bugün
- 007 abiyi rahat bırakın sitemi8
- 4 yıldır bir kızı unutamamak13
- yaren leylek16
- 0 0 715
- iett hezarfeni8
- anın görüntüsü17
- yüksek enflasyon25
- 0 0 7 abimizin vasiyetname yazması19
- sahurdayız uludağ sözlük28
- sözlük ölmüş20
- sağlıkçıyla evlenmek9
- iyi geceler11
- en sevmediğiniz ülkeler8
- arkadaşlar bakar mısınız bi8
- ilgi hastası kadın18
- sevilen kamyon arkası sözleri11
- bugünde merso alamadan uyumak18
- martin eden9
- v a m p i r o v11
- erdoğanın 92 yaşındaki dedeye elini öptürmesi14
- victor osimhen14
- aykolik ve gülşen benzerliği12
- 14 mart 2025 gözaltına alınmam rezaleti62
- malum şahsı cimere şikayet etmek8
- ekrem imamoğlu'nun diplomasının iptal edilmesi51
- adana8
- fenerbahçe18
- emekli ikramiyesinin 33 kilo hurmadan 6'ya düşüşü14
- ramazan günü sokakta sigara içen insan18
- teravihte sarımsak deryası kokan insan14
- akp döneminde gelir düzeyi yükseldi mi10
- kedili komşuya gitmemek11
- araba'nın komple masraf olması13
- canik belediyesi'nin çocouklara yaptığı jest11
- 23 mart sonrası iktidarın bulacağı yeni gündemler17
- şinasi yurtsever17
- 50 cc lik motosiklet almak9
- pişi ve vişne reçeli8
- şu anda dinlediğiniz şarkı14
- 14 mart 2025 galatasaray antalyaspor maçı11
- yazarların evlenmeme nedenleri9
- mert hakan yandaş20
- evli kadınla ilişki yaşar mısınız24
- yazarların mezun oldukları üniversite ve bölüm16
- namaz kılmak8
- ramazan hoca13
- motosiklet kullanacaklara tavsiyeler8
- gerdek gecesi seviştiniz mi10
- mini etek giyen kızın ağzını burnunu kıran çomar18
- true nickli yazar12
Cumhuriyet'in kuruluş yılları yeni elitin kendisini meşrulaştırma arayışları içinde geçti. Üretilen yeni "Türk" kimliğinin söz konusu eliti ideolojik açıdan doğal olarak desteklemesi istendi. Ancak burada çözümü kolay olmayan bir sorun vardı... Türklüğün kültürel olarak ayrı bir kimlik olarak farklılaşmasını sağlamak hiç de kolay değildi, çünkü Anadolu toplumu kendisini böyle bir kültürel varlık olarak hiçbir zaman tasavvur etmemişti. Nitekim daha sonra üretilen Orta Asya ve Güneş Dil teorileri en hafif tabirle naif bir onur arayışı olarak tarihte yerini almış durumda. Bugün söz konusu teorilerin ne denli gerçek dışı olduğunu, nasıl yüzeysel bir düşünme biçimine, ideolojik bir çarpıtmaya tekabül ettiğini; ama bir sürü "bilim adamının" da bu öğretinin parçası olmak için ne denli uğraş vermiş olduklarını ibretle okuyoruz.
Devletin böylesine yeni bir gerçeklik üretmeye çalışması boşuna değildi tabii ki... Çünkü Türk kimliğinin kültürel zayıflığını kapatmanın tek yolu Müslüman kimliğini yeniden siyaseten anlamlı bulmaktan geçiyordu. Dahası Cumhuriyet zaten Müslümanların "Türk" kimliğiyle yeniden "vaftiz" edilmesini ima ettiği ölçüde, dinin kültürel kimliğin içine girmesi, Sünni/Hanefi cemaatin iktidar üzerinde etkili olması anlamına gelecekti. Ve o zaman da aynen bugünkü gibi "onlar" %70, yani çoğunluktu... Diğer bir deyişle makbul vatandaş kimliğinin Müslümanlığı içermesi durumunda elit kesimin iktidarı paylaşması şarttı ve hele demokrasi geldiğinde de iktidarı o %70'e devretmesi kaçınılmazdı.
Öte yandan Aydınlanma geleneğinin epeyce pozitivist laiklik anlayışı daha 19. yüzyılın ortalarından itibaren ülkeye girmiş, askeriye başta olmak üzere belli başlı kurumlarda hakim ideoloji haline gelmişti. Yani elit kesim açısından "modernlik" dinin ötelenmesini ifade etmekteydi. Bu durumda modern olmayan o %70'in de iktidarın dışında kalmasını beklemek doğaldı. Sonuçta laiklik Cumhuriyet elitine demokratik olmayan bir meşruiyet sağladı ve bu ülkede makbul vatandaşlık kimliğini belirledi.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye'de laiklik bir ideoloji işlevi görmekte. Ama işin aslı bu değil... Çünkü laiklik sonuçta aynen "cumhuriyet" gibi nötr bir kavram. Yani hangi ideolojinin içinden bakıldığına bağlı olarak niteliği farklılaşabiliyor. Dolayısıyla Türkiye'deki laiklik gerçekte arka plandaki otoriter zihniyeti saklayan, resmi ideolojiyi "bilimsel" bir olgu gibi sunan bir örtüden ibaret. Bugün laikliğin dindarların anladığı gibi değil de, kendi anladıkları gibi olduğunu öne sürenler gerçekte onyıllardır sürmekte olan elitist yönetim anlayışına güzelleme yapmış oluyorlar.
işin aslına dönersek laiklik gibi kavramları önce en geniş haliyle tanımlamakta büyük yarar var. Çünkü daha sonraki daraltmalar tamamen ideolojik bir tercihi yansıtmakta ve her daraltma bu kavramı bir hakem kurum olma niteliğinden uzaklaştırmakta. Günümüzde laiklik en geniş haliyle 4 ayak üzerinde duruyor ve bunların her biri diğerleri kadar önemli ve anlamlı: 1) Devlet ve dinin hem kurumsal hem de işlev olarak birbirinden ayrılması; 2) Devletin tüm inançlar ve inanışlar karşısında eşit mesafede durması; 3) Devletin dinsel azınlık ları koruyacak bir tutum içinde olması; ve 4) Hangi inançtan olursa olsun, herkesin kendi inancının gereğini -kamusal hayata zarar vermediği sürece- serbestçe yaşayabilmesi.
Demokrat bir bakış bunların hiçbirinden taviz verilmemesini gerektirir. Eğer bu 4 ayaktan bazılarını görmezden gelmekteysek, bunun anlamı demokratlıktan da o ölçüde uzaklaştığımızdır. Bugün dindar kesimin esas ağırlığı sonuncu maddeye vermesi doğrudan ataerkil zihniyetle bağlantılı. Buna karşılık laik kesimin tam da bu maddeyi gözardı etmesi, kendisini devletle özdeşleştirmiş bir elitist kimliğin göstergesi. Maalesef söz konusu kimlik ise, otoriter zihniyetin uzantısı olan resmi ideolojinin ürettiği "düşünmeyen" bir vatandaş prototipinden fazlasını ifade etmemekte...
alıntı: etyen mahçupyan
Devletin böylesine yeni bir gerçeklik üretmeye çalışması boşuna değildi tabii ki... Çünkü Türk kimliğinin kültürel zayıflığını kapatmanın tek yolu Müslüman kimliğini yeniden siyaseten anlamlı bulmaktan geçiyordu. Dahası Cumhuriyet zaten Müslümanların "Türk" kimliğiyle yeniden "vaftiz" edilmesini ima ettiği ölçüde, dinin kültürel kimliğin içine girmesi, Sünni/Hanefi cemaatin iktidar üzerinde etkili olması anlamına gelecekti. Ve o zaman da aynen bugünkü gibi "onlar" %70, yani çoğunluktu... Diğer bir deyişle makbul vatandaş kimliğinin Müslümanlığı içermesi durumunda elit kesimin iktidarı paylaşması şarttı ve hele demokrasi geldiğinde de iktidarı o %70'e devretmesi kaçınılmazdı.
Öte yandan Aydınlanma geleneğinin epeyce pozitivist laiklik anlayışı daha 19. yüzyılın ortalarından itibaren ülkeye girmiş, askeriye başta olmak üzere belli başlı kurumlarda hakim ideoloji haline gelmişti. Yani elit kesim açısından "modernlik" dinin ötelenmesini ifade etmekteydi. Bu durumda modern olmayan o %70'in de iktidarın dışında kalmasını beklemek doğaldı. Sonuçta laiklik Cumhuriyet elitine demokratik olmayan bir meşruiyet sağladı ve bu ülkede makbul vatandaşlık kimliğini belirledi.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye'de laiklik bir ideoloji işlevi görmekte. Ama işin aslı bu değil... Çünkü laiklik sonuçta aynen "cumhuriyet" gibi nötr bir kavram. Yani hangi ideolojinin içinden bakıldığına bağlı olarak niteliği farklılaşabiliyor. Dolayısıyla Türkiye'deki laiklik gerçekte arka plandaki otoriter zihniyeti saklayan, resmi ideolojiyi "bilimsel" bir olgu gibi sunan bir örtüden ibaret. Bugün laikliğin dindarların anladığı gibi değil de, kendi anladıkları gibi olduğunu öne sürenler gerçekte onyıllardır sürmekte olan elitist yönetim anlayışına güzelleme yapmış oluyorlar.
işin aslına dönersek laiklik gibi kavramları önce en geniş haliyle tanımlamakta büyük yarar var. Çünkü daha sonraki daraltmalar tamamen ideolojik bir tercihi yansıtmakta ve her daraltma bu kavramı bir hakem kurum olma niteliğinden uzaklaştırmakta. Günümüzde laiklik en geniş haliyle 4 ayak üzerinde duruyor ve bunların her biri diğerleri kadar önemli ve anlamlı: 1) Devlet ve dinin hem kurumsal hem de işlev olarak birbirinden ayrılması; 2) Devletin tüm inançlar ve inanışlar karşısında eşit mesafede durması; 3) Devletin dinsel azınlık ları koruyacak bir tutum içinde olması; ve 4) Hangi inançtan olursa olsun, herkesin kendi inancının gereğini -kamusal hayata zarar vermediği sürece- serbestçe yaşayabilmesi.
Demokrat bir bakış bunların hiçbirinden taviz verilmemesini gerektirir. Eğer bu 4 ayaktan bazılarını görmezden gelmekteysek, bunun anlamı demokratlıktan da o ölçüde uzaklaştığımızdır. Bugün dindar kesimin esas ağırlığı sonuncu maddeye vermesi doğrudan ataerkil zihniyetle bağlantılı. Buna karşılık laik kesimin tam da bu maddeyi gözardı etmesi, kendisini devletle özdeşleştirmiş bir elitist kimliğin göstergesi. Maalesef söz konusu kimlik ise, otoriter zihniyetin uzantısı olan resmi ideolojinin ürettiği "düşünmeyen" bir vatandaş prototipinden fazlasını ifade etmemekte...
alıntı: etyen mahçupyan
(bkz: hobi olarak laiklik)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar