bugün
- özlem zengin10
- israfa son vermek için yapılması zaruri olan 3 şey21
- sigara içen insan aptaldır23
- sözlük kızlarının bugünkü kombinleri12
- victor osimhen20
- larisalisa12
- bamya seven erkek20
- sözlük erkeklerinin bu günkü kombini15
- gecenin şarkısı8
- yazarların en çok sevdiği aylar25
- konusu belirsiz kavga8
- kanka olmak istediğiniz yazarlar13
- dini bütün bir kızı etkilemenin yolları19
- belediye konserleri yasaklansın16
- iki nişan atmış a101 kasiyeri 35 yaşında mizgin16
- müslüman diye hamas'ı savunmak17
- skoda9
- manyak olmaya karar verdim10
- sözlük çirkinlerinin fotoğrafları12
- filistin meselesi bizim milli meselemizdir19
- işten çıkmaya 1 5 saat kalması8
- erkek olana kadar çocuk yapmak13
- bu tiple kaç sözlük hatununu yatağa atarım11
- nerede o eski yazarlar19
- boyu 1 47 olup gazabımdan kork yazmak11
- anın görüntüsü12
- 10 milyon dolar verseler dinini değiştirir misin12
- hatuna artistlik için öküz gibi içip kusmak10
- eskiamaeksikbiri20
- realite manipülasyonu13
- sokakta görülen kediye naber lan demek22
- mel mel vs eylulsabahi41
- 10 kasım 2024 fenerbahçe sivasspor maçı32
- sana şimdi ne mesajlar geliyordur9
- sözlükteki kanka lobisi25
- özgür suriye ordusu10
- anal seks yapmayan hatunu kınamak14
- berber fiyatlarındaki fahiş artış8
- sari renkli seker15
- mel mel bakan gibson vs masklavi14
- karnabahar sevmeyen erkek10
- mel mel bakan gibsonn8
- hem seks hem hastalıkta söylenecek söz23
- almanya'dan türkiye'ye mülteci akını ihtimali10
- ilk türk yapay zeka robotu sezai11
- serdar ortaç ve m ali erbil'in gözaltına alınması21
- kakalı başlık açan yazara yapılması gerekenler9
- makarnayı bir üst noktaya taşıyan küçük detaylar19
- ilahiyat10
- 5 milyon memur 15 milyon emekli13
Cumhuriyet'in kuruluş yılları yeni elitin kendisini meşrulaştırma arayışları içinde geçti. Üretilen yeni "Türk" kimliğinin söz konusu eliti ideolojik açıdan doğal olarak desteklemesi istendi. Ancak burada çözümü kolay olmayan bir sorun vardı... Türklüğün kültürel olarak ayrı bir kimlik olarak farklılaşmasını sağlamak hiç de kolay değildi, çünkü Anadolu toplumu kendisini böyle bir kültürel varlık olarak hiçbir zaman tasavvur etmemişti. Nitekim daha sonra üretilen Orta Asya ve Güneş Dil teorileri en hafif tabirle naif bir onur arayışı olarak tarihte yerini almış durumda. Bugün söz konusu teorilerin ne denli gerçek dışı olduğunu, nasıl yüzeysel bir düşünme biçimine, ideolojik bir çarpıtmaya tekabül ettiğini; ama bir sürü "bilim adamının" da bu öğretinin parçası olmak için ne denli uğraş vermiş olduklarını ibretle okuyoruz.
Devletin böylesine yeni bir gerçeklik üretmeye çalışması boşuna değildi tabii ki... Çünkü Türk kimliğinin kültürel zayıflığını kapatmanın tek yolu Müslüman kimliğini yeniden siyaseten anlamlı bulmaktan geçiyordu. Dahası Cumhuriyet zaten Müslümanların "Türk" kimliğiyle yeniden "vaftiz" edilmesini ima ettiği ölçüde, dinin kültürel kimliğin içine girmesi, Sünni/Hanefi cemaatin iktidar üzerinde etkili olması anlamına gelecekti. Ve o zaman da aynen bugünkü gibi "onlar" %70, yani çoğunluktu... Diğer bir deyişle makbul vatandaş kimliğinin Müslümanlığı içermesi durumunda elit kesimin iktidarı paylaşması şarttı ve hele demokrasi geldiğinde de iktidarı o %70'e devretmesi kaçınılmazdı.
Öte yandan Aydınlanma geleneğinin epeyce pozitivist laiklik anlayışı daha 19. yüzyılın ortalarından itibaren ülkeye girmiş, askeriye başta olmak üzere belli başlı kurumlarda hakim ideoloji haline gelmişti. Yani elit kesim açısından "modernlik" dinin ötelenmesini ifade etmekteydi. Bu durumda modern olmayan o %70'in de iktidarın dışında kalmasını beklemek doğaldı. Sonuçta laiklik Cumhuriyet elitine demokratik olmayan bir meşruiyet sağladı ve bu ülkede makbul vatandaşlık kimliğini belirledi.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye'de laiklik bir ideoloji işlevi görmekte. Ama işin aslı bu değil... Çünkü laiklik sonuçta aynen "cumhuriyet" gibi nötr bir kavram. Yani hangi ideolojinin içinden bakıldığına bağlı olarak niteliği farklılaşabiliyor. Dolayısıyla Türkiye'deki laiklik gerçekte arka plandaki otoriter zihniyeti saklayan, resmi ideolojiyi "bilimsel" bir olgu gibi sunan bir örtüden ibaret. Bugün laikliğin dindarların anladığı gibi değil de, kendi anladıkları gibi olduğunu öne sürenler gerçekte onyıllardır sürmekte olan elitist yönetim anlayışına güzelleme yapmış oluyorlar.
işin aslına dönersek laiklik gibi kavramları önce en geniş haliyle tanımlamakta büyük yarar var. Çünkü daha sonraki daraltmalar tamamen ideolojik bir tercihi yansıtmakta ve her daraltma bu kavramı bir hakem kurum olma niteliğinden uzaklaştırmakta. Günümüzde laiklik en geniş haliyle 4 ayak üzerinde duruyor ve bunların her biri diğerleri kadar önemli ve anlamlı: 1) Devlet ve dinin hem kurumsal hem de işlev olarak birbirinden ayrılması; 2) Devletin tüm inançlar ve inanışlar karşısında eşit mesafede durması; 3) Devletin dinsel azınlık ları koruyacak bir tutum içinde olması; ve 4) Hangi inançtan olursa olsun, herkesin kendi inancının gereğini -kamusal hayata zarar vermediği sürece- serbestçe yaşayabilmesi.
Demokrat bir bakış bunların hiçbirinden taviz verilmemesini gerektirir. Eğer bu 4 ayaktan bazılarını görmezden gelmekteysek, bunun anlamı demokratlıktan da o ölçüde uzaklaştığımızdır. Bugün dindar kesimin esas ağırlığı sonuncu maddeye vermesi doğrudan ataerkil zihniyetle bağlantılı. Buna karşılık laik kesimin tam da bu maddeyi gözardı etmesi, kendisini devletle özdeşleştirmiş bir elitist kimliğin göstergesi. Maalesef söz konusu kimlik ise, otoriter zihniyetin uzantısı olan resmi ideolojinin ürettiği "düşünmeyen" bir vatandaş prototipinden fazlasını ifade etmemekte...
alıntı: etyen mahçupyan
Devletin böylesine yeni bir gerçeklik üretmeye çalışması boşuna değildi tabii ki... Çünkü Türk kimliğinin kültürel zayıflığını kapatmanın tek yolu Müslüman kimliğini yeniden siyaseten anlamlı bulmaktan geçiyordu. Dahası Cumhuriyet zaten Müslümanların "Türk" kimliğiyle yeniden "vaftiz" edilmesini ima ettiği ölçüde, dinin kültürel kimliğin içine girmesi, Sünni/Hanefi cemaatin iktidar üzerinde etkili olması anlamına gelecekti. Ve o zaman da aynen bugünkü gibi "onlar" %70, yani çoğunluktu... Diğer bir deyişle makbul vatandaş kimliğinin Müslümanlığı içermesi durumunda elit kesimin iktidarı paylaşması şarttı ve hele demokrasi geldiğinde de iktidarı o %70'e devretmesi kaçınılmazdı.
Öte yandan Aydınlanma geleneğinin epeyce pozitivist laiklik anlayışı daha 19. yüzyılın ortalarından itibaren ülkeye girmiş, askeriye başta olmak üzere belli başlı kurumlarda hakim ideoloji haline gelmişti. Yani elit kesim açısından "modernlik" dinin ötelenmesini ifade etmekteydi. Bu durumda modern olmayan o %70'in de iktidarın dışında kalmasını beklemek doğaldı. Sonuçta laiklik Cumhuriyet elitine demokratik olmayan bir meşruiyet sağladı ve bu ülkede makbul vatandaşlık kimliğini belirledi.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye'de laiklik bir ideoloji işlevi görmekte. Ama işin aslı bu değil... Çünkü laiklik sonuçta aynen "cumhuriyet" gibi nötr bir kavram. Yani hangi ideolojinin içinden bakıldığına bağlı olarak niteliği farklılaşabiliyor. Dolayısıyla Türkiye'deki laiklik gerçekte arka plandaki otoriter zihniyeti saklayan, resmi ideolojiyi "bilimsel" bir olgu gibi sunan bir örtüden ibaret. Bugün laikliğin dindarların anladığı gibi değil de, kendi anladıkları gibi olduğunu öne sürenler gerçekte onyıllardır sürmekte olan elitist yönetim anlayışına güzelleme yapmış oluyorlar.
işin aslına dönersek laiklik gibi kavramları önce en geniş haliyle tanımlamakta büyük yarar var. Çünkü daha sonraki daraltmalar tamamen ideolojik bir tercihi yansıtmakta ve her daraltma bu kavramı bir hakem kurum olma niteliğinden uzaklaştırmakta. Günümüzde laiklik en geniş haliyle 4 ayak üzerinde duruyor ve bunların her biri diğerleri kadar önemli ve anlamlı: 1) Devlet ve dinin hem kurumsal hem de işlev olarak birbirinden ayrılması; 2) Devletin tüm inançlar ve inanışlar karşısında eşit mesafede durması; 3) Devletin dinsel azınlık ları koruyacak bir tutum içinde olması; ve 4) Hangi inançtan olursa olsun, herkesin kendi inancının gereğini -kamusal hayata zarar vermediği sürece- serbestçe yaşayabilmesi.
Demokrat bir bakış bunların hiçbirinden taviz verilmemesini gerektirir. Eğer bu 4 ayaktan bazılarını görmezden gelmekteysek, bunun anlamı demokratlıktan da o ölçüde uzaklaştığımızdır. Bugün dindar kesimin esas ağırlığı sonuncu maddeye vermesi doğrudan ataerkil zihniyetle bağlantılı. Buna karşılık laik kesimin tam da bu maddeyi gözardı etmesi, kendisini devletle özdeşleştirmiş bir elitist kimliğin göstergesi. Maalesef söz konusu kimlik ise, otoriter zihniyetin uzantısı olan resmi ideolojinin ürettiği "düşünmeyen" bir vatandaş prototipinden fazlasını ifade etmemekte...
alıntı: etyen mahçupyan
(bkz: hobi olarak laiklik)
güncel Önemli Başlıklar