bugün

muhtemelen önlük giymek sadece türklerin sürdürmekte ısrar ettiği bir ilköğretim gereği olduğundan, kılık kıyafete bakılarak öğrenme şevkiyle dolup taşan gelecek nesil adaylarının menşei anlaşılabılır. ayrıca 12 kiloluk sırt çantaları ile gezmek, sınavlarda sırayı bu çantalarla rakip iki bölgeye ayırmak ve her pazartesi sabahı, cuma akşamları ve mümkünse arada olmadık zamanlarda türk'üm doğruyum nidaları ile rahmetli atatürk'ü memleketini bok etmeyeceğine ikna etmeye çalışmak da yıllar yılı yazları sıcak kışları kurak iklimleri ezberleyecek kişileri belirlemek açısından önemli ipuçları verebilir.
arkadaşınla evden getirdiğin yemeği paylaşmak.
kutu kolayı ezip futbol oynamak.
maç yaparken 10 çocuk bi kişiye dalıyosa bunlar kesin türktür.
sınıf başkanının görevlendirilip konuşanları sürekli tahtaya yazması.
öğrencilerin yakalarına girdiği kulubün adının yazılı olduğu kartı takması.
masaların üzerine örtü serilmesi ve her cuma günü onu kimin yıkayacağına dair sıra arkadaşlarının tartışması.
belli etmek anlamsızdır.
çünkü herkesin türk olup, aynı davranışlar sergileyeceği ortamda kişi istediği kadar kıçını yırtıp türksel davranışlar sergilesin türk olduğu anlaşılmaz.
milli bayramlarda kuru milliyetçilik yaparak ağlama zorunluluğunu hissemektir.
silginin ortasından ip geçirerek göğüse asmak.
sınıftaki perdelerin kendi evinde yıkanılmasını dünyanın en müthiş şeyi zannetmek ve bunun için canını verebilecek olmak.
ilkokula giden biri türkiye sınırları içerisinde ise, neyi ispat ediyor anlaşılamayandır.
pazartesileri hariç her gün leş gibi kokmak. pazar günleri duş günüdür felsefesi.
kıpkırmızı ve beyaz şeffaf naylonlarla defterleri kaplamak.