bugün

göz göre göre tarih olmuştur.
istanbul un en güzel yapılarından biri, o cıvıl cıvıl haliyle özeldir, artık tarihi bir binadan başka bir şey değil, biz tarihi binaları sevmeyiz, biliyorsunuz..
bu tarihi güzelim garı, otele ya da para getiren özel bir mülkiyete çevirdikleri gün, olacak şeyleri aklıma bile getirmek istemiyorum. sadece V filmi geliyor aklıma. buna cüret edecek olanların akıllarının bir köşesinde dursun.
Mutluluklarin, Uzuntulerin, Ozlemlerin, Beklentilerin, Hayallerin ve bir cok guzel duyguyu daha bir arada yasattiran her insanin ufakta olsa bir anisini tasidigi essiz mimari olan Haydarpasa'dan duygularin yolculuk edecegi son tren de kalktı...
otel olarak "hizmete" sunulacağı kadir topbaş tarafından en sonunda doğrulanmış tarihi tren garı. daha öncesindeyse iktidar partisi üyeleri tarafından böyle bir şeyin asla olmayacağıyla ilgili açıklamalar gelmişti. tarihi tren garını zengine peşkeş çekmenin yanında halkın gözüne baka baka yalan söylenmesiyle birlikte bu konuda işlenen büyük ayıplarının sayısı iki'ye çıktı.
Yeni nesil ergenlerin bol bol fotograf cekildigi , istanbul'un simgesi olan tarihi bir tren garı.
yok edilmek istenen muazzam eserdir kendisi; istanbul'a gelenleri karşılayan, 104 yıllık bi tarihe şahitlik etmiş eser.
bir avuç para babasına peşkeş çekilmemesi bizim göstereceğimiz dirence bağlı:
(bkz: istanbul halkına son çağrı)
birçok şarkıya-türküye konu olan, istanbul anadolu yakası'nda bulunan, türkiye'nin önemli tren istasyonlarındandır.

yakınlaştı sabah, yakınlaştım sana
göründü gözlerime uzaktan haydarpaşa
bilet alacak kadar metelik var ama
üst cebimde bi' şişe rom, iki dal winston

-betunfonq pia ft. esin iris - istasyon

ilk kan kustuğum yer haydarpaşa tren garı

-dramelodi project - sol yanımda caddeler.

kapatılacağı hakkında söylentiler var sanki, pek bir bilgim yok ama eğer kapatılırsa istanbul ve türkiye tarihine karşı büyük bir ayıp işlenmiş olur.
ne zaman gitmek istesem kaçmak istesem istanbuldan soluklandığım yerelerdendir. giden gelen insanları izleyip bidahaki terekedememe zayıflığına kadar gelmediğim terapistimdir.
Istanbulda mimarisi daha güzel olan yapılar olmasına karşın, nedense çok beğeniliyor. Yanmasıyla paralel bir sevgi olduğunu düşünüyorum. Inceden bir (bkz: overrated) lık durumu var.
mimari güzelliğinin yanında; ayrılıkların, buluşmaların, terk edişlerin ve yeni başlangıçların yaşandığı bir mekan olması değerini daha da arttırıyor.

Ayrıca Anadolu'ya bağlanan tüm demir yollarının son durağıdır, bir adım ötesi ise avrupadır.
marmaray projesi kapsamında ray yenilemesi yapılacağı için 2 yıl süreyle seferlere kapatılacak olan tren garıdır.

http://ulasimturk.com/D/D...n-sefer-180620130522.html
yangında yanan çatısı hala ve ısrarla yapılmamaktadır. yetkililerin her zamanki sorumsuzluğu ve kendini bilmezliği.
10 Ekim 2013 Perşembe akşamı saat 21.00-24.00 arasında Haydarpaşa'dan kalkan son trene binip dans edilecekmiş.

haber şöyle duyuruluyor.

"Biz tarihe not düşüyoruz, 10 Ekim 2013 Perşembe akşamı saat 21.00-24.00 arasında Haydarpaşa Garı’nda dans ediyoruz. Tangoya swing ve poi de eklendi, siz de katılın ve Haydarpaşa’ya kulak verin...

Haydarpaşa garında
1941 baharında
saat on beş.
Merdivenlerin üstünde güneş
yorgunluk ve telâş
Bir adam
merdivenlerde duruyor
bir şeyler düşünerek.
…

Denizde balık kokusuyla
Döşemelerde tahtakurularıyla gelir
Haydarpaşa garında bahar
Sepetler ve heybeler
merdivenlerden inip
merdivenlerden çıkıp
merdivenlerde duruyorlar.

Memleketimden insan Manzaraları-Nazım Hikmet.

Böyle anlatmış Nazım Galip Usta’yı ve diğer gar insanlarını. Neden hep acıklı veya hüzünlüdür gar öyküleri bilmem ama sorgulamam da, öyle işte; bir yerlere vardıysan bile yolun sonunda, bir yerlerden veya birilerinden ayrılmışsın demektir. Yeni bir başlangıçsa bile bu, bir şeylerin sonuna geldiğindendir. Belki de bu yüzden o güzel merdivenlerde bir durup düşünür insan, denize, martılara bakar, sonra şöyle bir de durup arkasına bakar…

Çoğumuzun Haydarpaşa’ya alıcı gözle bakması 2010 yılında çıkan o malum yangından sonra olmuştur belki de, ağlayarak, küfür ederek, öfkelenerek, oysa öncesi var. Yangınlar yıkımlar var sağ salim ve gar olarak çıkmayı başardığı. Eskiler hep gar olarak, kamuya açık planlar yapmışlar Haydarpaşa için, yeniler ise kamu için kullanılamayacak güzel bir yapı olduğunu ve çok değerli bir yerde olduğunu fark edip “dönüşüm” planları içine almışlar. Masalları burada bitiyor ve pek çok kitle ve meslek örgütü Haydarpaşayı kurtarmak için mücadeleye başlıyor.

2004 yılından bir hukuk mücadelesi yürütüyordu Haydarpaşa Dayanışma ve kazandı. Bu hukuk mücadelesi neticesinde istediklerini elde edemeyenler, Haydarpaşa’nın çok da yabancısı olmadığı son yangını bahane ederek tekrar kolları sıvadılar, fakat Haydarpaşa Dayanışması pes etmedi ve 2010 yılından bugüne her Perşembe ve Pazar gar merdivenlerinde toplanıp nöbet tutuyorlar. Kimi bağlamasını-gitarını alıp geliyor, kimi tiyatro oyunu sergiliyor kimi anılarını anlatıyor.

Sayıları bazen 100-200 bazen 20-25’i geçmeyen topluluğun hiç değişmeyen kadrosunu fark etmemek mümkün değil. Yaş ortalaması 60 larda bir grup genç, hiç üşenmeden her Perşembe ve Pazar Haydarpaşa Garı merdivenlerinde toplanıyor ve eylem yapıyorlar, soruyorum kendime, ben bugüne kadar neredeydim, diye. Utanıyorum biraz da, sonra onlar anlattıkça anlamaya başlıyorum neden bu kadar duyarlı olduklarını.

65 yaşlarında bir bey, elinde mikrofon cızırtılar arasında anlatıyor inatla ve kararlılıkla “Ben ilk 9 yaşımda ayak bastım bu merdivenlere” diyor “Babamlar bindirdiler beni trene dayın karşılayacak dediler. indim trenden, kimse yok, bu merdivenlere geldim, denize baktım, martılara baktım, başladım ağlamaya. Bu merdivenlerde benim gözyaşlarım var, onlar benim gözyaşlarıma göz dikmişler ama vermem, gözyaşlarımı alamazlar” diyor. Ağlıyorum, artık benim de gözyaşlarımız var o merdivenlerde, vermem, alamazlar.

O gün hepsine sarılıp tek tek teşekkür etmek istedim. Hiç bir şey için geç değildi, direnmenin bin halinden biri için oradaydık biz de, Tango!

Tango ve Haydarpaşa’nın birbirine bu kadar yakışacağını tahmin edemezdim merdivenlerinde dans etmeden önce. ikisi de hüzünlü, ikisi de yalnız ikisi de mağrur. içinden binlerce yolcu, sevinç nidalarıyla veya hıçkırıklarla geçse bile, bilge bir kayıtsızlığı yok mudur Haydarpaşa’nın sizce de? Kalabalık salonlarda, iki kişiyle yapılsa bile herkes kendi yükünü taşımaz mı tangoda? Salt bir ruh halinde kalamazsın, hüznün neşeye, sevincin hüzne dönüşüverir bir keman veya bandoneon melodisiyle. Harman olursun bir anda. Bazen yükün hafiftir, sarılır yükünü hafifletirsin yol arkadaşının, bazen yükünü bırakabilmenin huzurunu yaşarsın. Tango bir yolsa bizler için Haydarpaşa vazgeçilmez duraklarımızdan biri artık. Hüzne ve neşeye aynı anda ev sahipliği yapabilecek kadar geniş bir yüreği var Haydarpaşa Garı’nın da, tango gibi.

Tren düdükleri duyulmuyor artık Haydarpaşa’dan, ne kavuşmaların mutluluğu ne ayrılıkların hüznü, ne telaş, ne oyalanma. Haydarpaşa’dan kalkan son trene binip, Pendik'e gitmiş, sonra oradan kalkan son trenle de Haydarpaşa’ya geri gelmiştik. Sondu artık. Şarkılarla marşlarla gidip biraz hüzünlü dönmüştük. Ama hani anlar vardır, her hatırladığınızda içiniz acır, boğazınıza bir şeyler düğümlenir, on yıl bile geçse bu değişmez, işte o anlardan birini yaşadım ben o gece: Bir demiryolu çalışanı, biz Pendik’ten kalkan son trene giderken, sessizce " Çok sağ olun çok teşekkür ederiz" dedi, ben bir süre durdum ama o cümleyi de alıp koştum trene, o an anladım yaptığımız şeyin anlamını. O an hayal ettim, o iki trenin son yolculuklarında içleri boş gidip gelmelerini ve bunun orada çalışanlar için anlamını. “Çok sağ olun, çok teşekkür ederiz” dedi. Asıl ben teşekkür ederim.

Anlar var sizi kendinize getiren, bütünü görmenizi sağlayan. O anlardan biriydi yaşadığım. Mesele sadece Haydarpaşa değil, anlamadınız mı siz hala. Mesele sadece bir tren yolunun, bir garın kapatılması değil, ruhumuzla bağlandığımız, bizi biz yapan tüm yaşam alanlarımızın bir bir elimizden alınması çabası. Mesele Haydarpaşa’nın sükunetle izlediği koca bir bölge ve o bölge için yapılan planlar. Haydarpaşa sadece simge, anlamadınız mı siz hala. Ama taşların dili vardır, kulakları vardır, konuşur ve duyarlar, diyor ki Haydarpaşa; kaderimiz size bağlı, siz nasıl isterseniz öyle olacak, aslında kaderimiz, kaderiniz olacak. Ve tarihe siz nasıl isterseniz öyle geçeceğiz hep birlikte

Biz tarihe not düşüyoruz, 10 Ekim 2013 Perşembe akşamı saat 21.00-24.00 arasında Haydarpaşa Garı’nda dans ediyoruz. Tangoya swing ve poi de eklendi, siz de katılın ve Haydarpaşa’ya kulak verin.
"
istanbul' un anadolu yakasına pek bir yakışan merkez tren garı idi. hızlı trenin buraya kadar gelmeyecek olması üzerine çokça konuşulması gereken bir tercih. akıbeti ne olacak merak ediyorum.
sanat namına birçok güzelliklerin bulunduğu bu yapı batının gözünde almanlar'ın doğuya açılan kapısıdır.(açılışını ermeni bakanımız bedros hallaçyan yapmıştır , açılış konuşmasını yapacak alman temsilciye zorla türkçe metin okutmasıyla tanınır.)
28 kasım 2010'da alçakça yakılmış gar. bilirkişi raporunda, 84 yıldır bakım ve onarımdan geçmemiş olduğu vurgusu yapılmış. ceza hukuku anlamında doğrudan bir nedensellik bağı kurulamadığı gerekçesiyle de, suçlular koltuklarında, evlerinde, gezilerinde felan. içimizi ferah tutalım, iki işçi cezalandırıldı. bilmekte, hatırlamakta fayda var.
bu tren garının yapılış amacını siz değerli okurlara nakletmek istiyorum.
şöyle takvimler 2.abdülhamit zamanını gösteriyor, o yıllar ki almanları amının üstünde fındık kırdığı zamanlar tek adamı oynuyorlar ülkede.
her türlü imtiyaza haizler.
sakarya bölgesi zamanın tarım ülkesinin kalbi, kursaktan geçen bir lokma varsa o da sakarya ovasında yetişen gıdaların saf ama gururlu anadolu insanın emeği sayesinde toplanması ile mümlün olmuştur.
ve almanlar bu sırada senaryomuza dahil olurlar.
derler ki;
aga(argo) biz neden bu saf köylülerin emeğini kendimize hizmet ettirmek için kullanmıyoruz.
üstün alman dimağları oturur 2 dakika bilemedin, almanya saatine göre 48 saniye gibi extreme bir süre de boğaza nazır haydar paşa garını yapalım denir.
o vakitlere baktığımız da devlet, iyi niyetli olsun kötü niyetli olsun. her türlü yardıma muhtaç.
ilk türk toplu iğnesini bile 1926 yılında üretebilmiş bir ümmeti muhammet ile karşı karşıyayız.
evet sen kalk ayağa ner de kalmıştık.
???
evet otur neyse,
he evet,
plan ve proje aşaması tamamlanır ve uzun yıllar değil, alman dehası ile kısa sürede işler hale getirilir.
asıl iş alman menfaatinin doruk yaptığı gizli planlar silsilesinin uygulanışına gelinir,
plan basittir, ne de olsa saf anadolu halkı üç kusura tamah etmektedir.
raylar döşenmiş hazır beklemektedir,
şümendifer de gelince işler başlar.
patatesin vatanı amerikadır ama sakarya da yavru vatanıdır en nihayetinde.
patates tohumları verilir, saf ama gururlu elleri nasır tutmuş olsa da gönülleri pamuk misali hafif ve temiz insanlara dağıtılır, bu miktar sadece bir vagondur.
üretim başlar,
gel zaman git zaman hasat mevsimi gelir.
evet
iyi
okuyun,
bir vagon tohum gönderilir ve karşılığında tamı tamına 300 vagon( üçyüz vagon) karşılık olrak alınır, bu bir sene içindedir.
ve garın yetkili müdürü anılarında yazar,
tren garını bir senede amorti ettik, ve kazandıklarımız cabası,
,
,
ne mi değişti sene yine 20 yy'ın son çeğreğini göstermekte,
almanya bizden 30 bin işçi istemekte.
neden ?
üstün alman ırkı ağır işte çalışmaz, bok temizlemez.
diyerek almanyaya işçilerimiz gider,
düne kadar bizden çaldıklarını almanyaya götürüp, orada bize işlettirip, mamul madde halinde bize satmaları ile sonuçlanmıştır.

şimdi ne mi oluyor,
....................................semeri olmayan eşşeğe binen çok olur............
istanbul un simgelerinden biri olan, tarihe tanıklık etmiş, tren garı. diğer eserler gibi o da şehircilik oyununa yenik düşmüştür.
Kamuoyunda ciddiye alınmayacak güdük tepkiler yüzünden kısa zamanda otel veya alışveriş merkezi yapılacak olan iStanbul simgelerinden birisidir.
Twitter'da açılmış olan şahsi anketlerden birisine (tabiri caizse bik bik öten) hiçbir ünlünün ilgi göstermediği tarihi mekan.
Buyrun:

Tarihi Haydarpaşa Garı'nın özelleştirilip otel veya AVM olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

http://soruyorum.com.tr/sc/Q0qQ
hükumet tarafından kesinlikle kapatılmayacak, işlevini devam ettirecek denen, ve artık özelleştirileceği hükumet tarafından da

açıklanan istanbul'un simgelerinden olan tarihi gar.

halk tarafından sahip çıkılması gerekendir.
(bkz: haydarpaşa hızlı tren garı projesi)

http://www.demiryolu.net/...-tren-gari-projesi.html/2
Valizimle indikten sonra martıların ve vapurun sesiyle uyanıştır.
Sahi, artık işletmecisi kim buranın? Önünde flamalar falan görüyorum. Kahve festivali falan yapılıyor? Hayırdır? Yapamazsınız dedikte yoksa çaktırmadan yaptılar mı?

Mimarisi güzel bir binadır.