birinden fırça yenince tabana kuvvet koşulurdu.
içimde kaldı, hala merak ederim oraları.
bir vesileyle bir meslek lisesinde bir süre derslere girince nihayet içine sızdığım (ve hayallerimin yıkıldığı) gizemdir.